Cem Keçe

CİNSELLİĞİN SIR KAPISI ARALANIYOR

24 Kasım 2013
Tercih edilen dokunuşları açıklamak ve yol gösterici olmak, daha önce tadılmamış zevklere ulaşılmasına ve cinselliğin bambaşka yönlerinin keşfedilmesine olanak sağlayabiliyor.

Günümüz Türkiye’sinde, her ne kadar cinsel hayatta özgürleşmeye gidilmiş olsa da, pek çok kadın ilişki öncesinde ve sırasında, haz aldıkları dokunuşlar ve beklentileri hakkında partnerleriyle konuşmaktan çekiniyor. Oysaki kadınların uyarılmaya başladıkları anlarda, cinselliği sınırsızca yaşamak için partnerlerine yol göstermeleri gerekiyor. Fakat kadınlar, partnerlerinden vücudunun hassas bölgelerini herhangi bir yardım almadan keşfetmelerini bekliyor ve bu nedenle de, doyurucu bir seks yaşayamıyorlar. Erkeklerin yol gösterici konuşmalar olmadan partnerlerinin haz noktalarını keşfetmeleri çoğu zaman kolay olmuyor. Kadınların doyurucu bir seksten sonra boşalmaları veya orgazma ulaşabilmeleri için haz noktalarının uyarılması önem taşıyor. Utanç duygusu, çekingenlik ve kendini ifade edememe durumları nedeniyle, kadınların cinsel yaşamlarıyla ilgili yorumları “iyi” olmaktan öteye gidemiyor ve partner ilişkileri çıkmaza giriyor. Oysaki sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam her kadının ve erkeğin hakkı…

SEKSTE KONUŞMANIN GÜCÜ

Çoğu kadının en büyük yanılgısı cinselliğin sadece penetrasyondan (penis-vajina ilişkisinden) ibaret olduğu... Aksine, cinsellikten her seferinde farklı hazlar almak mümkün… Kadınların nelerden zevk aldıklarını partnerlerine sözle ifade etmemeleri ya da edememeleri hâlâ günümüzde cinsel sorunların oluşum nedenlerinin başında geliyor. Bu nedenle kadınların posta kutularını boşaltmaları yani içlerine attıkları duygularını konuşarak sözle ifade etmeleri gerekiyor. Tercih edilen dokunuşları açıklamak ve yol gösterici olmak, daha önce tadılmamış zevklere ulaşılmasına ve cinselliğin bambaşka yönlerinin keşfedilmesine olanak sağlayabiliyor. Çünkü konuşmak, istekleri ifade etmenin ve karşılığında geribildirim almanın en basit ve kesin yöntemi... Fakat sevişme sırasında beden dilini kullanmak, inlemek ya da mırıldanmak da olağan çözüm yollarından biri… Çiftin cinsel ihtiyaçları ve zevkleri hakkında konuşmalarının, aralarındaki yakınlığı artırdığını ve cinsel ilişki seviyelerini geliştirdiğini söylemek mümkün... Partnerlerinin zevk aldığını fark eden erkekler seks eyleminde başarılı olduklarını düşünerek onların hangi durumlarda, neden ve nasıl tepki verdiklerini daha kolay algılayabiliyorlar ve sağlıklı geri bildirimler verebiliyorlar. Böylece, cinsel ilişkinin devamında ve bir sonrakinde öğrenmiş ve keşfetmiş oldukları algılarına göre daha doğru hareket edebiliyorlar. Erkeklerin standart donanımlarında kadınları mutlu etmek var… Bu nedenle, konuşarak ya da beden dilini kullanarak kadınların posta kutularını boşaltmaları hayallerindeki sekse kavuşmaları için önemli bir adım olabiliyor.

BEDENE KULAK VERMEK GEREKİYOR

Yapılan araştırmalardan elde edilen verilere göre, seksten zevk alabilen kadınların bedenlerine kulak verdikleri görülüyor. Bunu yapabilmek için kadınların ihtiyaç duydukları şeylerin başında seks sırasında haz aldıkları durumları partnerlerine ifade etme yetilerini geliştirmek… Cinsel birleşme sırasında gerçek anlamda doyuma ulaşabilmek diğer bir değişle, seksi doruk noktasında yaşayabilmek için, iki vücudun bir olması gerektiğinin unutulmaması gerekiyor. Bu da, ancak partnerlerin vücutlarını karşılıklı tanımaları için iletişime geçmeleriyle, konuşmalarıyla veya birbirinin vücutlarını tanımalarını sağlayacak küçük oyunlar oynamalarıyla mümkün… Seks oyunlarında kadınların partnerlerini yönlendirme görevlerini üstlenmeleri gerekiyor. Çünkü erkeklerin kadınları hazza ulaştırdıklarını görmeleri oldukça hoşlarına gidiyor. Böylece, erkekler dokunuşlarını nerede kullanacaklarını öğrenerek cinsel tatmini daha sınırsızca yaşayabilme olanağına kavuşabiliyorlar.

