20 Kasım 2007
A Milli Futbol Takımımız, Norveç’i deplasmanda yenerek Euro 2008 yolunda önemli bir engeli aştı. Sizce son Bosna-Hersek maçında bir sürpriz olur mu? MİLLİ takımımız çok enterasan. Norveç maçına herkes ağlayarak çıkmış. Demekki teknik heyetin ve futbolcuların sahaya çıkarken ağlamaları gerekiyor. Malta gibi zayıf bir takımla berabere kalıyoruz. Oysa, yetenekli takımsak, Malta’ya karşı bir antrenman maçı havasında oynamalı ve rahat bir galibiyet almalıydık. Milli futbolcularımız yeteneklerinin bir kısmını Norveç maçında gösterdi ve kazandı.
O vakit antrenörde ve futbolcularda bir problem var. Öyle bir duruma geldik ki, ölüm kalım savaşına çıkınca her şey düzeldi. Daha önce, "Ben ders almam, ders veririm" diyerek tuhaf ve ukalaca laflar eden Terim gitmiş, Norveç maçı öncesi farklı biri gelmiş. Basın toplantısına güler yüzle çıkıyor. Takımını birleştirmiş, planını iyi yapmış. Oyuncularına nasıl top oynamaları gerektiğini söylemiş.
Takımın kaptanlığını yapan Emre, Macaristan maçında, çirkin hareketlerde bulunmuştu. Bundan önceki maçlarda tek şutu yoktu. Norveç karşısında kalitesini, klasını ön plana çıkardı. Şutla, çabukluğuyla patron oldu.
Biz Bosna’dan daha iyi bir takımız. Ancak, iyi takım olduğumuzu sahada göstermeliyiz. Bunun yanı sıra şans faktörü de yanımızda olmalı. Ben, Bosna maçında puan kaybedeceğimizi zannetmiyorum.
Mehmet Yıldız oynamalı Gökhan’a dokunmamalı
Fatih Terim, Bosna maçında takım tertibinde bir değişiklik yapar mı? Semih’i bir daha dener mi, yoksa Mehmet Yıldız mı oynar?
FATİH Terim’in enteresan fikirleri var. Kimi oynatacağını kestiremezsiniz. Bana göre işin başında Mehmet Yıldız’ı oynatmak mecburiyetindeydi. İleride tek santrfor oynuyorsan, aynı zamanda hücum yapmak istiyorsanız, oradaki oyuncunun fiziğini iyi kullanması, ikili mücadelede iyi direnmesi ve topu iyi saklaması gerekir.
Bu özelliklerin hepsi Mehmet Yıldız’da var. Semih bu tarz bir futbolcu değil. Hava topu hakimiyeti fazla değil. Ne zaman nerede duracağını iyi biliyor ve fırsatçı. Mehmet Yıldız, bu maçlar için biçilmiş kaftan. Daha önceki karşılaşmalarda şans bulamadı. Bu kez oynatılmalı diye düşünüyorum.
Fatih’in Norveç maçındaki İbrahim Kaş tercihi şaşırtıcıydı. İbrahim, Beşiktaş takımında oynamıyor. Gökhan ise Fenerbahçe’nin Avrupa maçları dahil son karşılaşmalarda sürekli şans buluyor ve takımın en iyi oyuncularından biri. Fatih, "İbrahim’le durduracağım, Gökhan’la vuracağım" diyor ve hatasını kapatmaya çalışıyor. Eğrisi doğrusuna geldi ve İbrahim sakatlandı -inşallah çabuk düzelir- Gökhan oyuna girdi, işin şekli değişti.
Gökhan girince, milli takımımız, hem rakibin soldan gelen akınlarına set çekti, hem de sağdan etkili olmaya başladı. Galibiyet golünün pasını da Gökhan verdi.
Terim’in Bosna maçında Gökhan’a dokunmaması lazım. Sabri’yi oynatmak istiyorsa, başka yerlerde kullanabilir.
Ümit ve Nonda golcü değil mi!
10 yeni futbolcu Feldkamp’a yetmedi, 3 isim daha istedi. Sizce G.Saray’ın transfere ihtiyacı var mı? Sarı kırmızılılar mali açıdan bu yükü kaldırabilir mi?
BENCE G.Saray’ın bu kadrosu yeterli. Belki kaleci olabilir ama başka bir oyuncuyu ihtiyacı yok. Stoperleri ve forvetleri var. Diyelim ki, Hakan Şükür’ü gözden çıkardılar.
O bölgede Ümit Karan var, Nonda var. Üstelik Hakan Şükür’ü durup dururken pat diye gözden çıkaramazsınız. Hakan, böyle bir oyuncu değil. Güle güle demek istiyorsanız, şimdi olmaz. Devre arasını ya da sezon sonunu beklemelisiniz.
Devre arasında yapılacak transferlerden ne ölçüde verim alınır bilinmez. Transfer yapmak istiyorsanız, sezon sonunu beklemelisiniz. Şu aşamada G.Saray’ın acilen bir transfere ihtiyiacı yok.
Beşiktaş çok yanlış transferler yapıyor...
Beşiktaş, Gökhan Zan’ı elden çıkarmaya bakıyor. Bu davranışı doğru mu? Ara transferde hangi mevkileri güçlendirmesi gerekiyor? Gönderilmesi düşünülen Diatta ve Ricardinho, Beşiktaş’ta iş yapar mı?
BEŞİKTAŞ’ın çok eksiği var. Teşhisin sezon başında konulup, transferlerin ona göre yapılması gerekirdi. Demekki bu teşhisi iyi koyamadılar. Gökhan Zan çok sık sakatlanan bir oyuncu. Kimi, "belinden rahatsız" diyor, kimi sorunun adalelerinden olduğunu belirtiyor, kimi de "kırılgan" teşhisi koyuyor.
Bir oyuncu sık sakatlanıyor ve faydalı olamıyorsa yollarınızı ayırmanız gerekir. Bu durumda Beşiktaş’ın bir stopere ihtiyacı var. Diatta istenilen gibi çıkmadı. Sadece Diatta değil, yeni transferlerin hiçbiri istenilen düzeyde değil.
Yabancı oyuncu alıyorsanız, elinizdekilerden daha iyi olmalı. G.Saray’da Song, tek başına savunmayı ayakta tutuyor. Alacaksan böylesini almalısın. Beşiktaş’ta seçimler yanlış yapılıyor. Beşiktaş Kulübü’nde para sorun olmaz. Ancak, parayı sokağa atmamalısınız. Teşhisinizi doğru yapıp, doğru oyuncular almalısınız.
Ricardinho’nun birçok maçını seyrettim. Her Brezilyalı gibi topu kullanıyor. Ancak 25 metreden bir şut attığını görmedim. Aldığı topu yanındakilere veriyor, Hücum gücüne bir faydası yok. Öyle tek başına takımı sırtlayacak bir oyuncu da değil.
Fenerbahçe, Önder’i elinden kaçırmamalı
Formasını Gökhan Gönül’e kaptıran Önder’in sezon sonunda sözleşmesi bitiyor. Bu futbolcunun bu yüzden ayrılabileceği belirtiliyor. Önder F.Bahçe için gerekli mi?
ÖNDER, F.Bahçe için gerekli bir oyuncu. Aslında onun gerçek yeri sağbek değil, stoper. Mecburiyetten sağbekte oynadı. Gökhan daha iyi olduğu için şimdi bu mevkide o oynuyor. Zannetmiyorum ki, F.Bahçe, Önder’i kaybetsin.
Hiçbir futbolcu yedek kalmak istemez. Yedek kaldıkları zaman rahatsız olurlar, ayrılmak isteyebilirler. Ancak, takımda oynamayacağını anlayan yeteneksizler primlerden yararlanmak için takımda kalır.
Önder, hava hakimiyeti olan, ikili mücadelelere giren bir futbolcu. Bugün Gökhan’ı kesecek durumda değil. Ancak, ilerleyen maçlarda stoper oynayabilir, gerektiği zaman önlibero olarak da görev yapabilir. F.Bahçe, Önder gibi genç ve yetenekli bir oyuncuyu elinden kaçırmamalı. O, bugüne kadar kötü maçlar oynamadı. Bundan sonra da faydalı olacaktır.
Yazının Devamını Oku 18 Kasım 2007
MİLLİ Takım gerçekten çok büyük iş başardı. Kolay değil, maçın başında 1-0 yenik duruma düşüyorsun, rakip sahadasın ve üstelik moralin dibe vurmuş durumda. Böyle bir ortamda maç kazanmak gerçekten büyük başarı. Norveç, kişisel becerileri fazla olmayan, sadece fizik güçleriyle bir şeyler yapmaya çalışan, kötü İngiliz futbolu oynayan bir takım. Böyle bir takımı yenmenin yolu en az onlar kadar mücadele etmekten geçiyordu. Milli futbolcular işte bunu yaparak zafere ulaştılar.
Bu zafer her ne kadar önemli olsa da yapılan büyük hataları kapatmaz. Gökhan Gönül 5-6 maçtır Fenerbahçe’nin en iyi futbolcu. Fatih Terim yine fantaziye kaçıp bu oyuncunun yerine İbrahim Kaş’la maça başladı. Fakat, ne gariptir ki, normalde yedek kulübesinde olması gereken bu futbolcu maçın henüz 16. dakikasında sakatlanınca yerine doğru adam, yani Gökhan girdi. Ve o Gökhan da maçın kahramanı oldu. Önünde oynayan Hamit Altıntop da onun kadar iyi olsaydı, Norveç’in sol kanadını iyice felç ederdik.
Dün sahanın en iyilerinden biri de Emre Belözoğlu idi. Zaten bu futbolcu daha önceki maçlarda da böyle oynasaydı, biz Norveç’e 4-5 puan farkla önde gider, böyle eziyet çekmezdik. Emre Belözoğlu bugüne dek topu ileriye vurmaktan kaçınıyordu. İyi mücadele ediyor ama aldığı her topu yana veya geriye oynadığı için yeterince etkili olamıyordu.
Stressiz oynadılar
Milli takımda dün bütün futbolcular çok iyiydi. Bunun en önemli sebebi oyuncuların stressiz olmasıydı. Fatih Terim de maç öncesindeki basın toplantısında son derece stressizdi. İlk defa ağzını burnunu oynatmadan bir basın toplantısı yaptı. Onun bu ruh hali takıma da olumlu yansıdı.
Norveç maçındaki mücadelemiz her türlü övgüye değerdi. Ancak eksik olan bir şey vardı, o da topu ileride tutamayışımız. O bölgede Mehmet Yıldız gibi topu iyi saklayan ve vücudunu kullanabilen bir oyuncu olsaydı, biz son dakikalarda bu kadar zorluk çekmezdik.
Çoğu kişinin maç öncesi en çok korktuğu futbolcu olan John Carew dün hiçbir şey yapamadı. Servet ona bir tane kafa topu aldırmadı. Zaten bu Carew öyle söylendiği gibi hava toplarında etkili bir forvet değil. Ama nedendir bilinmez bizim büyük takımlar habire onun peşinde koşup duruyorlar. Bütün milli futbolcuları ve Fatih Terim’i tebirk etmek lazım ama iş burada bitmiyor. Final bileti için bir maçımız daha var. Onlar Malta ile deplasmanda oynayacaklar, biz de evimizde Bosna Hersek’le. İnanın bana bizimki daha zor bir maç. Çok ama çok dikkatli olmak zorundayız.
