Çiğdem Toker

TOBB’dan Batı Şeria projesine 20 milyon dolar

20 Kasım 2007
ÜÇ ülkenin cumhurbaşkanları, geçen hafta Ankara Forumu’nda buluştu. Savaşla kararan hayatları, uzun vadede bir nebze olsun iyileştirecek bir ekonomik barış projesiydi bu buluşmanın vesilesi. Batı Şeria’da kurulacak sanayi üretim bölgesi için, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Filistin Devlet Lideri Mahmut Abbas elele fotoğraf verdi.

Ankara Forumu buluşmasında, fotoğraflara yansımayan, projenin mali-finansman ayağına ilişkin önemli ayrıntıları burada aktaralım.

Hemen belirtmek gerekiyor ki, projeyi uzun ve zahmetli bir çalışma sonucu hazırlayan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) öncülüğü, yalnızca teorik düzeyle sınırlı kalmıyor.

En az 5 bin Filistinli’ye iş olanağı sağlayacak ve toplam 35 milyon dolara malolması beklenen Batı Şeria Sanayi Bölgesi için, TOBB’un 20 milyon dolar civarında kaynak ayırdığını öğrendik.

Kalan 15 milyon dolarlık kısmı ise uluslararası finansman kaynaklarından sağlanacak. Avrupa Yatırım Bankası, Dünya Bankası ile, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in başında olduğu Quartet Ofisi, projeye fon aktaracak kurumlardan üçü.

Tarkumiye’de 800 dönüm arazi üzerine kurulacak sanayi bölgesinde 50-60 firmanın faaliyet göstermesi bekleniyor.

Sanayi Bölgesi’nin kurulmasının önünde, iki temel eşik var: Aşiret çatışmalarından arındırılmış, üzerinde uyuşmazlık yaşanmayacak bir araziyi hukuki yollarla bulmak. Diğeri de İsrail’den taşınacak yüksek gerilim hatları, kanalizasyon gibi bir organize sanayi bölgesinin zorunlu bileşenleri olan altyapıyı kurmak.

DÜŞÜK KUR MAĞDURU TÜRK FİRMALARI "Peki TOBB bu projeye neden 20 milyon dolar ayırıyor?" sorusunun yanıtı ise şimdilik açıkça telaffuz edilmiyor. Fakat,

Batı Şeria Sanayi Bölgesi’ne düşük kurdan yakınan, güç durumdaki Türk firmaların bir bölümünün gideceğini öğrendik...

Zarar yazan ve üretimi yavaşlamış bazı Türk firmaların makina parklarını yok pahasına satmaktansa, kurulacak bölgeye taşıması hedefleniyor.

Yani bölgede barışın sağlanmasına ciddi katkı hedefleyen bu prestijli proje, değerli TL’den "hastalanan" Türk reel sektörüne de ilaç olacak.

Dünya Bankası bizi düşük zekalı görüyor!"

ENERJİ Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) Başkanı Yusuf Günay’ın altı yıllık görev süresi dün sona erdi.

"75 milyar dolarlık bir piyasa yarattık" Günay, dün akşam siyaset, bürokrasi ve sektör temsilcilerine bir resepsiyon verdi. Günay’ın, kısa bir süre önce yaptığımız sohbette, üç yıl önce aldığı önemli bir kararı, çarpıcı bir anekdot eşliğinde aktardı.

Kurum olarak, Dünya Bankası’yla üç yıl önce ilişkilerini tamamen kestiğini açıklayan Günay’ın konuya ilişkin anısı ise şöyle:

"Bizimki gibi kurumlar oluşturulurken, Dünya Bankası da uluslararası danışmanlık ihtiyacını karşılamak amacıyla kredi desteği sağlayacağını bildiriyor.

Fakat sistem öyle kurulmuş ki, onlar ön kapıdan çıkarken, yan kapıdan başkaları geliyor. ’Sizin ihtiyacınız var. Biz danışman olalım, Dünya Bankası kredisi bize verin’ diyorlar.

Bize de Amerikalı bir uzman gelmek istedi. Tamam dedim. Merakla bekliyorum. 75 yaşlarında zor yürüyen bir kadın geldi. Massacuthes Düzenleyici kurulunda görev almış. Size danışmanlık yapayım dedi. Kibarca eğitimimin kurumsal yapı üzerine olduğunu söyledim. O da anladı ve ’Tamam siz bu işi yapabilirsiniz’ dedi."