BİRLİKTE DUŞ ALMAK

Cinsel birleşme sırasında ya da öncesinde çiftin birbirlerine karşı açık saçık ifadelerle konuşabilmeleri için en önemli kıstas “samimiyet”... Samimiyeti sağlamak için çiftin birbirlerinin vücutlarını tanımaları ve alışmaları, birlikte çıplak olarak vakit geçirmeleri çok önemli… Bunun için birlikte duş almayı, birbirlerine sarılarak uyumayı ya da birbirlerinin yanında rahatça soyunmayı denenebiliyorlar. Eğer çift cinsel ilişkiye başlamadan önce duş almayı tercih ediyorsa, birlikte duş almayı ve duş sırasında birbirlerine masaj yapmayı deneyebiliyor. Böylece hem seks için iyi bir başlangıç yapabiliyorlar hem de çekingenliklerini yenerek cinsel arzu, istek ve beklentilerini daha rahat bir şekilde sözle dile getirebiliyorlar.

Yazının Devamını Oku

P NOKTASI

17 Kasım 2013
Ruh ve beden sağlığının en önemli olgularından biri olan cinsellin keşfi dur durak bilmiyor...

Kadınların boşalmalarını kolaylaştırmak ve daha fazla haz almalarını sağlamak için yapılan araştırmalar en sonunda meyvesini vermiş gibi gözüküyor. Kadınlarda cinsel haz almayı sağlayan ve boşalmalarını kolaylaştıran klitoris ve G noktasına ek olarak yeni bir haz noktası keşfedildi. Vajina ile anüs arasında kalan ve birçok sinir ucunun kesiştiği yere “P noktası” adı veriliyor. Cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı olduğuna göre, dünyadaki en güzel ve en özel alışveriş de olmalı... Çiftler bu alışverişi nasıl gerçekleştiriyor? Elbette ki, zevk almak istedikleri ölçüde zevk vererek! Öyleyse çiftlerin daha çok zevk almalarının önünü açacak olan P noktasını keşfe çıkmaları gerekiyor.

BOŞALMAYI KOLAYLAŞTIRIYOR

Vajina girişinin sonundaki bölgeden başlayarak anüse gelmeden son bulan bölgeye “perine” adı veriliyor. Perine bölgesinde bulunan P noktası kadınların boşalmalarını kolaylaştırıyor. Dolayısıyla, bu noktaya doğru bir şekilde yapılan basınç hazzın doruğuna taşınmasına yardımcı olabiliyor. Özellikle cinsel birleşme sırasında P noktasının uyarılması psikolojik bir uyarıcı görevi görüyor. Cinsel ilişkide P noktasının uyarılması için her pozisyon uygun olmakla birlikte, Jokey pozisyonu (kadının üstte, erkeğin altta olduğu pozisyon) ve Misyoner pozisyonu (kadının sırtüstü yattığı, erkeğin üstte olduğu pozisyon) doğru seçim olabiliyor. Erkekler genellikle görsel ve işitsel eğilimli, kadınlarsa daha çok dokunsal ve işitsel eğilimli oluyorlar. Bu nedenle P noktası uyarılırken kadının kulağına güzel şeyler fısıldanması alınan hazzı arttırabiliyor.

P NOKTASI KEŞFEDİLMEYE AÇIK

P noktasına yapılan hafif bir masaj, sevişmeye renk katmaya ve boşalmanın hazzını doruklara taşımaya yardımcı olabiliyor. Bu nedenle “P noktasının keşfi erkeklerin işini kolaylaştırdı!” desek, eminim yanılmış olmayız... Kadın vajinasının içinde bulunan G noktasının yerini bulmak, klitorise doğru ve ritmik hareketlerle dokunmak profesyonellik istiyor. Cinsel birleşme sırasında heyecandan dokunuşlarının şiddetine pek hâkim olamayan erkekler için P noktasına dokunmak daha kolay bir deneyim... Çünkü P noktasının uyarılması kolay, hazzı büyük... Keşfedilmeye açık bakir topraklar gibi... Çiftin seks yaparken “Acaba neresiydi?” diye düşünüp dikkatini dağıtmasına neden olabilecek bir durum da yok!

SORU VE YANITLAR

Henüz karı koca olamadık

Yazının Devamını Oku

İktidarsızlık kader değil

10 Kasım 2013
İktidarsızlık oranının yüksek olduğu Türkiye’de çiftler bu konu ile ilgili büyük sorunlar yaşıyor. Yüzde yüz tedavi edilebilen bir rahatsızlık olan iktidarsızlık, farklı yöntemlerle de aşılabiliyor.

