3 Ekim 2007
SONUÇTAN başlayalım; 2-2. Deplasmanda 1 puan güzel. Fenerbahçe’nin ilk yarıda oynadığı futbola bakıyoruz, topu rakibe bıraktılar. 1-0 öndeydiler, müdahaleleri yerinde yaptılar ve devreyi avantajlı kapattılar. CSKA Moskova belki bu bölümde topu iyi kullandı, ama Fenerbahçe de hızlı çıkarak tehlike yarattı. İkinci yarıya bakıyoruz... 49 ve 53. dakikalarda Edu sahneye çıktı. Bir geri pası, yavaş... Rakip geldi, golü attı. Bir de panaltı... Oldu sana CSKA lehine 2-1. Böyle iki hatayı, Şampiyonlar Ligi’nde oynayan bir takım, bunları yapan oyuncu Brezilyalı ve son maçında milli takımının kadrosuna girmiş, yöneticilerin dediğine göre Milan’ın istediği bir futbolcu olabilir mi? Penaltı hadi tamam da, o geri pası olacak iş değildi.
Deplasmanda geride, ama Fenerbahçe reaksiyon gösterdi. Daha çok hücum yapmaya başladı. Edu’nun iki hatasına kadar CSKA’nın pozisyonu yoktu. Fenerbahçe şutlar attı, bir tane de Alex kaçırdı. Oyunda topu kullanan Fenerbahçe’ydi, ikinci yarıda geride olmasına rağmen rakibi pasivize etti, daha çabuk oynadı.
Moralleri bozulmadı
Roberto Carlos biraz daha ileride, Vederson biraz gerisinde iyi anlaştılar. Vederson ileri giderse Carlos geride kaldı. Deivid takımın en iyilerinden biriydi. Geride, orta sahada, ileride her yerde Deivid vardı. Beraberlik golünü atan da oydu. Aurelio başlarda geriye oynuyordu, sonra ileri gitmeye başladı. Deniz, Aurelio’dan daha çok hücuma çıkıp, forvetlerin arasına gitti. Alex’in oyununda değişiklik yoktu, güzel bir de gol attı. Fenerbahçe 1-0 kazanabileceği maçta bir ara 2-1 geride gitmeye başladı.
Fenerbahçe özellikle ikinci yarıda olumlu oynadı. İki hata oldu, ama en güzel şey moralleri bozulmadı. 2-1 geriye düşen takımın morali bozulur, oyundan kopar, ancak sarı lacivertliler mücadele güçlerini daha da artırıp yüklendiler. Sonuç olarak Fenerbahçe kazanabileceği bir maçı berabere kapadı. Aslında dönüp bakıyorsun, bir yerde de istediğini aldı.
Moskova’ya gelirken "Beraberlik memnun eder mi?" dense, herkes kabul ederdi. Deplasmanda önemli olan yenilmemek, bu arada kazanmak. 1 puan iyidir. Bu kupada puanla yukarı çıkılıyor. "İyi oynamak kötü oynamak önemlli değil, kazanalım denir" Fenerbahçe kötü de oynamadı.
Yazının Devamını Oku 2 Ekim 2007
Beşiktaş derbisi öncesi Hakan Şükür ve Lincoln’ü kadro dışı bırakan Kalli, bu tavrıyla ne mesaj verdi? İki yıldızın kadro dışı bırakılma şekillerini doğru buluyor musunuz? ORTADA ters bir durum var. Öncelikle Hakan Şükür açısından bakarsa, hiç suçu yok. Kızını kampa getirdiği için Hakan Şükür’ü kadro dışı bırakıyorsun. Suçu ne, kızını görmesi. Dünya Kupası’nda oyuncular kampta eşleriyle birlikte oluyorlar. Galatasaray’ın yaşı itibarıyla maskotu bile olabilecek bir kız çocuğu yüzünden, yıllardır takımını sırtında taşıyan babası çok önemli bir derbi öncesi tribüne gönderiliyor. Bunu problem yapmanın manası yok. Üstelik, Hakan Şükür’e yapılan tavır da güzel değil.
Lincoln’e gelince. Misafirleri gelmiş. Bir saat koyarsın, o saate kadar görüşür. Üstelik kendisinin açıklaması da çok açık, "Ben çocuk değilim, profesyonel bir futbolcuyum" diyor. Ancak, eğer Lincoln denildiği gibi kamptan ayrıldıysa buna göre başka bir yol çizersin. Kadro dışı cezasının aksine ağır para cezasını da yapıştırırsın.
Titizlik gösterecek
Kulüplerin kuralları vardır. Bunlara karşı çıkılamaz. Prensipler olmalıdır. Kurallar uygulanır ama bu kadar katı olmaz. Kızı kampa geldi, misafirleriyle görüştü diye hiçbir oyuncu kadro dışı bırakılamaz.
Kalli niçin kampta değil o zaman. O kalsa bu olay gerçekleşmeyecek. Bizzat kendisi orada olduğu için gereken titizliği gösterecek. Gereksiz abartıya da kaçmayacak.