DÜŞÜK ZEKALI GÖRÜYORLAR Günay
, gelişmiş ülkelerin ekonomisi bizim gibi ülkelere, "orta düzeydeki elemanlarını gönderdiklerini" büyük bir samimiyetle söylüyor ve ekliyor:

"Çünkü bizim zeka seviyemizi düşük görüyorlar. Bunu farkettim ve Dünya Bankası’ndan hiçbir danışmanlık hizmeti almadık. Bütün işimizi kendimiz yaptık. Çünkü Dünya Bankası bize hep yanlış yaptırdı
."

Destek" kavramı artık kalkıyor

DÜNYA Bankası-Türkiye ilişkilerinde "takvimsel" bir aksama yaşanıyor.

Banka’nın mali yılı her yılın Temmuz ayında sona erer.Her Temmuz’da Banka’nın çalıştığı ülke ile projeleri görüşmelerle yenilenir, revize edilir. Varsa yeni paketler, yeni kredi destekleriyle ortaya çıkar.

Yıllardır ilk kez Dünya Bankası’nın nasıl bir program yürüteceği, hangi projeye hangi kaynakla destek olacağı konusu ilk kez bu kadar gecikiyor. Çünkü Dünya Bankası’nın yılbaşısı, bizdeki genel seçimlerle çakışınca, hükümet erteleme istedi.

Ve bugüne dek gelindi. Hazine-DPT ile Dünya Bankası görüşmelere daha yeni başlayabildi. Türkiye Direktörü Ulrich Zachau’ya "Ne zaman açıklanır?" diye sorduğumuzda, "Taahhütte bulunamam. Ama hedef, yılbaşından önce" diyor.

Gelgelelim, ilişkiler açısından kaydadeğer bir ipucu veriyor: "Bu kez destek (assistance) olmaktan değil, ortaklıktan (partnership) sözediyoruz" diyor.

Günay’ın yukarıdaki anekdotu ile ondan sadece iki gün sonra öğrendiğimiz bu bilgiyi yanyana okumak, fikir verebilir.
Yazının Devamını Oku

Ankara’nın silueti değişecek

6 Kasım 2007
Yıllar önceydi. 90’lı yılların ortaları. İşadamı Ahmet Hattat, Gaziosmanpaşa’da bir çirkinlik anıtı şeklinde yükselen otel inşaatı, bu sayfalarda eleştirilince büromuzu ziyarete gelmişti.

Hattat, inşaatın kentin siluetini bozduğu yönündeki eleştirilere, "Tersine, bu otel, Ankara’ya yepyeni ve güzel bir siluet kazandıracak" demişti.

Hala bitmeyen bu otelin, (ki tamamlanmadan bekleyen, kullanılmayan yapıların malzeme kalitesinin düştüğü söylenir) kentin siluetine katkısını takdirlerinize bırakıyor yeni bir siluet haberi bildiriyorum:

Artık biliniyor: TOKİ’nin açtığı ihaleyle eski "Meclis lojmanları" alanına Park Orman adıyla 2 bin lüks konuttan oluşan bir "Akıllı Site" yapılacak.

Mesa-Aktürk-Emlak Pazarlama grubu geçen hafta konutları basına tanıttı.

Yazının Devamını Oku

TOBB’dan hükümete dört maddelik mesleki eğitim çağrısı

23 Ekim 2007
MESLEKİ eğitim, rekabetçi bir sanayiinin giderek "olmazsa olmaz"ına dönüşüyor. <br><br>Bugüne dek "imam hatip okulları" tartışmasına kurban edilen meslek liseleri konusunda, hızla artı değere dönüşecek adımlar kaçınılmaz hale geldi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu mesleki eğitim konusunda kapsamlı bir çalışma yaptırmış.

Sohbetimizde, sanayicilerin ihtiyaç duyduğu nitelikte mezun bulmakta zorlandığına işaret ederek, "Tesislerindeki makineleri kullanabilecek nitelikte eleman bulamıyorlar. Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki mesleki eğitim veren kurumlar bölgenin ihtiyaçlarına cevap veremiyor" diyor.

MÜFREDATTA SÖZ SAHİBİ OLMALIYIZ Hisarcıklıoğlu, özel sektörün hem meslek liselerinin müfredatlarının oluşumunda hem de açılacak yeni bölümlerin kararlaştırılmasında söz sahibi olması gerektiğinin altını çiziyor ve 06 EKO’ya TOBB olarak önerilerini şöyle sıralıyor:

LİSELER OSB’LERDE KURULSUN
Devlet, son teknolojiyi sürekli izleyip meslek liselerindeki makine ve ekipmanı sürekli yenileyemez. Onun için meslek liseleri, en yeni model makine ve ekipmanın olduğu OSB’lerde kurulmalı.