Ülkemizde iktidarsızlık görülme oranı küçümsenmeyecek kadar yüksek... Ancak çeşitli nedenlerden dolayı pek çok erkek bir cinsel terapiste veya üroloğa başvurmak yerine derdi ile baş başa kalıyor. Bu nedenle çiftlerin cinsel hayatı bir süre sekteye uğruyor ama iktidarsızlık yüzünden çiftlerin ilişkilerini gözden çıkarmaları gerekmiyor. Çünkü hem iktidarsızlık yüzde yüz tedavi olabiliyor hem de çiftin arasındaki özel yakınlığı korumanın tek yolu cinsel ilişki değil...

SERTLEŞME BOZUKLUĞU

Çifti memnun ve tatmin edecek seviyede sertliği (ereksiyonu) sağlayamama veya devam ettirmemeye “iktidarsızlık” adını veriyoruz. Bazı erkekler hiç sertleşme yaşayamazlar, bazıları partnerle ilişkiye başlayacak seviyeye getiremezler, bazıları ise cinsel ilişkiye başlayacak seviyeye getirebilirler fakat sertliği kısa sürede kaybedebilirler. Yani yenileyici ve tekrarlayıcı bir şekilde, cinsel birleşme için gerekli sertliği sağlayamama veya ilişkiyi sonlandırabilmek için gerekli süre boyunca sertliği koruyamama durumu olan iktidarsızlık, “sertleşme bozukluğu” veya “erektil disfonksiyon” olarak da tanımlanabiliyor.

STRES YORGUNLUK ENDİŞE

Çoğu erkekte stres, yorgunluk, endişe, partner ilişkisindeki sorunlar ya da aşırı alkol kullanıldığında zaman zaman karşılaşılan iktidarsızlığın endişe edilecek bir yönü yok... Eğer bu durum çok sorun edilirse “başarısızlık korkusu” zamanla psikolojik olarak ciddi bir sorun haline gelebiliyor ve aslında geçici bir durum sabit bir sorun haline dönüşebiliyor. Çünkü her cinsel birleşmede öncesinde “Yine aynısı olacak!”, “Yine penisim sertleşmeyecek!” veya “Yine rezil olacağım!” şeklindeki olumsuz düşünceler ve stres geçmişteki başarısızlıkların tekrar etmesine yol açabiliyor. Ayrıca penisin sertleşme mekanizmasını etkileyen atardamarların daralması sonucu penise gelen kanın azalması, toplardamarların gereğinde kapanamayıp gelen kanı geri kaçırması, hormon bozuklukları, kalp, şeker, tansiyon veya prostat hastalıkları, gibi birçok organik neden penisin sertleşmesini engelleyebiliyor.

TEDAVİ EDİLEBİLİYOR
İktidarsızlığın tedavisi nedene göre değişebiliyor, yani bazen cinsel terapi, bazen ilaç tedavileri, bazen küçük cerrahi müdahaleler bazen de penis protezleri (mutluluk çubuğu) olabiliyor. Ancak iktidarsızlığın yüzde 100 tedavisi var, kader değil... Sertleşme bozukluğunun tedavisine geçmeden önce “düzeltilebilir risk faktörlerinin ele alınması” gerekiyor. Sigara ve alkol tüketimin azaltılması veya bırakılması, uyku ve horlama sorunlarının tedavi edilmesi, düzenli egzersizlere başlanması, kilo verme veya çift ilişkisindeki sorunların çözümlenmesi birçok erkekte dramatik düzelmeler sağlayabiliyor. Çiftin birbirlerine ve ortak hobilerine zaman ayırması, romantik anlar yaratması, birlikte duş alması, mum ışığında romantik bir yemek yemesi, penis-vajina birlikteliğini içermeyen alternatif seks tekniklerini denemeleri, erotik masaj yapmaları, cinsel açıdan eğitici ve bilgilendirici cinsel eğitim kitaplarını ve videolarını alıp okumaları ve seyretmeleri çoğu zaman iktidarsızlığa çok iyi geliyor.

Yazının Devamını Oku

Dişiliğin keşfinde romantizmin rolü

3 Kasım 2013
Kadının dişilik yönünü yeniden keşfetmesinde büyük etkisi olan romantizmle artık cinsellik sadece kırmızı değil, kıpkırmızı, pespembe, kıvrımlı ve düzenli yaşanabiliyor.

