Bünyamin Sürmeli

Aşırı olmasa da yine ısınıyoruz

16 Mart 2007
Son yıllarda en çok saygı duyduğum insanlar özellikle köşe yazarları. Her gün yazacak konu nasıl buluyorlar merak ediyorum. İnanın haftada bir yazmama rağmen konu bulmakta zorlanıyorum. Tabii alanın da meteorolojiyle kısıtlı olması belki bir handikap ama beş yıldır yazıyorum, yılda 52 haftadan 260 yazı eder. Hava ve havaya bağlı alt kollar, yaz yaz nereye kadar, insan konu bulamıyor, bana da yazık!

Hele son zamanlarda gündem, sıcak kış, susuzluk olunca herkes yazdı çizdi, ben de birçok kez bahsettim, insanlara gına geldi tasarruf önerilerinden. Yine bu psikolojiyle insanları baymayacak, ilgilerini çekecek bir konu bulma çabası içerisindeyken, haber spikerlerimizden Cem Öğretir’e "Bu hafta ne okumak istersin? Merak ettiğin bir konu var mı?" diye sordum.

Neticede haberciydi, bir yerde halkımızın sesi olabilirdi.

Cem’den çıkan ses beni, soruyu sorduğuma pişman olmakla Cem’in boğazına sarılmak arasında götürüp getirdi. Beni bu tarifi zor haleti ruhiye içine sokan soru şuydu: "Yahu Bünyamin, bu kış neden kar yağmıyor?"

YAŞADIĞIMIZ SIRADIŞI KIŞIN İKİ SEBEBİ

5 numaralı "seyrek görüşelim" bakışımın akabinde konunun üzerinden kısaca geçsem iyi olacak diye düşündüm. Yaşadığımız sıradışı kışın iki sebepten birine dayanması gerektiği düşünülüyor.

Birincisi El-Nino. Eğer sebep bu ise işte o zaman yandık, çünkü yaz için öngörülen aşırı sıcaklar gerçekleşecek demek. Ama bunun yanı sıra küresel ısınmanın da bu tür koşullar hazırlama yetisi söz konusu.

Kuzey Atlantik Salınımı dediğimiz bir hareket var. Bu hareket şu: İzlanda’da oluşup Avrupa’yı dolaşıp Türkiye’ye ilerleyen kışın tipik hava sistemi bazen pozitifte, bazen negatifte oluyor. Pozitif-negatif ne demek? Pozitifteyken yağışlı sistemler, İzlanda üzerinden gelip Avrupa’nın kuzeyini, İngiltere, Hollanda, Danimarka, İskandinav Yarımadası, Almanya ve Polonya’nın kuzeyini dolaşarak Rusya’ya ilerliyor. Bırakın Türkiye’yi, Orta ve Güney Avrupa bile yağış alamıyor, soğuyamıyor.

Negatifteyken ise hava sistemleri İzlanda’dan önce güneye iniyor, Fransa, Portekiz ve İspanya üzerinden gelip, İtalya, Yunanistan üzerinden Türkiye’ye giriyor. Bu yıl sistemler kuzeydeydi, yani pozitifteydi. Bu aslında normal, çok sıradışı olmayan bir hareket. Fakat biz şunu da biliyoruz ki küresel ısınma önümüzdeki dönemlerde bu sistemin daha sıklıkla kuzeyde kalacağını ve şiddetinin de kuvvetleneceğini gösteriyor.

Aynen normal koşullarda yarı kurak olan Türkiye’nin küresel ısınmayla tam kuraklığa doğru ilerlemesi durumu gibi. Yağışların ara sıra Avrupa’nın kuzeyinden Rusya’ya doğru gitmesi normal, ama önümüzdeki dönemlerde bu hareket daha da sıklaşacak. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda belki normale gerileyebileceğiz ama bu kış yaşadığımız sıradışılığın benzerleri artık daha sık görülecek.

