Düşünemeyen Türkiye

KOMUTANLAR ayrı telden çalıyorlar. TSK'da ‘‘emir komuta zinciri’’ hak getire! TSK, Dışişleri'nden şüphe ediyor, Dışişleri de TSK'da bazı unsurları Kıbrıs'a taş koymakla suçluyor.

Medya birbiri ile dövüşüyor.

Köşe yazarları söverek var olabiliyorlar.

Hiçbir şeyi beğenememek entellik sayılıyor.

‘‘Bazı medya’’ da hükümet ile kavgalı.

Köşe yazarları ya ‘‘yağdanlık’’, ya da ‘‘dogmatik’’.

Hükümet de neredeyse, arzuladığı gibi medyanın nasıl olacağına dair tamim yayınlayacak.

Yargı, medyaya ateş püskürüyor. Medya, yargıyı suçluyor.

Ortada zanlı var, suç yok; biri tutukluyor, diğeri salıveriyor!

Kıbrıs'ta koalisyon hükümeti son gün kuruluyor, hükümetin ilk icraatı ise bir ortağın diğerine kazık atması.

Karmakarışık bir Türkiye!

* * *

Her ülkede her konuda görüş ayrılığı vardır.

Taraflar tezlerini karşılıklı tokuştururlar.

Bir taraf diğer tarafı alt etmek için belge toplama yarışına girer, zeká ürünü polemikler yaratır.

Biz ise sadece şablonlar ile düşünüyor ve sadece itişiyoruz.

Bakıyorsunuz, koskoca bir komutanın akıl haritası sadece bir çizgiden oluşuyor:

Vatan haini!

Komutanın çeşitli çıkışlarından belli ki, fikirsel düzeyde analizi sevmiyor.

O sadece şablonlarla tepki verebiliyor.

Akıl koordinatlarına benzeyen yazarlar da aynı kelimeyi tekrar ederek görüş sahibi oluyorlar.

* * *

Neden bu kargaşa?

‘‘Menfaatler çatışıyor’’ da ondan!

Menfaatlerin çatışması ise AB üyeliği etrafında şekilleniyor.

İsim babası olduğum statüko, özünde bazı sivil ve askeri bürokrasiden ve onlara dışarıdan destek veren darbeli emeklilerden oluşuyor.

Bu kişiler, medyadan bazı dostları ile ülkeyi durdurmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Zira AB üyeliği, statükonun iflası, hatta intiharı demek.

Ancak, ‘‘kullanılan dil neden bu kadar sığ?’’ diye de sormak lazım.

Bunun cevabı ise maalesef ülkenin geneline yaygın bir tutum.

Felsefe geleneği olmayan bir toplumuz!

Okullarda insanlarımıza düşünmeyi, analiz yapmayı, fikir geliştirmeyi, soru sormayı, alınan bilgiden şüphe duymayı katiyen öğretmiyoruz.

Bilim felsefesinden zerre kadar nasibimizi almadığımız için neyin bilgi, neyin safsata olduğunu ayırt edemiyoruz.

Türkiye'de ‘‘eğitimin amacı devlete bağlı, emir almaya şartlanmış memur ruhlu insanlar üretmek’’ olduğu sürece koskoca komutanların, yazarların, yöneticilerin, siyasilerin sadece kalıplarla düşündüklerini, şartlı refleks tepkisi verdiklerini görüyoruz.

* * *

Düşünmeyi bilmeyen insanlar bir türlü rakip olamıyorlar, sadece hasım olmayı beceriyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları