Can Bartu

Semih'in hakkı

6 Nisan 2008
FENERBAHÇE, Chelsea maçından sonra çok zorlu bir karşılaşmaya çıktı. Altın değerinde 3 puan aldı ve belki de şampiyonluk yolundaki en zorlu virajı geçti. Fenerbahçe, çok enteresan bir takım. Kendi kendilerini frenliyorlar. Süratliyken keyif veriyorlar, çabuk oynuyorlar rakibi de şaşırtıyorlar. Yavaş futbolu tercih ettiklerinde ise saçmalıyorlar. Hızlı olunca gol pozisyonu da yakalıyorlar. Dün ilk yarı gene futbol adına bir şey yapamadılar. İkinci yarıda biraz ağırlıklarını koydular ve zor da olsa istediklerini aldılar.

Kayserispor güçlü bir takım. Aynı zamanda da çok sertler. Birbirleriyle yardımlaşmayı da çok iyi yapıyorlar. Fenerbahçe’ye karşı puan almak istiyorsan ve kazanmak için sahaya çıktıysan enerjik olmak zorundasın. Kayserispor dün bunu yaptı ama yetmedi. Oyunun son dakikalarında zaman geçirmek istediler ve skoru koruma telaşına düştüler.

Fenerbahçe, hafta içinde çok önemli bir maçtan çıkmıştı. Onun rehaveti ve keyfi de vardı futbolcuların üzerinde. Salı günü Londra’daki rövanşı da kafalarında yaşadıkları belliydi. Keyif iyi ama henüz tur atlanmış değil. Dünkü kötü futbolun bunda etkisi büyüktü.

Altın değerinde

Kezman oyunda yok. Çünkü, ona atılan top yok. Ya arkasına ya da uzağına gönderiliyor toplar. Ayağına geldiğinde de o kullanamıyor. Semih niçin daha önce oyuna girmez anlamak mümkün değil. Zico artık herkese ezberletti kafasındakini. 60 ve 70. dakikalar arasında oyuncu değişikliğine gidiyor. Semih oyuna giriyor. Bu adam ligin gol kralı. 15 gole ulaştı. Niçin kulübede oturur. Çift santforla sahaya çık. Semih, kulübede oturacak adam değil. Semih, Zico’nun gözünün içine sokuyor, "Ben bu takımın golcüsüyüm, ben banko oynarım" diye ama o bildiğini okuyor. Yine, Fenerbahçe’yi galibiyete taşıyan isim oldu. Zico, golcüsü Semih’in hakkını ödeyemez.

Fenerbahçe komik bir gol yedi. Savunmanın büyük hatası var. Chelsea gibi üst düzey bir takımı mağlup durumdan gelerek yenen bir takım bu golü yememeli. Defans futbolcusu nerede nasıl duracağını bilecek. Penaltıya, Kayserisporlu futbolcular itiraz ettiler. Neden ediyorsun. Penaltı yüzde yüz doğru. Koşan adamı tutuyorsun, düşürüyorsun. Sonra hakemin başına çullanıyorsun. Türk futbolcusunun kötü bir alışkanlığı bu. Zaten o penaltı olmasa, Fenerbahçe maçı da çeviremeyecek.

Carlos’u hazır görmedim. Sakatlıktan yeni çıktı ve çekinceli oynadı. O deparlarını atamadı, sert şutlarını rakip kaleye gönderemedi. Ama, Fenerbahçe’nin en büyük şansı iki mükemmel kalecisinin olması. Serdar yaptığı önemli kurtarışlarla, Semih kadar galibiyette pay sahibidir. Fenerbahçe, çok önemli bir maçı kazanarak liderlik koltuğundaki yerini korudu ve hedefe doğru emin adımlarla ilerleyişini sürdürdü.
Yazının Devamını Oku

Yenmek her zaman iyidir

3 Nisan 2008
FENERBAHÇE, muhteşem bir zafere daha imza attı. Chelsea gibi bir takımı mağlup durumdan gelerek devirmek, büyük hüner ister. Bunu başardılar. Sarı lacivertlilerin kötü alışkanlığı yine sürüyor. İlk yarıda futbol adına hiç bir şey yapmadılar. Yavaş oynadılar. Kaleye gidemediler. Presi de yiyince, topu kullanamadılar. Kalelerinde de ciddi pozisyonlar ve bir de talihsiz bir gol gördüler. Oyundan da düşünce Fenerbahçe’yi hiç iyi görmedim.

İkinci yarıda ise bambaşka bir takım çıktı sahaya. Güçlü ve fizikli oyuncuları olan rakibine karşı aynı derecede karşılık verdi. İkili mücadelelerde ayakta kalan futbolcular, topa da sahip oldular. Colin Kazım oyuna girince rüzgar ters esmeye başladı. Beşiktaş derbisinde de iyi olan Colin Kazım, mükemmel bir gol attı. Fenerbahçe’yi ateşleyen bu golün arkası da Deivid ile geldi. Kendisini affettirircesine futbol sahalarında ender görülebilecek ve ayakta alkışlanacak bir golü Chelsea filelerine bıraktı.

1-0 mağlup durumdan, Chelsea gibi bir takımı yenmek sıradan bir olay değil. Volkan’ın da 4 net kurtarış yapması galibiyette önemli rol oynadı.

Hesaba katmadılar

Chelsea burada golsüz beraberliğe razıydı. Zaten o görüntüydüler maç boyunca. Fazla sıkmadan oynadılar kendilerini ve rövanşı düşündüler. Ama planları tutmadı. İkinci yarıdaki olağanüstü Fenerbahçe’yi hesaba katmamışlardı.

