Beşiktaş derbisi öncesi Hakan Şükür ve Lincoln’ü kadro dışı bırakan Kalli, bu tavrıyla ne mesaj verdi? İki yıldızın kadro dışı bırakılma şekillerini doğru buluyor musunuz?
ORTADA ters bir durum var. Öncelikle Hakan Şükür açısından bakarsa, hiç suçu yok. Kızını kampa getirdiği için Hakan Şükür’ü kadro dışı bırakıyorsun. Suçu ne, kızını görmesi. Dünya Kupası’nda oyuncular kampta eşleriyle birlikte oluyorlar. Galatasaray’ın yaşı itibarıyla maskotu bile olabilecek bir kız çocuğu yüzünden, yıllardır takımını sırtında taşıyan babası çok önemli bir derbi öncesi tribüne gönderiliyor. Bunu problem yapmanın manası yok. Üstelik, Hakan Şükür’e yapılan tavır da güzel değil.
Lincoln’e gelince. Misafirleri gelmiş. Bir saat koyarsın, o saate kadar görüşür. Üstelik kendisinin açıklaması da çok açık, "Ben çocuk değilim, profesyonel bir futbolcuyum" diyor. Ancak, eğer Lincoln denildiği gibi kamptan ayrıldıysa buna göre başka bir yol çizersin. Kadro dışı cezasının aksine ağır para cezasını da yapıştırırsın.
Titizlik gösterecek
Kulüplerin kuralları vardır. Bunlara karşı çıkılamaz. Prensipler olmalıdır. Kurallar uygulanır ama bu kadar katı olmaz. Kızı kampa geldi, misafirleriyle görüştü diye hiçbir oyuncu kadro dışı bırakılamaz.
Kalli niçin kampta değil o zaman. O kalsa bu olay gerçekleşmeyecek. Bizzat kendisi orada olduğu için gereken titizliği gösterecek. Gereksiz abartıya da kaçmayacak.
Futbolcuları maçlar sonrası yapılan kamplar zorlar. Maçlardan önceki uzun kamplar da sıkar. Ev ortamı her zaman futbolcuları rahatlatır. Genç oyuncular için kamp olayı sıkı tutulabilir. Genç oyuncu üzülür, seks yapar. Mutludur, seks yapar. Bu durum vücudu yıpratır. Onu kontrol altına alırsın. Ancak, evli, düzenli bir hayatı olan biri neden tesislere hapsedilir, anlamak güç. Bu İtalya’da da böyle. Katı kurallar vardır, kamp hayatları uzun sürer. Ama İngiltere’de öyle değil. Adam maç günü evinden stada gelir. Her şey futbolcuya bağlıdır. Kötüyse, zaten kulüple ilişkisi kesilir.
Lincoln gibi bir adam Türkiye’ye gelmiş. Galatasaray’ın ve taraftarın bir numaralı yıldızı konumunda. Bu tip oyuncuya zaman zaman esnek davranacaksın. Burada transferde yaşanan bir terslik var bence. Lincoln’ü kim aldı? Yöneticiler mi, Kalli mi? Hiçbir hoca, kendi isteği dışında alınan oyuncuyu istemez. Kalli, Lincoln’ü çok iyi tanıyor. Almanya’da da zaman zaman problemleri olduğunu çok iyi biliyor. Her yıldızın ve becerili futbolcunun kaprisleri olur. Ama, bunu dengelemek hocanın işidir.
Romario misali
Romario, PSV Eindhoven’da forma giyerken bir maç öncesi habersiz ülkesine gitti. Birkaç gün sonra da Brezilya’dan döndü. Hollanda ekibinin başında da İngilizlerin ünlü hocası Bobby Robson var. Oynatsa bir türlü, oynatmasa bir türlü. Ne yaptı Robson. Romario’nun her şartta işine yarayacağını bildiği için ayağının tozuyla onu sahaya sürdü. O da her zaman yaptığı gibi gollerini attı.
Sana katkı sağlayan oyuncuya esnek davranmaya mecbursun. Bırakın futbolcuyu, hiç kimse katı disiplin altında yaşayamaz. Zorlanır, uyumsuz olur. Lincoln’e hoşgörülü davranacaksın diye bir şey yok. Ama, basit sudan sebepler için de yıldızlarına karşı antipatik olmayacaksın. Kalli, Galatasaray’da her şey iyi giderken tekere çomak soktu. Eğer o da kampta olsaydı, bu tablo ortaya çıkmazdı. Hikayenin özeti bu.
Kezman’ın faydası yok
Fenerbahçe’de gol atamadığı için bunalıma giren Kezman’ın saha içi ve dışı davranışları için ne diyorsunuz? Sırp oyuncu ara transferde gönderilmeli mi?