Futbolcuları maçlar sonrası yapılan kamplar zorlar. Maçlardan önceki uzun kamplar da sıkar. Ev ortamı her zaman futbolcuları rahatlatır. Genç oyuncular için kamp olayı sıkı tutulabilir. Genç oyuncu üzülür, seks yapar. Mutludur, seks yapar. Bu durum vücudu yıpratır. Onu kontrol altına alırsın. Ancak, evli, düzenli bir hayatı olan biri neden tesislere hapsedilir, anlamak güç. Bu İtalya’da da böyle. Katı kurallar vardır, kamp hayatları uzun sürer. Ama İngiltere’de öyle değil. Adam maç günü evinden stada gelir. Her şey futbolcuya bağlıdır. Kötüyse, zaten kulüple ilişkisi kesilir.
Lincoln gibi bir adam Türkiye’ye gelmiş. Galatasaray’ın ve taraftarın bir numaralı yıldızı konumunda. Bu tip oyuncuya zaman zaman esnek davranacaksın. Burada transferde yaşanan bir terslik var bence. Lincoln’ü kim aldı? Yöneticiler mi, Kalli mi? Hiçbir hoca, kendi isteği dışında alınan oyuncuyu istemez. Kalli, Lincoln’ü çok iyi tanıyor. Almanya’da da zaman zaman problemleri olduğunu çok iyi biliyor. Her yıldızın ve becerili futbolcunun kaprisleri olur. Ama, bunu dengelemek hocanın işidir.
Romario misali
Romario, PSV Eindhoven’da forma giyerken bir maç öncesi habersiz ülkesine gitti. Birkaç gün sonra da Brezilya’dan döndü. Hollanda ekibinin başında da İngilizlerin ünlü hocası Bobby Robson var. Oynatsa bir türlü, oynatmasa bir türlü. Ne yaptı Robson. Romario’nun her şartta işine yarayacağını bildiği için ayağının tozuyla onu sahaya sürdü. O da her zaman yaptığı gibi gollerini attı.
Sana katkı sağlayan oyuncuya esnek davranmaya mecbursun. Bırakın futbolcuyu, hiç kimse katı disiplin altında yaşayamaz. Zorlanır, uyumsuz olur. Lincoln’e hoşgörülü davranacaksın diye bir şey yok. Ama, basit sudan sebepler için de yıldızlarına karşı antipatik olmayacaksın. Kalli, Galatasaray’da her şey iyi giderken tekere çomak soktu. Eğer o da kampta olsaydı, bu tablo ortaya çıkmazdı. Hikayenin özeti bu.
Kezman’ın faydası yok
Fenerbahçe’de gol atamadığı için bunalıma giren Kezman’ın saha içi ve dışı davranışları için ne diyorsunuz? Sırp oyuncu ara transferde gönderilmeli mi?
KEZMAN, Fenerbahçe kadrosu için çok özel bir isim. Oynayanlar içinde en kariyerli futbolcu. PSV Eindhoven, Chelsea ve Atletico Madrid’deki futbolunu ise henüz sarı lacivertli forma altında sergileyemedi. Bence, idman sevmeyen bir tip. Kilo problemi de yok üstelik. Onun gibi biri bu tip goller kaçıramaz. Üzerinde büyük bir uğursuzluk var.
Çok iyi niyetli ama verim sağlayamıyor. Kendisine atılan topa hakim olamıyor. Ayağına gelen topu, kullanamıyor. Rakibi geçemiyor. Üstelik bu yaşı ilerlemiş bir oyuncu da değil. Şu anda F.Bahçe’ye faydası hiç yok.
Arkadaşlarından aldığı destek ona moral oluyordur ama sahada Kezman diye bir oyuncu görünmüyor. Ancak bir gerçek var ki oyundan çıktığında kurallara uyması lazım. Sinirlenip, evine gidiyor. Bu çok gol kaçırıyor diye değil, hocası onu verimsiz görüp oyundan çıkardığı için.
Ara transferde Kezman için son kararı verecek olan tek kişi Zico’dur. İsterse kalır, istemezse gider. Ama bu haliyle Kezman için olumlu konuşmak çok zor.
Beşiktaş zarar görüyor
Beşiktaş, hakemler yüzünden isyanlarda. Sinan Engin hakemler için "Mafya" yakıştırmasını yaptı ve kendileri için aleyhte kararlar verildiğini söyledi. Yıldırım Demirören’in akrabası olan Haluk Ulusoy’la arası sizce bu nedenlerden dolayı mı bozuldu?
ANKARASPOR maçı sonrası Yıldırım Demirören’in, "Takımı sahadan çekerim" sözü, fitili ateşledi. O maçta bariz bir golleri verilmemişti ve bu reaksiyonu gösterdi. Ancak, bu bana göre yanlış ve çirkindi. Bu tip beyanatlara gerek yok. Kaybedilen maçlar ve haksızlığa uğranan 90 dakikaların ardından sinirli bir şekilde yapılan konuşmalar önündeki maçı sana kazandırmaz. Hakemleri de bu kadar suçlayarak bir yere varamazsın. İnsanlar öncelikle ağızlarından çıkan lafa bakacaklar.