Cem tamam mıyız, mutabık mıyız?
Yazının Devamını Oku

Bahar havasına devam

9 Mart 2007
Tüm ümidimiz mart ve nisanda, ama kayda değer bir yağış yok. Bu haftasonunda da böyle bir yağış gözükmüyor. Bugün ve yarın yurdun büyük kısmında yine bahar havası esiyor, yalnızca sabah saatlerinde sis oluşabiliyor. Pazar günü bulutların biraz artması bekleniyor. Kıyı Ege ve Batı Akdeniz’de bölgesel yağışlar görülebilir.

Uzun vadeye baktığımızda ise önümüzdeki hafta sıcaklık düşüşü görülüyor, hem de büyük değerlerde ama bu soğuma sıcaklık değerlerini kar değerlerine çekemeyecek. Kuzeyde Marmara’da bile 8-9 derecenin pek altına inmesi beklenmiyor.

OKYANUS BALIĞI DAHA ZEHİRLİ

Balığımızın kalmadığı haberlerini izliyor ya da okuyorsunuzdur. Balığımız kaldı ya da kalmadı, bunun dışında size ne kadar şanslı olduğumuzdan bahsedeceğim.

Denizlerimizin tamamı iç deniz. Her ne kadar kirletsek ve hor kullansak da okyanusa açık ülkelere nazaran hálá çok şanslıyız.

ABD’nde ağır metal zehirlenmesinden dolayı günde 3 bin kişi hastaneye kaldırılıyor biliyor musunuz? Çünkü balık tüketimi çok arttı ve okyanus balıklarında ağır metal oranı çok yüksek.

"Süperman gerçek olsaydı keşke" diyesi geliyor insanın. Uzayı çöplük olarak kullanan Süperman okyanusların dünyanın lağımı haline gelmesine engel olurdu belki, ne bileyim uzaya muzaya bir yere yollardı :)

Okyanuslar adeta dünyanın lağımı görevini üslenmiş durumda. Ne var ne yok yollanıyor ve ağır metal oranı artıyor.

Bakın size bir örnek: Grönland’da yaşayanlar Danimarkalı, yani Danimarka insanı ile Grönland insanının gen yapıları aynı olmalı diye düşünüyoruz ama Grönland’da karaciğer ve böbrek kanseri oranı Danimarka’ya nazaran çok daha yüksek. Danimarka’ya oranla arsenik, kadmiyum, civa, kurşun oranları bu insanların kanlarında ve dokularında 10-20 kat daha fazla ve kanser oranı hayli yüksek. Nedeni Grönland’da fok ve balina tüketimi fazla. Bunlar da bildiğiniz gibi okyanus hayvanları. Yani okyanusta ağır metallerle beslenen hayvanlar var. Balık ne kadar büyük olursa tehlike de o kadar büyüyor.

AKDENİZ’DE METAL ORANI DÜŞÜK

Denizlere endüstri kirliliği daha çok nehirlerden geliyor. Akdeniz’de de nehir beslenmesi zayıf ve Cebelitarık Boğazı dışında bir giriş olmadığı için metal oranı daha düşük. Hiç mi kirli değil? Tabii ki hayır! Bakın Avrupa Birliği standartları gözetilse Avrupa’da balık yemek mümkün olmayacak. Kabul edilebilir ağır metal sınır düzeyleri yükselmiş durumda. Bu yüzden kurallar yumuşatıldı. Ama okyanus balıklarına göre çok çok iyi durumda. Özellikle dere ve nehir balıkları bakımından. Balığını yediğimiz dere ve nehirler endüstri kirliliğinden etkileniyor mu, etkilenmiyor mu, bunu bilmek gerekiyor. İkincisi ise fırtınalı günlerin akabinde balıklar ağır metal içerebiliyor. Çünkü fırtına çalkantıya neden olduğu için çalkalanan su dipteki sedimantasyonun (çökelti) içerdiği ağır metalleri yüzeye çıkartıyor ve doğal olarak balıklar da bu metalleri yiyerek tehlike arz ediyorlar. Neymiş, fırtınalı günlerin akabinde balık tüketmek ağır metal oranımızı biraz artırabilirmiş. Emin olun bu da bizi çelik gibi yapmaz!!!
Yazının Devamını Oku

