Sıcaklarla beraberiz tekrar. Mini dalgalanmalar nedeniyle kuzey bölgeler uzun aralıklarla yağış alıyor.
İç ve güney bölgeler bunu bile göremiyor. Yine sıcaklığın arttığı, nemin düştüğü, yağış beklenmediği bir hava sisteminin içine giriyoruz. Hem de uzun soluklu, ay sonuna kadar uzanıyor. Bu sıcak sistem içerisinde kuzey bölgelerin bile 35 derecelere çıkacağı günler olabilir. Bültenlerimizi takip edin.
Nem oranı Güney’de yine yüzde 15’lere inmeye başladı. Gelen uzun soluklu sıcak sistem de Arap Yarımadası ve Basra Körfezi’nden geliyor, yani çok kuru. Uzun süre kuru ve sıcak hava tüm yurda gelecek ama özellikle Akdeniz, Ege, İç Anadolu ve Güneydoğu’da sıkıntı oluşturacaktır. Hem sıcaklara hem de orman yangınlarına dikkat. Meteorolojik parametreler ay sonuna kadar hem sağlık hem de orman yangını açısından lehimize çalışmayacak.
Mevsim anormalleri artık mevsim normalleri halini almaya başladı. Sanki kanıksamaya başladık durumu. Yağışsızlıktan bahsediyorum. Her türlü yönüyle incelenmeli ve tedbirler alınmalı, diye tüm dünya konuşuyor ama şu ana kadar bırakın gidişteki yavaşlamayı, fren pedalına basmak için ayaklar yerinden kalkmadı bile. Bakın yakınlarımızda bir savaş patlak verdi. Nasıl bir coğrafya ama? Nedenler farklı belirtilse de herkes biliyor, savaşın nedeni enerji. Bitmedi gitti şu fosil yakıtlar. Sanki bitince savaşlar da biter gibi değil mi? Ama bittiğinde ya da azaldığında savaşların başlama ihtimali bulunan başka bir şey var. Petrol yanıcı, bahsettiğim şey söndürücü, su! Çok enteresan iki yanıcı (hidrojen) ile bir yakıcı (oksijen) bir araya geliyor, söndürücü (su) ortaya çıkıyor. Dünyanın ilk meteorolog subilimci filozofu Tales, dünyanın sonunun su sebebiyle geleceğini, su savaşlarının çıkabileceğini söylüyor. Su, dünya üzerinde sürekli azalıyor. Çünkü insanoğlu dünyaya geldiğinden beri hiç bu kadar tüketici, yok edici olmamıştı. Dünya bu çılgınlıkla insanoğlunu artık besleyemez hale gelirken, bir de bir kişiye 5 tüketmesi öğütleniyor. Dünyanın bir ucunda bir kişi 5 kişinin yediğini yiyor, diğer ucunda 4 kişi aç. Bir ucunda bir kişi 5 kişinin suyunu tüketiyor, diğer ucunda 4 kişi susuz. Güneşle pis suyu arıtmaya çalışıyorlar. ABD’nin Kyoto Protokolü’ne imza atmadığını, hatta 2012’de yenilenecek halini de desteklemeye pek yanaşmadığını biliyorsunuzdur muhakkak. Üç haftadır New York’tayım. Yağmursuz bir gün geçmedi. Bilenler bilir, New York’a yakın yerler; New Jersey, Philadelphia, Pennsylvania yeşildir. Ama öyle böyle değil, bildiğiniz orman. Orman ortalarında şehirler düşünün. Hem orman yeşil, hem şehir hayatı. Nasıl? Tabii yağmurla. Bazı alanları çöl olsa da buralar zaten çöldü ve buralarda hayatlarını zaten iklim koşullarına göre kurmuşlar. Geriye kuvvetlenen tayfunlar kalıyor, onu da idare ederiz artık, diyorlar sanırım:) Espri bir yana, bizim böyle bir lüksümüz yok. Bizim kaynaklarımızın ve iklim değişimimizin (yeni bir şey değil, hep böyleydi) bir kişinin 5 tüketmesine tahammülü yok. Olmayan yağmuru yağdıramayacağımıza göre (son yağmur bombası sonuçlarını gazetelerden okuduk), çok iyi tarım ve su politikaları üretip, suyumuzu iktisatlı kullanmalıyız. Biz fazla tüketerek uzun vadeli geleceğimizden yemiyoruz, bugünü bitiriyoruz, çünkü günübirlik dönüyoruz. Barajların, toprağın, üretimin halini görüyorsunuz.