Yazının Devamını Oku 13 Kasım 2007
Beşiktaş’ın ardından Fenerbahçe de Kayserispor yenilgisi sonrası hakem camiasını hedef aldı. İki büyük mağdur olduklarını iddia ederken, G.Saray’ın kollandığını da öne sürüyorlar. Sizce bu tablo doğru mu? DOĞRU, haklı tarafları var. Galatasaray maçında Gençlerbirliği’nin yüzde yüz penaltısı verilmedi. Belki de maç 3-3 bitecek. Hakemler bu sezon Cimbom’a karşı daha ılımlı. Kayseri’de Fenerbahçe adeta hakem Oktay Demiray tarafından tırpanlandı. Edu haksız yere atıldı. Lugano’nun ceza alanı içindeki düşürülüşüne çalınacak tek düdük penaltı olurdu. Demiray oralı bile olmadı. Kayserispor’da Durmuş diye bir futbolcu var. Futbolculuktan çok kasaba benziyor.
Her girişi faul. Oyuncuyu bezdirmek ve sertlikle adamın gözünü korkutmak için sahaya çıkmış. Eskiden bu tarz oyuncular vardı ve antrenörler de yıldız oyuncuların üzerine bunları gönderirlerdi. Bizim gençliğimizde böyleydi. Tekme, sille tokat oynarlardı bize karşı. Durmuş’un o hareketleri beni eski günlere götürdü. Hakem bu oyuncuyu sahada tuttu.
Top gibi oynadılar
Bir hakem oyuncuların bu kadar tesirinde kalmaz. Kalırsa, futbolcu sahada onunla top gibi oynar. İtirazlar bitmek bilmiyor. Hakemin kolundan, başından tutuyorlar. Böyle hakemlik de olmaz, futbolculuk da. O zaman ortada futbol adına bir şey kalmıyor. Avrupa sahalarında böylesine bir acizliği göremezsiniz.
Türkiye’deki hakemlerin bu tarz yönetimleri sonucunda, takımlarımız dışarıda sapır sapır dökülüyor. Avrupa arenasında ikili mücadelede ayakta kalan oyuncumuz yok. Milli Takım adına da böyle tablo. El kol hareketleriyle hakemi uyarıyorlar, kendileri sarı kartı görüyorlar.
Hakem öyle şeyleri umursamıyor, "Oyna" diyor. İki şey arasında fark çok açık. Burada, bizim sahalarımızda hakemler goygolculuk yapıyor. Onun bunun canı yanmasın, kimse bana bulaşmasın havasındalar. Böyle de devam ediyorlar ve bu rüzgarın dineceği de yok.
Al birini, vur ötekine
Bir de madalyonun diğer tarafı var. Fenerbahçe, Kayseri’de iyi oynamadı. Aurelio sahada yok. Vederson kayıp. Deivid hayalet gibi. Appiat sakatlıktan yeni çıktı ama eskisi gibi değil. Takıma katkısı bir tek goldeki asisti. Sadece çırpınan Roberto Carlos var. Bu kadar çok kötü oynayan takımın normal şartlarda 10 kişi kalsa da defans yaparak beraberlik çıkarması zor olmazdı. Ama gerçek şu, Fenerbahçe çok kötü. Buna hakemin akıl almaz kararları da eklenince, düğümleniyorsun.
Nitekim, Fenerbahçe’de böyle oldu. 3 puanı kaybetti. Haklı olarak rakip takımdan oyuncuları atmayan Oktay Demiray, bir takımı kazandırırken, bir takımı kaybettirdi. İki ekibi teraziye koyduğumuzda iyi oyunda Kayserispor’un üstünlüğü göze çarpıyor. Ev sahibi o kadar güzel futbol oynadı ki beraberlikte bile yazık olacaktı. Kayseri’deki zorlu 90 dakikanın sonucunu futbolculardan çok Oktay Demiray belirledi. Skor tabelasına tesiri yüzde yüzdür hakemin.
Aslan savaşarak kazanıyor
ÆÊGalatasaray ezeli rakipleri ile aradaki puan farkını açarak liderlik koltuğuna kuruldu. Sizce, sarı kırmızılıların bu performansı lig sonuna kadar sürer mi?
GENÇLERBİRLİĞİ önünde 3 puana kolay ulaştılar. Başkent ekibini yenmeleri çok normal. Galatasaray’ın kadrosu, bu tip rakipleri yenecek güçte. Bu bir sürpriz değil. Bu hafta sürpriz olan Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’un yenilmesi. Bakıldığında da Galatasaray haklı olarak öne çıkıyor. Bu puan cetveline de yansıyor. Rakipler kötü oynuyor. Galatasaray ise çok farklı. Koşarak, mücadele ederek, savaşarak kazanıyor. Sarı kırmızılı takımda, "Şu futbolcu da kötü oynadı" diyecek tek bir isim yok.
Sarı kırmızılı ekipte tek sıkıntı Lincoln. Sezon başındaki havası yok. Bu hocaya kızgınlığından mı oluyor bilinmez ama psikolojisi bozuk. Bu tip oyuncular, zevk alınca büyük işler yaparlar. Kalitelerini üst seviyeye çıkarırlar. Keyif almazlarsa da oyunda standart oyuncu gibi görünürler. Mücadele futbolcuyu coşturmalı. Eskiye nazaran Lincoln daha iyi olmalı. Galatasaray, ligde şu anda çok avantajlı konumda bulunuyor.
Taraftarı çıldırttılar...
ÆÊBeşiktaş’ta peş peşe gelen ağır yenilgilerin ardından taraftarlar da isyan etti ve "Yıldırım Demirören yeter, Sinan’ı da al git" diye tepkisini ortaya net koydu. Siyah beyazlılar, nasıl toparlanır?