Ateşleyici kimliğe bürünen futbolculardan biri de Mehmet Aurelio’ydu. İki kanattan da rakip ceza alanına girerek, İngilizleri şaşırttı.

İlk yarı Chelsea pozisyon buldu, sonrasında da onlar kadar Fenerbahçe. Çok iyi oynadılar. Her oyuncusu birbirinden kıymetli olan Chelsea karşısında alınan bu galibiyet, Ada’daki rövanş öncesi avantaj getirdi. Ancak, İngiltere’de çok zorlu bir mücadele bekliyor Fenerbahçe’yi. Onlar kadar çabuk oynarsak, onlar kadar mücadele edersek, yarı final hayal olmaz.

Kadıköy’de yenilmezliğini sürdüren Fenerbahçe, Avrupa’da başka oynadığını bir kez daha gösterdi. Chelsea, evindeki maça, "Nasıl olsa yeneriz" diye çıkacak. Deivid’in kendi kalesine attığı gol olmasa çok daha sevinecektik. Ama, yenmek her zaman iyidir. Fenerbahçe’yi kutluyorum.
Yazının Devamını Oku

Avrupa’da başka oynuyor

1 Nisan 2008
Gökhan’ın yokluğunda, Önder’e şans verecek olan ve Maldonado’yu yine ilk 11’de düşünen Zico, sakatlığı geçen Carlos’u Chelsea sönünde sahaya sürmeli mi? KARARI verecek olan Zico’dur. Futbolcularıyla bire bir yaşayan, onların en son halini bilen kendisi. Takımını sahaya nasıl çıkaracak, taktiği ve tertibi nasıl olacak, kime karşı ne önlem düşünüyor. Bunların hepsi Zico’nun kafasında.

Roberto Carlos, uzun süredir yok. Vederson ile Uğur Boral ikilisi haftalardır uyum içinde oynuyorlar ve başarılı da oldular. Beşiktaş maçında ikisinde de düşüş gördüm. Uğur’un zaten hafif bir de sakatlığı var. Carlos, tam olarak hazır değilse zaten Zico bu ikiliyi sahaya sürer. Ama, sambacı oynayacak durumdaysa tartışmasız kalitesiyle o maç eksiği açığını kapatır. Fizik olarak güçlü ve çabuk bir oyuncu.

Gökhan’ın yokluğunda forma şansı bulacak olan Önder’in önemli maç eksiği var. Sezonun büyük bölümünde yedek kulübesinde oturdu. Bu, Fenerbahçe adına handikap olabilir. Başka bir anlamda da Gökhan’ın yerine Önder’in oynaması şöyle bir avantaj olacaktır. İngilizlere karşı hava toplarına hakimsen, ayakta kalırsın. Önder de boy avantajıyla, Gökhan’a göre daha yararlı olabilir. Ama genç oyuncunun şu anki psikolojisi de çarşamba akşamki durumunda etki sağlar.

Silahları, yan top

İngiliz takımlarına karşı oynarken sağlam kalacaksın. Kalecin, yan topları alacak, çizgide kalmayacak, oyunu hep izleyecek ve mükemmel olacak. Orta sahan çabuk ve kontrollü olursa ve hızlı hücuma kalkarsan, Chelsea’ye kafa tutarsın.

Kanatları çok iyi kullanıyorlar. Bu zaten İngilizlerin en büyük özelliği. Defans yan toplarda dikkatli olmak zorunda. Yoksa, bir anlık hatayı affetmezler. Chelsea, belki Sevilla’dan daha enerjik fakat onun kalitesinde ve becerisinde bir takım değil. Fenerbahçe, burada Anderlecht, İnter, PSV Eindhoven, CSKA Moskova ve Sevilla’yı yendi. Chelsea’yi neden yenmesin? Dize gelmeyecek bir takım değiller.

Kadıköy’de boyun eğmeyen bir takım Fenerbahçe. Seyirci desteğini de arkasına aldığında çok daha güçlü oluyor. Avrupa’da da bambaşka oynuyorlar bu sezon. Topu yere indiriyorlar, ayağa pas yapıyorlar ve hızlı hücuma çıkıyorlar. İleriye oynuyorlar, rakip kim olursa olsun.

Şükrü Saracoğlu’nda, muhteşem taraftar desteğiyle Fenerbahçe’yi, Chelsea’ye karşı avantajlı görüyorum.

Müthiş işlerine yenisini ekledi

Feldkamp’ın, Servet’i ön libero Mehmet Topal’ı kanatta oynatmasının mantığı sizce neydi?

KALLİ
’yi anlamak zor. Zaten ben sezon başından beri çözemiyorum onu. Kafasına esiyor, takım üzerinde bazı değişiklikler yaparak, "Ben böyle oynatırım, böyle yaparım" havasında Galatasaray’a ihanet ediyor. Ona o kadar biat edilmiş ki, "Kalli, müthiş işler yapıyor" diyorlar. Türkiye’de bu hep böyledir. Kazanınca, yenince zaten müthiş olursun.

Galibiyeti kaçıran taraf Gaziantepspor. Bir puan Galatasaray için çok iyi. Sevinmesi lazım bu maçtan puanla ayrıldığı için.

Servet Çetin her yerde oynar, bir tek ön liberoda oynayamaz. Barış’ı oynat. Niçin, futbolcuların yerlerini değiştirerek fantazilere kaçıyorsun? Sonra da maç bitiminde, "Bir daha bu 11’le sahaya çıkmam" diyerek hatanı kabul ediyorsun.

Galatasaray, golü bulamadığı zaman kötü. Lincoln işi iyice bırakmış. Umursadığı yok. Misafir sanatçı gibi sahada öyle dolaşıyor. Galatasaray, ondan beklediğini bulamadı. Kalitesi de var ama olmadı.