Müziğin, felsefenin ve resmin algılanışını köklü bir şekilde değiştiren romantizm, aşk sanatında kadın ve erkeğin varoluşunun özgürleşmesini yardımcı oluyor. Dolayısıyla, romantizm ifadeden çok düşüncede ve duygularda anlam buluyor. Çiftlere zevki aşılayan, tutkuyu tattıran, öznelliği ve bağlılığı doruk noktasına çıkartan romantizm kadın cinselliğinde bir hayli önemli... Kadının dişilik yönünü yeniden keşfetmesinde büyük etkisi olan romantizmle artık cinsellik sadece kırmızı değil, kıpkırmızı, pespembe, kıvrımlı ve düzenli yaşanabiliyor. Romantik bir cinsellikle tüm alacalık kaybolabiliyor.

DİŞLİ DEĞİL DİŞİ OLUN

“Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır.” sözü çokça söylenir, doğrudur da bir bakıma... Yüz hatlarını ortaya çıkaracak kadar yapılan bir makyaj, kendine yakışan bir saç modeli ve seksi simgeleyen takılar... Aslında, kendine bakan, makyajını yapan, süsüne dikkat eden, kıyafetini özenle seçen, kilosuyla barışık ve seksi bir kadın olduğunu önce kendisi hisseden her kadın alımlı ve çekici olabiliyor. Bu çekicilik bir de ses tonunda yatan albeni ve şehvetli hareketlerle süslenirse, doğuştan gelen ve görünmez bir silah olan dişiliği ortaya çıkarmak bir hayli kolay olabiliyor. Dişil enerjiyi açığa çıkarmada başarılı olabilmek için sadece yatakta değil mahrem hayatın her yerinde kadınların kadın olduklarını hissetmeleri ve hissettirmeleri, kadın olarak görünür olmaları çok önemli... Aksi ise, sert mizaca sahip ve naiflikten yoksun erkeksi yanın ta kendisi olarak ortaya çıkabiliyor. Sosyal yaşamda olduğu gibi cinsellikte de, dişilik yanından çok dişli oluşunu ön plana çıkaran kadın feminenlikten bir hayli uzaklaşabiliyor. Sonuç olarak, kadınlık ile dişilik arasındaki o ince çizgi, bir kadının kendini görünür kılmasında saklı...

İLETİŞİM VE GÜVENİ ARTIRIYOR


Gerek evde gerek iş yerinde, çok çalışmak kadınların erkeksi yanlarının ortaya çıkmasına neden olan bir eylem... Kadınlar erkekler gibi çalışırken farkında olmadan dişiliklerini de kaybetmeye başlıyor. Çünkü kadınların en çok ihtiyaç duydukları ve kadını kadın yapan, romantizm, karşı cinsten gelecek güzel bir söz, ilgi ve alaka eksik kalıyor. Bu nedenle, kadının dişiliğini kazanması konusunda eşinin yardımına ihtiyacı var… Bunun için de en direk yol aşk ve romantizm… Bu iki duygu yoğunluğu sayesinde kadın, başkalarıyla ilgilenmenin sorumluluğundan diğer bir değişle, erkeksi tarafından sıyrılarak, kendini özel hissettiren partnerine doğru yol alabiliyor. Kendisine sergilenen iç gıdıklayıcı davranışlar neticesinde kadınlar, partnerlerinin gereksinimlerine, özellikle cinsel ihtiyaçlarına içtenlikle cevap verebiliyor. Partnerinin kendisini önemsediğini, dinlediğini, iletişim sağladığını, jest yaptığını, anladığını kısacası, iletişime geçmek için çaba harcadığına inanan bir kadın, aynı samimiyeti cinsel yaşamda sağlayabiliyor. Kadın ruhunu okşayan diğer bir değişle, romantik davranışlar sergileyen bir erkek, fark etmeden kadınsal dürtüleri de hareketlendiriyor. Çünkü seksin olabilmesi için partnerler arası iletişim, romantizm, erotizm ve güvenin olması şart… Göründüğü üzere romantizm, sadece sevginin yeterli olmadığı cinsellikte, iletişim ve güven duygularını artıran önemli bir araç konumunda... Dolayısıyla, erkeklerin hayal ettikleri, yatakta aktif olan, seks hakkında konuşan, istek, arzu ve beklentilerini açıkça dile getiren ve ilk hamleyi beklemeden cinsel taleplerde bulunan kadın figürünü gerçek hayata taşımanın en kestirme yolu, romantizmden geçiyor... Romantizmi veren bir erkek kadından daha kolay erotizm alabiliyor.

CİNSEL DÜRTÜLER HAREKETE GEÇİYOR


Yazının Devamını Oku

NEDEN SEKS YAPIYORUZ

27 Ekim 2013
İnsan doğumundan itibaren cinsel bir varlık ve doğasının gereği olarak da cinselliği yaşamak istiyor. Bir başkasıyla cinselliği paylaşmanın en sevgi dolu ve keyifli yolu seks yapmak... Peki, insanlar neden seks yapıyor? Seks yapmanın amaçları neler? Seksin zevk almaktan başka bir amacı var mı?