TEK GENEL MÜDÜRLÜK Dünya Bankası, ortaöğretimde ilk iki yılda temel beceriler eğitimine, son iki yılda da mesleki, akademik ya da karışık eğitime odaklanılmasını öneriyor. Ortaöğretimde okul türlerinin azaltılmasına yönelik adımlar yerinde. Hálen üç ayrı genel müdürlükce yönetilen mesleki ve teknik eğitim kurumları tek bir genel müdürlük şemsiyesi altında toplanmalı.

ÖĞRENCİYE YATAY-DİKEY GEÇİŞ HAKKI Meslek eğitiminde öğrencilere hem yatay hem de dikey hareketlilik fırsatları verilmeli. Bireylere eğitimleri boyunca farklı okullara geçme imkánıyla okullarını bitirdikten sonra yükseköğretime devam etme fırsatı sunulmadan, nitelikli öğrencilerin mesleki eğitimi tercih etmeleri mümkün olmayacaktır.

ASKERLİKTE ÜNİVERSİTE Meslek yüksek okulu mezunlarının askerliklerini dört yıllık üniversite mezunları gibi yapabilmeleri sağlanmalı.

MESLEKİ EĞİTİMLİ İSTİHDAMINA VERGİ MUAFİYETİ Meslek Yüksek Okulları ile Meslek ve Teknik Liselerden mezun olanların istihdamını cazip hale getirmek amacıyla, bu okullardan mezun olanların istihdamında 5 yıl süreyle gelir vergisi kesintisi yapılmamalı. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun talebi, bu öneriler demetini yasama döneminde bir kanun tasarısı şeklinde görmek..

IMF, TCMB’nin faiz politikasına ödül verdi

IMF ile Dünya Bankası’nın ortak yayın organı "Yükselen Piyasalar", Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’a "Yılın Merkez Bankası Başkanı" ödülü verdi.

Yılmaz ödülünü, haftasonu IMF toplantısı için gittiği Washington’da Willard Hotel’de aldı. (Küçük not:Willard Hoteli, "lobicilik" faaliyetinin ve bu bu faaliyete veren ismin doğduğu mekandır)

Yılmaz, bu iddialı ödülün verildiği tek Merkez Bankası başkanı değildi.

Zambia, Pakistan, Mısır ve Kolombiya Merkez Bankası Başkanları da "Yılın Merkez Bankası Başkanı" ödülünülmış IMF’nin dergisinden.

Yani enflasyonla mücadele eden Yılmaz, ödül enflasyonunun mağduru gibi duruyor biraz.

Ödülün gerekçelerinden biri olarak da Yılmaz’ın "enflasyonu kontrol altında tutmak için faiz politikasını isabetli yürütmesi" gösterilmiş.

Ne var ki "Yükselen Piyasalar" dergisi, Türkiye’de neden toplumun pek çok kesiminin Merkez Bankası’na bu kadar tepkili olduğunu, faiz politikasınının isabetini toplumun hiçbir kesimine tam anlamıyla hala anlatamadığını, neden iletişim kazaları yaşandığını, yedi kişilik kurulun 15 aydır neden beş kişiyle toplandığını yazmamış elbet.

Ankara’daki bu "iç" sorunlar, ödül mekanizmasına ilham veren piyasalar için henüz yakıcı hale gelmedi çünkü.

ÖDÜLÜ VEREN PİYASAYSA, CEZASI DA BÜYÜK OLUR

Yılmaz’
a verilen ödül, beni yedi yıl öncesine götürdü.

IMF Sonbahar Toplantıları 2000 eylülünde, Prag’da yapılmıştı. O toplantıda da dönemin Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel’e benzer bir ödül verilmişti.

Sonra...

İki ay sonra, Kasım krizi patladı. Üç ay sonraki asıl krizde de , Erçel’e ödülün gerekçesi olarak gösterilen kur sistemi çöktü.

Özeti şu: Ödül veren piyasalar, zor günlerde olay mahallini hızla terkediveriyor.

Başkan Yılmaz da herhalde bu gerçeği iyi bildiğinden olacak ki, törende "Ödülü asıl halktan alırız" demeyi ihmal etmemiş.
Yazının Devamını Oku

Bu hesap tutar mı?