Su baskını ve sel riski

2 Mart 2007
Hafta sonu su baskını riski oluşturan gök gürültülü aşırı yağışlar; Marmara, İç Anadolu, Akdeniz ve Güneydoğu’da kendini gösterecek. Bilhassa Akdeniz’in doğusu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da Malatya-Elazığ çevrelerine dikkat diyoruz. Sel tehlikesine karşı dikkat!!! Bu hafta sonu Orta Avrupa’dan Balkanlar’a ilerleyecek yağışlar Türkiye’ye girecek. Tipik küresel ısınma ve iklim değişimi sonuçları, kuraklık kuraklık üstüne, uzun aralıklarla gelen yağışlar da aşırı şekilde oluyor. Bu hafta sonunda aşırı yağışlar bekleniyor. Su baskını riski oluşturan gök gürültülü aşırı yağışlar; Marmara, İç Anadolu, Akdeniz ve Güneydoğu’da kendini gösterecek. Bilhassa Akdeniz’in doğusu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da Malatya-Elazığ çevrelerine dikkat diyoruz, bu kesimlerde sel dahi oluşabilir. Tabii ben bu yazıyı, siz okumadan iki gün önce hazırlıyorum. Ve pazara kadar artı 2 gün daha var. Bundan dolayı sapma meydana gelebilir, ama tehlike söz konusu, bu nedenle gözünüz kulağınız bültenlerimizde olsun.

KİM TASARRUF YAPIYOR?

Uygunsuz Gerçek belgeselini izlediniz mi? Gelecekte nasıl bir dünya bekliyor bizi tek tek anlatıyor. Ama daha belgesel vizyona gireli birkaç hafta olmuşken, filmi yapan eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’un haberleri çıktı piyasaya. Bizim basınımızda da okumuşsunuzdur. Al Gore, sıradan bir Amerikan vatandaşının 1 yılda harcadığı enerjiden daha fazlasını 1 ayda harcıyormuş. Evet, eski Amerika Başkan Yardımcısı Al Gore’un da enerji tasarrufu için 1+1 evde oturup, 1.2 motorlu araca binmesini beklemiyorum ama yaşadığı evde 20 oda, 8 banyo, bilmem kaç jakuzi ve bunları ısıtacak ve çalıştıracak devasa enerji harcaması olmasa iyi olurmuş. Sözün özü, belki dünyada (özellikle ABD’de) bu tür devasa harcamalarda bulunan 10 binlercesi var ama sevgi, duygu ve bilinç insanı Al Gore’a belgeselinin üzerine yakışmadı şimdi.

İklim değişiminden bahsederken aslında örneklemeyi kendi ülkemiz için yapsam daha iyi olacak. İklim değişimine bağlı mevsimsel dalgalanmalar her yıl oluyor artık ve bu yıl bize kuraklık düştü. Haftalardır birçok merkezde yaşanan ve bu hafta sonu aşırı yağışlar beklense de yine birçok merkezde de yaşanma ihtimali bulunan su sıkıntısından, mart ve nisanda yağış gelmezse halimizin yaman olduğundan bahsediliyor, bahsediyoruz. Lokalde baktığımızda su, geniş baktığımızda ise su ve enerji tasarrufu yapılması gerekiyor. Kim tasarruf yapıyor? Yapanlar parmak kaldırsın!

