13 Eylül 2007
MALTA önündeki rezaletin ardından Macaristan karşısında kazanmaya mecburduk. İstediğimizi aldık. Fatih Terim, kadroda değişikliğe gitmiş. Karar her zaman hocanındır. Ama, sezon başından beri maç oynamayan Emre Aşık’ın sahada işi ne. Çabuk bir oyuncu olmayan Servet ile birlikte yan yana oynuyorlar. Havadan iyiler ama yerden çok zayıflar. Aralarına sızan bir iki top kalemizde tehlike oldu.
Maça arzulu ve iyi başladık. Şutlarla rakip kaleyi yokladık. Ancak, oyuna hakim gözükmemize rağmen, gol pozisyonu üretmekte zorlandık.
Orta sahadaki oyuncularımız şahsiyetli oynamıyorlar. Ayaklarına gelen her topu geriye ve yana gönderiyorlar. İleriye ve rakip savunmanın içine girme korkusu var bizimkilerde. Durum böyle olunca da topu gene şişirdik, durduk. Bu da Macarların ekmeğine yağ sürdü. Hava toplarının hepsini aldılar.
Aurelio çok kötüydü ilk yarıda. Aldığı her topu ezdi, kendi kalesine dönük oynadı. Ayhan’ın yüzü rakip kaleye bakıyor ama ayağı topu ileriye gönderemedi. Hamit Altıntop’u ayırıyorum. Bir tek mücadele eden, ileriye doğru hamleli oynayan, rakiple ikili mücadeleye giren sadece o. Bizim için hayati önem taşıyan bir sınavda, koca ilk yarıyı böyle çöpe attık.
10 kişi kalınca bittiler
Kötü oyunun üzerine ikinci yarıda Fatih Terim, Emre’yi oyuna sürdü. Bu değişiklik bize canlılık getirdi. Halil’in de girmesinin ardından forvet de beslenmeye başladı. Rakibin 10 kişi kalması ve en tehlikeli oyuncularının atılması bizim için bir şanstı. Ama bu pozisyon penaltıydı ve kırmızı kartı kaleci Hakan görmeliydi. Rakibin eksikliğini çok iyi değerlendirdik. Hazırlanış olarak güzel bir golle öne geçtik. Tuncay’ı çok iyi kaçırdılar ve Gökhan’ın kafasına "Al da at" diye bir top ortaladı. Bu gol zaten eksik olan rakibi de bitirdi. Bu devrede gerçek kimliğini sergileyen Aurelio’nun ay yıldızlı forma altındaki ilk golü de bizi iyice rahatlattı. Halil de kalecinin hatasını affetmeyerek, son noktayı koydu.
Milli Takım, ikinci yarıda gerçek kimliğine kavuştu. Şansımız da vardı. Burada önemli olan maça kazanmamızdı, kazandık. Yunanistan ve Norveç ile oynayacağımız hayati sınavlar, gruptaki işin kaderini belirleyecek.
Dün gece güven kazandık, seyircimize kavuştuk, Fatih hoca için de iyi oldu. Üzerimizdeki kara bulutları dağıttık.
Yazının Devamını Oku 11 Eylül 2007
- F.Bahçe’yi 4-4-1-1 sistemiyle oynattığı için eleştirilen Zico, 3-5-2’ye dönme kararı aldı. Bu değişim, sarı lacivertli takıma katkı sağlar mı? SİSTEM değişikliğinin F.Bahçe’ye katkı sağlayacağına inanıyorum. Semih gibi Deivid gibi oyuncuların var ki, çift forveti rahatlıkla oynatırsın. Bu oyuncuların arkasında da Alex.
Savunmada çakılı 4 adam yerine hareketli 3 oyuncu mantıklı. Yalnız, defans oyuncuların ve orta sahan forvete destek vermeli. Geriye değil, ileriye doğru oynamalı. Orta sahada çoğalır, pres yaparsan; defansında pozisyon verme riskin olsa bile daha çok fırsat yakalar ve çok daha fazla gol atarsın.
Bir kere orta saha adamların da onsekizin içine girecek. Fenerbahçe ikili mücadeleye girmek mecburiyetinde. Aksi taktirde A Milli Takım’ın düştüğü duruma düşüyor.
Appiah döner, geçen sene olduğu gibi sağaçık oynatılırsa rezalet olur. Onun yeri orta saha. Appiah gibi oyunun iki yönünü de oynayan, iki ayağı ile şut atan bir oyuncuyu sağ kanatta kullanırsan cinayet işlemiş olursun.
G.Saray değişimin faydasını görecek
- Hoca değişikliği ile sezona giren G.Saray, transferin de en hareketli kulübü oldu. Bu değişim, sarı kırmızılı takıma olumlu yönde yansır mı?
GALATASARAY bu sene çok planlı gidiyor. 10 numaralı oyuncu aradılar, Lincoln’ü alarak bu sorunu çözdüler. Brezilyalı futbolcu bir ara sakatlık geçirdi ama sonra düzeldi. Ön libero olarak faydalı bir oyuncu; Linderoth’u aldılar. O da sakatlık geçirdi ama sağlıklı bir şekilde döndü. Yeni bir santrfor aldılar. Onun da faydasını göreceklerdir.
G.Saray bu işi sistemli ve bilgili bir şekilde yapıyor, eksiklerini gideriyorlar. Bazı şeyleri değiştirdiler. Bu bakımdan hoşuma gidiyor.
Yalnız anlayamadığım bir şey var. Kiraya verdikleri Necati için Kalli, "Ben bu takımda olduğum sürece bir daha dönemez" diyor. Nedir bu kin, anlamıyorum. Herhalde Necati hocasına karşı büyük bir hata yapmış. Bundan o anlam çıkarılıyor. Bunu şimdiye kadar kimse bulamadı ve bilmiyor da...
Trabzon Yönetimi işi bilmiyor...
- Trabzonspor Yönetimi, Ersen Martin’in satışı konusunda İspanyol kulübü Huelva ile karşı karşıya geldi. Sizce bu kargaşa neden kaynaklandı?
BU, bir yerde iş bilmemektan kaynaklanıyor. Eğer bir oyuncunun satışına karar vermişsen, satarsın. Kararından da geri dönmezsin. Üstelik, yeni bir oyuncu almaya karar vermişsen, birini göndermene de gerek yok. Ersen Martin Trabzonspor’a faydalı olan bir oyuncu. Talibi de var. O zaman niye tutuyorsun?
İspanyol kulübünün yöneticileri diyor ki: "Biz parayı gönderdik. Banka numaran yanlış." Öteki, "Parayı almadım" diyor. Bu tür şeyler ancak amatör kulüplerde olur. En önemli sorun, Ersen Martin’in iki arada bir derede kalması. O da gitmek istiyor. Ortada tatsız tuzsuz bir durum var.
Yazının Devamını Oku 9 Eylül 2007
DÜN geceki Milli Takım için söylenecek bir şey yok. Tek kelimeyle rezalet. Ne oynadığımız, ne yapmak istediğimiz belli değil. Ne zaman da belli olacağı meçhul. Böyle bir maçta puan kaybetme lüksümüz yoktu. Onu da başardık. Zaten bu takımın İngiltere’yi, Almanya’yı yenmesini beklemiyorum. Ama, Malta gibi bir rakipten de beraberliği kurtarmasını hazmedemiyorum.
Koca bir ilk yarıyı sokağa attık. İkili mücadelelerin hepsini kaybettik. Sağlam topa giren yok, ayakta kalan yok. Bizim oyuncularımız, kendilerini rol yapmaya alıştırmışlar. Yerlerde sürünüyorlar ve hakeme itiraz etmek için birbirleriyle yarışıyorlar. Milli Takım dün Malta karşısında aciz durumlara düştü. Ne olursa olsun, böyle bir rakibi kötü de olsan, rezil de olsan yeneceksin. Bu takıma karşı iyi oynamana da gerek yok.
Şu kesin ki biz oyuncularımızı çok şişiriyoruz. Şöyle klas, böyle yıldız. Ama ortada bir şey yok. Dün sahada Altıntop kardeşler dışında çırpınan, mücadele eden futbolcuyu araki bulasın.
Emre ve Tuncay bitmiş
Savunmamıza bakıyorum. Çabuk değiller, topa hamleyi bilmiyorlar. Burada hata yaparsan, kim olursa olsun affetmez. İbrahim Toraman’ın bir de yaptırdığı ve hakemin vermediği yüzde yüz bir penaltı var. Bu nasıl savunma anlayışı. Takımda herkes kendi başına oynuyor. Milli Takım futbolcusu özeldir. Herkes o formayı giyemez. Avrupa’da oynayan oyuncularımızdan Emre, kayıp. 82. dakikada bir sahneye çıktı, kaleciyle karşı karşıya kaldı ama direği geçemedi. Tuncay, kafası önde koşuyor. Ne bir pas veriyor, ne de şut atıyor. Fenerbahçe’deki halinden de eser kalmamış. Bal yapmayan arı topluluğu gibiyiz.
Şu maç gösterdiki bizim işimiz hiç de kolay değil. Güven vermeyen bir takım. Görüntü berbat. Fatih Terim’in de bu takımı düzeltmek için bir çaba harcamadığı da ortada. Hiçbir şey oynatamıyor, sahada da oynamak isteyen bir futbolcu topluluğu da yok. Dün gece için bir puana şükredelim.
Yazının Devamını Oku 4 Eylül 2007
Zico, "Avrupa maçlarının ardından takım motive olamıyor" diyerek G.Antep önünde yedekleri sahaya sürmüştü. Ankara’da ne değişti ki tekrar eskiye döndü? Brezilyalı hocanın tutumunu tutarlı buluyor musunuz? HİÇ tutarlı bulmuyorum. Bir kere böyle bir bahane olamaz. Senin takımın Avrupa maçından sonra, lig sınavına motive olamıyorsa, senin orada işin ne? Fenerbahçe takımı iyi futbolculara sahip. Bu hep böyle olmuştur, tarihi boyunca. İyi futbolcular da sahada iyi işler yaparsa, bu sonuç verir. Konsantrasyonla falan olmaz bu işler. Kadro işi hocanın tasarrufudur. Yedek oynar, as oynar. Ama Zico bu işte yanlış yapıyor. Dengesiz oyuncu değişiklikleri yapıyor. Kötü oynayan futbolcuları devamlı oynatarak yanlış yapıyor.
Takımı yavaş ve geriye oynatıyor. İleride F.Bahçe tek bir adama kalmış. O da zaten kayıp. Kezman’ın adı var, kendi yok. Zico tutarsızlıklarını sürdürdüğü müddetçe, dengesizlik de devam edecektir. Fenerbahçe’nin aldığı bu sonuçlar sürpriz değil. Çünkü takım futbol oynamıyor.
Sarı lacivertlilerin idmanlarda da bir şey yapmadığı ortada. Kondisyonu yok bir kere Fenerbahçe’nin. Topa sahip olup, rakibine hükmedemiyor. Adına yakışır futbolu bırakın, ağırlığını bile hissettiremiyor. Fenerbahçe’nin deparlı, patlayan ve fiziği güçlü oyuncusu yok. Bunlar olsa zaten, rakipleri Fenerbahçe’nin kalesinin önüne bile gelemez.
Fenerbahçe kötü oynar, iyi oynar. Bu futbolun doğasında var. Ama Fenerbahçe için en acı olan taraf, gol pozisyonuna bile giremiyor olması. OFTAŞ gibi ligin yeni takımı karşısında, rakip kaleye gidemiyor. Ne savunma orta sahayla uyum içinde, oyunu yönlendirebiliyor. Ne de orta saha topa hakim olup, forveti besleyebiliyor. Birbirinden kopuk hatları olan ve sahada kötü bir tablo sergileyen bir takım Fenerbahçe. Tek kelimeyle halleri içler acısı.
Zico’nun inatlarıyla, kaprisleriyle, yanlışlarıyla bu takımdaki problemler çözülmez. Bu kafayla Fenerbahçe’nin işi çok zor.
Üçü de çok kötü...
Üç büyük takım Avrupa Kupası maçlarından sonra puan kaybetti. Sizce bunun sebebi nedir?
HİÇBİR sebep yok. Puanlar kaybedilir veya kazanılır. Ama bunu Avrupa Kupası’nda oynanan maçlara bağlamak çok yanlış ve komik. Kendileri kötü oynuyorlar, rakipleri de onlardan daha iyi mücadele ediyor. Puanları paylaştılar.
İşte, tablo böyle olunca da mazeret hazır. Böyle bir şey var mı? Dünyanın her yerinde futbol oynanıyor, ama kimse çıkıp hafta içi ligi dışındaki maçı bahane olarak göstermiyor. Demek ki bizde bir hastalık var. Türk futbolcusunun yapısı bozuk. Ama Avrupa kupalarından sonra maç kazanılınca, bu hiç gündeme gelmiyor. Üç büyüklerin bu haftaki kayıplarının tek bir nedeni var. Hepsinin beklenenin altında kötü oynaması.
Toraman ve Zan ikilisi korkuyor
Beşiktaş defansı geçen sezonki hatalarını tekrarlıyor. Ertuğrul Sağlam, bu sıkıntıyı nasıl ortadan kaldırabilir?
SİYAH beyazlı savunmada sorun olduğu ortada. Ertuğrul Sağlam’ın, bu konuda çok sıkıntı yaşayacağı da bir gerçek. Sağlam bir defans için, ona göre oyuncular transfer edecekti ve ona göre oynatacaktı takımını. Beşiktaş savunmasının arkasındaki iki adam İbrahim Toraman ve Gökhan Zan, kendi kalecilerine doğru yaslanıyor. İleri çıkarlarsa, arkalarına atılacak topu yakalayamayacakları korkusu var kafalarında. Bu ikili kendi kafasına göre sistem kuruyor. İleriyi hiç düşünmüyorlar.
Çünkü aralarına sızacakları adamı kaçırmamak için titrek oynuyorlar. Kayserispor maçında da böyle gol pozisyonları verdiler. Mehmet Eren ve Gökhan Ünal, yüzde yüzlük golleri kaçırdılar. Kayserispor, İnönü’den 3 puanla ayrılabilirdi. Fatura da defansa kesilirdi.
Beşiktaş’ın arkada fazla açık vermesinin bir başka sebebi de Ertuğrul Sağlam’ın hücumu daha fazla düşünmesi. Ama o da Fenerbahçe gibi ileride tek adam bırakıyor. Bütün yük Bobo’nun sırtında. Sambacının artısı ise Kezman’a nazaran daha iyi ve hareketli olması. Ayağına aldığı topu kullanabilmesi ve zor kaybetmesi.
Beşiktaş’taki sorun aslında orta sahada. Bütün yük tek adamın üzerinde. Koray, Kayserispor maçında her yere bastı, her yere koştu. Ama yanındaki arkadaşlarından destek göremedi. Ertuğrul Sağlam, takımını ileri oynarken görmek istiyor. Ama bunu yaparken savunman da çok sağlam olacak. Aslında, Türkiye’de hiçbir takım hücumu ve defansı aynı anda yapamıyor. Bu Beşiktaş’ın değil, futbolumuzun büyük sorunu.
Kalli’nin kadrosu bol alternatifli
Şu anda, Türkiye’nin en iyi kadrosuna sahip olan G.Saray, hala oyuncu arayışı içerisinde. Nonda ve Hakan Balta, sarı kırmızılılara ne verir?
KALLİ, şu an elindeki mevcut kadroya güvenmiyor. Nonda’yı aldılar. Ümit Karan ve Hakan Şükür ikilisine alternatif olarak. Belki de banko oynayacak önümüzdeki günlerde. Hakan Balta’yı da demek ki hoca istedi.
Muhakkak bu transferlerin yararı olur. Kalli, oturaklı bir takım hedefliyor. Kadrosu geniş bir takım oldu Galatasaray. Şampiyonluk yarışındaki rakiplerine nazaran Cimbom sahada daha iyi gözükse de öyle ahım şahım bir futbol oynamıyor. Mücadele yönünden daha arzulu. Teraziye koyduğumuzda da az da olsa Fenerbahçe ve Beşiktaş’tan ağır basar. Ancak, onların da savunmasında sorunu var. Özellikle Vestel Manisaspor maçında Servet tek kelimeyle faciaydı. Milli bir stoperin bu kadar basit, akıl almaz hatalar yapma lüksü yok. Song olmasaydı, Galatasaray, İstanbul’a mağlup dönmüştü.
Terim bu kez doğru yaptı
Malta ve Macaristan maçları öncesi Milli Takım’ın durumunu nasıl buluyorsunuz?
LİGDEKİ takımlarımızın ortaya koyduğu performansla, Milli Takım’ın oyununu bir tutamayız. Romanya ile oynanan hazırlık maçında gördük ki kötüyüz. Ama oynayacağımız rakiplerimiz de bizden kötü. Malta’yı yeneriz. O farklı bir şey.
Macaristan ile içeride oynayacağız, onları da geçeriz. Ancak, biz çok iyi ve mükemmel bir takımız diyecek durumda değiliz. Bu tabloyu düzeltecek isim de Fatih Terim. Bence iyi bir kadro oluşturdu bu kez. Özellikle Ayhan, ay yıldızlı takımda olmalıydı. Beşiktaş’ın genç yıldızı Serdar Özkan da bileğinin hakkıyla Milli Takım’a girmeyi başardı. İkisi de hak etti burayı.
Bugüne kadar hiçbir şey yapmayan adamlardan bize fayda gelmeyeceği ortada. Terim’in bazı isimlere sırt çevirip, iyi oynayanlara ve formda olanlara kucak açmasını çok olumlu karşılıyorum.
Bu faktör, önümüzdeki iki maçta sahaya da skor tabelasına da yansıyacaktır.
Yazının Devamını Oku 3 Eylül 2007
RAKİP Süper Lig’e yeni çıkmış, tecrübesiz ve seyircisiz bir takım. Ama bakıyorsunuz, sarı lacivertliler, Gençlerbirliği OFTAŞ önünde bir puana şükrediyor, şampiyonluk yarışında da ileride çok arayacağı iki puan bırakıyor. Maç boyunca Fenerbahçe’nin tek atağı var. Colin Kazım’ın verdiği topu Kezman ıska geçiyor. İyiki de ıska geçiyor ve Alex golü atıyor. Onu dışında, Fenerbahçe diye bir takım sahada yok. Roberto Carlos’un biri frikikten olmak üzere iki uzaktan sert şutu var kaleyi bulan, o kadar. Ankara’da halı gibi bir sahada Fenerbahçe, futbol adına kayıp. Hani bu takımda starlar, çok teknik adamlar vardı? Nerede? Starsan, tekniksen, bunu sahada kullanacaksın, göstereceksin.
Orta sahada bütün yük Kemal ve Selçuk’un üzerinde. Onlara destek olan yok. İleride Kezman, ne yaptığı belirsiz. Ayağında top tutamıyor, rakip defansı zorlayamıyor. Defans zaten uyumsuz ve sorun yumağı. Sezon başından beri bir fark Alex’in diğer maçlara nazaran biraz daha hareketli olması ve koşması. Bir tek Roberto Carlos var. Adına yakışır oynayan. İşte star da o, teknik de o. Fenerbahçe diye bir takım sahada yok.
Hakem faciası
OFTAŞ mücadele etti. Gol pozisyonlarına girdiler, topları direkten döndü. Başkent ekibinin böyle cesaretli oynamasında, Fenerbahçe’nin rolü büyük. Rakibini seyredersen, o da senden puanı söke söke alır.
Anderlecht önünde yine kötü oynamalarına rağmen büyük bir başarı elde eden F.Bahçe için dünkü maç büyük önem taşıyordu. Başkent’te seyircinle buluşuyorsun. Kendi gururun için oynayacaksın. Ama yürüyen bir takım var sahada. Çok acı.
Hakem Barış Şimşek, tek kelimeyle faciaydı. Faulleri çözmekten aciz, sarı kartlarla işi bastırmaya çalışan bir yönetim anlayışı vardı. Böyle olunca, oyuncular da isyan etti. OFTAŞ’ın sert futboluna göz yumdu. Bunlar, Fenerbahçe’nin puan kaybetmesinde bahane olamaz ama bir takımın da bu kadar hırpalanmasına göz yumulmaz.
Fenerbahçe futbol oynamıyor. Sezon başından beri bu böyle. Oynasa zaten, bu rakipler sarı lacivertlilerin ceza sahasına bile giremez. Ve onlar için işler iyi gitmiyor. Kendi düşen ağlamaz.
Yazının Devamını Oku 28 Ağustos 2007
Kezman’ın Sivasspor maçındaki performansı için nasıl bir yorum yapacaksınız. Sizce, kendisini ispatlamak için mi bu şekilde davranıyor? KARİYERİ çok iyi ve kaliteli bir futbolcu Kezman. Kendisini ispatlamak için yapacağı bir şey yok. Kezman’ın, Fenerbahçe’deki hali içler acısı. Acemi gibi davranıyor. Sanki hiç antrenman yapmamış gibi, kondisyonu sıfır. İkili mücadelelerde en ufak bir çarpmada yerlerde...
Üstelik hakemi de kandırma yolunu tercih ediyor. Topu rakibinden alıp, arkadaşlarına kazandıramıyor. İleriye kendisine giden top hemen geriye dönüyor. Topa hakim değil. Seyirci önce ıslıkladı, sonra da moral için onu alkışladı. Taraftar elinden geleni yapsa da ondan karşılık alamıyor. Aciz bir durumda. Hiç çalışmadığı belli.
Ortaya, asist diyorlar
Böyle bir Kezman da herkesi şaşırtıyor. Kezman asla bu değil. Ama maalesef Fenerbahçe’ye geldiğinden beri düzelemedi, böyle de devam ediyor.
Sivasspor maçında Roberto Carlos’a asist yaptığı söyleniyor. O pozisyonda asist falan yapmadı. Topu ortaladı.
Üstelik öyle bir durumdayken o topu Carlos’un kafasına değil, ayağına çıkarmalıydı. Carlos çok farklı ve kaliteli bir oyuncu olduğu için kötü ortayı bile gole çevirmeyi başardı. Kezman’ın takıma faydası yok, zararı var.
Şu anki haliyle Fenerbahçe’de değil, hiçbir takımda oynayamaz. Fenerbahçe’yi 10 kişi bırakıyor. Zico onu derhal kesmeli. Yoksa Kezman sezon bitene kadar evden maça, maçtan eve gider, durur.
Erken gol, işi kolaylaştırır
Fenerbahçe, Anderlecht maçında sahaya nasıl bir kadroyla çıkmalı. Sarı lacivertlilerin tur şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
SİVASSPOR önündeki gibi mücadele eder ve oynarlarsa tur şansları çok zayıf. Fenerbahçe’nin kadrosundaki kaliteli isimlerden dolayı Anderlecht, Şükrü Saracoğlu’na korku içinde ayak bastı. İlk yarıda Belçika ekibi sahada yoktu ve Fenerbahçe üstün gözüktü. Ama ikinci yarıda oyuna hakim oldular ve pozisyonlar buldular. Şimdi kendi sahalarında oynayacaklar. Seyirci desteğini de arkalarına alacaklar ve bu onlara itici güç olacak.
Fenerbahçe defansının göbeğindeki Lugano ve Edu ikilisi çok kötü. Sivasspor’a 3 tane yüzde yüz gol pozisyonu verdiler. Böyle bir defans anlayışı, Anderlecht rövanşında hüsrana uğratır Fenerbahçe’yi. Sarı lacivertlilerin çarşamba akşamı en büyük avantajı Aurelio’nun takıma girecek olmasıdır.
Kiminle kontratağa çıkacaksın
F.Bahçe, 2-1 yenilse bile Şampiyonlar Ligi vizesi alacak. Oyunun başlarında bir gol bulursa, işi kolaylaşabilir. Ama, Zico takımı kontratak oynatacaksa, kiminle oynayacak? Kezman sahada var ama faydası yok. Deivid, daha oturaklı olsa da ikili mücadeleleri kaybediyor.
Üstelik ağır. Alex olabilir ama o da normal oyununu oynayamıyor. Böyle olunca da F.Bahçe’nin işi biraz şansa kalıyor. Kadroda isim olarak çok iyi futbolcular olsa da tahmin edildiği kadar kaliteli bir takım değil Fenerbahçe. Ama yine de ilk maçtan elde ettikleri 1-0’lık avantajla Belçika’ya gidiyorlar. Bu önemli bir faktör.
Trabzon’u taraftarı ve yönetimi baltalıyor
Trabzonspor seyircisiz maçta Ç.Rizespor’u topa tuttu. Bordo mavililer taraftar baskısı yüzünden mi oynayamıyor?
HEM taraftar baskısı hem de idareci baskısı yüzünden oynayamıyorlar. Bu bir gerçek. Aslında, Trabzonspor’un komple bir takımı var. Kadroları çok kaliteli. Yetenekli isimler bir araya gelmiş. Bunu da biraz sahaya yansıttıklarında zaman zaman büyük takımlara kafa tutarlar.