9 Ekim 2007
Ankara’nın doğalgaz dağıtımı, yakında satılacak. Bu nedenle gaz bölümü, EGO’dan koparılıp ayrı bir şirkete dönüştürüldü: Başkent Doğalgaz A.Ş

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek satışı, yıl bitmeden tamamlamayı hedefliyor.

"Hedef rakam nedir?" diye sorduğumuzda "Ne söylesem yanlış olur. Farklı yorumlanır" diyor, Kendisine atfen çıkan "3 milyar dolar" beklediği ifadesini ise "Ben öyle birşey söylemedim" diye yalanlıyor.

Ama bu rakamdan daha yüksek bir gelir beklediğini hissettiriyor.

Öte yandan potansiyel alıcılar arasında yer alan büyük gruplardan biri "basında çıkan rakamları abartılı bulduğunu" söylüyor.

Yazının Devamını Oku

Kazma-kürekten butonlu temel atmaya

2 Ekim 2007
Teknoloji, siyaset yapma biçimlerini de değiştiriyor.<br><br>Örneklerini sessiz sedasız değişimlerle her gün yaşamaktayız. Bu değişimle, geleneksel siyasetin esaslı alışkanlıklarından biri de tarihe karışıyor,

Kazma-kürek, yerini butona bırakıyor.

Artık siyasetçi, iddialı projelerin temelini inşaat alanında toz-toprak ortasında değil, beş yıldızlı otel salonlarında butona basarak atıyor. Yeni trendin son örneği ABD’nin enerji devi AES ile İçtaş Enerji’nin Karaman’da birlikte yapacağı Damlapınar-Kepezkaya hidroelektrik santralın "temel atma töreni"nde yaşandı.

Tören öncesinde İçtaş Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çeçen ile kısa bir sohbetimiz oldu.

Yılların müteahhidi İbrahim Bey, temel atmada "buton" trendinden hoşnut. "Sadece maliyetlerin düşmesi, toz topraktan kurtulmak değil. Protokol düzeninden dolayı çok kişiyi memnun edemiyordunuz" diyor. Geçmişte bu nedenle cansıkıcı pek çok durumla karşılaştığından yakınıyor.

Pek diyorum "Ya Ankara’dan basılan buton, Karaman’daki temeli atmazsa. Bir sorun çıkarsa?"

İbrahim Bey gülerek, bunun da B planının hazır olduğunu söylemekle yetiniyor. Ama ayrıntı vermiyor.

Özetle, Karaman’daki santral inşaatının temeli, Ankara’da Sheraton Oteli’nden bir butona basılarak atılıyor.

Ne bakanların üstü başı kirleniyor, ne de gündüz vakti havai fişek komedisi yaşanıyor.

Siyasetin icrası, giderek fiber optik kablolar üzerinden biçimleniyor

Üst kurullar hareketli

Siyasetin öncelikli sorunları arasında, gündem fırsatı bulamayan sayısız sorun var.

Bunlardan biri de ekonomiyi düzenleyici ve denetleyici üst kurullardaki eksik üye sıkıntısı. BDDK ve Rekabet Kurulu’nda iki üyelik boştu. Rekabet Kurulu’nun üyelik sorunu çözüldü. DPT’nin bağlı olduğu Devlet Bakanlığı kontenjanından Mustafa Ateş, ile Kurul kontenjanından İsmail Hakkı Karakelle görevlerine başladı. Haziran ayından bu yana 2. Başkan Tuncay Songör’ün başkanlık görevini yürüttüğü Kurul, şimdi başkanını arayacak.

Tütün Kurulu’ndaki tablo ise gerçekten efkarlıydı...Orada üyelerin tamamının görev süresi, özel yasaları gereği Temmuz’da dolmuş ve Tütün Kurulu geçen haftaya kadar, yani iki ay boyunca "yok"tu...Tütün Kurulu’nun atamaları da geçen hafta yapıldı.

Sıra şimdi BDDK’da. İki aydır boş bulunan iki üyeliğe atama yapılması, BDDK’nın öncelikli sorunu. Çünkü Kurul başta Oyakbank satışı olmak üzere, kritik kararları almak için "tam" olmayı önemsiyor.

Özeti şu: Seçim öncesinde, eksiklerin tamamlanması konusunda "Yakında seçim var" söylemiyle çok beklemiş bir bürokrasi var.

Bu sebeple, atamaların sürati konusunda biraz daha "tempo" bekleniyor...