Bakın bu konuda birçok kişinin hissini ve uygulamasını örnekleyen bir hikayecik anlatacağım size, toplanın bakalım... :)

Hikaye; Herkes, Birisi, Herhangi Biri ve Hiç Kimse adında dört kişiyi anlatıyor:

Yapılması gereken önemli bir iş varmış. Herkes, Birisi’nin bu işi yapacağından eminmiş. Gerçi bu işi, Herhangi Biri de yapabilirmiş. Ama Hiç Kimse yapmamış. Birisi buna çok kızmış. Çünkü iş Herkes’in işiymiş. Herkes, Herhangi Biri’nin bu işi yapabileceğini düşünüyormuş. Ama Hiç Kimse, Herkes’in yapamayacağının farkında değilmiş.

Sonunda; Herhangi Biri’nin yapabileceği işi,Hiç Kimse yapmadığı için, Herkes, Birisi’ni suçlamış. Unutmayalım, Herkes; teker teker bizden oluşuyor. Tasarruflarımızı buna göre daha bilinçli yapmamız gerekiyor.
Yazının Devamını Oku

Soğuk geliyor

23 Şubat 2007
Haftasonunda beklenti, sıcaklığın yurdun büyük kısmında 7-8 derece azalması yönünde. Cumartesi Marmara’da hafif karla karışık yağmur, Bolu ve Kütahya dolaylarında etkili kar yağışları olabilir. Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu’da aşırı yağışlar su baskınlarına yol açabilir. Soğuk havayı getirecek rüzgarlar cumartesi Marmara ve Karadeniz başta olmak üzere orta ve kuzey bölgelerde kuzey yönlerden fırtına şeklinde esecek. Denize açılacaklara dikkat! Bir diğer uyarı da üreticilere. Maalesef ağaçlar çiçek açmaya başladı. Üzerine gelecek soğuklar sıkıntı oluşturabilir. Bölgenizdeki meteoroloji biriminden bilgi almanız iyi olur.

Bu kadar uyarıdan sonra biraz gülelim mi? İnternette dolaşan, yurdum insanından birinin Kanada’da tuttuğu günlüğünden bir hikayecik, belki okumuşsunuzdur.

12 Ağustos: Kanada’da evime taşındım. Dağların karlarla kaplı halini görebilmek için sabırsızlanıyorum.

14 Ekim: Kanada dünyanın en güzel yeri. Yapraklar kırmızı ve turuncunun tonlarına dönmeye başladı. Atla kır gezintisi yaptım, geyik gördüm. Yeryüzünün en harika hayvanları. Burayı çok seviyorum.

11 Kasım: Geyik avlama sezonu başlıyor. Böylesi harika hayvanları neden öldürürler ki? Yakında kar başlar. Burayı seviyorum.

2 Aralık: Dün gece kar yağdı. Seyretmek için kalktım. Kartpostal gibi. Merdivendeki ve garajın önündeki karları küredik. Kartopu oynadık. Kar temizleme makinesi gelince, garajın önündeki karı tekrar temizlemek zorunda kaldık. Burası harika. Kanada’yı seviyorum.

19 Aralık: Dün gece biraz daha kar yağdı. İşe gitmek için garajdan çıkamadım. Burası çok güzel bir yer fakat kürekle kar temizlemekten yoruldum. Kar temizleme makinesine lanet olsun!

22 Aralık: Bu beyaz şeyden dün gece biraz daha yağdı. Kürekle kar atmaktan ellerim su topladı ve belim ağrıdı. Kar temizleme makinesinin ben garajın önünü temizleyene kadar yolun köşesinde gizlendiğini düşünüyorum.

25 Aralık: Lanet olası yine yağdı. Eğer kar temizleme makinesi kullanan herifi yakalarsam onu geberteceğim.

27 Aralık: Ya Rabbim dün gece yine yağdı. 3 gündür karı kürekle atamadığım için eve hapis oldum. Hava durumunu sunan meteorolog, bu gece 25 cm daha yağacağını söyledi.

28 Aralık: Meteorolog yanılmış, kar 83 cm yağdı. Kar temizleme aracı kara saplandı, sürücü benden kürek istedi. Karları temizlerken tam altı kürek kırdığımı ve sonuncuyu onun kafasında kırabileceğimi söyledim.

