PAZARTESİ günkü yazımda: ‘‘Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti'nin iki önemli zaaf noktası dokunulmazlıklar ve dış politika.
Bu iki konuda habire tökezliyor’’ diye yazmış ve dokunulmazlıklara dokunmuştum. Niyetim bugün de dış politikayı irdelemekti.
* * *
Pazartesi günü ABD gazetelerinde yayınlanan bir haber ise adeta görüşümü güçlendirmek için bana yardımcı oldu.
Haber; Irak'ta federal bir devlet kurmanın zor olduğunu vurguluyor ama ABD'nin Kuzey Irak'ta Kürtlere özerklik verilmesi için yardımcı olacağını belirtiyordu.
ABD; her türlü soruna rağmen, yarı-özerk Kürt hükümetinin korunması gerektiğini açıklıyor.
Yine haberde 15 Kasım kararlarına atıfta bulunuluyor ve Iraklı liderler ile o tarihte yapılan anlaşma çerçevesinde 30 Haziran 2004'te Irak'ın kendi yönetimini devralacağı hatırlatılıyor ve bu yönde Kuzey Irak'taki ‘‘Kürt yarı-özerk hükümeti’’ dönülmez bir yol olarak nitelendiriliyor.
Gazete konunun tüm Ortadoğu'da ve özellikle Türkiye ve İran'da rahatszılık yarattığını da vurguluyor.
* * *
Bu haber tam anlamıyla benim 2003'ün en başından beri 1 Mart tezkeresi ile ilgili ifade ettiğim kaygıları doğruluyor.
Türkiye, Irak Savaşı meselesinde o kadar çok yanlışlar yaptı ki; sonunda kimseye yaranamadı.
1 Mart'ta tezkerenin, bunca hazırlıktan sonra TBMM'den geçmemesi, yukarıdaki haberin yaratıcısıdır. ABD, Irak'taki anti-Saddam güçlere angaje olduktan sonra benzer bir tezkerenin artık hiçbir işe yaramadığı halde sırf ABD'ye karşı ‘‘ayıp örtmek’’ için TBMM'den geçmesi ise ülkemize sıçrayan terörün tetikleyicisidir.
* * *
Bazıları, 1 Mart tezkeresi geçseydi yine de ABD, Kuzey Irak'ta Kürt yarı-özerk hükümetine cevaz verecekti, diye iddia edebilirler.
Olabilir. Ancak, şimdi her şey tamamen bizim denetimimiz dışında oluşmaktadır ve fark ‘‘kırmızı çizgilerimiz’’deki yeni oluşumların tamamen bizim denetimimiz, bilgimiz ve etkimiz dışında meydana geliyor olmasıdır.
Daha önce ilan etmiştim; bizim yeni kırmızı çizgilerimiz artık Kuzey Irak'ta oluşabilecek, takribi kişi başına 2.000 dolar milli gelire karşı bizim Kürtlerimizin hemen sınırda 400 dolar gelire razı olmaya zorlanmaları olacaktır.
* * *
‘‘1 Mart tezkeresi geçseydi fark ne olurdu?’’ sorusuna ise cevabı, kişisel görüşüme göre Türkiye'de yılın gazetecilik olayı olan, Fikret Bila'nın yayınladığı belge vermektedir.
Eğer 1 Mart tezkeresi geçseydi; ABD ile Türkiye arasında bağıtlanan anlaşmaya göre, ABD Kuzey Irak'a Anadolu'dan girerken Türkiye de kendi komutasında güçlü bir askeri güçle bölgeye girecek, bölgede PKK üzerinde özerk yaptırımlar yapma hakkı kazanacak, Musul ve Kerkük'ün herhangi bir ilgili tarafın (Kürtler) özel yönetimine açılmaması için ABD ile ortak gözlemcilik sıfatı kazanacaktı.
Şimdi ABD bölgede tek başınadır ve Kürtlere gebedir!
Bu anlaşmayı TBMM'den gizleyen ‘‘Abdullah Gül Hükümeti’’ Türkiye'nin başına çok güçlü bir sorun açmıştır.
Türkiye artık sınırında denetleyemediği gelişmeleri seyretmek durumundadır.