Unakıtan’ın Güler’e sitemi

Unakıtan’ın Güler’e sitemi

Elektrikte arz güvenliği ve tarife toplantılarının perde arkasını ve TEDAŞ’ın yüzde 14 zam ihtiyacını aktardığımız "perdearkası" haberde, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Enerji Bakanı Hilmi Güler’in "TEDAŞ’ı bana devredin, satayım", "Onlar zaten size devredildi" diyaloglarını da vermiştik.

Basına kapalı yapılan toplantıdaki diyalogların haberi Hürriyet’te çıkınca Maliye Bakanı Unakıtan, Enerji Bakanı Güler’e "Ne konuştuysak gazetede okuduk" diye sitem etmiş...
Yazının Devamını Oku

Gül Köşk’te ama bakanlığındaki gelenek sürüyor

1 Ekim 2007
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün, Köşk’teki ilk "sivil" kabullerinden biri Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir ve oda yönetimiydi. Kabulde Gül’ün, Dışişleri Bakanı’yken Dubai’deki bir Türk işadamının kazandığı ihaleyle ilgili sorunu çözmesi gündeme elmişti. İşadamları, Cumhurbaşkanı Gül’ün bakanlığı sırasında yurtdışına bir büyükelçi ya da konsolos atandığında görev yerine gitmeden önce mutlaka ticaret ve sanayi odalarına uğranmasını önerdiğini hatırlatmıştı.

İşte bu kabulden kısa bir süre sonra, ASO’nun Çetin Emeç Bulvarı’ndaki merkezinin kapısı çalındı.

Tesadüf bu ya, Dubai Başkonsolosluğu’na yeni atanan Murat Yavuz Ateş, ASO Başkanı Özdebir’e "Dubai’ye gidiyorum. Sizin için yapabileceğim birşey var mı?" diye sormaya gelmişti.

ASO Başkanı Özdebir. Cumhurbaşkanı Gül’ün Köşk’e çıkmasına karşın bakanlığı sırasında başlattığı geleneğin sürmesine sevindiklerini söylüyor.

Enerji Müsteşarı neden emekli oldu

SAMİ Demirbilek, bir hafta öncesine kadar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı’ydı.

Elekrik zammı, arz güvenliği gibi kritik konuları tartıştığımız hafta dilekçesini verdi ve emekli oldu.

Enerji Bakanlığı, her anlamda stratejik bir bakanlıktır.

Üst düzeydeki pozisyon değişikliklerinin derinlik içerme ihtimali yüksektir.

Sami Bey’e neden emekli olduğunu sorduğumuzda, önce "Bazı iç sıkıntılardan" sözetti. Ama ayrıntı vermedi.

Bakan Hilmi Güler ile arasında bir anlaşmazlık olup olmadığı sorumuza "Hayır bizi müsteşarlığa getiren odur. Hilmi Abimizdir. Aramızın kötü olması sözkonusu bile olamaz" dedi.

Peki o zaman? "Bu bir nöbetti" dedi "Oturduk konuştuk, eldeki veriler emekli olmamızı gerektiriyordu. Benim için de kendileri için de iyi oldu" diye ekledi.

Bu konuşmadan akılda kalanlar sıralıyorum: İç sıkıntılar, eldeki veriler, nöbet, iki taraf için de iyi olması...

Belki gerçekten ne olduğunu bir gün öğreniriz...

Güler Hanım opera istemişti

Ramazan’la fasıl geldi


SABANCI Holding CEO’su Güler Sabancı’nın, amcası Sakıp Sabancı’nın vefatından sonra başlattığı Ankara turu ve ardından verdiği resepsiyon, geleneğe dönüşme yolunda.

Güler Hanım, 2004’den bu yana her eylülde Ankara’ya gelip bakanlarla görüşüyor. Akşamında da Hilton-Sa’da siyaset, diplomasi ve basın temsilcilerine resepsiyon veriyor.

Güler Sabancı, geçen yılki davetin bitiminde, Marko Polo Salonu’nda çalışma arkadaşlarını toplayarak, bu yıl için "Ankara’ya yaraşır" bir müzik istemiş ve bunun "opera" olmasını talimatını vermişti.

Ancak Sabancı’nın bu niyetinin gerçekleşemeyeceği anlaşıldı. Çünkü bu yılki resepsiyon Ramazan’a denk geldi. Sadece günü değil, saati de. Davetiyesinde iftar ya da Ramazan’ı çağrıştıran bir ifadeye yer vermeyen Güler Hanım, oruç tutan konukları düşünerek, resepsiyonda, kanepelerin yanısıra geleneksel iftar menüsüne de yer vermişti.