4 Ocak: Nihayet evden çıkabildim. Yolda geyiğin biri arabamın önüne atladı. Hasar 3 bin dolar. Bu hayvanların hepsini gebertmek lazım.

3 Mayıs: Arabayı tamirciye götürdüm. Yollara dökülen tuz yüzünden kaportam çürümüş.

10 Mayıs: Türkiye’ye kesin dönüş yaptım ve bir daha ayrılmayacağım :)
Yazının Devamını Oku

İki günlük sert soğuk geliyor

16 Şubat 2007
Ay sonuna kadar olan havanın tablosu yavaş yavaş belirmeye başladı. Ve tablo pek iç açıcı değil. Yine sıcaklık değerleri yüksek. Ay sonuna kadar yalnızca bu hafta sonu soğuk var. Önümüzdeki haftanın ilk günlerinden sonra sıcaklık değerlerinin tekrar yükselmesi, normalleri aşması bekleniyor.

Gelelim bu hafta sonuna, pazar günü kuvvetli bir soğuk hava bekleniyor. Orta ve kuzey bölgelerde kar yağışları oluşturacak ancak Marmara’daki kar pek etkili değil, geçtiğimiz günlerde olduğu gibi ancak kar yağdı diyebileceğiz gibi görünüyor. Bu arada hafta sonunda kendini gösterecek yağışlar Akdeniz’de sağanak şeklinde olacak.

*

Birçok kişiden "Çevre illerde yağış olsa da ya da kar yağışları ara ara görülse de İstanbul’a gelince kesiliyor ya da pas geçiyor, neden?" şeklinde postalar alıyorum. Genel bir yağış azlığı açık. Bunun üzerine bir de şehirleşmenin ve sanayinin arttığı şehirlerde ekstra bir yağış azalması söz konusu. Evet şehirleşme sonucu ısı adacıklarının oluşması, bölgenin ısıyı tutabilme kapasitesinin artması söz konusu ama bir de havanın kirleticilerle dolması, yani havadaki partikül sayısının artması söz konusu. Bakın bir dönem İstanbul’da yağmur bombaları kullanılmıştı hatırlıyor musunuz? Burada amaç çekirdeğe ihtiyacı olan bulutları gümüş iyodür ile aşılamaktı. Yağmur için gerekli olan su buharı, çekirdek ve bu çekirdekler üzerinde su buharının yoğuşması, yağmur damlası haline gelebilmesi için düşey yönde karışım. İşte yağmur bombasında, bulutta eksik olan yoğunlaşma çekirdeği yerine gümüş iyodür enjekte ediliyordu. (Havanın kirli olduğu günlerin hemen akabindeki yağmurların altında çok kalmamakta fayda var, zira bu yoğunlaşma çekirdeği görevini, havadaki kirleticiler görebiliyor.) Gümüş iyodür tanecikleri üzerinde su buharı yoğuşup yağmur damlası oluşuyordu. Burada çekirdeğin miktarı çok önemli. Çünkü gereğinden fazla enjekte ederseniz bu sefer çekirdek başına düşen su buharı azalacak, havada sabit bir nem var ama çekirdekler ihtiyaçtan fazla, bu durumda çok küçük yağmur damlacıkları oluşacak ve bu damlacıklar da havadaki sürtünmeyi yenemediği için yere inemeyecektir. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu yöntemi Körfez Savaşı’nda Irak’ın yerde tank hareketlerini gözlemleyebilmek için kullandığından bahsediliyordu.

İşte büyük şehirlerdeki nüfus ve sanayi artışı partikül sayısını da artırıyor. Zaten tüm dünyada bu yıl bir sıradışılık söz konusu, düşmeyen sıcaklık değerleri ve kuraklık var. Sanırım büyük şehirlerdeki partikül artışı, beklenenden az seyreden yağış üzerine tuz biber oluyor.
Yazının Devamını Oku

Batı ısınıyor, doğu donuyor

9 Şubat 2007
Şubat ortasında bahara tekrar hoş geldin diyoruz. Doğuda ise eksi 25 dereceler ölçülüyor. Sıcaklık değerleri ayın 15’ine kadar orta ve batı bölgelerde normallerin üzerinde gidecek gibi. Ardından gelen düşüş ise Marmara’da sıcaklıkları çok değil, yalnızca tek haneli değerlere çekecek. Yağışlar bugün yalnızca Ege’de, pazar günü ise Ege’nin tamamında sağanak, Marmara’da ise yer yer yağış bekleniyor. Yağışın pazartesi günü iç kesimlere doğru yayılması bekleniyor. Su sıkıntısı kapıda olan Ankara’ya iyi haberlerimiz yok, bu haftasonu yağış beklemiyoruz. Belki pazartesi yağış gelebilir, açıkçası o da pek net değil.

İnsanoğlunun kendisi mi bu, yoksa acaba bize ait bir vasıf mı bilmiyorum. Bir güdü, bilelim bilmeyelim her konuda muhakkak bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettiriyor sanırım bize. Tüm dünya ile beraber doğal olarak Türkiye’de de sıradışı bir kış geçiriyoruz. Özellikle iç ve batı bölgelerimizde zamanında ve kayda değer bir kar göremedik. Aynı zamanda sıcaklık değerleri de yüksek seyrediyor. Bu sıra dışılık içerisinde biz de anlatım şekillerimizi değiştirmek zorunda kaldık, "kar yağar ama tutmaz, sadece kar yağdı deriz bunun dışında bir etkisi olmaz, havada uçuşur yalnızca, biraz tutsa da hayatı etkilemez, etkilese de yalnızca buzlanma görülebilir" gibi risk alarak detaylar vermeye başladık. Bu sıraladığım tanımlamalarda anlatılanın "Kar yağacak ama çok az!" sonucuna sanırım herkes varmıştır. Gelelim biz bu seviyede kar haberlerini verdikten sonra medyada çıkan haberlere; "Meteorologları ters köşeye yatıran, etkili olması beklenen kar gelmedi." İnanın bu haberlerden o kadar çok gördüm ve okudum ki. Hani beni değil, başka kaynakları takip etmiş de olabilirler diye düşündüm ama ne Meteoroloji, ne de bizim dışımızdaki hava durumu kaynakları batı bölgeler için etkili kar ihbarı verdi. O zaman bu haberler nereden çıkıyor? Bana öyle geliyor ki bazıları özlemlerini gerçeklerle karıştırıyor.

Gelelim bu yazın sıcak geçmesi konusuna. Bununla da ilgili herkes bir şeyler yazıyor, anlatıyor, fizik kurallarını, meteoroloji tecrübelerini bilmeden, eze geçe...

El-Nino yılı olması sebebiyle 2007 yazının belki de son 150 yılın en sıcak yazı olma ihtimali ortaya çıktı. Bu mevsimsel tahminlere bakışımız nasıl olacak? El-Nino üzerinden yapılan yaz tahminini masaya yatıralım şimdi. Dünya üzerinde modelleme başarıları en düşük olan alanlar okyanuslar ve denizler. Zira ölçümleri ve çalışmaları çok zor ve özellikle kışları ciddi sıkıntılar yaşanabiliyor, hatta bazen yapılamıyor bile. Bu nedenle hava ve kara modellemelerine göre haliyle başarıları da daha düşük. El-Nino da hava-deniz etkileşimi ile dünyayı saran bir hareket. Şimdi bu durumda şöyle bir tablo çıkıyor ortaya; mevsimsel hava tahminlerinin tutmama olasılığının üzerine bir de bu okyanus modellemelerinden gelen ekstra hatalar ekleniyor. İşte bu durumda El-Nino’ya bağlı mevsimsel hava tahmininin tutarlılığı, sıradan bir mevsimsel hava tahmininden daha düşük oluyor. Sonuç; eğer modellerdeki hareket gerçekleşirse bu yaz son 150 yılın en sıcak yazı olacak, yani olmama ihtimali her zaman var, hatta sıradan bir mevsimsel tahminden daha fazla. Hatırlarsanız 2005 yılının son 200 yılın en sıcak yazı olacağı söyleniyordu ama bırakın son 200 yılın en sıcağı olmayı, sıcaklıkların normalleri aştığı bölgelerin sayısı bile çok azdı. Bu nedenle 2007 yazının aşırı sıcak olma ihtimali yüksek ama olmazsa da şaşırmayın, en azından ben şaşırmayacağım!!!
Yazının Devamını Oku