Toplumumuzda cinsellik ve seks kavramları birbirine karıştırılıyor. Cinsellik denildiğinde çoğumuzun aklına seks geliyor. Oysaki cinsellik; psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik yönleri olan çok boyutlu bir kavram ve insanın doğuştan getirdiği cinsiyetine ait özelliklerin tümünü kapsıyor. Kişinin cinsiyeti, ses tonu, giyimi, saç şekli, yürüyüşü, oturuş şekli, cinsel kimliği cinselliğinin bir parçası... Seks ise; birbirini seven iki insan arasında yaşanan bir eylem, dokunma, öpüşme, sevişme gibi eylemleri içeriyor, sevginin ve zevkin, ruhun ve bedenin paylaşımı olarak tarif ediliyor.

ZEVK ALMAK ÖNEM KAZANDI

Tarih boyunca insanın neden seks yaptığı çok tartışıldı.. Eski devirlerde seks sadece üreme amaçlı bir eylem olarak görülüyordu... Zevk almak, özellikle de kadınların seksten zevk alması kimi toplumlarda yasaklanmıştı ve hoş karşılanmazdı... Bu durum ülkemizde de bazı bölgelerde hala geçerli bir düşünce olarak karşımıza çıkıyor. Tarih boyunca seksin tabu olduğu, sadece belli bir zümrenin yapmaya hakkı olan bir eylem olarak görüldüğü dönemler olduğu gibi, özgürlüklerin sınırsızca yaşandığı ve her türlü cinsel eylemin serbest olduğu dönemler ve toplumlar da oldu... Ancak günümüzde seksin üreme amacı ikinci plana itildi, artık en önemli amacı zevk almak...

DUYGULARI TATMİN EDİYOR

İnsanlar farklı psikolojik ihtiyaçlarından dolayı da seks yapabiliyor. Karşı cins tarafından beğenilmek, arzulanmak, tercih edilmek kişinin içinde var olan güvensizlik ve değersizlik duygularını tatmin edilmesine yardımcı olabiliyor. Kişi kadınlığını veya erkekliğini kanıtlamak için seksi bir araç olarak kullanabiliyor. Çocukluğunda sevgisiz bir aile ortamında yetişen bir kişi seksi karşısındaki kişiden ihtiyacı olan sevgi ve ilgiyi alabilmek için bir araç olarak kullanabiliyor. Kendi içinde değersizlik ve yetersizlik duygularıyla boğuşan bir kişi kendini değerli kılmak ve gücünü kanıtlamak amacıyla seksi kullanabiliyor. Geçmişte yaşanılan olumsuz bir seks deneyiminin intikamı başka kişilerle seks yaparak almak, sık karşılaştığımız bir durum...

ÇOK NEDENİ VAR

Geçmişte cinsel olarak reddedilen bir kişi, kendini çekici ve arzu edilen bir kişi olarak kanıtlamak için seks yapabiliyor. Bunların dışında seksin diğer amaçları arasında; “Sevdiğim ile birlikte tek vücut olmak istiyorum!”, “Partnerimle aramızdaki yakınlığı artırmak istiyorum!” ya da “Partnerime daha yakın olmak istiyorum!” gibi yakınlık ve karşıdaki insanı daha yakından tanıma ihtiyacı, “Partnerimle tartışmadan kaçınmak istiyorum!”, “Partnerimin küsmesini istemiyorum!” ya da “Suçlu hissetmek istemiyorum!” gibi kaçınma ihtiyaçları, “Sevdiğim ile olan ilişkimin içerisine tutkuyu koymak istiyorum!” ya da “Aşk oyunlarıyla ilişkimize yeni tatlar katmak istiyorum!” gibi yeni heyecanlar tatma güdüsü, “Sevdiğim ile daha derin seviyede iletişim kurmak istiyorum!”, “Sevdiğime olan aşkımı ifade etmek istiyorum!”, “Sevdiğimin ruhunu göklere çıkarmak istiyorum!” ya da “Sevdiğime sevgimi göstermek istiyorum!” gibi birini mutlu etme ya da ödüllendirme isteği yer alıyor. Sonuç olarak seks yakınlaşma ve kaçınma ihtiyacının dışa vurumu olabiliyor. Ancak seks yapma isteği yakınlaşma yerine daha çok kaçınma amaçlı oluyorsa zamanla çiftler arasında sorunlar yaşanabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Romantizm ve erotizmin dansı

20 Ekim 2013
Dans etmek, romantizmi ve erotizmi çağrıştıran bir aktivite. Özellikle tango gibi, çiftin kıvrak hareketlerinden oluşan Güney Amerika dansları uyum ve ahenk, dokunma ve ritim gerektirdiği için cinsel sinyaller yayıyor ve aşk hayatlarını canlandırmak isteyen pek çok çift tarafından tercih ediliyor.