öNCELİKLE galip gelecekler. Böylece toparlanırlar. Kazanamazlarsa daha kötü olur. Bu işin çaresi bu. Alınacak bir galibiyet, yönetimi de antrenörü de futbolcuları da iyi konuma getirir. Puan kaybı halinde, bu üçü de gözlerde kötü bir imaja bürünecek. Bu imaj her geçen gün büyüyecek.
Beşiktaş adına bir gerçek var. Kendisini sırtlayacak ve takımı şampiyonluğa taşıyacak oyuncuları kadrolarına katamıyorlar. Yönetim, teknik heyet ve menajer üçlüsü transerde çok zayıf. Yabancıların kötülerini, yerli oyuncuların bitiğini transfer ediyorlar. Seyirci de bu tabloyu sahada görünce, çıldırıyor.
Beşiktaş tarihinde ilk kez yenilgiler almıyor. Liverpool’dan 8 yediler. Olur, futbolda bu var. Ama, o Liverpool’u da İstanbul’da iyi futbol oynayarak yenen bir Beşiktaş da var ortada. Acı olan iki takım arasındaki farkın kısa sürede çok büyümesi. Bu takımın moralman çökmüş olduğunun kanıtı. Nitekim, Sivasspor maçında da bu ortaya çıktı.
Siyah beyazlılarda herkes kendi kafasına göre oynuyor. Oyuncu seçimleri yanlış ve sahada da çok kötüler. Gökhan Zan’ın sakatlığı defans bloğunu yıpratmış. Eksiklerin yokluğunda oynama şansı bulanlar hayal kırıklığı yaratıyor. Oynamayan oyuncu, kendini serer. Bu takımın içinde polemiklerin de olduğu ortada. Beşiktaş için şu anki görüntü çok ama çok kötü.
Yanal’a alışacaklar
ÆÊTrabzonspor, Ersun Yanal ile de henüz beklenen patlamayı yapamadı. Bordo mavililerin bundan sonraki hedefi ne olmalı?
HEDEF daha yukarı çıkmak olmalı. Bu Trabzonspor için değil, her takım için geçerli. Ligin yanı sıra Fortis Türkiye Kupası da bordo mavililer için bir başka büyük hedef. Ersun Yanal’ın bir oyun sistemi var. Buna geçmek ve uyum sağlamak kolay değil.
Her şey yavaş yavaş düzelecek. Trabzonspor’un karakteri, Yanal’ın felsefesini kaldıracak yapıya sahip. Mücadeleci bir takım görüntüsüne sahipler.
Ancak, Trabzonspor’da bazı oyuncular imparatorluklarını kurmuş durumda. O takımı idare ediyorlar, ikiye bölüyorlar. Bu kötü taraf. Önlerinde şimdi Galatasaray maçı var. Avni Aker’de Trabzonspor her zaman güçlü ve avantajlı olmuştur. Şiddetle de puana ihtiyaçları var. Ancak, Trabzonspor halkına baktığınızda Galatasaray’ı dost olarak görüyor, Fenerbahçe’ye kin duyuyor. Bu bakış açısı yönetim ve futbolcularda yok. O yüzden Galatasaray’ın işi, Trabzon’da hiç kolay değil. Maç ortada görünse de ev sahibi olma avantajıyla bordo mavililer bir adım önde.
Yazının Devamını Oku 12 Kasım 2007
FENERBAHÇE 1-0 öne geçmesine rağmen hiçbir zaman oyunun hakimi olamadı, topu kullanamadı. Hep bir telaş içindeydi sarı lacivertli takım ve bu arada Edu haksız iki kartla oyundan atıldı. Kayserisporlu oyuncular her faulde hakemin üzerine yürüyüp, etki altına aldılar. Edu’yu zorla attırdılar, oyunun hakimi oldular.
Kayseri takımı topu Fener’den daha iyi kullanıyor. Daha çok koşuyor ve daha sert oynuyorlar. Sert oynayan Kayserili futbolculara hakem hoşgörüyle yaklaştı ve oyun bir anda çığırından çıktı. Bir hakem bu kadar hata yapar mı? Fenerbahçe, tek santrforla oynarken golünü attı, 10 kişi kalınca oyunun kontrolünü rakibe kaptırdı.
Semih ileride tek başına. Fevkalade iyi niyetli, golü de attı ama çok süratli değil, üç kişiyle mücadele edecek bir oyuncu da değil. Fenerbahçe, pas yaparak hücuma çıkacağına dan dun vurarak oynuyor. Böyle olunca da her top Kayserili oyunculara gidiyor ve sürekli baskı yiyor.
Mehmet Topuz’la geldiler, Fatih’le geldiler, golleri atan Mehmet Eren’le geldiler. Fazla futbolcuyla oynamanın verdiği avantajla topu daha iyi kullandılar.
İleride çoğalamadılar
Mücadele etmeyen bir takımın, böyle bir maçı kazanması da mümkün olmazdı. Appiah, korkaklığı üzerinden atmış ama oyuna ağırlığını koyamıyor. Aurelio oyunda hiç yoktu, Vederson çok kötüydü. Ne hücumda etkili olabildi, ne de savunmada. Sağda oynayan Gökhan ile Carlos dışında etkisizdi sarı lacivertli futbolcular.
Uzun süre 10 kişi mücadele ediyorsun ve kötü oynayan bir sürü oyuncun var. Sen teknik bir takımsan ve klas oyuncuların varsa, topu kullanacaksın. İleride sadece Semih’i bırakmışsın, yanına kimseyi gönderemiyorsun. Fırtına gibi bildiğimiz Deivid de etkisiz kalınca F.Bahçe, attığı golün dışında tehlikeli olamadı.