Hava bulanık, soğuk ve yağışlı

2 Şubat 2007
Ayın 9-10’undan itibaren yine ılık günler görünüyor. Marmara’da sıcaklıkların 10-15 derece aralığına, kıyı Ege ve Akdeniz’deyse 15 derecenin üzerine çıkma ihtimali var. Bu uzun vadeli öngörülerin, bu kadar sıradışı giden bir mevsim içerisinde sapma ihtimali bulunduğunu biliyorsunuz, değişimleri bültenlerimizde aktarıyoruz.

Bugün yurdun büyük kısmı yağışlı ve yağışlar yer yer Marmara’da, İç Anadolu’da, Karadeniz’de kar şeklinde. İç Anadolu ve Karadeniz’in doğusu ile Doğu Anadolu’da yağışlar pazar günü de sürecek. Özellikle İç Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu’da buzlanmaya dikkat.

İKLİM DEĞİŞİMİNİN TEK NEDENİ KÜRESEL ISINMA DEĞİL

Küresel ısınma deyince ne anlıyoruz? Küresel iklim değişimi dediğimizde ne alıyoruz? Canı sıkılanın ısınmaya takıp konuşmasından sıkıldım ve aynı zamanda bizi yanlış yöne sürüklediği düşüncesindeyim. Küresel ısınma hava olaylarını, gücünü, etki alanlarını ilgilendiren ve değiştiren, uzun vadede de iklimi etkileyen bir trend. Küresel iklim değişimi ise adı üzerinde birçok faktöre bağlı olarak iklimlerin değişmesi. Yani iklimlerin değişmesinin tek nedeni küresel ısınma değil. İklimlerin değişiminde küresel ısınma, şehirleşme, yer yüzeyi değişimleri, tarım arazilerinin değişimi, nüfus artışı, su kullanımı, su alanlarının değişmesi ve benzeri birçok etki var. Ve en az küresel ısınma kadar etkisi bulunan, yer yüzeyi yapılarının değişmesi (şehirleşme, betonlaşma, tarım arazilerinin değişimi, ormanların yok oluşu) ve buna bağlı olarak ısı yutma ve yansıtma, albedo* değişimleri söz konusu. Küresel ısınma, bu etkiler üzerine oluşan genel seyre ivme kazandırmış, felaketi biraz daha yaklaştırmış durumda. Yeryüzünün bu denli hoyrat kullanımı, herkesin kafasına göre takılması, toprak yüzey değişimlerinin göz ardı edilip, karaların kullanım planlamalarına epsilon** seviyesinde önem verilmesi beni şu düşünceye yöneltiyor; havadaki karbondioksit oranını sanayi devriminin öncesindeki düzeye çeksek de biz bu gidişi bırakın durdurmayı, yavaşlatmayı bile başaramayabiliriz!!!

