21. yüzyıla hazırlanırken en temel ev ödevimiz insana yatırımdır, insanı yeniden yaratmaktır, insan sermayemizi tersyüz etmektir, diyerek her türlü ortamda bağırıyorum.
Bu haftaki yazılarımı da bu konuya ayırdım; insana yatırımdan kastım da bilgi teknolojisine, eğitime, kültüre yeni bir bakış açısıdır, diyerek tezimi ortaya koydum.
Dünkü yazımda bilgi teknolojisine bizden farklı yaklaşan, ancak nüfus yoğunluğu dışında, makus talihi bizden fazla farklı olmayan Çin ve Hindistan'ın bu alanda nasıl fark yarattıklarını rakamlarla izah etmeye çalıştım.
İddia ediyorum, her iki ülke 20. yüzyılda azgelişmiş ülkeler kategorisinde iken, bu politikalarla 21. yüzyılda en fazla gelişmiş ülkeler kategorisine sıçrayacaklar.
Dünyada etkin ülkeler arasına çoktan girdiler bile.
Bu ülkelerin ortak politikaları arasında insana yatırım benim dikkatimi çok çekiyor. Eğitimin, kalkınmanın en büyük itici gücü oluşturduğunu fark etmişler.
Çin ve Hindistan gibi ülkeler ‘‘21. yüzyılla nasıl baş ederiz?’’ sorusuna cevap ararlarken ülkemizin bu alanda atardamarını oluşturması gereken YÖK'ün bilim adamlarımızı memurlaştırması, üniversitelerimizde neredeyse dişe dokunur herhangi bir bilimsel araştırmanın hiç üretilmemesi, mezun olan gençlerimizin çoğunluğunun ancak lise seviyesinde eğitim alabilmeleri; bütün bunlar birer ülke gerçeği iken üniversite rektörlerimizin sandalye kavgası vermesi insanın içini karartıyor.
YÖK'e kızıyor ve küsüyorum.
* * *
21. yüzyılın eşiğinde YÖK'ün üniversite olgusuna nasıl baktığını örneklemek amacıyla birkaç olaya bakalım:
Kırgızistan-Manas Üniversitesi'ne sırf YÖK-MEB çekişmesi yüzünden 1.5 yıldır mütevelli heyeti atanamıyor.
YÖK kanunu ile ilgili ortak çalışma yapacak YÖK-MEB komisyonu bir türlü toplanamıyor.
İddialara göre rektörler yeni YÖK yasasında en fazla ‘‘bir daha seçilememe’’ maddesine kızıyorlar.
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde (KTÜ) bir örneğini gördüğümüz gibi üniversiteler, rektörlerin ve yandaşlarının baba çiftliği olmaktan kurtulamıyor.
Yerel gazeteler; KTÜ rektörünün eşinden sonra baldızını da öğretim üyesi yapmak için gayret gösterdiğini bangır bangır bağırıyorlar. İddialara göre, bir Meslek Yüksek Okul Müdürü hiçbir akademik formasyonu olmayan 18 yıllık ev hanımı eşini okula ‘‘hoca’’ yapıyor. Bir dekan da yeğenini ‘‘işe alıyor’’!
* * *
Eğitim alanında iyi şeyler de oluyor.
Örneğin, benim ilgimi ‘‘Eğitime % 100 destek’’ kampanyası ziyadesiyle çekiyor.
Bu kampanya, eğitime yatırım yapacak sade vatandaşların, masraflarının % 100'ünü vergiden muaf tutarak, onlara eğitime el vermeleri için fırsat tanıyor.
Sonuç şimdiden muhteşem: 140 bin 596 metrekare arsaya 2 bin 933 derslikli 196 yeni okul, 91 ek bina bu yöntemle yapılmış, 146 okul onarılmış, binlerce donanım sağlanmış.
Ne demeli?
Allah bu projeyi akıl edenler ve özellikle bağış yapanlardan bin kere razı olsun.