Kalli’nin önümüzdeki sezon için hoca seçiminde söz sahibi olduğu söyleniyor. Şu bir gerçek ki, yöneticilerden daha iyi bir hoca seçer. Ama, kendisinin askeri olarak bir teknik adam gelecekse Galatasaray’a, sarı kırmızılılar bundan daha iyi olmaz. Vatandaş ısrarı da var Kalli’nin. Ama, ona karşı çıkacak ve "Bu yanlış, bu da doğru" diyecek bir Alman gelecekse takımın başına olur. Kuklaya gerek yok. Kalli’yi takıma fazla karıştırmayacak bir hoca getirmeliler.

Ekibin sezon başındaki hırsı yok. Büyük düşüş içindeler. Kafa ve fizik olarak çok kötüler. Yönetimin de işi kolay olmayacak.

Hak ettikleri yerdeler...

Sivasspor hangi şartlarda şampiyon olur. Bu haftaki Beşiktaş maçı kırmızı beyazlılar için bir dönüm noktası mı?

O
maç sadece Sivasspor için değil, Beşiktaş için de dönüm sınavı. Sivas kazanırsa daha da morallenirler. Beşiktaş yenerse ki henüz şampiyonluk şansları var, yarışa devam ederler. Sivasspor mücadeleci takım. Ekip olarak da iyi anlaşıyorlar.

Birbirlerine yardımlaşarak oynuyorlar. Şampiyonluk olmasa da Devler Ligi iddiaları var. Anadolu’dan böyle bir takımın Üç Büyükler’in arasına girerek yarışta adını duyurması ve son haftaya kadar var olacağını kanıtlaması mutluluk verici.

Sivasspor’da başkanından, teknik direktörüne kadar bir ahenk var. Mecnun Odyakmaz, kendi reklamını yapmayan ve Sivasspor’u çıkarına kullanan bir başkan modeli değil. Bülent Uygun da gereksiz beyanatlar vererek ortamı germiyor. Takımına güvenen bir hoca. Ona, buna sataşmıyor. Her şey onlar için dört dörtlük gidiyor. Hak ettikleri yerdeler. Sonu da iyi olsun. Allah bozmasın.

Kadro tam bir fiyasko!..

Beşiktaş’taki çöküşün sorumlusu yönetim mi, yoksa Ertuğrul Sağlam mı?

BEŞİKTAŞ
’ı yönetenlerin hepsi birlikte suçlu. İdarecilerin ve teknik heyetin aldığı oyuncular, onların zannettiği gibi klas değil. Cisse ve Tello standart oyuncular. Biraz becerili görünen Delgado var. Holosko da boş alan bulursa etkili olabiliyor. İstikrarı yok. Nobre ileride biraz savaşıyor ama onun da gücü ortada. Gordon diye bir adam almışlar, oynamıyor. Büyük paralar harcıyorlar. Kim seçiyor bu isimleri, kim takip ediyor, kim getiriyor, anlamak güç.

Ertuğrul Sağlam ile Sinan Engin arasında sezon başındaki kopukluğun olduğunu sanmıyorum. Şu anda olmasına da imkan yok zaten. Umduklarını bulamamış durumdalar. Önemli olan Beşiktaş’ın başarısı.

Yıldırım Demirören eleştiriliyor. Buna katılmamak mümkün değil. İyi niyetiyle hareket ediyor ama bu işi bilmiyor. Kötü yönetiliyor Beşiktaş. Seçimler kötü yapılıyor. İdari hatalar had safhada. Beşiktaş, bu oyuncularla şampiyonluğa ulaşamaz. Standart ve kapasitesi belli oyuncuları ’star’ diye lanse edemezsiniz. Taraftar da artık uyandı.

Görüyor önündeki malı. Yetersiz yabancılar alıyorlar. Bunlar, büyük bir takımı sırtlayamazlar. Büyük takım oyuncusu büyük olur. Beşiktaş’ta büyük oyuncu yok.

Menajerlerin tavsiyesiyle transfer yapıyorlar. Kazıklanıyorlar. Beşiktaş’ın parasına da, prestijine de, formasına da ismine de her şeyine yazık...
Yazının Devamını Oku

Alex farkı

30 Mart 2008
BEN derbilerden şunu beklerim. Gol pozisyonuna giren atmalı. Gol tribündeki adama da seyredene de keyif ve zevk verir. Bu kadar acemice oynayan üst düzey iki takım, böylesine goller kaçırmamalı. Fenerbahçe ilk yarı çok iyi mücadele etti. Çabuk ve süratli oynadılar, istediklerini yaptılar. Alex, akıl dolu bir gol attı, takımını öne geçirdi. Bu golde Beşiktaş defansının büyük hatası var. Gökhan, Cisse ve Baki gibi üç uzun adamın arasından Alex kafayı vurdu, Rüştü’yü avladı. Şampiyonluğa oynayan bir takım böyle gol yerse sonucu hüsran olur.

Colin Kazım, iyi oynadı. Sağ kanadı iyi kullandı. Ama hala üzerindeki formanın ve oynadığı takımın ciddiyetinin pek farkında değil. Alex çok farklı bir ayak ve beyin. Dün gece işi çözen adamdı. Klas goller attı, Fenerbahçe’yi bir kez daha sırtladı. Semih oyuna girince Alex’in yüzünde gülücükler açıyor. O kadar iyi anlaşıyorlar ki. Ben her zaman söylüyorum. Semih ile Kezman birlikte oynarsa, Alex daha etkili olur. Zico, inadını sürdürüyor. Hatalı da işler yapıyor. Dün, F.Bahçe’yi yedek kalecisiz sahaya çıkardığı gibi.

Baskı etkilemiyor

Beşiktaş ikinci yarıda etkili oldu. Golü de buldu. Dört pasta gol attılar. Burada Fenerbahçe savunması, Serdar Özkan’ı seyretti. Beşiktaş’ın etkili olmasında, Fenerbahçe’nin iyi top kullanamamasının rolü vardı. Sarı lacivertliler, ağırlığını oyuna koyamadığı için kalesinde de pozisyonlar gördü. Chelsea ile çarşamba akşamı oynanacak maçın da bunda faktörü olabilir. Ama bu derbi de o sınav kadar önemliydi.

Beşiktaş, mutlak kazanmak zorundaydı. Olmadı ve lider F.Bahçe’nin 5 puan gerisine düştü. Üst üste iki yenilgi aldılar. Moral olarak çöktüler. F.Bahçe’yi devirselerdi, avantajlı konuma geçebilirlerdi. Son dakikalarda Ali Bilgin ile F.Bahçe o kadar net pozisyon buldu ki, o topun kaleye girmemesi mucize. Bomboş kaleye golü atamadı. Böyle bir futbolcu F.Bahçe’de forma giyiyor. Olacak iş değil. Fenerbahçe, seyirci baskısından etkilenmiyor. Tecrübeli oyuncuları var. Kötü oynasalar bile sahada rahat hareket edebiliyorlar. Sarı lacivertliler, iyi oynadığı zaman bu ligin iki gömlek üzerinde bir takım. Özellikle de süratli ve çabuk oynadığında.

Dün gecenin kahramanı tartışmasız Alex’ti. Attığı iki golle büyük bir zaferi getirdi takımına. Onun dışında da F.Bahçe’de ön plana çıkan başka futbolcu yoktu.
Yazının Devamını Oku

F.Bahçe, İnönü’ye avantajlı çıkacak

25 Mart 2008
Ligin kalbi cumartesi akşamı İnönü Stadı’nda atacak. Lider Fenerbahçe, Deivid’siz, Beşiktaş da Rüştü ve Bobo’suz sahaya çıkacak. Zirve mücadelesinin kızıştığı bir ortamda nasıl bir derbi bekliyorsunuz? İKİ takımın şu anki konumları itibariyle çok önemli bir karşılaşma. G.Saray da İnönü’den çıkacak skoru merakla bekliyor. Beşiktaş-F.Bahçe derbisinde stresine hakim olan ve daha bilinçli davranan her türlü kazanır. Sakinliği elden bırakmayan ve rahat olan istediğini alır.

Fenerbahçe iki puan önde. Cumartesi akşamı sahaya çıktıklarında ellerinde böyle bir avantaj olacak. Beşiktaş’a yenilseler bile fazla sorun olmayacak. Önünde kalan 6 haftada bunu telafi şansı var. Beşiktaş açısından ise tablo öyle değil. Fenerbahçe’ye teslim olduklarında onlar için her şey bir anda bitebilir. Ancak, derbi maçlarda futbolcular yenilgiyi kabullenmez. Daha hırslı ve inançlı oynarlar. Tahminimce stresli, heyecanlı, zevk dolu bir maç olacak.

Deivid’in yokluğu önemli

Beşiktaş, hafta sonunda İstanbul BŞB’ye çarpıldı. Hesapta olmayan bir kayıp yaşadılar ve Rüştü ile Bobo’yu da kaybettiler. Fenerbahçe cephesinde de Deivid, komik bir kart gördü ve cezalı duruma düştü. Bobo’nun, Beşiktaş’ta yerini dolduracak arkadaşları var. Üstelik zaten kendisi de Holosko’nun gelişiyle yedek kulübesine mahkum olmuştu. Yokluğu siyah beyazlıları etkilemez. Deivid açısından bakıldığında ise F.Bahçe’nin bir tarafı eksik kalacak. Brezilyalı hem Aurelio’yu rahatlatıyordu hem de yeri geldiğinde Alex’in rolüne bürünüp oyun kuruculuk vasfını yerine getiriyordu.

Burada hakemin tutumu da çok önemli. Oyuncuları çileden çıkarmaması gerekiyor. Güç gösterisine ihtiyaç yok. Gereksiz kartlarla oyunun seyrini değiştirmemeli. Sahadaki futbolcular da önce kendi takım ve rakip arkadaşlarına saygılı olmalı. Bu birinci kural. Lüzumsuz sahtekarlıklarla, yere düştüklerinde kalkmayı bilmemekle yapacakları numaralarla çirkin görüntüler oluşturmamalılar.

Fenerbahçe son haftalarda değişik bir görüntü sergiliyor. Oynadığı maçların ilk yarısında hiç yok. İkinci yarıda oyunun tek hakimi. Bunda da Zico’nun rolü büyük. Kezman ileride tek başına kalıyor. Semih gibi bir golcüsü var onu ilk 11’de oynatmıyor ve takımı adeta sabote ediyor. Semih oyuna girdiğinde ise Fenerbahçe bir anda silkiniyor. Semih asla kenarda oturmaz. Çift santforla mücadele ettiğinde rakibin stoperleri senin sahana gelemiyor. Kenarlara açıldıklarında ise Alex’e büyük fırsat doğuyor. Ara toplarla etkili oluyor. Maldonado diye bir oyuncu aldırdı. Onu da kulübe mahkumu yaptı. Fenerbahçe’nin en çok ihtiyaç duyduğu kaliteli bir futbolcu. O da yedek bekliyor. Zico, Şilili’yi köreltmek için her yolu deniyor. Böyle bir rezalet olur mu? Zico hiç mi futbolcu psikolojisini bilmiyor? Ayıptır.

Kim bu Gordon

Beşiktaş, lig bitiyor henüz geri dörtlüsünü oturtamadı. Gordon diye bir futbolcu aldılar. Adamın tek bir faydası yok. Üstelik çok yavaş. Beşiktaş, oyuncu almak için oyuncu almış. Takıma fayda sağlasın diye değil. Hiç kimse sormadı mı "Kim bu Gordon" diye. Cisse, Fenerbahçe derbisinde forma giyerse orta sahada büyük bir açığı kapatır. Nobre ileride, Edu ve Lugano’yla güreşecek. Holosko ise boş alan bulursa etkili olur. Ama, Fenerbahçe savunması karşısında ne yapacağını maç günü göreceğiz. Her şeye rağmen, keyifli bir derbi bizi bekliyor.

24 saatte yorgunluk kalmaz

Önce Beşiktaş sonra da Chelsea ile karşılaşacak olan Fenerbahçe, ay yıldızlı takımlara 8 futbolcu veriyor. Milli maç yorgunluğu sarı lacivertlileri olumsuz etkiler mi?

ETKİLEMEMESİ
lazım. Bu tip maratona artık futbolcumuz alışacak. Türkiye de bu rotaya girdi. Haftada iki maç oynayacaksın. Kendini psikolojik olarak yorgun görürsen, sahada bir şey yapamazsın. Kendini hazırlarsan, dinç ve diri hissedersen 24 saat bittiğinde sapasağlam olursun.

Tıp ıspat etmiş. İtalya’da oynadığım zamanlarda doktorumuzun söylediği buydu. Yorgunum diye kafana takmayacaksın. O zaman her maçı kıran kırana oynarsın. Kendimizi "yorgun" diye diye yorgun yapıyoruz. Futbolcunun işi oynamak. Bunun kontratı yok, "haftada şu kadar oynarım" diye.

Futbolcuyu geçtim. İdareci ve basın da bu konudan şikayet ediyor. Fenerbahçe, şu anda milli takımlara en fazla oyuncu veren takım konumunda. Bu dönem dönem diğer takımların da başına geliyor. Futbol artık böyle oynanıyor. İşin içine para girdiğinde ve büyük maddi imkanlar olduğu için de böyle olmak zorunda.

Kazanmayı biliyorlar

Galatasaray bütün aksiliklere rağmen hala zirve yarışının içinde ve fikstür avantajları da var. 7 haftada iki deplasmana gidecek olan sarı kırmızılıların artıları ve eksileri nedir?

VARINI
yoğunu ortaya koyan bir G.Saray var sahada. İyi mi oynuyor? Hayır, mücadele ediyor. Becerili oyuncu eksikliği çekiyorlar, sahada işi çözemiyorlar. Denizlispor maçında topu çok az kullanan rakip vardı karşılarında. G.Saray’ın adından çekindiler ve çok kötü oynadılar.

Sarı kırmızılılar gol pozisyonu üretemiyor. Geriden şişiriyorlar. Soldan, sağdan ortalarla forvete top atıyorlar. Öyle bir golle galip geldi ki kendileri de inanamadı. Böyle bir gol ben ne gördüm ne duydum. Enteresan bir goldü. Galatasaray kazanmayı başardı. Son haftalarına girdiğimiz ligde de şu andan itibaren mühim olan bu.

Mehmet Topal hakediyor

Çalışan, mücadele eden bir takım var sahada ama Galatasaray keyif vermiyor. En önemlisi de güven. Futbolcular birbiriyle çok kopuk. Takım hüviyetinde değiller. Bir tek ayakta duran Mehmet Topal var. Bu sütunlardan onu her hafta övüyorum.

Fatih Terim de ondaki cevheri gördü ve A Milli Takım’a davet etti. Umarım bu kararı Galatasaray forması giydiği için değil, kapasitesi ve kalitesiyle ay yıldızlı takıma yakışacağı içindir.

Galatasaray, hocasız iyi gidiyor. Takım içinde bir huzursuzluk var. O huzursuzluk da ligin ilk yarısındaki Beşiktaş derbisi öncesi oluştu hala da devam ediyor. Hakan Şükür ve Lincoln’ün kadro dışı bırakılması bazı futbolcuları da etkiledi, Feldkamp’a ve özelikle de bu olayı sızdıran Ahmet Akcan’a karşı bir soğukluk var. Galatasaray böyle tatsız bir durumda her hafta sahaya çıkıyor. Her şeye karşın zirvedeler.

Adnan Polat, başkanlık koltuğuna oturdu. Orayı dolduracak bilgi birikimine sahip. Camiada fazla polemik olmaz ama rahat bırakırlarsa, Polat kulübüne fayda sağlar. Yönetimdeki bazı kişiler kendi reklamları için ön plana çıkmak için türlü oyunlara yönelirse o zaman da Polat için iyi olmaz.

Ricardinho kaybetti

İstanbul BŞB’ye çarpılarak büyük yara alan Beşiktaş’ta fatura Ricardinho’ya kesildi. Kadro dışı bırakılmasını doğru buluyor musunuz?

BEŞİKTAŞ
’ın hesabını şaşırtan bir yenilgi oldu. Sonucunda da Ricardinho, kadro dışı bırakıldı. Olayın iç yüzünü en iyi Ertuğrul Sağlam ve yöneticiler bilir. Brezilyalı oyuncunun biletini kestiler. Zaten bir-kaç haftadır da oynamıyordu. Takımına oynamadan nasıl bir katkıda bulunacaktı o da ayrı bir sorun. Büyük umutlarla Türkiye’ye geldi. Hemen, Alex ile kıyaslanmaya başlandı. Bu da yeni moda oldu. Lincoln’de de böyle yaptılar. Herkes malını övmek için diğeriyle kıyaslıyor ve diğerini kötülüyor.

Ricardinho, sahada idare edip pek o kadar da galibiyetler üzerinde etkili olmayan, topu da istediği gibi kullanıp ölü noktalara atma becerisi gösteremeyen futbolcu görüntüsü verdi. Alex’in yanında esamesi okunmaz.

Ertuğrul Sağlam, takımına faydalı olmayacak oyuncuyu oynatmıyor. Ricardinho’dan da bir şey olmayacağını anladı önce yedek bıraktı ve sonunda da kadro dışı. Ricardinho’nun olmaması bir kayıp değil. Kaybeden bence sambacı. Böyle bir çiftliği bulmuşsun. Böyle helva gibi bir ligi de bulmuşsun. Dünyanın parasını kaldırıyorsun. Aptallığın büyüğünü o yaptı.
Yazının Devamını Oku

Tablo gene aynı

22 Mart 2008
F.BAHÇE, iki ruhlu bir takım. Geçen hafta Konya sınavındaki tablo dün de Kasımpaşa önünde sahnelendi. İlk yarıda çok kötü bir F.Bahçe vardı sahada. 6 geri pası yaptı, Kasımpaşa’nın ise geri pası iki. Bu kadar aciz mi olur bir takım oyun kurmakta. Attıkları ilk korner, ilk yarının uzatma dakikalarında. Koca devrede Kezman’ın iki şutu var sadece. Onun dışında akını bile yok. Çöpe giden bir ilk yarı oynadı F.Bahçe. Böyle bir takım olur mu? Seyirci de protesto ediyor. Eder tabiki, böyle bir takımı görmek istemiyor F.Bahçe seyircisi.

Semih diye bir golcün var. İleride Kezman’ı tek başına bırakıyorsun. Adam, topu ayağına alıp rakip savunma oyuncularının arasında boğuşuyor. Yine de elinden geleni yapıyor. Sok Semih’i oyuna o da rahatlasın, Alex de topu araya atacak adam bulsun. Ama Zico yine inat ediyor. Konya maçında olduğu gibi Semih dün gene ikinci yarıda oyuna giriyor, Zico’yu da maçı da kurtarıyor. Fenerbahçe’ye 3 puan getiren isimlerden biri oluyor her zamanki gibi.

Deivid gördüğü sarı kartla cezalı duruma düştü. Topa o elini uzatmaması lazımdı. Akıllı bir futbolcu bunu yapmaz. Üstelik stresli bir maç da değildi. Jübile maçı gibi çok rahat bir karşılaşmada cezalı oldu. Beşiktaş derbisinde yok. Fenerbahçe için büyük kayıp. Çünkü Deivid, hem Aurelio’yu rahatlatıyordu, hem de oyun kurup, topla hücuma kalkıp gol atıyordu. Derbide mumla aranacağı kesin.

İnadından vazgeçmeli

İkinci yarıda farklı bir Fenerbahçe vardı. En azından rakibe bastırdılar. Pozisyon hazırladılar, kale önünde çoğaldılar. Bu takım 45 dakikayı ısınmakla mı geçiriyor? Çok mu güveniyorlar kendilerine? O tribüne gelen seyirci bir şeyler görmek istiyor. Oynarsın ve mücadele edersin. O zaman keyif de verirsin. Skor ne olursa olsun, futbolun hakkını yerine getirirsin. Kendi sahasında tek santforla, küme düşme adayı bir takıma karşı Fenerbahçe bu kadar kötü oynamamalı. Zico, artık inat etmemeli. Bu tutumundan vazgeçmeli. Kezman’ın yanında Semih mutlaka oynamalı.

Maldonado diye üst düzey bir oyuncu aldılar. Üstelik Zico aldırdı, adamı kulübeye mahkum etti. Son dakikalarda oyuna sokuyor. Bu adamı kazanmak istiyorsan oynatacaksın. Ama Zico, onu soğutmak ve köreltmek için her yolu deniyor.

Fenerbahçe, günü kurtardı. İkinci yarıda biraz silkindi o da Kasımpaşa’ya yetti.
Yazının Devamını Oku

Fenerbahçe’yi İnönü’de yenerlerse önleri açılır

18 Mart 2008
Beşiktaş, Trabzon engelini geçti ve liderliğini sürdürdü. Fener derbisini kazanmaları halinde siyah beyazlılar şampiyonluk yarışında geri sayıma geçerler mi? ŞAMPİYONLUK şu anda üç takımın elinde. Liderlik koltuğunda oturan Beşiktaş, kazandığı sürece ipi göğüslemeye adım adım gider. Özellikle de İnönü Stadı’nda seyircisinin önünde ağırlayacağı Fenerbahçe’yi bu kez elinden kaçırmaz ve yenerse büyük avantaj sağlar. Nitekim, Galatasaray’ı dize getirdiler.

Trabzonspor maçında Beşiktaş’ı çok iyi buldum. Haklı bir galibiyet aldılar ve koltuğu korudular. Holosko’nun ilk golünde, Trabzonspor defansının büyük hatası var. Slovak oyuncu 50 metre depar attı, yarı sahayı dolaştı golü attırdı. Herkes seyretti. İkinci gol Delgado’nun müthiş bir vuruşuydu. Üçüncü golde de yine tangocu nefis bir pas verdi Aydın affetmedi.

Buraya kadar her şey güzel. Beşiktaş, 10 kişi kalınca bocaladı. İbrahim Toraman’a şaşıyorum. Nasıl bu kadar büyük sorumsuzluk yapabilir bir futbolcu? Üstelik sen milli takım forması da giyiyorsun. Tecrübelisin ve takımının en can alıcı yerinde forma giyiyorsun. Gidip, gereksiz yere rakibe sertlik yaparak oyundan atılıyorsun. Hakem burada haklı. İbrahim bir de itiraz ediyor. Her pozisyonda eli havada, hakemle oynuyor. Suratına bakınca stres görülüyor. Müthiş sinirli. Takımına ihanet etti. Oyuna hakimsin, seyircin önündesin ve öndesin. Nasıl bir mantıktır bu anlamak güç.

Hakemlere şaşıyorum

Eksik oynarken Beşiktaş kalesi önemli tehlikeler atlattı. Burada da Rüştü devreye girdi. Tecrübesi ve kalitesiyle olası bir puan kaybını önledi. Kurtarışlarıyla, Beşiktaş adına maçın en iyisiydi. Beşiktaş mücadele etti ama savunmasında da çok açık verdi. Burada hakem de Beşiktaş’ı rahatlattı. Barış’ı oyundan atarak futbolu ne kadar bildiğini, hakemliği ne kadar iyi yapabileceğini gösterdi! Üç kişi Barış’ı yere indiriyor. Çocuğun ayağına direkt kasıtlı tekme var Ali Tandoğan tarafından atılan.

Barış yerde kalıyor. Hakem gelip, "Beni aldattın" gerekçesiyle kırmızı kartı çıkarıyor. Böyle bir rezalet görülmemiştir. Ayıptır ve günahtır. Bir futbolcunun ekmeğiyle ve bir takımın kaderiyle bu kadar sorumsuzca oynanmaz. Baki Mercimek, futbol kuralları dışında her pozisyonda var, ama sahada kalıyor. Futbola ne kadar uzak hakemlerimiz var, şaşılacak şey.

Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi bütün dengeleri değiştirecektir. Galatasaray’da bu maçtan çıkacak sonuçtan faydalanabilir. Zirve yarışında bazı takımların önünü açacak bir karşılaşma olacak. Ama bir gerçek var ki bu şampiyonluk yarışı son haftalara kadar sürecek.

Chelsea önünde sağlam olacaksın

Şampiyonlar Ligi’nde yıldızlar topluluğu Chelsea ile eşleşen Fenerbahçe’nin yarı final şansı nedir?

FENERBAHÇE
adına çok farklı bir maç bu. Mücadele edip çok süratli oynamak zorundalar. Ben oldum olası İngiliz takımlarını rakip olarak sevmedim. Enteresan ve hiç değişmeyen bir yapıları vardır. Sert oynarlar ve sert girerler. Kasti değildirler ama topa hamle yaparlar. Hızlı oyunu severler. Kanat atakları onlar için vazgeçilmez bir yapıdır. Bunları yapan bir takıma karşı oynamak çok zordur.

Fenerbahçe’nin şansı var. Hem de Chelsea kadar. Sarı lacivertlilerin de kadrosu çok kaliteli ve artık Avrupa sahasında etkili olabileceklerine inandılar. Sevilla gibi bir takımı elemek, futbolculara hava verdi. Chelsea favori ama bu F.Bahçe’nin kolay teslim olacağı anlamını taşımaz. Kıran kırana iki maç olacak. Sağlam olurlarsa, ikili mücadelelerden yılmazlarsa Chelsea’yi de dize getirirler ve yollarına devam ederler.

Maldonado oynamalı

Burada Zico’ya büyük iş düşecek. Bazen akıl almaz işler yapıyor. Takımı adına hamleleri iyi planlayamıyor. Elinde iki tane iyi golcü var. İşlerini yapan Semih ve Kezman gibi. Biri kulübede oturuyor. Niçin oturtuyorsun? Özellikle de Süper Lig’de bu ikili birlikte oynamalı. Şampiyonlar Ligi’nde, karşındaki takımın gücüne göre orta sahayı kalabalık tutmak için tek santforla mücadele edersin. Ona varım. Ama, Süper Lig’de üstüne basa basa bu ikilinin birlikte oynamasının Fenerbahçe’ye büyük katkı, rakiplerine ise darbe vuracağını iddia ediyorum. Semih ile Kezman ikilisi ilk 11’de sahaya çıkarsa, Alex de rahat olur, Deivid de rahat olur geriden hücuma kalkan oyuncu da kendisine pozisyon yaratır.

Maldonado’nun da takıma girmesi şart. Chelsea maçlarına kadar da hazır olması büyük fayda sağlayacaktır. Topu atacağı yeri biliyor. Markaja girmeden arkadaşını pozisyona sokuyor. Kademeye hızlı giriyor ve adamını kaçırmıyor. Tan randımanlı oynamamasına rağmen Konya deplasmanında oyuna girer girmez kumaşını gösterdi. Eğer o sakatlığı yaşamamış olsaydı, daha iyi konumda onu görürdük.

Chelsea maçları çok zor geçecek. Ama şu da bir gerçek ki Fenerbahçe’yi bu iki maç bir hayli yıpratacak. Ama, sarı lacivertlilerin yarı final şansı yok değil. İnanırlar ve mücadele ederlerse her şeyi yaparlar.

Her yerde Deivid var

F.Bahçe’de gerçek yıldız gibi oynamaya başlayan Deivid’in yükselen performansını neye bağlıyorsunuz?

KUMAŞI
çok kaliteli bir futbolcu Deivid. Fenerbahçe’ye ilk geldiğinde buraya ısınamadı. Arkadaşlarıyla iyi diyalog kuramadı. Bu sezon ise bambaşka bir Deivid ortaya çıktı. Çabuk ve adam eksiltme özellikleri var. Bunları göstermeye başladı. Camia da onu sevmeye başladı. O bakımdan Deivid’de müthiş bir çıkış var. Her maç üzerine koyuyor. Konyaspor maçında da takımının galibiyetinde büyük pay sahibi. Semih o golleri atarak Fenerbahçe’yi rahatlattı ama onları da attıran üstün çabasıyla Deivid’di.

Fenerbahçe Avrupa arenasında bu sezon etkili oluyor da yine Deivid ön plana çıkıyor. Oyun kurmada ve sahada her yere ayak basmada o var. Yeteneklerini yansıtıyor. Hele Fenerbahçe çabuk oynayınca, Deivid’in hızı da ortaya çıkıyor.

Lincoln kendini dışlıyor!..

Lincoln, G.Saray’da beklenen havayı yakalayamadı. Hakemlere de kendisine yapılan sertliklere göz yumdukları için isyan eden Brezilyalı yıldızın hayal kırıklığı yaratmasının sebebi nedir?

TAM
hazır değil, o kesin. Lincoln’ün teknik heyet, takım arkadaşları ve yöneticilerin bazılarıyla bağları kopuk. Çok ayrı duruyor. Sahada takımın dışında gibi bir görüntü sergiliyor. Faullere maruz kaldığı ortada. Ama bu abartılacak bir olay değil. Bunu bahane etmesin. Çok tehlikeli bir oyuncu. Onun için de defanstaki rakipleri birbirleriyle yardımlaşarak kendisini durduruyorlar. Bu yeri geliyor normal oluyor yeri geliyor tatlı sert düzeyine çıkıyor. Ama kasıt göremedim ben.

Lincoln kalitesindeki bir futbolcunun, rakip kendisine hareket yapmadan onu süzerek kendini kurtarması ve boş alan bulması gerekir. Bunu yapacak yeteneklere sahip. Ama, fizik kondisyonu ve morali tam yerinde değil. Bunun için de rakip savunmaların arasında yok oluyor. Bire bir mücadelelerde siniyor. Topla rakip üzerine gidecek gücü kendinde görmüyor.

Lincoln, enteresan bir karaktere sahip. Kalli’nin, ilk yarıdaki Beşiktaş derbisi öncesi ona verdiği cezanın rahatsızlığını hala yaşıyor. Hocasının tutumuna isyanı var hala. Bunu üzerinden atamamış. Araya bir de sakatlık girince daha da soğukluk oldu. Yeni yeni ısınıyor. Birkaç maç daha ondan bir şey beklememek lazım. Beynini, oyuna verirse ve rakibini rahatsız ederse, Lincoln o zaman G.Saray’a fayda sağlar.
Yazının Devamını Oku

Fener'e hızlı oyun yakışıyor

17 Mart 2008
FENERBAHÇE dün iki ayrı görüntü sergiledi. İlk yarı çok kötüydüler. Oyunu kuramadılar, topu kullanamadılar ve rakibe baskı yapamadılar. İleride de tek başına kalan Kezman’a atılan her topa Konyaspor savunması ve kalecisi sahip oldu. Alex iki kez net gol pozisyonuna girdi ve değerlendiremedi. İkinci yarıda ise sahada bambaşka bir Fenerbahçe vardı. Golü yediler ve rakiplerinin üzerine kabus gibi çöktüler. Ceyhun’un golünün ardından hızlı oynamaya başladılar. Fenerbahçe vites arttırdıkça rakibi de karşısında çaresiz kaldı. Sarı lacivertliler, yavaş oynayıp, küçük paslaşmalar yaptığında karşısında kim olursa olsun onun ekmeğine yağ sürüyor. Etkili olamıyor. Ama hızlı hücuma kalkıp, süratli oynayınca tutulmuyor. Dün de böyle oldu. Çabuk oynayarak, Konyaspor’un direncini kırdılar.

Görevini yaptı

Deivid
ve Gökhan dün çok etkiliydi. Sağ kanadı mükemmel kullandılar. Özellikle Deivid, attırdığı iki golle ve sahada her yere basarak göz kamaştırdı. Semih oyuna girdi, sakatlanıp çıkana kadar 20 dakika mücadele etti. Görevini attığı iki golle yaptı ve takımını mağlup durumdan, galibiyete taşıdı. Onu tebrik ediyorum, kısa sürede büyük iş gerçekleştirdi. Ardından son haftaların formda ismi Kezman sahneye çıktı. İki şık gol atarak alınan 3 puanda pay sahibi oldu.

Zico çok inatçı

Bu takım niçin çift santfor oynamaz, anlamak zor. Zico’yu bu yüzden çok eleştirdim. Semih ve Kezman gibi iki golcün varsa ve arkalarında Alex yer alıyorsa o takım rakipleri için korkulu rüya olur. Ama, Zico inadından vazgeçmiyor. Semih-Kezman ikilisi ilk 11’de forma giyse, Alex’in etkinliği daha fazla olacak. Bu da Fenerbahçe’ye büyük fayda sağlayacak. Ama, Zico’nun tek santrfor inadı da kırılacak gibi değil.

İkinci yarıda bütün futbolcular elinden geleni yaptı ve takımlarını farklı galibiyete taşıdı. Maldonado da çok önemli bir futbolcu. Şilili oyuna girdikten sonra sarı lacivertliler farklı bir ritm yakaladı. Topu basit oynuyor. Nereye nasıl ve kime pas vereceğini biliyor. Sakatlıktan yeni çıktı ve kondisyon eksiği olduğu ortada. Ancak Maldonado ilk 11’e girerse, büyük fayda sağlar.

Fenerbahçe dün farkını ortaya koydu ve 3 puan alarak şampiyonluk yarışında yoluna devam etti. Konya maçı bir kez daha gösterdi ki yavaş oynayan Fenerbahçe değil, hızlı ve süratli futbolu tercih eden Fenerbahçe etkili oluyor. Fenerbahçe bu ve hep böyle oynamalı.
Yazının Devamını Oku