BAŞBAKAN Müsteşarı ile ilgili ‘‘intihal’’ iddiaları -başka birisinin görüşlerini kendi görüşleri gibi takdim etmek- akademik dünya açısından ayıplı suça işaret eder.
Hükümetin bu konuda duyarsız olduğu; Başbakan'ın danışmanının yazdığı ve AKP'nin kimliğini ilan ettiği ‘‘Muhafazakar Demokrasi’’ kitabında da intihal yapmasına sessiz kalması ile de belirgindir.
Belli ki Başbakan akademik konularda ‘‘Benim memurum işini bilir!’’ tavrındadır. Ayrıca, Müsteşar'ın yakın geçmişte ifade ettiği görüşlerinden rahatsızlık duyanların hak payı vardır.
* * *
Ancak bütün bu tartışmaların Kamu Reformu Yasa Tasarısı ile hiç ilgisi yoktur. Tasarıyı Müsteşar takdim etti diye yasadan da şüphe duymanın akıl kullanmak ile yakından uzaktan bir ilişkisi yoktur, olsa olsa maraz bir hastalık olan paranoya ile ilişkisi vardır.
Taslakta yer alan maddelerden gerekçe göstermeden:
- Bunlar yazsa yazsa şeriatçı taslak yazarlar, mantığı hiç ikna edici değildir.
Taslağın teftiş kurullarını konsolide etmeyi amaçlarken; devletin denetim görevini tamamen ortadan kaldırmasından ben de rahatsızım.
Ancak...
50 yıldır bu ülkede hemen herkes merkezi idarenin ceberut, hantal ve verimsiz yönetiminden şikáyet eder, hemen her hükümet iktidara gelmeden önce bu durumdan yakınıp, iktidara geldikten sonra da ‘‘Ama bizim kendi tarihimizden gelen özel şartlarımız var’’ masalı ile kaçak güreşirken; CHP kendi iktidarları dönemlerinde bu konuda hemen hiçbir şey yapmamış iken, daha açık konuşalım; seçilmişlerin emirlerindeki atanmışların illa ki ellerinden alınmasını istemedikleri merkezden dayatma hakkı karşısında el pençe hazır ol durdukları bir ülkede yetkiyi büyük oranda merkezden taşraya taşıyan bir yasa taslağına sadece sahip çıkmak gerekir...
* * *
Olsa olsa bu taslak ile ilgili olarak ‘‘Neden bazı organlar hálá merkezi yönetimde kaldı; tamam Silahlı Kuvvetler ve Kolluk Kuvvetleri'nin merkezde kalmasının mantığı var ama örneğin neden eğitim merkezi yönetimin elinde tutuluyor?’’ diye sormak gerekirken; adının içinde cumhuriyet (cumhurun yönetimi) ve halk kelimeleri olan bir partinin; yönetimin taşraya devrinden neden bu kadar ürktüğünü anlamak çok zordur.
Eğer klasik anlayışla ‘‘Siyasi partiler temsil ettikleri sınıf ve zümrelerin haklarını savunurlar’’ diye bir varsayım kullanacak isek; bu durumda CHP'ye ‘‘atanmış sivil-asker bürokrasinin’’ partisi demek daha doğru olur.
Türk solunun önüne çöreklenmiş, onun ileri gitmesine engel olmak için kol ve bacaklarını tutan:
Devlet partisi!
* * *
Kamu Reformu Yasa Tasarısı ile ilgili tartışılacak bir sürü alan var.
Ancak, bu tasarı Türkiye Cumhuriyet tarihinde liberal demokrat yörüngede atılmış en önemli adımlardan birisidir; özgürlükçü, halkçı, devlet-millet ilişkisini doğru yönde tersyüz eden çok önemli bir gelişmedir.
Üstelik, bizim gibi ülkelerde siyasiler açısından teklif edilmesi ve savunulması mangal gibi yürek ister.