Yenerler veya yenilirler ama diğer takımları rahat geçerler. Sivasspor maçındaki akıl almaz olaylar olmasaydı şimdi 3’te 3 yapmış olarak liderlik koltuğunda oturacaklardı. Hala o olayı çözebilmiş değilim. Böyle bir mantık yok. Rakip futbolculara saldıran bir taraftar, takımından da bir şey beklememeli. Çünkü buna hakları yok.
Trabzonspor, bu haliyle şampiyonluk yarışının sonuna kadar içinde olur. Buna futbolcuların inanması lazım.
Yönetimin de bu oyunculara beklentisiz destek vermesi şart. Trabzonspor taraftarı da takımına güvensin. Onları baltalamaya değil, desteklemek ve itici güç olmak için tribündeki yerini alsın. İşte o zaman özlenen Trabzonspor çok can yakar.
G.Saray Lincoln’le güzel
Müzmin sakat olduğu söylenen Lincoln, yine nefis bir gol atıp G.Saray’ı galibiyete taşıdı. Sarı kırmızılıların yeni bir golcüye ihtiyacı var mı?
LİNCOLN, çok yönlü bir oyuncu. Üstelik henüz hazır değil. Meziyetleri farklı. Oyunu çabuk okuyor, topu hakimiyeti altına alıyor. Kimin nerede olduğunun farkında, pasları milimetrik ve hep dikine gidiyor. Feldkamp, bu oyuncuyu kondisyona sokacak. O zaman çok daha farklı bir Lincoln seyredeceğiz.
Uzun süredir sakattı. Bir var, bir yok. Bu tip oyuncular devamlı sakatlanır. Bu işi yapıyorsan, tekmeyi de yiyeceksin. Rakibin seni durdurmasının tek yolu bu. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Futbol kuralları içinde o seni silmek isteyecektir, sen de onu yeteneklerinle mat edeceksin. Lincoln, Galatasaray formasını giydiği maçlarda takımına büyük katkı sağlar.
Galatasaray’da golcü sıkıntısı kendilerine göre yok. Ama yine de oyuncu arıyorlar. Diğer taraftan da Necati gibi bir golcüyü, sokağa atıyorlar. Ben bu durumu anlamakta zorluk çekiyorum. Mantıksız bir tablo. Hakan ileride çok uğraşıyor, didiniyor. Üstelik rekor beklentisi de var ama eskisi gibi güçlü değil. Ümit Karan ise topa hakim. Kaptırmıyor, mücadeleden yılmıyor. Onun da tek eksiği son vuruş.
Ancak, Galatasaray’da her şeye rağmen bir Ayhan gerçeği var. Mükemmel bir performans sergiliyor. Bu grafiği sezon sonuna kadar daha da tırmanacaktır. Onu kanıtlıyor, sahadaki görüntüsüyle. Şu anda tartışmasız Galatasaray’ın yüzde 50’si Ayhan.
Batuhan işine baksın...
16’lık Batuhan, Beşiktaş’ı Gaziantep’ta sırtladı. Geleceğini nasıl görüyorsunuz?
BATUHAN için konuşmak çok erken. Bir tane gol attı diye onun hakkında yorum yapılamaz. Ne iyi diyebiliriz, ne de kötü. Ertuğrul Sağlam, genç oyuncuyu, Delgado’yu çıkarıp sahaya sürüyorsa ve ileriye doğru şişirilecek toplara vursun diye bir beklentisi varsa, Batuhan’da gelecek görüyor.
15 dakika mücadele eden bir futbolcunun yetenekleri tartışılamaz. Batuhan açısından bakıldığında, o Gaziantepspor’a attığı golü hiçbir zaman unutmayacak. Kendisi için büyük bir onur ve şeref bu. Takımına altın değerinde 3 puan kazandırdı. Ancak, bu çocuk da "Yıldız olacak. Geleceğin starı. Beşiktaş’ın yeni bombacısı" diye göklere çıkarılmamalı. Bu onu rahatsız eder ve ayaklarını da yerden keser. Bıraksınlar çocuğun peşini. O da futboluna baksın.
Beşiktaş’ta esas parlayan Serdar Özkan. Onda her şey var. Topu alıyor, veriyor. Üstelik süratli de. Büyük bir yetenek. Bunu belli etti. Ertuğrul Sağlam’ın, Türk futboluna armağan ettiği yeni bir yıldız Serdar Özkan.
Yazının Devamını Oku 26 Ağustos 2007
F.BAHÇE, iyi mi oynadı; hayır. Kötü mü oynadı; ona da hayır. Tamam kötü değildi, ama bu rakibine dün akşam Sivas karşısındaki kadar çok pozisyon vermemesi lazım. Kezman futbolu bırakmış galiba... Antrenman falan yapmıyor herhalde. Evden maça geliyor olsa gerek... Böyle bir santrfor olur mu... Topu ayağına dolaştırıyor. Fenerbahçe de hala onda ısrar ediyor, olacak gibi değil. Bakıyorsun pozisyonları harcayan, ayakları birbirine dolaşan Kezman, hakem ofsayt verdi diye itiraz ediyor. Sanki gol atacak da, hakem onun gol atmasına engel oldu. Zaten topu ayağından açmıştı, o topa yetişmesi imkansızdı, tabii bunlara daha bir de ayaklarının dolaşma ihtimalini eklemiyorum.