Her insanın içinde hem erkeksi hem de dişi bir yön var. Erkekte erkeksilik, kadında dişilik ön planda oluyor ve bunlar dengede olduğunda erkek erkekliğini, kadın kadınlığını daha kolay hissedebiliyor ve sağlıklı bir iletişim kurarak birbirini tamamlayabiliyor. Erkek az seks yaptığında ve yeteri kadar takdir edilmediğinde, kadın çok çalıştığında ve anlaşılmadığında denge bozuluyor ve ilişkilerde sorunlar yaşanmaya başlıyor. Bozulan dengenin yeniden sağlanabilmesi için çiftler romantizm ve erotizmin dansına ihtiyaç duyuyor.

EŞLERİN YARDIMLAŞMASI

Romantizm kadın-erkek ilişkilerinde büyük önem taşıyor. Çünkü günümüzde kadınlar genellikle erkeksi yanlarının ortaya çıkmasına neden olan geleneksel erkek işlerinde çalışıyor. Bu nedenle kadınlar biraz olsun rahatlayabilmek ve gevşeyebilmek için, dişiliklerini kazanmak konusunda eşlerinin yardımına gereksinim duyuyor. Bu konuda en iyi yardım romantizm. Romantizm kadınların zamanla uzaklaştıkları dişilik yanlarını yeniden keşfetmelerine ve erkeklerinde daha kolay erotizm almalarına yardımcı oluyor.

ROMANTİK ALIŞKANLIKLAR

Romantizmin canlı kalabilmesi için çiftlerin aralarındaki iletişimin çok iyi olması gerekiyor. “Konuşmak” kadınların, “takdir edilmek” erkeklerin en önemli gereksinimlerinden biri. Romantizmin sürebilmesi için kadınlar dokunulmak, dinlenmek, duygularını paylaşmak ve anlaşılmak isterken, erkekler ise bir kral gibi takdir edilmek, onaylanmak ve zaman zaman yalnız bırakılmak istiyor. Erkekler “Seni seviyorum, sana değer veriyorum!”, kadınlar ise “Sana ihtiyacım var!” duygusunu belirtecek “romantik alışkanlıklar” geliştirdiklerinde aralarındaki yakın ilişki sağlıklı kalabiliyor. Romantik alışkanlıklar, erkeklerin sarılarak veya “İyi misin?” diye sorarak eşlerine değer verdiklerini gösteren ve kadınların partnerlerine “Sen harikasın!” gibi güzel sözlerle takdir ettiklerini belirten çok yalın davranışlar.

LÜKSE GEREK YOK

Romantik davranışların sadece hediyeler ve lüks restoranlar için çok para harcamaktan geçtiğini düşünmek büyük bir yanılgı. Çoğu zaman baş başa mum ışığında yemek yeme, çiçek alma, iltifat etme, duyguları ifade etme, ilgi gösterme, elini tutma, koluna girme, sarılma, fotoğraf albümü hazırlama, beraber romantik bir film izleme, sevilen şarkılardan bir CD hazırlama, ilişkideki ilk’leri hatırlayıp kutlama, birlikte tango kursuna gitme gibi ufak tefek jestler romantizmi canlı tutabiliyor. Burada önemli olan günlük hayat içerisinde fazla vakit ve para harcamadan duygulara dokunabilmek.

AFRODİZYAK TANGO

Yazının Devamını Oku

HOŞGÖRÜ VE BAYRAM

14 Ekim 2013
Ülkemizde meydana gelen acı olaylar sonucunda, birçok insanımız yaralandı, sakatlandı ve hayatını kaybetti.

Pekçok insanımız ise bir yakınını ya da ailesini kaybederek, ortada kaldı. Yüreklerin yaralı, kulakların sağır ve havanın kurşun gibi ağır olduğu, harflerin tutuştuğu, kelimelerin eridiği, dinleyecek ve anlayacak kulakların sağır olduğu zor zamanlardayız. Bu nedenle, anlatılması gereken doğruların duyurulması için bağırmalı, yapılacak doğru işler için çağırmalıyız. Her şeye rağmen sağduyuya ve hoşgörüye; birlik ve beraberliğe, farklılıklara ve tercihlere saygı duymaya, inatlaşmadan uzlaşmaya, koşulsuz sevgiye ve saygıya ihtiyacımız olduğunu asla unutmamalıyız. Bu yüzden, Kurban Bayramı’nı anlam ve önemine uygun olarak kutlamalıyız. Bayram günlerinin kazandırdığı birlik ve dayanışma alışkanlıklarıyla, başta aile hayatımız olmak üzere, tüm yaşamımızda iyiye ve güzele yönelmeli, öfkeden uzak durup, Hz. Muhammed’in şu sözlerini hep hatırlamalıyız:
Hayatta üç şey kişinin özüne zarar verir; öfke, açgözlülük ve kibir.

