Bayramlar benim için çocuk demek

ELİMDE değil; ‘‘bayram’’ kelimesi bana ‘‘çocuk’’ kelimesini çağrıştırıyor. Bakıyorum bayram yazılarıma, neredeyse hep çocukları yazmışım.

Bu çağrışım nedeniyle bayramların çocuklara ait olduğunu düşündüğümü sanmayın.

Sadece, bayramın tadına varmak için çocuk olmak gerektiğini düşünüyorum.

Bayramları hiç ama hiç yetişkinlere yakıştırmıyoruz.

Baksanıza; hayata boş vermiş birisinden bahsederken ‘‘deliye her gün bayram’’ deyiveriyoruz.

Dünyanın bu yöresinde yetişen insanlar hayattan keyif almayı kendilerine fazla görürler.

Çocukluğumuzda başına buyruk olmak için büyümeyi düşleriz, büyüyünce ise ne kadar özgür olduğumuz tartışma götürür ama; özgür insanın kendisinden talep edeceği ilk duygu olan hayattan keyif almayı kendimize çok gördüğümüz aşikárdır. Tamam, her gün bayram olmaz, ama bayramlar neden içi doldurula doldurula yaşanmaz ki?

* * *

Yaşanmaz; zira bayram yerinde çarpışan otomobillere, yanında bir çocuk olmadan tek başına binen birisini görseniz, yadırgarsınız.

‘‘Aaa! Yaşına başına bakmadan çarpışan arabalara biniyor’’ diyerek adamı kınarsınız.

Adamın kullandığı araba başka bir araba ile çarpışınca adam kahkaha atsa; ‘‘Zahir aklından zoru var!’’ diyerek bir de adama tepeden bakarsınız.

Tamam, siz çarpışan otomobilleri sevmiyor, hatta bayram yerine gitmeyi dahi tercih etmiyor olabilirsiniz.

Ama, kahkaha atmayı da mı sevmezsiniz?

Gözlerinizden yaş gelene, hatta altınıza çişinizi kaçırana dek gülmek istemez misiniz?

Bu soruya da ‘‘hayır!’’ diye cevap veriyorsanız, çarpışan otomobillere binen adamın değil, sizin aklınızdan zoru var.

* * *

Göbek attığınız her keresinde, erkek çocuğu iseniz ‘‘Karı gibi kırıtma’’, kız çocuğu iseniz ‘‘Kaltak mı olacak ne!’’ sözlerini duya duya yetiştiniz.

En son ne zaman bir düğünde göbek attınız?

Gudubet sesinize rağmen en son ne zaman ortalık yerde şarkı söylediniz?

Sevdiğinize, başkalarının duyma ihtimaline katiyen aldırmadan, bağıra çağıra ne zaman ‘‘Seni seviyorum!’’ dediniz?

‘‘İşte o var ya o, benim sevincimin kaynağı o!’’

Hayattan tat almayı bilmeyen, bayramlarda dahi eğlenmeyi çocukluk sayan toplumlar esasında hiç ama hiç büyümeyen ‘‘çocuk toplumlardır’’.

Onlar hiç büyümezler, sadece büyümüş gibi yaparlar.

Ben bayramlarda çocukları seyretmeye bayılırım.

Bari onlar bayramın tadını çıkarsınlar, ben seyredeyim.

Ancak elimde değil, çocukları kıskanıyorum da, onlara bakarken ‘‘neden büyüdüm!’’ diye hayıflanıyorum.

* * *

‘‘Gül de şarab da bilene güzel gelir;

Sarhoş olmayan için sarhoşluk nedir?

Cebi boş gönlü dolu olmayan kişi

Her şeyden geçmenin tadını ne bilir?’’

Ö. Hayyam
Yazarın Tüm Yazıları