KEZMAN, Fenerbahçe kadrosu için çok özel bir isim. Oynayanlar içinde en kariyerli futbolcu. PSV Eindhoven, Chelsea ve Atletico Madrid’deki futbolunu ise henüz sarı lacivertli forma altında sergileyemedi. Bence, idman sevmeyen bir tip. Kilo problemi de yok üstelik. Onun gibi biri bu tip goller kaçıramaz. Üzerinde büyük bir uğursuzluk var.
Çok iyi niyetli ama verim sağlayamıyor. Kendisine atılan topa hakim olamıyor. Ayağına gelen topu, kullanamıyor. Rakibi geçemiyor. Üstelik bu yaşı ilerlemiş bir oyuncu da değil. Şu anda F.Bahçe’ye faydası hiç yok.
Arkadaşlarından aldığı destek ona moral oluyordur ama sahada Kezman diye bir oyuncu görünmüyor. Ancak bir gerçek var ki oyundan çıktığında kurallara uyması lazım. Sinirlenip, evine gidiyor. Bu çok gol kaçırıyor diye değil, hocası onu verimsiz görüp oyundan çıkardığı için.
Ara transferde Kezman için son kararı verecek olan tek kişi Zico’dur. İsterse kalır, istemezse gider. Ama bu haliyle Kezman için olumlu konuşmak çok zor.
Beşiktaş zarar görüyor
Beşiktaş, hakemler yüzünden isyanlarda. Sinan Engin hakemler için "Mafya" yakıştırmasını yaptı ve kendileri için aleyhte kararlar verildiğini söyledi. Yıldırım Demirören’in akrabası olan Haluk Ulusoy’la arası sizce bu nedenlerden dolayı mı bozuldu?
ANKARASPOR maçısonrası Yıldırım Demirören’in, "Takımı sahadan çekerim" sözü, fitili ateşledi. O maçta bariz bir golleri verilmemişti ve bu reaksiyonu gösterdi. Ancak, bu bana göre yanlış ve çirkindi. Bu tip beyanatlara gerek yok. Kaybedilen maçlar ve haksızlığa uğranan 90 dakikaların ardından sinirli bir şekilde yapılan konuşmalar önündeki maçı sana kazandırmaz. Hakemleri de bu kadar suçlayarak bir yere varamazsın. İnsanlar öncelikle ağızlarından çıkan lafa bakacaklar.
Ama bir gerçek var ki, Beşiktaş mağdur. Yüzde yüz bir golü verilmiyor. Galatasaray derbisine geliyorsun orada da yenen iki gol var ve bunların ne şekilde geliştiği de tartışılır. İki golde de haklı isyanları var. Ancak, konuşarak, oraya burayı hedef alıp saldırarak bir yere varılmaz. Bu durumda Beşiktaş zarar görüyor.
Sinan Engin’in "Mafya" benzetmesi çok çirkin ama "Kötü oynadık, yenildik. Seyircimizden özür diliyoruz" demesi de o kadar güzel. İşte bir menajer böyle konuşmalı. Ertuğrul Sağlam ise çizgisini hiç bozmuyor. Hiçbir şekilde fevri bir davranış ve açıklama içinde görünmüyor.
Ama bu durum Türkiye’de düzelmez. Beşiktaş gibi zaman zaman diğer takımlarda da aynı yolu tercih ediyor. Başkan olsun, idareci olsun, teknik direktör olsun, futbolcu olsun. İsyan boyutunun ölçüsünü kaçırıyoruz.
Trabzonspor’un psikolojisi bozuk
Trabzonspor’u, Gökdeniz taşıyor. Bordo mavililer, diğer yıldızlarından neden verim alamıyor?
YATTARA gibi klas bir oyuncuyu 4 maç kenarda tutup, bir maç şans verirsen olmaz. Onu küstürürsün. Ceyhun tipindeki bir yıldızı, kulübede yanında oturtursan, üstelik de topa çok iyi vuran bir oyuncuya ihtiyacın varken. Trabzonspor camiası ve Ziya Doğan, dua etmeli ki Gökdeniz diye biri var. O çıktı maçı kurtardı. Olmasaydı, hesabını Ziya Doğan veremezdi.
Türk antrenörler lüzumsuz disiplin ve kompleksle hareket ediyor. Kazan Ceyhun gibi bir oyuncuyu. O da sana maç kazandırsın. Yattara’ya sırt çevirme. Onun gibi biri varken, onu oynatmak zorundasın.
İsim olarak en iyi orta saha futbolcularına sahip olan Trabzonspor’un bu kadar kötü oynaması, beni şaşırtıyor. Psikolojisi bozuk bir takım seyrettiriyorlar. Bu durumda Ziya Doğan’ın da payı fazla. Trabzonspor eğer büyük maçları kazanırsa, her şartta yarışta adını hissettirecektir. Bu sezon üç büyükler için Trabzonspor çok zorlu bir rakip olacak.