ÖNCE YAŞA SONRA YAŞAT

Birlik ve dayanışmanın pekiştiği, insanlarımızı birbirine daha çok yakınlaştıran, günlük kaygı ve sıkıntılardan uzaklaştıran, yardımlaşmaların arttığı, barış, kardeşlik ve hoşgörünün yaşanmasına vesile olan bayramlar, geleceğe olan güvenimizi tazeleyen çok özel günlerdir. Bu nedenle, Kurban Bayramı’nı sadece kendimiz ve çevremizle yaşamayalım. Şehit ailelerimize ve gazilerimize, yoksullara, öksüz ve yetimlere, düşkün ve yaşlılara, huzurevi sakinlerine, engellilere, sokak çocuklarına, öğrencilere, gurbettekilere, hastalara ve ilgiye muhtaç herkese Kurban Bayramı’nı yaşamanın ve yaşatmanın küçük bir fırsatını sunalım.

KEDERİ BİR YANA BIRAK

Onları görelim, onları anlayalım ve onlarla sevgimizi verelim ve onlarla paylaşacak bir şeyler bulalım. Çünkü bugün Bayram. Mübarek Kurban Bayramı... Bugün birlik ve beraberliğimizin temel unsurlarından biri olan Kurban Bayramı’nı hep birlikte karşılamanın mutluluğunun yaşanması gereken bir gün. Bugün tüm insanların birbirlerine daha çok yakınlaşması, neşe ve mutluluk denizinde yüzmesi, dargınlıkların ortadan kalkması, kardeşlik ve dostluk duygularının daha da kuvvetlenmesi gereken bir gün. Bugün sevinç günü, kederleri bir yana bırakıp mutlu olma günü. Kısacası, bugün hoşgörü günü.

SEVGİ YOKSA ÇATIŞMA BAŞLAR

Sağlıklı ve erdemli bir insan davranışı olan hoşgörü; tahammül etme, katlanma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, farklılıklara saygı duyma, çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla ve anlayışla katlanabilme demektir. Ayrıca beşeri münasebetlerin temeli olan hoşgörü; kendini ifade etme hakkına saygı duyma, izin verme, aldırmama ve iyi karşılama anlamlarına da gelir. Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, hayatın içinde, kısaca insanın olduğu her yerde hoşgörüye ve koşulsuz sevgiye ihtiyaç var. Çünkü hoşgörünün ve sevginin olmadığı yerde çatışma, bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma ve kavga gibi tüm olumsuzluklar yaşanır. Bu nedenle dostluğu ve sevgiyi, geleceği ve hüznü, acıyı ve yalnızlığı paylaştığımız; birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde hissedebileceğimiz ve hoşgörünün hâkim kılınması gereken Kurban Bayramı’nın ülkemize huzur ve mutluluk getirmesini dilerim.

Yazının Devamını Oku

Bekaret psikolojisi

6 Ekim 2013
Kadın cinselliği üzerinde büyük bir baskı yaratan “bekâret” kavramı, günümüzde hala toplumumuzun önde gelen tabularından biri olmaya devam ediyor.

Asırlardır süre gelen kadın odaklı cinsel mitlerde öne sürülen “kadının sürekli olarak vajinasını koruması gerektiği inancı” gençler (13–29 yaş aralığı) üzerine yapılan psikolojik baskıyı bir hayli artırıyor. İlkel zamanlardan kalma bir inanış olan ve abartılı bir şekilde önemsenen kızlık zarının bekâretin simgesi olarak görülmesi yerine, ebeveynler tarafından kız çocuklarının ruh ve beden sağlığı açısından cinsellik hakkında bilgilendirmesi çok daha fazla önem taşıyor.

ASLINDA BEYİNDE
Ülkemizde, kişinin daha önce herhangi bir cinsel ilişki, sevişme, karşı cinsle temas, dokunma, oral ve anal yolla yaşanan birliktelikler yaşamamış olmasına bekâret deniliyor. Mitolojide bekâret, saflığı ve insanın kendini dizginlemesini temsil ediyor, Athena, Artemis ve Hestia hep bakire Tanrılar olarak biliniyor. Ceninin anne karnında büyürken gelişen “kızlık zarı” ise vajina girişinde bulunan, regl dönemlerinde kanın dışarı akabilmesi için doğuştan delik olan ve vajina girişini kapatmayan çok ince bir doku... Nadiren hiç olmayabiliyor, ömür boyu tamamen veya kalıntılar şeklinde kalabiliyor. Fakat çoğu zaman kızlık zarının mevcudiyeti ya da yokluğu bir kızın bakire olduğunun göstergesi olmuyor. Çünkü kızlık zarı çeşitlerinden biri olan anüler hymen (halka halinde kızlık zarı), vajina girişinde olup ortasındaki delik geniş ya da esnek yapıda olabiliyor ve toplumumuzda en çok rastlanan kızlık zarı da bu… Dolayısıyla, herhangi bir cinsel birliktelik yaşamayan yani bakire olan pek çok kızın kızlık zarının olması ya da olmaması bekâretin kesin kanıtı olmuyor. Çünkü bekâret iki bacak arasında değil, beyinde...