Fenerbahçe’ye golcü diye alınan Kezman gibi bir adamın bu kadar kötü oynamaması, golleri kaçırmaması lazım. Bir gerçek de var, Kezman’a gelen her top Fenerbahçe kalesine hemen döndü.
Fener’in iyi tarafı
Takıma bakıyorum... Deniz’in büyük bir çalışkanlığı vardı. Ne var ki o da bir orta saha oyuncusunun şahsiyetinde ve ağırlığında oyunu organize edemiyor. Yine de çalışıyor, itiyor-kakıyor, topa hakim oluyor. Teknik direktör Zico da bir şey tutturmuş, oyuncu değişikliğinde birinci çıkacak adam Deivid. Oysa takımda en çok çalışan adam da Deivid’di dün akşam.
Alex sahada yine vurdum duymazdı, ama hiç değilse topu nereye vereceğini biliyordu. Roberto Carlos güzel bir gol attı. Zaten bir bek ne yapar, o bunun örneklerini çok güzel sergiliyor.
Fenerbahçe için iyi tarafı, çok az geriye doğru oynadılar. Dün akşam düşünceleri hep ileri doğru oynamaktı. Mantalite olarak daha iyi olmaya başladı Fenerbahçe. Belki gençlerden utandılar.
Kaleye 3 metreden bir gol kaçırdı Sivasspor, iki tane şutlarında kaleci ellerinden kaçırdı, o toplar da direklerden döndü. F.Bahçe 1-0 kazandı, ama maç berabere de bitebilirdi, Sivas da kazanabilirdi.Şimdi bu takımının önünde çok önemli de bir maç var. Anderlecht’i maçı elerse Şampiyonlar Ligi’ne girecek. Para oradan geliyor, bu çok önemli.
Fenerbahçe dün akşam şansıyla kazandı. Beceriksizliğine üzülmeli, şansına sevinmeli. F.Bahçe gibi bir takımın dünkü kadar az pozisyona girmemesi, acemice işler yapmaması lazım. Tabii ki Anderlecht maçında dünkü gibi oynamayacaklar herhalde, ama ligde de farklı oynasın bu takım. O kadar seyirci geliyor, alkışlıyor. Kötü de oynasalar alkışlayıp, tezahürat yapıyorlar.
Yazının Devamını Oku 21 Ağustos 2007
Zico’nun Anderlecht maçının 11’ini bir anda tamamen değiştirip, Gaziantepspor karşılaşmasına farklı oyuncularla çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha önce hiç böyle bir şey gördünüz mü?
Bunca yıldır futbolun içindeyim, hiç böyle bir şey görmedim. Zico’nun yaptığı, bilgisizliğin, bilinçsizliğin ifadesidir. Resmen delilik bu. Nasıl delilik, anlatayım...
Sezonun başındayız. Bu dönemde as futbolculara ne kadar çok maç oynatırsan onları o kadar çabuk forma sokarsın. Mesela Roberto Carlos, hazır değil. Bu adamın fizikman ve psikolojik yönden hazır hale gelmesi için devamlı maç oynaması lazım. Bunlar sadece antrenmanla olacak işler değil. Futbolcu esas kondisyonunu ve futbol sezonu için gereken konsantrasyonu maçta kazanır. Kaldı ki, oyuncuların iyi antrenman yapmadıkları da sahadaki kondisyonlarından belli oluyor.
Fenerbahçe’nin Gaziantepspor’u yenmesini en güzel şu söz anlatıyor; tavşan sofaya çarptı. Yani, eğrisi doğrusuna denk geldi, sarı lacivertliler maç kazandı.
Gaziantepspor karşısında oynayan genç futbolcular, ağabeylerine göre daha çok koştular ve dikine oynadılar. Özellikle Semih mükemmeldi. Hava toplarını aldı, ikili mücadeleleri kazandı, ki bunların hiçbirini Kezman yapamıyor. Kemal hem defansına yardım etti hem hücumda çok yararlı işler yaptı ve fevkalade bir gol attı. Fenerbahçe taraftarı ilk defa uyumadan bir maç seyretti. Heyecanlandı, keyif aldı.
Bunlar güzel de Fenerbahçe bu oyuncularla devam edecek mi? Tabii ki hayır. O zaman Zico’nun ne yapması gerekiyor? O 1936 model oyun sistemini değiştirmesi gerekiyor. As futbolcularını dikine oynatacak, boyuna geri pas yapmaktan vazgeçirecek. Tabii bunların yapılabilmesi için aslarına öncelikle iyi kondisyon yükleyecek.
Lincoln’ün sakatlığı...