Ama bir gerçek var ki, Beşiktaş mağdur. Yüzde yüz bir golü verilmiyor. Galatasaray derbisine geliyorsun orada da yenen iki gol var ve bunların ne şekilde geliştiği de tartışılır. İki golde de haklı isyanları var. Ancak, konuşarak, oraya burayı hedef alıp saldırarak bir yere varılmaz. Bu durumda Beşiktaş zarar görüyor.
Sinan Engin’in "Mafya" benzetmesi çok çirkin ama "Kötü oynadık, yenildik. Seyircimizden özür diliyoruz" demesi de o kadar güzel. İşte bir menajer böyle konuşmalı. Ertuğrul Sağlam ise çizgisini hiç bozmuyor. Hiçbir şekilde fevri bir davranış ve açıklama içinde görünmüyor.
Ama bu durum Türkiye’de düzelmez. Beşiktaş gibi zaman zaman diğer takımlarda da aynı yolu tercih ediyor. Başkan olsun, idareci olsun, teknik direktör olsun, futbolcu olsun. İsyan boyutunun ölçüsünü kaçırıyoruz.
Trabzonspor’un psikolojisi bozuk
Trabzonspor’u, Gökdeniz taşıyor. Bordo mavililer, diğer yıldızlarından neden verim alamıyor?
YATTARA gibi klas bir oyuncuyu 4 maç kenarda tutup, bir maç şans verirsen olmaz. Onu küstürürsün. Ceyhun tipindeki bir yıldızı, kulübede yanında oturtursan, üstelik de topa çok iyi vuran bir oyuncuya ihtiyacın varken. Trabzonspor camiası ve Ziya Doğan, dua etmeli ki Gökdeniz diye biri var. O çıktı maçı kurtardı. Olmasaydı, hesabını Ziya Doğan veremezdi.
Türk antrenörler lüzumsuz disiplin ve kompleksle hareket ediyor. Kazan Ceyhun gibi bir oyuncuyu. O da sana maç kazandırsın. Yattara’ya sırt çevirme. Onun gibi biri varken, onu oynatmak zorundasın.
İsim olarak en iyi orta saha futbolcularına sahip olan Trabzonspor’un bu kadar kötü oynaması, beni şaşırtıyor. Psikolojisi bozuk bir takım seyrettiriyorlar. Bu durumda Ziya Doğan’ın da payı fazla. Trabzonspor eğer büyük maçları kazanırsa, her şartta yarışta adını hissettirecektir. Bu sezon üç büyükler için Trabzonspor çok zorlu bir rakip olacak.
Yazının Devamını Oku 29 Eylül 2007
FENERBAHÇE, geçen haftaki Bursaspor maçından çok farklıydı. Topu daha çabuk oyuna soktu, daha çok mücadele etti ve bir sürü de gol pozisyonu üretti. Hemen her şey iyi güzeldi ama bu kadar çok gol kaçması hiç normal değil. Özellikle de Kezman’a dikkat çekmek istiyorum. Bu çocukta hakikaten bir problem, tuhaflık var. Gitsin kendisini papaza falan okutsun. Golcülüğü dünya çapında bilinen bir adam böyle golleri nasıl kaçırır anlamak mümkün değil. Halbuki koşuyor, mücadele ediyor ve son derece yürekten oynuyor. Ortaya koyduğu efora yazık. Ayrıca şunu belirtmemde yarar var; Kezman’ın bu kadar çok gol kaçırmasının stresle falan ilgisi yok. Stres dediğin maç içinde geçer.
Bu hakem futbolu bilmiyor
Hakemlerle ilgili yazmayı pek sevmem ama dünkü hakemi yazmak zorundayım. Aytekin Durmaz futbolu gerçekten bilmiyor. Fenerbahçe’nin iki net penaltısını vermedi. Hadi Roberto Carlos’un düşürüldüğü pozisyon tartışılabilir; içerde mi dışarda mı diye. Ama Kezman’ın Bebbe tarafından kafa kola alınıp yere düşürüldüğü pozisyona devam demesi affedilir gibi değil. Hakem Aytekin Durmaz herhalde, "O pozisyonda öyle düşülmez" diye düşünmüş olacak ki penaltıyı vermedi. UEFA’nın hakemlere "Ceza alanı içindeki itişmelere daha çok dikkat edin ve cezayı anında kesin" diye talimatname yayınladığı gün böyle bir pozisyonun yaşanması hakikaten çok anlamlı.
Özel futbolcular hızlı olur
Dün Fenerbahçe’de bütün futbolcular iyiydi. Aurelio hücuma daha fazla katkı yaptı. Deivid, defans ile forvet arasında mekik dokudu, sağ kulvarda basmadık yer bırakmadı. Roberto Carlos, ikinci yarıdaki o müthiş deparıyla, kendisine yaşlı diyenleri bir kez daha utandırdı ve özel bir oyuncu olduğunu tekrar ispatladı. Zaten özel oyuncular böyle hızlı ve çabuk olur. Yavaş futbolcudan yıldız olmaz.
Ankaragücü takımının en iyi futbolcusu Emre idi. Milli Takımı’n savunmasına futbolcu arayan Fatih Terim, bu Emre’yi kaçırmasın. Hala Servet’le falan uğraşacağına bu çocuğu alsın. Emre, gerek çabukluğu, gerek ikili mücadelelerdeki etkinliği ve gerekse markajdaki başarısıyla mükemmel bir defans oyuncusunun nasıl olacağını gösterdi.
Yazının Devamını Oku 25 Eylül 2007
Fenerbahçeli futbolcular kendilerini Avrupa’ya pazarlamak için Şampiyonlar Ligi maçlarında iyi oynuyorlar. Hemen hepsinin düşüncesi Fenerbahçe’yi basamak yapıp Avrupa’da bir takıma transfer olmak. á Fenerbahçe Türkiye’de farklı Avrupa’da farklı oynuyor. Sizce bu neden kaynaklanıyor?
FENERBAHÇELİ futbolcular kendilerini Avrupa’ya pazarlamak için Şampiyonlar Ligi maçlarında iyi oynuyorlar. Avrupa’daki iyi futbolun sebebi bu. Hemen hepsinin ortak düşüncesi; F.Bahçe’yi basamak yapıp Avrupa’da iyi bir takıma transfer olmak. Bu geçen sene de böyleydi. Her ne kadar UEFA Kupası’nda fazla bir yol gidemeseler de orada Türkiye’dekinden çok daha iyi oynadılar.
Carlos’u örnek almalılar
Çarşamba günü Kadıköy’deki Fenerbahçe ile Bursa’daki Fenerbahçe arasında dağlar kadar fark var. Sanki iki farklı takım var karşımızda. İnter gibi bir devi sahadan silen, adeta bir makine düzeninde çalışan takımdan eser yoktu. Roberto Carlos dışında diğerleri doğru dürüst koşmadı bile. O Roberto Carlos ki dünyada kazanmadığı kupa yok; adam varını yoğunu ortaya koydu, diğerlerinin kılı bile kıpırdamadı. İnter maçında rakip ceza sahasından çıkmayan Aurelio, Bursa’da kendi yarı alanından çıkmadı. Deniz desen, o zaten ayrı bir alem. Korkudan nereye gideceğini bilemiyor.
Derbilerde kimin ne yapacağı belli olmaz
Hafta sonu Galatasaray-Beşiktaş maçı oynanacak. İki takımın form durumlarını göz önüne alırsak, hangisi kazanmaya daha yakın?
BU tip maçları bizzat oynayan biri olarak, derbilerde hiçbir zaman favori göstermem. Çünkü, böyle karşılaşmaların havası farklıdır. Kimin nasıl oynayacağı hiç belli olmaz. Bir bakarsınız, star dediğiniz adam sahada dökülür, hiç ummadığın biri çıkıp maçın kaderini değiştirir.
Olimpiyat Stadı’nda futbol yasaklansın
Galatasaray’ın son oynadığı Kasımpaşa maçını nasıl değerlendiriyorsunuz?
O maçla ilgili söyleyeceklerim 4 maddeden ibaret... 1-) Ümit Karan’ın kaçırdığı penaltı. 2-) Lincoln’ün inanılmayacak derecede etkisiz, etliye sütlüye karışmadan oynaması. 3-) Ümit Karan’ın attığı muhteşem gol. 4-) Atatürk Olimpiyat Stadı.
Son maddeyi biraz açalım... O stadın futbol oynanır hale gelmesi için bir 50 milyon dolar daha harcanıp üstünün kapatılması lazım. Başka türlü orada futbol oynanmaz. Ben federasyonun yerinde olsam o statta futbol maçları oynanmasını yasaklarım. Esasında o kadar rüzgarlı bir statta futbol değil hiçbir şey yapılmaz. Hangi üstün zekalı öyle rüzgarlı bir yere stat yaptıysa tebrik etmek lazım. Bir de orada olimpiyat yapmayı düşünüyorlar. Yahu orada kırılacak rekorlar rüzgar yüzünden zaten kabul edilmez.
Galatasaray, güzel futbol oynamıyor
Bunun yanı sıra Galatasaray’da dikkatimi çeken bir noktayı ifade etmek istiyorum. Dikine oynuyorlar ve bu da güzel futbol oynuyor gibi görünmelerini sağlıyor ama gerçek öyle değil. Sarı kırmızılılar güzel futbol oynamıyor. Koşuyorlar, mücadele ediyorlar, ancak Lincoln ve biraz da Ayhan dışında becerili oyuncuları yok. Diğerlerinin hepsi standart futbolcular. Son Sion maçında bu gerçek ortaya çıktı. Galatasaray takımı en başta savunma yapmayı bilmiyor. Sion gibi vasat bir Avrupa ekibi bile bir sürü gol pozisyonu üretti.
O golleri amatör takımlar bile yemez
Beşiktaş’ta Ertuğrul Sağlam üzerindeki şüpheler bitmek bilmiyor. Çoğu kişi Sağlam’ın böyle büyük bir takımı çalıştıracak kapasitede olmadığını iddia ediyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Beşiktaş Ertuğrul Sağlam’la iyi yerlere gidebilir mi?
BEŞİKTAŞ Ertuğrul Sağlam’la iyi bir yere gider ama futbolcular önce kafalarını kullanacak, son Marsilya maçındaki gibi davranmayacaklar. Marsilya’dan yenen ilk golde kaleci Hakan, kornerden gelen topa yanlış çıktı, bu tamam da, direk dibinde durması gereken adam nerede? O adam ki Beşiktaş’ta oynuyor, üstelik milli takıma kadar yükselmiş ama korner atışında nerede duracağını bilmiyor. İbrahim Üzülmez o kornerde durması gereken yerde dursaydı, o gol yenmezdi. Artık böyle golleri Avrupa’nın amatör takımları bile yemiyor, çünkü bekler nerede duracaklarını bilirler. Aynı futbolcu aynı hatayı Denizlispor maçında da yaptı ve o karşılaşmada da ilk gol böyle geldi. Beşiktaş’ın öncelikle defans organizasyonunu iyi yapması lazım.
Delgado yedek kalacak futbolcu değil ama...
Ertuğrul Sağlam’ın Delgado’yu bazı maçlarda yedek bırakması sizce ne kadar doğru bir tercih?
BU Beşiktaş’ta Delgado’nun yedek kalmaması lazım. Çünkü komple bir futbolcu. Her iki ayağını da kullanıyor, adam geçebiliyor, iyi kafa vuruyor ve nereye nasıl top atacağını biliyor. Fakat, aldığım haberlere göre antrenmanlarda o kadar kötüymüş ki, Ertuğrul Sağlam haklı olarak onu yedeğe çekiyor. Bu yönden Ertuğrul Sağlam’ı kabahatli bulmuyorum. Delgado’nun idmanlarda daha çok çalışması ve gerçekten oynamak istediğine hocasını inandırması lazım.
4 büyüklerin hepsi İtalya’da oynar
Bazıları, "Türkiye’den hiçbir takım İtalya ve İspanya liglerinde oynayamaz. Çünkü güç ve kalite yönünden çok büyük farklar var" diyor. Uzun yıllar İtalya’da futbol oynayan biri olarak bu görüşe katılıyor musunuz?
TÜRKİYE’deki 4 büyüklerin 4’ü de İtalya Ligi’nde oynar. Elbetteki şampiyonluğa oynayamazlar ama orta sıralarda rahatlıkla yer alabilirler. Bu noktada takımların kalitesinden çok mantalite önemli. Bizim futbolcuları ve antrenörleri İtalya Ligi’ne koyarsan oranın kurallarına göre hareket etmek zorunda kalırlar. Davranışları, yemeleri içmeleri daha bir başka olur. Her şeyleri profesyonelce olur. Böylelikle de performansları yükselir. Şimdi olduğu gibi kafalarına göre hareket edemezler. Çünkü, orada herkes iyi birer profesyoneldir ve ne yapmaları gerektiğini gayet iyi bilirler.
Trabzon kenetlenmeli
Trabzonspor’un iyiye gitmediği bir gerçek. Sizce bordo mavililer eski parlak günlerine dönebilir mi? Kurtuluş reçetesi nedir?
TRABZONSPOR’un çok büyük bir potansiyeli var. Herkes üzerine düşeni yaparsa çok çabuk toparlanabilirler. En başta camiada bütünlük sağlanması lazım. Eski futbolcular başta olmak üzere herkes futbol takımını etrafında kenetlenmeli ve onlara sınırsız destek vermeli. Futbolcular ve teknik direktörler de sadece işlerine odaklanmalı. Başarı ancak bu şekilde gelir. Taraftara örnek olması gereken kişiler, yani eski futbolcular, yöneticiler takıma destek verirse taraftar da onların yolunda gider. Son Sivasspor maçında olduğu gibi takımın hükmen yenilgisine sebep olacak davranışlarda bulunmaz.
Yazının Devamını Oku 24 Eylül 2007
F.BAHÇE, İnter maçındaki gibi o özlenen oyunu oynamadı. O maç farklıydı. O maç vitrin, pazar maçıydı. Bursaspor maçı lig maçıydı. Alex’e bakıyorsun, İnter maçındaki Alex miydi? İnter maçındaki futbolu sonrası Juventus’la gündeme gelen Lugano’nun da kafası karışmış. Fenerbahçeli hiçbir futbolcu, çarşamba günkü futbolunu oynamadı. Hikayenin ve skorun özeti bu.
