KIBRIS'ta müzakereler nihayet başladı. Bu olgu kendi kendine bile çok büyük bir adım.
Müzakereler sırasında tarafların temsil ettikleri insanların haklarını korumak için mücadele vermeleri çok doğal.
Adı üzerinde müzakere bu, itiş kakışla geçecek.
Müzakereler ertesinde hem Türk, hem Rum tarafının boşlukları doldurma yetkisini Kofi Annan'a vermeleri müzakerelerin tıkanma ihtimalini tamamen ortadan kaldırıyor.
Artık referandum her iki toplum için de kaçınılmaz bir gerçek.
Ancak, her iki tarafta da hálá statükocular var.
* * *
Rum kesiminde ‘‘Türklere nanik yaparak’’ AB'ye girmek isteyenler olduğu gibi gerek ana, gerek yavru vatanda statükonun devamını isteyenler hálá var.
Onlar, öyle kolay kolay pes etmezler.
Onlar açısından savunulacak son kale referandumdur.
Referandumdan ‘‘Hayır!’’ çıkmalıdır!
Bunun için çetin mücadele verecekler.
Rum kesimi referandumda ‘‘hayır’’ oylarından kaçabilmek için AB üyeliği ile Annan Planı'na verilecek oyları birleştirerek, acı ilacı şekerin içinde yutturmaya çalışacak.
Bizdeki statüko pekala biliyor ki; artık kaçamayacakları referandumda Türk kesimi açısından oylanacak olan Annan Planı değil AB üyeliği olacaktır.
Bu açıdan ‘‘hayır’’ oylarının çoğunluk oyları olması için şansları pek yüksek değil.
O halde başvurulacak iki yöntem var:
1) Müzakerlerde başından itibaren işi yokuşa sürmek, De Soto ve Annan'ın taraf tuttuğu mesajını devamlı yaymak. Eminim, Kofi Annan boşlukları doldurduktan sonra bunlar ‘‘Annan bizi Rumlara sattı, vatan elden gidiyor’’ diye yaygara koparacaklardır.
2) İpleri germek; gerek ana, gerekse yavru vatanda milleti hamasi duygularla kuşatıp ‘‘vatanseverler’’ ve ‘‘vaan hainleri’’ olarak ikiye bölmek.
Bana; ‘‘Nasıl oluyor da bu kadar erken böyle bir kaygıya kapılabiliyorsun?’’ diye sorulabilir.
Kaygım bir eylemden kalkınıyor. Türk medyası nedense pek üzerinde durmadı ama; geçenlerde KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat'ın evine konan bomba beni çok rahatsız etti.
Allah'a şükür kimse zarar görmedi ama eylemin mesajı çok açık idi.
‘‘Biz hálá buradayız!’’
Ada halkını nebze kadar tanıyanlar, aralarında münakaşalar olsa dahi birbirlerine zarar vermekten ne kadar imtina ettiklerini bilirler.
Zaten onlar ya akraba, ya da arkadaş.
Kavga, dövüş bilmezler.
Atılan bomba kadar, ufacık Ada'da yetkililerin suçluları bulamaması, hatta atılan bombanın türü ve menşeini dahi tespit edememesi beni aynı oranda kaygılandırdı.
* * *
İnşallah yanılırım ama referandum öncesi Türk ve Kıbrıs yetkililerini şimdiden uyarmak istedim.