Herkesin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyorum. Tabii gazeteden kutlamak kolay, bir de kutlamayı açık havada yapacaklar var.
Hemen şunu söyleyelim, yurdun büyük kısmında güneş görülecek. Hatta bugünden itibaren sıcaklıklar artışa geçecek. Haftasonunda sıcaklıklar Güney’de 28-29 dereceleri görecek. Kuzeyde ise 25 derecelerde olacak. Önümüzdeki haftanın ilk günlerinden sonra da artış devam edecek. Kuzey bölgelerde de sıcaklıkların 30 dereceye ulaşma ihtimali var.
*
Son günlerde tarım haberlerini izliyor musunuz? Türkiye AB sürecinde tarım nüfusunu yüzde 36’dan, yüzde 10’a indirmesi gerekiyor. Avrupa Birliği kapısında kaç yıldır beklediğimizi biliyorsunuz, aslında çok da kalmadı, biraz daha sabretsek belki de tarım nüfusunu düşürmeye gerek kalmayacak, zira mavi misketi bu hızla ısıtmaya devam edersek, bu tarım nüfusundaki azalma doğal yollarla ister istemez meydana gelecek.
IPCC’nin (Hükümetler Arası İklim Değişim Paneli) yaptığı projeksiyonda ortaya 20-25 yıl içerisinde Türkiye’nin son derece kuru ve sıcak bir iklim etkisinde kalacağı ortaya çıktı. Yağışlar kışları yüzde 10’luk bir artış yaşayacak. Ama bu durum sizi yanıltmasın, yağışın artışı tarım arazilerinin artışını çağrıştırabilir, ama bu yağışlar işe yarar yağışlar değil. Toprak istediği gibi faydalanamadan akışa geçip, denizlere akan, yanı sıra her seferinde toprağın yüzeyinden bir kısmını alıp götüren yağışlar. Yazın da tersine yüzde 10-15 azalma yaşayacak. Dolayısıyla toprak nemi yaz aylarında yüzde 15-25 azalacak. Akdeniz havzasındaki su seviyesi, 2030 yılına kadar 18-12 cm, 2100 yılına kadar ise 65 - 35 cm yükselebilir. Bu yüzden dünya ile beraber Türkiye de ister istemez tarım nüfusunu yakın gelecekte düşürecek.
Dünyanın ateşinin her on yılda 0.2 derece arttığı biliniyor, fakat Avrupa’da bu artış daha hızlı. Son yüz yılda ortalama sıcaklık 0.95 derece artmış durumda. Bu arada ısınma düzenli değil, artarak yükseliyor, bu yüzyılda ateşin 2-6.3 derece artması bekleniyor. Senaryolar da 2080’de Avrupa’da kış mevsiminin tamamen yok olacağı, onun yerine sıcak yazları, kuraklığın ve ağır sağanakların geleceği yer alıyor.
Şimdi minik detayları sıralayalım; daha çok tropikal bölgelerde görülen sıtma hastalığının dünya genelinde görülme sıklığı dikkate değer şekilde arttı. Yani hastalıklar yer değiştiriyor. Daha tehlikelisi, önceden görülmemiş, bilinmeyen hastalıkların türeme ihtimali.
Küresel ısınma sanayi devrimi ile başlıyor. Ama atmosferin bir refleks süresi var. Isınmanın buzullardaki etkileri 1960’larda görüldü. Bu dönemde buzulların yüzde 20’si eridi. Bugün bilinen ise 2070’te dünyada buzulların kalmama ihtimalinin olduğu. Eriyen buzul suları nereye gidecek? Denizlere gidecek ve su seviyeleri yükselecek. Buzulların erimesi bize, küresel ısınma etkilerinin her geçen gün katlanarak arttığını gösteriyor. Buzullar yok olunca, normal koşullarda buzullardan yukarıya yansıyan güneş ışınları denizler tarafından emiliyor. Deniz suyu sıcaklıkları artıyor, artışa bağlı fırtınalar, tayfunlar güçleniyor. Öte yandan buharlaşma da fazlalaşınca karbondioksit deposu olan okyanuslarda, karbondioksit konsantrasyonu artıyor, doymaya yaklaşıyor ve havadaki karbondioksiti ememiyor. Böylelikle küresel ısınmaya ikinci bir destek geliyor. Yani bir geri besleme söz konusu.
Küresel ısınmayla ilgili bir başka detay; Avrupa’nın, Amerika’ya göre küresel ısınma konusunda daha duyarlı davranmasının nedeni melek olmasından değil, gemide ilk su alacak ve batacak kıtalardan biri olmasından. Zira Avrupa, diğer kıtalara göre daha hızlı ısınıyor, 2050’ye kadar Alp buzullarının 4’te 3’ü tamamen eriyecek.
Hesaba katılmayan bir noktaya dönüyoruz; Çin ve Hindistan’ın sera gazlarını sınırlayıcı hiçbir hedefi yok. Bu ülkelerde müthiş bir üretim yapılıyor ve kapasite her geçen gün artıyor. Önümüzdeki yıllarda sera etkisine ciddi anlamda müdahil olacağı sanılıyor. İşte o zaman filmi görün!!!