İşin bir başka yanı Bursaspor da Fenerbahçe’nin öyle etkili oynamasına müsade etmedi. Bursaspor daha canlı ve adam markajına önem vererek oynayacağını, İnter’in yaptığı gibi F.Bahçe’ye oynayacağı saha bırakmayacağını herkes biliyordu. Dediğim gibi, lig İnter maçındaki özellikleri taşımadığı için Fener çarşamba günkü gibi dinamik de değildi. Eski klasik havasında, daha çok geriye oynayan, geriden topu şişiren takım görüntüsündeydi. Oysa İnter maçında geri pası vermemişlerdi. Bunda en büyük farktör Aurelio. O takımı ileri taşıyacağına geriye taşıdı. Aurelio topu geriye oynayacaksa zaten Deniz geriye oynamaya meyilli, oyun geriye yıkılıyor. F.Bahçe o zaman hücuma çıkamıyor. Bu da Bursa’nın işine yaradı. Artı bir de rakipler sert oynadıklarında Fenerbahçe ikili mücadeleleri kaybediyor. Maçın sonunda Colin Kazım kritik bir pozisyonda gol kaçırdı. Böyle atmosferi yüksek bir maçta buldun mu vuracaksın, kazandıracaksın.
Şimdi bakıyorsun, çarşamba günkü takımdan eser kalmayan dün geceki Fenerbahçe’de çalışan isim Deivid’di. O Deivid ki, korkak, topa girmiyor diye eleştiriliyor, F.Bahçe’ye uyum sağlamadı diye gönderilsin deniliyordu. Dün akşam neredeyse takımın sahibi gibi oynadı.
Kitap hakemi
Türkiye’de bazı hakemler var, kitap hakemi. Futbolcunun ne dilinden, ne de pozisyonundan anlamıyor. Kurallara göre yorum yapıyor, bütün herşeyi de mahvediyor. Gördüğü faulü kitaba göre çalıyor, futbolun içinden gelmediğinden ne oyun, ne de oyuncu psikolojisinden anlamıyor. Bursa mükemmel oynadı. Tatlı sert oynadı. Arkadan müdahalelere hakem Hüseyin Göçek de müsade etti, bunda Bursa’nın suçu yoktu. Buna karşın sarı kart meraklısı bir hakem Göçek. Alex’e bir sürü faul yaptılar, Brezilyalı en sonunda isyan etti, tabii uzatınca da sarı kartı yedi. Dediğim gibi hakem hat-hötle otorite sağlayıp hakimiyet gösteremez. Yumuşak konuşup sakinlikle otoritesini kabul ettirebilir. Bizim hakemleri anlamak mümkün değil. Dün akşam tekme yiyen Fenerbahçilelerdi, kart gören de onlar. Göçek, takımın yarısına kart gösterdi.
Hani F.Bahçe’nin oyuncuları çok yetenekliydi. Tamam İnter’i durdurmuştu, darmadağın etmişti, doğru. Ama koşmadıkları zaman o yeteneklerini gösteremiyorlar. Zaten başta da dediğim gibi kimse de İnter maçındaki gibi koşmaz. Onların bütün derdi Avrupa’da kendimizi gösterebilirmiyizdi.
Yazının Devamını Oku 20 Eylül 2007
FENERBAHÇE, lig ve Avrupa kupaları dahil, bugüne kadarki en iyi maçını oynadı. Kezman dışındaki bütün oyuncular fevkaledeydi. Golü attığı için söylemiyorum, Deivid dün sahanın en iyisiydi. Hücumdaki gayretinin yanı sıra, defansına da yardıma geldi. Hem tekniği, hem de oyun anlayışıyla görevini eksiksiz yerine getirdi. Kendi ceza alanı içerisinde en az 3 topu kafayla çıkardı.
Aurelio orta sahada bir dinamo gibiydi. Deniz yorulana kadar mükemmeldi. Nefis çalımlarıyla rakibini ekarte edip, golün pasını veren Alex de harikaydı. Fenerbahçe takımı rahat ve sakindi. En az 5 gol atacak duruma geldiler. İki şutuna da direkler izin vermedi. Bu arada Inter’in gol pozisyonu olmadığı gibi şutu da yoktu. Bu 3 puanın önemi büyük. Alınan puanın yanı sıra, bir de maddi kazanç söz konusu. Fenerbahçeli futbolcuları tebrik ediyorum.
Inter takımı bitmiş
Fenerbahçe takımı Kezman dışında mükemmel oynadı. Ancak, Interli oyuncuların hiçbiri de Fenerbahçelileri rahatsız etmedi. Bu Inter takımı bitmiş. Fenerbahçe daha fazla koştu. Inter gibi bir takımı burada yeniyorsun, 6-7 gol kaçırıyorsun. Bunlar önemli şeyler.
Bu, Avrupa’da konuşulacak bir maçtır. Eksiği çok olsa da Inter yabana atılacak bir takım değil. Dünkü maçta sahadakilerin hepsi de birinci sınıf oyuncular. Figo’su, Cambiasso’su Real Madrid’den gelmiş.
Roberto Carlos müthiş çabuk, atletik. Sambacının ayrı bir fiziki kabiliyeti var. Aurelio çok çalıştı, Deniz çok çalıştı. Önder kötü başladı, sonra düzeldi. İki stoper; Edu ile Lugano da mükemmel oynadı. Onları rahatsız eden olmayınca, her kafa topunu aldılar.
Bana göre Fenerbahçe çok iyi oynadı. Hepsini tebrik ediyorum. Böyle güzel bir futbol izledikleri için seyirci de çok memnun. Kötü oynayan Kezman’ı bile alkışladılar.
Yazının Devamını Oku 18 Eylül 2007
Fenerbahçe önce defansı düzeltecek Fenerbahçe, Çaykur Rizespor maçında ilk kez 3-5-2 dizilişiyle oynadı. Sarı lacivertlileri yeni düzenlerinde başarılı buldunuz mu? Ortaya koydukları futbol İnter maçı için umut veriyor mu? FENERBAHÇE, kadro yapısı itibariyle 3-5-2 sistemini de pekala oynayabilir. Çaykur Rizespor karşısında diğer lig maçlarına nazaran daha etkili oldular. Hücuma daha çabuk çıkıp daha çok gol pozisyonuna girdiler. O maçta Fenerbahçe’nin sorunu defansta idi. Önder, Lugano, Edu üçlüsü yeterince yardımlaşamadı. Mesela Roberto Carlos’un her ileri çıkışında Edu’nun defansın solunu kapatması gerekiyordu ama maçın büyük bölümünde yapmadı. Nitekim yenilen gol de böyle bir pozisyonda geldi. Fenerbahçe’nin öncelikle defansta bu koordinasyonu kurması lazım. Eğer bu iş çözülürse hiçbir problem kalmaz.
İnter maçına gelince... Fenerbahçe bu maç öncesi çok önemli avantajlara sahip. Her şeyden önce İnter’in 7-8 önemli futbolcusu oynayamayacak. Bu kaçırılmayacak bir fırsat. İkinci büyük avantajı da kendi sahasında, 52 bin taraftarının önünde oynayacak olması. Ama Fenerbahçe, Çaykur Rizespor maçındaki gibi defansta öyle geniş alanlar bırakırsa hiç şansı olmaz. İtalyan takımlarının en önemli özelliği kontratağa çabuk çıkmaları ve boş alanları iyi kullanmalarıdır.
Kalli’den korkuyorlar
Galatasaray Konyaspor karşısında 6-0 galip geldi. Sizce bu skor maçın hakkı mıydı? Sarı kırmızılılar bu görüntüleriyle Sion’u eleyebilir mi?
KALLİ, "Abartmayın" diyerek Galatasaray’ın durumunu çok güzel ifade etmiş. Normalde Konyaspor ile oynayacağınız hiçbir maçı 6-0 kazanamazsınız. Fakat, daha 4. dakikada bir defans hatası sonucu gelen penaltı golü ve 28. dakikada da 10 kişi kalması Konyaspor’u bitirdi. Maç daha ilk yarım saatte koptu. Fakat şurası da bir gerçek, bugün itibariyle dört büyüklerin en iyisi Galatasaray. Sarı kırmızılıların çabukluğu, sürati ve devamlılığı ligdeki bütün takımlardan iyi. Topu akıllıca kullanıyorlar, hücuma çabuk ve kalabalık biçimde çıkıyorlar ve hepsinden önemlisi devamlılıkları var.
Konya maçında 3-0 öne geçtikten sonra bile saldırmaya devam ettiler, "Bu skor bize yeter" diyerek durmadılar. Bu da neden kaynaklanıyor? Kalli korkusundan. Bütün futbolcular, "Aman tempomu düşürmeyeyim, yoksa Kalli bana ne der?" diye düşünüyor. Yani Kalli’nin takım üzerinde müthiş bir hakimiyeti var.
Sion maçları konusunda fazla bir endişem yok. Galatasaray o takımı güle oynaya geçer. Ama tabii futbol bu. Şans faktörü de çok önemli. Sen iyi oynarsın ama 10 tane gol kaçırırsın, rakibin ise bir kere gelir golü atar, işi bitirir. Bu yönden futbolda büyük konuşmamak lazım.
Takımı çekersen küme düşersin!
Yıldırım Demirören, Ankaraspor maçında attıkları golün sayılmayışına çok sert tepki gösterdi; "Komplo seziyorum. Takımı ligden çekeriz" dedi. Demirören bu kadar tepki göstermekte haklı mı?
BEŞİKTAŞ, Ankaraspor maçında kimsenin beklemediği kadar kötü oynadı. Bunda Ertuğrul Sağlam’ın Delgado ve Ricardinho gibi iki teknisyenini kenarda oturtmasının büyük rolü oldu. Bu oyuncular hiç olmazsa birer devre forma giyseydi, Beşiktaş daha iyi oynardı. Son dakikada sayılmayan gol siyah beyazlılar adına büyük talihsizlik. Konu buraya gelmişken Nobre’ye iki çift laf etmek istiyorum. Kaleciyle birlikte topa yükseliyorsun, ellerinin yan tarafta ne işi var? Normalde kafaya çıkan bir futbolcu darbe yememek maksadıyla ellerini yukarı doğru kaldırır. Nobre ellerini yana açınca, hakem de topa dokundu zannedip buz gibi golü iptal etti. Umarım bu pozisyon Nobre’ye ders olur.