Arya ile oruç açmanın ahenkli olmayacağı düşünülmüş olmalı ki, iftar ve gece boyunca fasıl çalındı.

Önceki üç resepsiyonda, kendi üretimi Gülor şarabını tercih eden Güler Hanım bu resepsiyonda elma suyunu tercih etmişti.
Yazının Devamını Oku

Ankara’da üretilecek Çin malına, Sincan’dan ara malı...

11 Eylül 2007
Ekonomide "Dünya tersine mi dönüyor?" dedirten gelişmeyi geçen hafta duyurduk: Çin, dört kentimizde (İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin) yatırım üssü kurmayı planlıyor.

Haberin çıktığı gün, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile (şu anda Çin’de) Meclis kulisinde kısa bir sohbet imkanı bulduk.

Bakan Tüzmen’e "Yerli üreticilerin Çin malı konusundaki fikirleri belli. Bu karara destek vererek, ’içeride’ kaygı uyandırmış olmuyor musunuz?" sorusunu yönelttik.

Tüzmen yüzünde ciddi bir ifadeyle, "Yapılacak üretimde ara malını bizden, Türk sanayicisinden almalarını arzu ediyoruz. Aramalı ithal edilirse kıymeti olmaz. Onun için çalışma yapıyoruz" dedi.

Bu, ekonomi için önemli bir yanıttı.

Henüz olgunlaşmadığı için ayrıntı vermedi. Anladığımız kadarıyla, ara malı üretecek işletmelere Ar-Ge desteği, vergisel teşviklerin yer aldığı bir mini paket planlanıyor.

Zaten Maliye Bakanı Kemal Unakakıtan da daha önce Dahilde İşleme Rejimi’ni yeniden ele alacaklarını vergisel teşviklerle, yerli ara malı kullanımının avantajlı hale getirileceğini söylemişti.

Yani Ankara’da üretilecek Çin malına, Sincan Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir küçük işletmeden ara malı...

Çok mu uzak?

Şu çağda hiç değil.

Yeter ki, söyleyende de dinleyende de bağımlılık yaratan, faiz dışı fazla, bütçe disiplini ezberlerine farklı bir gözle bakılsın.

Sezer’in vetosu Şimşek’te ukde olmuş

DEVLET Bakanı Şimşek, 2006 Nisan’ında Merkez Bankası Başkanlığı’na atanıyordu. Kararnamesi hazırlanıp Köşk’e gönderilmişti.

Ancak önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bu atamayı uygun bulmadı.

(Sezer’
in muhtemeldir ki, Şimşek’i kamu deneyimi olmadığı için veto edişi, ona yüzlerce kamu görevlisine emir verebileceği Hazine Bakanlığı kapısını açtı. Hayat!)

Şimşek, bu vetonun "içine ukde olduğunu" kişisel web sitesi www.mehmetsimsek.gen.tr de anlatıyor. Dahası, "yaşama ritüelleriyle bağdaştırmakta zorlandığını"nı söylüyor...

Hayat öyküsü, üçüncü tekil şahıs sıfatı kullanılarak "o" diye anlatılan Şimşek’in veto ukdesi şöyle aktarılıyor:

"İdealist duygularla ve ülkeye hizmet arzusuyla harekete geçen bir kişi Merkez Bankası Başkanlığı’na önerilmiş, kararnamesi hazırlanmış ama bu girişim, Sayın Cumhurbaşkanının vetosuna takılmıştı. Merkez Bankası’na önce Başkan Yardımcısı olarak sonra da Başkan sıfatıyla atanması ve bu atamanın yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı’nca veto edilmesini yetişme ve yaşama ritüelleriyle bağdaştırmakta zorlanıyor ve buna anlam vermekte zorlanıyordu. İçinde bir ukte ile tekrar işinin başına dönüyordu. Kadere ve ihlasa inanıyordu; çünkü idealizmi ve samimiyeti doğrultusunda günün birinde ülkesine ve milletine hizmet edebileceği bir imkanın yaratılacağından emindi."

Köşk’te değişen kaderin ilk buluşması

Yeni hükümet güven oylaması aldığında, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ABD’deydi.

Yılmaz, Amerikan Merkez Bankası FED’in, Cansas City toplantısından döner dönmez Bakan Mehmet Şimşek’i Hazine’deki makamında ziyarete gitti.

Bundan birbuçuk yıl önce, Köşk’ten iade olmasaydı şimdi bakanı değil başkanı olacak Şimşek’e...