HER ZAMAN KANAMAZ

Kadınlar için ilk cinsel ilişki deneyimi çok önemli... Anatomik bir bariyer olarak görülen kızlık zarının aşılma zorunluluğu nedeniyle kanama ve beraberinde ağrının yaşanacağı iddiası klasik ve kabul görmüş bir inanç… Ama bu inanç çoğu zaman yanlış ve eksik... Toplum kızlık zarının kanayacağına inandığı ve kendisini kan görmeye şartlandırıldığı için ilk gece kanamaları gerçekleşiyor. İlk cinsel birliktelik sırasında, ideal şartlar altında kızlık zarı zarar görmüyor, esniyor ve hafifçe açılıyor. Bu bekâretin sonlanması veya bozulması olarak değerlendiriliyor. Normal bir kızlık zarı (anatomik olarak herhangi bir anormalliği olmayan), normal şartlar altında (kadın sulanmış, istekli ve erkek aceleci değilse), ilk cinsel birliktelik sırasında, açılırken ağrı ve acı yapmıyor, kanamıyor, yırtılmıyor, delinmiyor, patlamıyor. Çünkü kızlık zarı doğuştan esnek ve delik... Bunun kanıtı kadının adet görmesi... Kadın ilk cinsel birliktelik sırasında kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok acele ederse, normalde olmaması gereken, kanama, ağrı ve acı o kadar artıyor. Kanama ve acı olmaması için, erkeğin acele etmemesi, partnerinin duygularını ve bedenini uzun uzun okşaması, kadın kendisini kasmaması ve ıslanmanın olduğunda cinsel ilişkiye girilmesi gerekiyor.

PSİKOLOJİK SORUNLAR
Toplumumuzda ve benzer geleneklere sahip olan toplumlarda bekâret kavramı bir hayli önem taşıyor. Hal böyle olunca, erkekler ergenlik çağından itibaren cinsel yaşama adım atmaları için teşvik edilirken, kadınlar cinsel anlamda baskılanmaya ve bekâretin evlenene kadar korunması gerektiğine dair psikolojik baskıya maruz kalıyor. Bu baskılara rağmen bekâretini yitiren genç kızlarda şok, üzüntü, öfke, suçluluk, suçlama, kaygı, endişe, korku, yalnızlık, yorgunluk, çaresizlik, uyuşma, isteksizlik, umutsuzluk, özgür hissetmeme, suçluluk, günahkârlık ve pişmanlık duyguları ortaya çıkabiliyor. Midede boşluk duygusu, kalpte ve boğazda sıkışma, gürültüye karşı duyarlılık, kendini hissetmeme, nefeste darlık, zayıflık hissetme, ağız kuruluğu gibi fiziksel belirtiler görülebiliyor. İnanamama, düşüncelerde dağınıklık veya karışıklık, çarpık veya hatalı düşünceler, dikkat dağınıklığı, unutma, rahatsız edici düşünce veya rüyalar gibi düşünsel sorunlar yaşanabiliyor. Uyku ve yeme bozuklukları, dikkatsiz veya takıntılı davranma, alkol ya da başka bir madde kullanma, sosyal çevreden ve bekâreti hatırlatan uyaranlardan kaçma veya bekâreti geri getirme (kızlık zarını diktirme) gibi davranışsal durumlar ortaya çıkabiliyor. Tüm bu duygusal, düşünsel ve davranışsal tepkiler genç kadınların psikolojisini bozuyor. Bekâret kaybının ardından kısa bir yas tutma dönemi olabiliyor. Bu süreç doğal olarak yaşandığında, kişi bekâret kaybıyla sağlıklı bir şekilde baş ediyor, güçleniyor ve bekâret kaybını yaşamının parçası haline getirebiliyor. Bu saflığın ve masumiyetin kaybı anlamına gelmiyor, bekâret kaybını ve bununla ilgili hisleri kabullenmek ve böylece her şeye rağmen yaşamı sürdürmek anlamına geliyor. Yas tutma süreci normal ve doğal olsa da oldukça zor bir süreç ve kabullenmek için doğru bilgilere, zamana, cesarete ve desteğe gereksinim duyuluyor.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku