Demokrasinin turnusol káğıdı: Kıbrıs meselesi

NEW York toplantısına 21 saat ara verildiği bir ortamda, bir nefes soluklanıp, Kıbrıs meselesini ‘‘hayırcıların’’ nasıl kavradığını, meselenin kavramlaştırılması sırasında Törkiş düşünce sistematiğinin nasıl sırıttığını vurgulamakta fayda var.

Dünkü yazısında Ertuğrul Özkök Kıbrıs'ta taviz vermeye karşı çıkanların özelleştirmeye de karşı çıktıklarını vurguluyor, ‘‘istemezükçülerin’’ milli ekonomiye ne kadar zarar verdiklerini rakamlarla açıklıyor.

Ben de bugün ‘‘istemezükçülerin’’ düşünce haritasını çizmeye çalışacağım.

* * *

1) Millete katiyen güvenmezler. Analizlerinde ‘‘Millet ne istiyor?’’ sorusuna aranan hiçbir cevap yoktur.

2) Demokrasiden ise açıkça nefret ediyorlar. Millete güvensizlik had safada olunca, düşünce haritasına demokrasiyi koymanın bir anlamı yoktur.

En entelleri durup durup ‘‘olağanüstü hükümet’’ ister, en diplomatları hiç sıkılmadan ‘‘liberallerin susturulmasıdan’’ bahseder.

3) Referansları hep geçmişle ilgilidir. Şanlı tarihten bahsetmeye bayılırlar. Ama ilaç niyetine bile olsa, gelecek ile ilgili hiçbir tahayyülleri yoktur.

Tarihten aldıkları ders ise ‘‘Bizim tarihten gelen kendi şartlarımız var’’ kalıbı ile sınırlıdır.

* * *

4) Gelecek ile ilgili tahayyül kurmak, düşünce sistematiklerine uymadığı için, hiçbir konuda ‘‘alternatif öneri’’ geliştirmezler, geliştiremezler. Örneğin, Türkiye'nin 28 yıllık Kıbrıs politikalarının bir yüz karası olduğunu inkár edemezler ama şu ana dek Kıbrıs ile ne önerdiklerini duyan bir Allah'ın kulu çıkmamıştır.

5) Görüş ifade eder veya bir görüşe karşı çıkarken, aklın en büyük nimeti olan gerekçelendirme becerisinden hiç yararlanmazlar.

İddiaları somut verilere dayandırma sorumluluğu bunlar için geçerli değildir.

6) Gerekçelere dayanarak analiz yapma becerisini geliştirmek emek istediği için onlar ellerine tutuşturulan şablonları terennüm etmeyi düşünce açıklamak zannederler.

* * *

7) Genellikle, halk ağzı ile ifade edildiği şekilde ve rahmetli Aziz Nesin'in Zübük romanında kullandığı metafor üzre, kağnı gölgesini kendi gölgeleri zannetmeye bayılırlar.

Kendi kendilerine gelin güvey oldukları bir ortamda, durup dururken ‘‘TSK'ya dokundurtmam arkadaş!’’ demeye ‘‘Ne bu TSK düşmanlığı’’ diye bağırmaya bayılırlar.

Vergi ödeyenin vergiyi harcayanı eleştirme hakkını reddederler.

TSK'yı bir tabu haline getirip, kendilerini de bu tabunun gölgesine sığdırmaya bayılırlar.

8) Düşünce kalıplarının elverdiği tek tartışma metodolojisi sövmektir.

9) Milleti kaale aldıkları tek nokta ise onları korkutma gayretidir. Gerici, cahil, kendisi için ne istediğini bilmeyen millet sadece sopadan ve korkudan anlar.

* * *

Benim gelecekle ilgili en büyük umudum, gerek sağdan gerek soldan gelip yeni-gericilik durağında buluşan ‘‘istemezükçülerin’’ çok sığ bir düşünce haritasına sahip olmalarıdır.
Yazarın Tüm Yazıları