Æ Galatasaray bütün umutlarını Lincoln-Linderoth ikilisine bağlamış görünüyor. Bu oyuncular varsa problem yok. Ama olmadıkları zaman işler karışıyor, Galatasaray’ın maç kazanması biraz tesadüflere kalıyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Tamamen katılıyorum. Sarı kırmızılılar tamamen Lincoln ile Linderoth’a bel bağlamışlar. Varsa yoksa bu ikisi. Tamam bunlar yetenekli oyuncular ama her şeyi Lincoln ve Linderoth’tan bekleyemezsin ki. Ayrıca kafama takılan bir şey daha var, özellikle de Lincoln niye sık sık sakatlanıyor? Bir maç var, bir maç yok. Bence önemle araştırılması gereken durum. Dünyanın parasını harcadığınız bir adam iki maç üst üste oynayamıyor. Bu çok garip.
Bunun dışında Galatasaray’ı iyi görmüyorum. Bursaspor yakaladığı pozisyonları değerlendirebilseydi, sarı kırmızılılara unutamayacakları bir yenilgi tattırabilirdi. Özellikle Tum’un yarım metreden kafayla kaçırdığı bir gol var ki, olacak şey değil. Ümit Karan, Bursa’da gol atmasına rağmen hiç beğenmedim. Eski Ümit Karan değildi. Arda da ondan farklı değil. Bu genç yetenek, kendini göstereceği en uygun zamanda piyasada yok. Halbuki Lincoln’ün olmadığı bir maçta takımın patronluğunu üstlenmesi lazımdı. Ama yapamıadı ve yapacağa da benzemiyor. Yazık oluyor yeteneklerine.
Bir de şu kaleci Orkun sorunu var. Maç sırasında çocuğun gözlerine bakıyorsun, doping yapmış gibi. Hata yapmamak için acayip stres içinde. Sadece kendisi stresli olsa iyi, bu durumunu arkadaşlarına da bulaştırıyor. Önüne gelene bağırıyor. Bir kalecinin, önündeki defans adamlarına bağırıp uyarıda bulunması normaldir. Kardeşim olur olmaz her zaman da bağırılmaz ki. Orkun bu kadar stres yapma. Biraz rahat ol. Sen Galatasaray kalecisisin. Sana bir maçta kaç tane top gelir ki, böyle stres yapıyorsun?
Şikayet etme, işini yap
Æ Siz sezon başında futbolcuların çabuk form tutması için çok maç oynaması gerektiğini söylüyorsunuz. Ama Ertuğrul Sağlam, "Üç günde bir maç yaptığımız için futbolcularım yoruluyor. O yüzden kadromu sık sık değiştiriyorum. Bir maç oynattığım oyuncuyu, bir sonrakinde yedek bırakıyorum" diyor. Ertuğrul Sağlam’ın bu düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
ErtuĞrul Sağlam geldiği günden beri çok maç yapmaktan şikayet ediyor. Bu çok yanlış, şikayet etmeye hiç hakkı yok. Beşiktaş gibi bir takımın başına geldiysen, Avrupa kupalarında, ligde ve Türkiye Kupası’nda oynayacağını, üstelik bunların hepsinde başarılı olmak zorunda olduğunu bileceksin. Eğer sen çok maç oynamak durumunda isen, takımını ona göre çalıştıracaksın. Sen daha takımın omurgasını bile oturtmamışsın, habire oyuncu değiştirip duruyorsun. Böyle şey olmaz.
Ertuğrul Sağlam genç ve gelecek vaadeden bir teknik direktör ama önemli yanlışlar yapıyor. Mesela, forvete takviye olsun diye aldığı sol açık Tello’yu solbekte oynatıyor. Solbekte oynatmak için yabancı mı alınır? Hadi Fenerbahçe Roberto Carlos’u ’ismi büyük, star’ diye aldı. Tello bir Roberto Carlos mu ki solbekte oynatılıyor? Ayrıca, Beşiktaş’ın forvet alacağını duyuyoruz. Eğer transfer edeceğin oyuncu sıradan bir isim ise hiç gerek yok. Alacaksan star al, yoksa hiç gerek yok.
Trabzon ile Ulusoy yol ayrımında
Æ Trabzonspor yöneticileri, olaylar nedeniyle yarıda kalan Sivasspor maçındaki üç puanın kendilerine yazılmasını istiyorlar ve federasyona bu konuda uyarılarda bulunuyorlar. Sizce haklılar mı?
EĞer senin seyircin bir maçın bitimine 30 saniye kala sahaya girip rakip takımın futbolcusuna saldırıyorsa, sonuçlarına katlanacaksın. Dolayısıyla o üç puanı istemeye hakları yok. Trabzonsporlular’ın yaptığına açıkça tehdit, şantaj derler. Böyle davranmakla bir yere varamazlar. Bence Trabzonspor ile Haluk Ulusoy bir yol ayrımına geldi. Eğer federasyon bordo mavililerin aleyhine bir karar verirse, bugüne dek Haluk Ulusoy’un en büyük destekçisi olan Trabzonspor, taraf değiştirebilir.
Trabzonspor takımına gelince. İyi mücadele ediyorlar ama çok sinirliler. Seyircisi, futbolcusu, antrenörü, yöneticisi kısacası hepsi sinirli. Böyle bir ruh hali içinde olan bir takımın ne kadar başarılı olabileceğini kestirmek güç.
Yazının Devamını Oku