Maçın hakemi Oktay Demiray, Kayserisporlu oyuncuların etkisinde kaldı. Bu kadar çok itiraz edilen, bu kadar çok taciz edildiği bir durumda birçok kere kart gösteremedi. Saha içerisinde bu kadar çok konuşulmaz ki, bu kadar çok rol yapılmaz ki... Türk hakemleri, bu tür hareketlere göz yumuyor, takımlarımız Avrupa’ya çıktığı vakit zorlanıyorlar, Milli Takım rezil oluyor.
Semih’i devamlı itip kaktılar, sürekli arkadan vurdular. Sağ bek Durmuş’un topa her girişi faul. Hakem sonunda utandı ve sarı kart gösterdi. Oysa bu oyuncunun atılması gerekirdi. Mehmet Topuz büyük bir silah. Kayseri takımını yönlendirdi ve takımının galibiyetinde önemli rol oynadı.
Yazının Devamını Oku 6 Kasım 2007
Maçlara yabancı hakemlerin atanmasını isteyen kulüpler var. Bu fikre nasıl bakıyorsunuz? TÜRKİYE’de 5-6 senedir hakemlerden başka bir şey konuşulmuyor. Televizyonlar ve gazetelerde hep hakemler başrolde. Böyle prim yapılıyor. En ufak bir şeyde ortalık birbirine giriyor. Fenerbahçe-Beşiktaş derbisini ele alalım. Maçın son dakikasında İsmet Arzuman, bir pozisyonda kendine göre faul çalıyor. Bunun için herkes bir fikir yürütüyor. Saha içinde hakem faul diyorsa, fauldür. "Çaldım" diyor. Üç pozisyon sonra Beşiktaş golü atıyor. "Düdük duyulmadı" diyorlar. Sorun şurada. Hakem yanlış karar vermiş olabilir. Bana göre de orada faul yoktu. Ama, İsmet Arzuman düdüğü çaldı, oyunu durdurdu. Pozisyon bitmiş. Vay efendim, böyle olmazmış. Avrupa sahalarında da böyle hatalar yapılıyor. Ne oluyor, kim konuşuyor?
Dışarıdan hakem getirmenin manası var mı? "Türk futbolu nereye gidiyor?" diyenlere şunu söylüyorum. Rezil durumdayız.
Niye verilmesin?
Fenerbahçe derbi öncesi hakem İsmet Arzuman için bir deklarasyon yayınlıyor. Beşiktaş buna reaksiyon gösteriyor. Bir anlamda Fenerbahçe’nin söylediği de Beşiktaş’ın lehine. Ama ortada o kadar komik bir durum var ki, muhalefetlik adına o da ona cevap veriyor. Fenerbahçe’nin yaptığının manası yok. Böyle bir deklarasyonun amacını kendileri de bilmiyor. İsmet Arzuman derbiye neden verilmiş? Verilir, niye verilmesin?
Bütün bu tiyatronun sebebi Futbol Federasyonu’dur. "Aman bana bir laf" gelmesin diye, Türk futbolunu dibe doğru çekmeye devam ediyorlar. Hiçbir idareci, hiçbir futbolcu hakem hakkında konuşamaz. Bunu İtalya, Almanya ve İngiltere’de kimse yapamaz. Adamın kafasını iki dakikada koparırlar. Ama bizde isteyen, istediği gibi atıp tutuyor. Hakemler formda olur, formsuz olur. Kararları yanlış olur, doğru olur. Hakem diye o maça atanmışsa ve sahaya çıkacaksa, senin söz söyleme hakkın kalmaz. Tercih hakkın yok.
Türkiye’de bu bakış açısı düzelmediği sürece, bu tiyatrodaki oyun uzun süre sahnede kalır.
PSV Eindhoven maçında her şey Alex’e bağlı
Fenerbahçe, Beşiktaş derbisinde kalesinde çok pozisyon verdi. Kritik PSV Eindhoven maçı öncesi Deivid ve Lugano’nun yokluğunda tablo nasıl olur?
DERBİDE, Fenerbahçe savunması tel tel döküldü. Akıl almaz pozisyonlar verdiler. Sarı lacivertli takımın defansında iki adam var ki, komedi. Lugano ve Edu ikilisi, hiç uyumlu değil. Dönüp adam yakalayamıyorlar. Kenarlarından top gittiğinde ve aralarına atıldığında, hemen kademeye giremiyorlar. İkili mücadelelerde ayakta kalamıyorlar ve çok etkisizler. Böyle savunma oyuncusu olur mu? Fenerbahçe, çok kritik bir maça çıkacak. Lugano cezalı, büyük ihtimalle de Yasin şans bulacak. PSV Eindhoven’ı yendikleri taktirde ikinci tur kapısı açılabilir. Ancak, avantajlı gibi görünseler de işleri kolay olmayacak. Seyirci faktörü, Fenerbahçe aşkı ve ruhuyla kazanırlarsa, kazanırlar. Beşiktaş derbisindeki performansla bu çok zor.
Appiah eskisi gibi değil
Öncelikle Alex’in çok daha hareketli olması lazım. Oyuna ağırlığını koyarsa, takımını sırtlayabilir. Başrolde o olmalı. Tümer bu takımda her zaman oynar. Ancak, o sahada Alex’in rolüne bürünüyor. Yavaş hareket ediyor. Biraz daha ileriye hızlı oynasa çok daha büyük katkı sağlar. Fenerbahçe’nin elinde çabuk forvet yok. Deivid, bu sezon formda ama bu maçta forma giyemeyecek. Onu yokluğunda da şans Colin Kazım’a verilecek gibi. Ama o da fevkalade laubali bir tip. Gayri ciddi. Fenerbahçe için bu tip maçlarda en önemli oyuncu Appiah. Ancak o da ağır bir sakatlıktan çıktı ve korkak. Çekingen oynuyor. Top ayağına yabancı gelmeye başladı. PSV Eindhoven maçı, Fenerbahçe için kolay geçmeyecek.
Beşiktaş için kara leke olur
Beşiktaş’ın PAF takımıyla sahaya çıkma fikrini doğru buluyor musunuz? Bunun benzer örnekleri yaşandı mı?
BÖYLE bir şey yok. Beşiktaş’ı, Sivasspor maçına PAF takımıyla çıkarmayı düşünmek bile hata. Bunu yaparlarsa, yüzyılı aşmış bir camia adına tarihinin en büyük kara lekesi olur. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, kongreyle o koltuğa oturmuştur. Görevi de kulübünün yücelmesi için uğraşmaktır. Derbi sonrası sinirle söylenen bir laftır bu. Ama bunu inat uğruna gerçeğe dönüştürmek, mantıksızlıktır. Bunu düşünmeye bile hakkı yok Demirören’in. Çünkü, o Beşiktaş’ın sahibi değil. Berlusconi bunu Milan’a yaptırır. Çünkü o kulübünün sahibi. PAF fikrini ortaya atmak, tam anlamıyla bir skandaldır. Bunun dünyada örneği de yok. Sivasspor maçında bunu yapıp, tarih geçerlerse, Beşiktaş’ı bu duruma düşürenler bunun vebalini bir gün ağır öder.
Carlos’tan alite fışkırıyor
Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde yabancı futbolcuların performansını nasıl buldunuz?
TÜRKİYE’de takımların performansları ne ki yabancıların performansı memnunluk versin. Derbide gördük. Beşiktaş’ın golcüsü Bobo. Karşı karşıya neler kaçırdı, takımını bir anlamda yaktı. Siyah beyazlı takımı taşıyacak tipte görünen tek oyuncu Delgado. O da fiziği yettiğince oynuyor. Cisse ve Diatta çok kötüler. Tello yoktu. Olsa ne olacak? Orta yapıyormuş, çok etkili top kesiyormuş. İşi bu yapacak. Fenerbahçe cephesinde Deivid biraz ileriye gidiyor. Savunmadaki Lugano-Edu ikilisi için lafa bile gerek yok.
Roberto Carlos diye bir adam var. Ona ayrı paragraf açmak lazım. Kafa olarak da fizik olarak da yabancılardan ve her oyuncudan çok ayrı. Her yerinden kalite fışkırıyor. Bunlar kim, Carlos’un yanında. Adam dünya sahalarında her işi iyi yapmış. Bir de bizim futbol ulemaları çıkıp, "Carlos kimmiş" diye ahkam kesiyorlar. Allah’tan korkun...
Helsingborg sınavında farklı oynayacaklar
Galatasaray, Gaziantep deplasmanında 1 puana şükretti. Helsingborg maçı öncesi sarı kırmızılılar umut veriyor mu?
O maç farklı bir maç. Gaziantepspor deplasmanıyla mukayese edilmez. Çok kötü oynadılar. Ofsayt golüyle de beraberliği sağlayıp, liderliği kaptırmadılar. Galatasaray’da ilk önce Lincoln’ün morallendirilmesi lazım. Brezilyalı’nın kafasındaki pürüzün giderilmesi şart. Bir an evvel Ayhan bu takıma tekrar monte edilmeli. İyi bir Ayhan, her zaman sarı kırmızılı formayı giyer. İyi bir Sabri, tartışmasız oynar. Bu oyuncular takıma hem dinamizm getiriyor, hem de top kullanan oyuncular. Arda çok enteresan bir futbolcu. Büyük bir klas. Ancak, Galatasaray’da uzun yıllar oynamış, her şeyi yapmış havasında. Durarak, oynuyor. 20 yaşındaki bir adam böyle olmamalı. Topu alınca gideceksin, kimse de seni tutamayacak. Çalımı durarak atmaya çalışıyor. O zaman da tepesine biniyorlar. Galatasaray, seyirci desteğini de arkasına aldığında Ali Sami Yen’de bambaşka bir havaya bürünüyor. Avrupa sahnesinde her zaman etkili olan Galatasaray, Helsingborg önünde favori olmayı hakediyor. Avrupa haftasında Fenerbahçe de şanslı görünüyor ama Liverpool deplasmanına çıkacak Beşiktaş için tablo hiç de iç açıcı değil.
Yazının Devamını Oku 4 Kasım 2007
DERBİ maçları hep zordur. Kimin ne oynadığı önemlidir. Renklerin rekabeti hep stresli olur. Fenerbahçe 1-0 geriye düşmesine rağmen, oyunun hakimi. En güzel tarafı da bozulmadılar. Demekki takımın kendisine itimatı var. Fenerbahçe, oyunun hakimi olmasına rağmen çok top kaybeden bir takım. Fenerbahçe, Beşiktaş’tan daha fazla top kaybıyla oynuyor. Derbi maçlarda önemli olan kazanmak. Fenerbahçe, böyle bir rakibi yenerek çarşamba günü Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağı maç öncesi moral kazandı. Oyuncuların kendilerine olan güvenleri artacaktır. Alex’in fantazisi yüzünden iki tane çok önemli gol kaçtı. Takımda en çok koşan, çalışan oyunculardan biri Deivid’di. İyi oynamamasına rağmen Vederson, çok koştu, çok çalıştı.
Beşiktaş’a bakıyorsun. Yedikleri iki gol var, olacak iş değil. Kalecileri Hakan ve sakatlanan Gökhan’ın yerine giren Diatta’nın boyları 1.90. Kule gibi bu iki oyuncu ve defanstaki diğer isimler, o kafayı nasıl vurdururlar, anlamıyorum. İkinci golde kaleci yatmışsa, topu tutması lazım. Rakibin önüne bırakmayacaksın. Bırakırsan, kalende golü görürsün.
Beşiktaş’ın aldığı yabancıların takıma fazla bir katkısı yok. Delgado’nun dışındakiler standart oyuncular. Onları fazla yüceltiyoruz gibime geliyor. Bobo’nun golü güzel ama daha kolayını dışarıya attı. Koyunun olmadığı yerde keçiye Aburrahman Çelebi derler. Böyle bir gol kaçar mı? Cisse, Higuain ne yapar? Tello’nun özelliği ne? Orta yapıyormuş. Yapacak tabii, işi bu. Orta yapan bir oyuncu süper olur mu?
Yabancı tercihleri yanlış
Beşiktaş, seyircisiyle, şansının da yaver gitmesiyle Liverpool’u yener. Hatta 2-0’dan Trabzonspor’u da yener. Ancak bu Fenerbahçe maçı, tabii ki farklı olur. Beşiktaşlı oyuncular Trabzon’da stresli değil, burada stresli. Çünkü Fener’le oynuyor ve ezeli rakibine yenilmek istemiyorlar.
Ben her zaman söyledim, gene söylüyorum. Bu yabancıları nereden bulup almışlarsa anlamıyorum. Bakıyorsunuz, doğru dürüst katkıları yok. Delgado’nun klası var, tamam. Ya diğerleri...
Fenerbahçe’nin yabancıları ellerinden geleni yapıyorlar. Alex’i sahada göremedim. Sakatlığı tam olarak geçmediği için olmalı, Zico onu oyundan çıkardı. Bu yabancı oyuncuları daha güçlü olmak için alıyorlar. Bir sürü de para harcıyorlar. Beşiktaş, 5 senedir parasını sokağa atıyor.
Fenerbahçe defansına da birkaç sözüm var. Batuhan’ı kaçırmaları akıl alır değil. Edu ile Lugano’nun aralarına, arkalarına, yanlarına atılan her top tehlikeli. Batuhan’ın kaçırdığı gole bakın. Şampiyonluğa giden, Avrupa’da oynayan takımın Bobo ve Batuhan’ın yakaladığı poziyonları gol yapması lazım. Demekki, oyuncu seçimlerinde yanlış yapıyorlar.
Yazının Devamını Oku 1 Kasım 2007
FENERBAHÇE seyircisi, maça keyif almak, bazı oyuncuları görmek için geliyor. Niçin popüler oyuncu alıyorsun? Seyirciyi tribüne çekmek için. Bakıyorsun, dünkü maçta elle tutulur iki oyuncu var. Biri sağ bek Gökhan Gönül, diğeri ise stoperde görev yapan Yasin. Böyle çıkarsan sahaya hiçbir özelliğin kalmaz. Büyük ümitlerle transfer edilen futbolculardan biri Colin Kazım, diğeri Ali Bilgin. İkisi de bekleneni veremedi. Bu oyunculardan bir şey olmaz.
Benim merak ettiğim Appiah’ın durumuydu. Ancak o, sakatlıktan yeni çıktığından olacak, üzerindeki ürkekliği bir türlü atamamış. Eğer cesaretini, dinamizmini yeniden bulursa, Avrupa maçlarında Fenerbahçe’ye çok fayda sağlar.
Merak ettiğim bir başka oyuncu İlhan Parlak’tı. O da dört aydır piyasada yoktu. Zico, ona hiçbir maçta görev vermedi. Bir anda kendini ilk 11’de buldu. Oynamayan adamdan ne beklersin ki.
Fenerbahçe dünkü kadrosu ve futboluyla bir takım görüntüsünün hayli uzağındaydı. İnşallah bu durum ileride değişir.
Maça baktığın vakit Gaziantepspor çok fazla gol pozisyonuna girmese de antrenman maçı oynuyormuş gibi rahattı. 10 kişi kalana kadar da topun hakimi onlardı. Keyifsiz, tatsız, tuzsuz bir maç oldu. Benim için önemli olan Appiah’ın durumuydu. Ancak, onu henüz hazır görmedim.
Koskoca Fenerbahçe 90 dakika boyunca iki net pozisyon buldu. Biri İlhan Parlak’ın müsait pozisyonda kaçırdığı, diğeri ise Vederson’un şutu. Vederson’un direkten dönen, çizgiye vurup çıkan topu gol müydü, değil miydi, bilemem. Hakem vermediğine göre söylenecek bir şey yok.
Yazının Devamını Oku 30 Ekim 2007
Kalli’nin Hasan Şaş’ı sağ bek, Bouzid’i orta sahada oynatmasına ve Nonda’nın performansına ne diyorsunuz? Galatasaraylı oyuncuların kendilerini yere atarak aldatmaya yönelik hareketlerine, hakemler göz yumuyor mu? ÖNCELİKLE o sarı kırmızılı oyuncuların kendilerini yere atma hareketleri tek kelimeyle rezillik. Bunun da başrolünde Ümit ve Arda var. Onlar Türkiye’de alışmışlar ve bu hareketleri de sürekli yapıyorlar. Denizlispor maçında Galatasaray’ın kazandığı penaltıda Ümit kendini yere bıraktı.
Zaten, niyeti de buydu. Hakem de bunu yedi. Avrupalı hakemler Ümit’in bu hareketine değil penaltı düdüğü çalmak aldırış bile etmez. Üstelik de Ümit’e sarı kartı gösterir, "Beni aldatıyorsun" diye. Türkiye’de hakemleri kandırmak için futbolcuların ağızları durmuyor, el kol hareketleri sürekli yapılıyor. Hakemler ağırlığını koysun. Çıkarsınlar kartlarını, göstersinler. Sahada futbolcu, hakemi aciz durumlara sokuyor.