Kansas City FED’in 30 yıldır Ağustos’un son haftasında düzenlediği geleneksel Jackson Hole toplantısına katılan Yılmaz, önce Bakan Şimşek ile toplantı izlenimlerini paylaştı.

FED Başkanı Ben Bernanke’nin konut finansmanı sorunuyla ilgili konuşmasını aktardı.

Ama Yılmaz bu ziyarette asıl, tam bir yıldır "bir numaralı" sorunları olan atama konusunu gündeme getirdi. Biri başkan yardımcılığı, diğeri Para Politikası Kurulu (PPK) üyeliği olmak üzere iki kritik pozisyonun bir yılı aşkın süredir boş olduğunu, bu pozisyonlara uzun süredir atama yapılmadığını ya da yapılamadığı PPK’nın bir yıldır, yasal sayısı olan 7 yerine, "kritik eşik" olan beş kişiyle toplandığını aktardı.

Bugün 11 Eylül. PPK’nın faiz toplantısı 13 Şubat Perşembe günü.

Bakan Şimşek’in verdiği yanıtı bilemiyoruz.

Ama bu sorunun, belirlenecek isimler, atama, onay süreçleri ve sürati yeni ekonomi yönetiminin işleyişi konusunda önemli ipucu verecek.

Cepte vergi indirimini sorunca "Bana müsaade" dedi

Cep telefonu görüşmeleri faturasından alınan Özel İletişim Vergisi (ÖİV) dünyada sadece bizde var.

Hükümet kurulmadan üç gün önce "geçici" Ulaştırma Bakanı İsmet Yılmaz 8. Telekomünikasyon Arenasının açılışında şöyle demişti:

"Bu dönemde yapılacak bir husus, Sayın Başbakanımızın dile getirdiği, iletişim üzerindeki ağır vergilerin kaldırılması, hafifletilmesi olacaktır. Bildiğiniz gibi, bu vergiler geçici olarak konulmuş, ancak kalıcı hale gelmiştir. Bu dönemde bu geçicilik vasfına riayet edilecektir."


Güvenoylamasının yapıldığı gün Meclis’te iktidar kulisindeydik.

Oylama bitti, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı görünce yanına giderek bu indirimi sorduk.

Genel Kurul salonundan neşeli bir yüz ifadesiyle çıkan Bakan Bey’in neşesi bu soruyla biraz kaçtı. Önce yanıt vermek istemedi. "Hatta indirimin önce yüzde 5 olmak üzere kademeli yapılacağı söylendi. Yeniden Ulaştırma Bakanı olan Yıldırım da pek çok kez bu verginin indirilmesi gerektiğini söylemişti. Hazırlık yapıyor musunuz?" sorumuza yanıt vermeden kaşlarını kaldırdı.

"Hayır" anlamına da yorulabilecek bu mimiğin ardından "Bana müsaade, ben bir gideyim" diyerek uzaklaştı.
Yazının Devamını Oku

Yerini Büyükanıt’a verip "fotoğraf"ı hazırlayan Bakan kim?

4 Eylül 2007
Söz resepsiyonlardan açılmışken; <br><br>Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile eşi Filiz Büyükanıt’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlamaları ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü dolayısıyla verdiği resepsiyondan da bir anekdot aktaralım... Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yazlık Bahçesi’nde verilen resepsiyonda, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt ile Başbakan Erdoğan’ı yanyana resmeden fotoğrafın saklı bir mimarı olduğunu öğrendik: Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen.

Önemli ve büyük davetlerde, oturma ve bulunma halleri bazen anlık kararlar ve milimetrik hareketlerle belirlenir.

İşte Tüzmen, Başbakan Erdoğan ile yan yana otururken, Büyükanıt’ın geldiğini görünce hemen sandalyesinden kalkmış. Başka bir hareketi, girişimi beklemeksiniz "Buyurun efendim" diyerek yerini Büyükanıt’a vermiş.

Doğal olarak Büyükanıt,Tüzmen’in buyur ettiği sandalyeye oturunca Başbakan Erdoğan ile yanyana gelmiş.

Tüzmen bunu yaparken de "İşte Türkiye’nin özlediği fotoğraf bu" demeyi de ihmal etmemiş.

Yolculama jestine ret

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, seçildiği, yemin ettiği ve görevi devraldığı, tarihi 28 Ağustos 2007 Salı günü bir de resepsiyon verdi.

Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeki bu ilk -biraz da aceleye getirilmiş- resepsiyona, Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, ağırlıklı olarak AKP yöneticisi, milletvekilleri ve bakanlar katıldı.

Resepsiyonda TOBB, ATO gibi meslek örgütleri ile bazı medya yönetici ve yazarları da yer aldı.

Gül, mütebessim yüz ifadesiyle konuklarla ilgilenirken, ATO Başkanı Sinan Aygün, "Davetli meslek kuruluşları ve sivil toplum kurulu temsilcilerinin sayıca neden dar tutulduğunu" sordu.

Cumhurbaşkanı Gül de davetin biraz spontan geliştiğini belirtti.

Ve selefi Ahmet Necdet Sezer’i kastederek "Tören ya da benzeri bir şey hiç istemediler biliyorsunuz. Tören bir yana, devir-teslimden sonra kapıya kadar geçirmemi bile kabul etmediler" yanıtını verdi.

SİZ MAKAMDA KALIN BEN İNERİM

Sezer,
halefi Gül’ün kapıya, makam aracına kadar uğurlama isteğini geri çevirerek "Siz makamda kalın ben inerim" demiş.

Bu tercih, kimilerince katı, kimilerince de Sezer’in genel çizgisiyle tutarlı bulunabilir.

Aslında sözkonusu olan, özel bir ritüel değil.

Gül’ün talebini son derece doğal, kültürümüze has, geleneksel kapıya yolculamanın Köşk’teki tezahürü olarak görmek pekala mümkün.

Ama Sezer, devir teslim bitiminde makam aracına hakikaten yalnız bindi.

Bu anekdot da, Sezer’in, "birlikte fotoğraf vermeme"yi ne kadar önemsediği ve tercihine ne kadar özel anlamlar yüklediğini kanıtlıyor.

Erdoğan, Hisarcıklıoğlu’na ne dedi

Gül’ün resepsiyonunda Başbakan Erdoğan, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile TOBB öncülüğünde modernize edilen ’sınır kapıları’ konusunda sohbet etmiş.

Hisarcıklıoğlu, Başbakan’a Kapıkule’nin modernizasyonu için proje başlattıklarını, Habur, İpsala ve Cilvegözü’nü ise tamamladıklarını hatırlatmış ve "Açılışa sizi de bekliyoruz" demiş.

Başbakan Erdoğan bu talebe "evet" derken "Seçimler derken beş ayımız geldi geçti. Bu faaliyetlere doğru dürüst bakamadık. Hızlanıp yolumuza devam etmemiz lazım" yanıtını vermiş.

Notu bize aktaran konuk kendi yorumunu, "Başbakan Erdoğan bu sözü sanki ’Nisan ayından bu yana geçen süre zaman kaybıydı’ havasında söyledi" diye aktardı.

"Yasin nerede?"

Cumhurbaşkanı Gül, resepsiyonda tebrikleri kabul ederken, bol bol da hatıra fotoğrafı çektirmiş.

Hatta talep bir ara öyle yükselmiş ki, fotoğraf çektirmek isteyenlerden oluşan mini bir kuyruk bile oluşmuş.

Resepsiyona katılan bir konuk "Orada en sık (Yasin nerede) (Nerde Yasin) (Yasin buraya) cümlelerini duyduk" dedi.

"Yasin" Başbakanlık’ın fotoğrafçısı.

O akşam Köşk’te görev yapması da ayrıca dikkate değer...

Devir-teslim ve  kazablanka kırılganlığı

"Arkadaşıma gönül huzuruyla devrediyorum"

Üçüncü AKP Hükümetinin yeni Dışişleri Bakanı ve Ali Babacan, kendi hesabıyla 4 yıl 9 ay 12 gün sürdürdüğü Hazine’den sorumlu Devlet Bakanlığı görevini Mehmet Şimşek’e geçen hafta işte bu sözlerle devretti.

Tören kalabalık, salon hareketli, konuşma uzun, rakamlar boldu.

Ne var ki, Londra’dan gelen Şimşek’in şu sözü kaydadeğerdi: "Türkiye’ye uzaktan bakmak, gururlanmak kolaydı"

En ilginç görüntü ise her ikisi de 1967 doğumlu olan "iki iyi arkadaş" ın birbirlerine, aynı çiçekçiden çıkmış iki kazablanka buketi vermesiydi :)

Devredilen ekonomi yönetiminin direncini, kazablankanın kırılganlığıyla hatırlamamayı içtenlikle diliyoruz.
Yazının Devamını Oku