Yıldırım Demirören’in sözlerini üzüntüyle dinledim. Demirören burada bir kulüp başkanı gibi değil taraftar gibi hareket etti. Evet, takımının hakkı yendi ama diline hakim olacaksın. Sakin olup kibarca konuşacaksın. Ortalığı yangın yerine çevirmeyeceksin. Bu sözlerim sadece Yıldırım Demirören için değil bütün kulüp yöneticileri için geçerli. Ayrıca Sayın Demirören şunu unutmasın; takımı ligden çekersen küme düşersin. Bu kadar basit.
Yattara’ya göre oyna
Trabzonspor, onca yatırıma rağmen bir türlü hedeflenen yere gelemiyor. Sizce bordo mavililer nerede yanlış yapıyor?
TRABZONSPOR, elindeki imkanları iyi kullanamıyor. Türkiye’nin en iyi orta sahasına ve en iyi sağ kanat oyuncusuna (Yattara) sahipler ama sıradan bir takım gibi oynuyorlar. Teknik direktörleri Ziya Doğan artık alışılmış huylarından vazgeçmiyor. Yattara gibi bir süper yetenekten bir türlü faydalanamıyor. Efendim, savunmaya yardım etmiyormuş falan filan... Bıraksınlar bunları. Elinde Yattara varsa, takımını ona göre oynatırsın.
Ziya Doğan oyuncu değişikliklerini de yanlış yapıyor. Mesela Ankaragücü maçında Ceyhun’u çıkarıp Yattara’yı oyuna aldı. O Ceyhun ki, Yattara’ya istediği pasları atacak tek adam. Ceyhun’un o maçta iyi oynamadığını ben de kabul ediyorum. Fakat kötü oynayan her futbolcu çıkarılmaz ki. Hele hele bu Ceyhun ise. Adam durur durur bir hareket yapar, bir pas atar işi bitirir.
Yazının Devamını Oku 16 Eylül 2007
FENERBAHÇE dün çok istekli oynadı. Daha önceki maçlara nazaran da çok gol pozisyonuna girdi, kaçırdı. Eskiden bu da yoktu. Ama bu 3 puana yetmedi. Çaykur Rizespor da iyi savaşarak, güçlü rakibine çelmeyi taktı. Geride üçlü bir savunma anlayışını benimseyen Zico, dünkü mantığıyla Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk maçta rakibinin ekmeğine yağ sürer. İnter, bu defansı çarşamba akşamı böyle yakalarsa delik deşik eder. İtalyanlar, boş alan bulunca affetmez. Bu onların en büyük meziyeti. Önder, Lugano ve Edu üçlüsünü çok zor bir maç bekliyor.
Fenerbahçe, organize bir görüntü sergiledi. Ama bunun daha iyi olması için yardımlaşmanın da çok iyi olması lazım. Kanatlardan işleyen sadece sol taraf. Roberto Carlos, burada tartışılmaz. Ama ona ayak uyduran yok. Aurelio, bu takım için çok önemli bir güç. Ama, eskisi gibi ileriye dönük oynamıyor. Yan topu tercih edince takımın hızını da kesiyor.
Ali Bilgin neden alındı?
Kezman, dün moralliydi. İyi işler de yaptı ama çok sinirli. Alex, diğer maçlara nazaran çok koştu, ikili mücadelelere girdi, topu istedi. Bunda en büyük faktör, Lincoln’ün varlığı. Sambacı, vatandaşının gölgesinde kalmak istemiyor. Bu onu kamçılamış. Deivid, çok çalışıyor. Ama, son vuruşlarda hiç yok. Herşeyi bir anda berbat ediyor.
Bu lig çok su kaldırır. Ama, sarı lacivertliler de bu puanları çok arar.
Fenerbahçe’nin yedek kulübesine bakıyorum. Oradan oyuna girip de kaderi değiştirecek bir tek Semih var. Ali Bilgin dün ilk 11’deydi. Ne oynadı, ne yaptı belli değil. Bu oyuncuyu, Fenerbahçe’ye kim transfer etti acaba. Ne mantıkla aldılar onu. Ali Bilgin, bu takımı kurtaracak oyuncu değil. Kendi etrafında dönerken, yere düşüyor. Hangi becerisini gördüler de bu formayı giydirdiler hayret.
Bu sezon lig çok enteresan gidiyor. Fenerbahçe, beraberlik takımı oldu. Dün gece daha arzuluydular ama bunu skor tabelasına yansıtıp, 3 puanı hanelerine yazdıramadılar.
Yazının Devamını Oku