Kalli’nin tercihlerine gelince. O sağ kanatta hızlı bir adam istiyor. Hasan Şaş’ı tercih etti. Zaten Hasan Şaş da o kadar kötü değildi. Son maçlarda iyi. Bu oyuncuyu orta sahada oynatmak istemiyor. Çünkü, orada Hasan Şaş’a şans tanırsa çok top tutacağını ve hızlı oynayamayacaklarını düşünüyor. Bouzid’i hiç beğenmedim. Bir yabancı kadrona katacaksan, verim sağlayan ismi alacaksın. İşte Nonda. Kalitesine güvenerek alındı.
O da attığı gollerle Galatasaray’a hayat veriyor. Ama bu adamı sürekli oynatacaksın. Bir maç oynuyor diğer maç kulübede oturuyor. Henüz tam olarak Nonda’nın ne olduğunu göremedik. Gole olan bağlantıları bu tarz oyuncuların yedek kalınca kesilir. Bırak bu adam oynasın. Nonda’nın istikrarsızlığının sebebi Kalli’dir.
Problem kafasında
Kezman’ın sakatlığı sizce inandırıcı mı, yoksa gitmek için bahane mi üretiyor?
KEZMAN’ın sakat olup olmadığının en iyi cevabını Fenerbahçe Kulübü’nün doktoru verir. Ama artroskopi olacağına göre sakatlığı var. Bu gitmesi için bir bahane olamaz. Bence biraz ara vermek istiyor.
Çünkü çok kötü oynuyor ve tepkiler nedeniyle de morali bozuk. PSV Eindhoven maçında kendisi de oynamak istedi ama Zico onu kadroya almadı. Sakat bir futbolcunun kendisini zorlaması kadar kötü bir şey yok.
Kafasındaki problemlerden dolayı iyi oynayamıyor. Bunun da sakatlığıyla ilgisi yok.
Durduk yere sallıyor
Zico’nun, takımı kupa maçlarına farklı kadroyla çıkaracak olmasına ne diyorsunuz?
SÜPER Lig’e baktığımızda Zico, farklı bir takım çıkarmıyor. Şampiyonlar Ligi’ndeki ekip, içeride farklı oynuyor. Yavaş oynuyor, geriye oynuyor, riske girerek oynuyor. Avrupa ile Türkiye’deki Fenerbahçe arasında fark var.
Kupa mücadeleleri öncesi Zico’nun yedeklere şans vereceğini açıklaması önemli. Onun kararı o kadar basit alınmaz. O durduk yerde sallıyor. Onun kararını yönetim verir. Yönetimle anlaşmadan böyle bir şey yapamaz. Ortada para varsa, maçlara bu kadar ucuz anlayışla çıkılmaz. Avrupa’da daha ileriye gitmek için yönetim yedeklerin oynamasına sıcak bakabilir.
Ancak, uzun yıllardır alınamayan bir kupa var ortada. Takımı zorlamak istemiyorlar ama ileriki aşamalarda çeyrek ve yarı finallerde işi sıkı tutmaları lazım. "Yedeklere şans verelim" mantığı olmamalı. Büyük takımlar, büyük maçları büyük oyuncularla oynarlar ve kazanırlar.
Trabzonspor kazanır
Yeni hocası Ersun Yanal ile Trabzonspor, nasıl tablo sergiler?
BENCE çok iyi şeyler yapar. Ersun Yanal o takıma uyarsa ki, uymaması için hiçbir sebep yok, elindeki kadro çok iyi. Tek eksikleri santrfor. Hücum oynatmayı seviyor ama her maçta körü körüne bunu yapmaz.
Yattara gibi problemli bir oyuncu var elinde Yanal’ın. Onunla devamlı bir diyalog içinde olursa düzelir. Bunu yaparsa da Trabzonspor için büyük güç olur. Ersun Yanal ile bordo mavililer, rakipleri için çok dişli bir takım olacaktır.
Bizimkiler çöp adam mı?
Sinan Engin’in, "Türk futbolcusu 3 günde bir maçı kaldıramıyor. Fenerbahçe derbisi ertelensin" görüşüne katılıyor musunuz?
BİZİM futbolcumuz 3 günde bir maçı kaldırır. Ama bizim futbolcumuz yanlış dolduruşa geliyor. Beşiktaş, Liverpool’u yenerek büyük iş yaptı. Dünya ve İngiliz futbolunun ekol takımlarından birini İnönü’de devirdi.
Meydan savaşı kazanmış gibi oldular. Futbolcular o havadan bir türlü kurtulamadılar. İstanbul BŞB maçı onlar için hiç de önemli olmadı. "Kazanırız nasıl olsa" diye baktılar. Olmadı. Liverpool önünde kazanılan zafer çok büyüktü.
Ama böyle bir maçta sen gerçek kimliğini ortaya koyamaz ve bir puana şükredersen, o muhteşem galibiyetin hiçbir önemi kalmaz. Liverpool maçı sonrası Beşiktaşlı futbolcular kampa alınmalıydı. 12 saat dinlenirlerdi, her şey biterdi.
Basın röportajları, selam vermeler, bir sürü şey. Hep Liverpool maçında kaldı Beşiktaşlı futbolcunun kafası. Derbi neden ertelensin? Böyle bir şey olmaz. Milli maçlar öncesi de aynı şeyler konuşuluyor.
Senin işin futbol oynamak, çıkacaksın oynayacaksın. İngilizler, Fransızlar, Almanlar nasıl oynuyor? Onlar biyonik de bizimkiler çöp adam mı?
Yazının Devamını Oku