Bu kışın ılık ve kurak geçişi, bir çok kişide küresel ısınma ve iklim değişimi intibaı oluşturdu. Şu anki gidiş bundan sonrası için bir gösterge değil. Örneğin, çok sıradan, tipik 4 mevsimin yaşandığı bir yıl da geçirebiliriz önümüzdeki yıl, bu kesinlikle mümkün. Çünkü küresel ısınmanın iklim değişimine yansıması bu kadar radikal ve tek yönlü değil. Kötüye gidiş yok mu? Evet var, ama bu hareket adım adım oluyor. Yoksa geçen yıldan bu yıla geçişteki değişim gibi değil.

*Albedo: Bir cismin yansıttığı güneş ışını miktarının cismin üzerine düşen toplam ışın miktarına oranı.

**Epsilon: Matematik ve kimyada çok küçük, ihmal edilebilir sayı.
Yazının Devamını Oku

Önce aşırı yağış sonra kar

26 Ocak 2007
Lodos ile nem ve ılık hava geldi, şimdi karayel ile sıcaklık düşüyor ve bu nem yere sağanak şeklinde iniyor. Cumartesi günü orta ve batı bölgelerde aşırı yağışlar görülüyor. Özellikle Marmara’ya dikkat çekiyoruz, su baskınları yaşanabilir. Sonrasında ise kar var. Pazar günü yurdun hemen hemen tamamında beklenen aşırı yağışların Kıyı Ege, Akdeniz ve Güneydoğu dışında yurdun büyük bölümünde kar şeklinde olması bekleniyor. Açıkçası kar Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da hayli etkili görünüyor. Ulaşımda ciddi sorunlar yaşatabilir. Zira bu büyük değerlerdeki sıcaklık azalışı, kuzeyli fırtına şeklinde esen rüzgarlarla olacak ve bu fırtınanın kar yağışlarını tipiye dönüştürme ihtimali var. Şimdiden pazar için plan yapmayın, gözünüz kulağınız hava durumu bültenlerimizde olsun diyorum.

ŞUBATA DİKKAT!

Japonya’dan Portekiz’e, Londra’dan Toronto’ya dünyanın her yeri sıradışı hava koşulları içerisinde. Uyuması gereken hayvanlar kış uykusuna yatamıyor, ağaçlar çiçek açıyor, hatta meyve veriyor, köpekler tüy döküyor, dünya tarımı kan ağlıyor, yalnızca Türkiye’de zarar milyar dolarlarla hesap ediliyor. Sağlık harcamaları kirli hava nedeniyle artıyor, üst solunum yolu hastalıkları şaha kalkmış, etraf yutkunamayan insandan geçilmez hale gelmiş durumda. Bugünlerin favori soruları; "aralık ve ocak aylarını kaybettik, şubat-mart nasıl geçer? "Kar ne zaman yağacak? Bu durum normal mi?" Maillerine cevap yazamadığım okurlarımdan özür diliyorum ama inanın her gün bu sorulardan onlarca geliyor. Toplu cevabı veriyorum:

Türkiye’de, aralık ve ocak aylarının ılık yaşanıp, ardından şubat ayının birkaç kar yağışlı sistemle geçtiği sıklıkla görüldü. Bu nedenle şubattan hálá ümidi kesmedik. Ama burada bizi iyimser düşünmekten uzaklaştıran iki şey var. Birincisi; bu sıradışı durum bizim klasik "ılık aralık-ocak, ardından karlı şubat" durumundan farklı. Tüm dünya etki altında. İkincisi; şubatta kar gelse de tarımda giden gitti, kayıp çok büyük ve telafisi çok mümkün değil. Çünkü karın bugüne kadar yağması gerekiyordu, zira kar adeta bir yorgan gibi toprağı ve dolayısıyla filizleri-ürünleri koruyordu. Kuvvetli soğuk olsa da karın üst yüzeyi donuyor, altta filizin bulunduğu bölgede hava nispeten ılık kalıyordu. Ama bugüne kadar kayda değer bir karın olmaması, mahsulün donmasına sebebiyet verdi. Bu demek değil ki "Şimdiden sonra yağsa da olur, yağmasa da". Tabii çok çok ihtiyacımız var, hem birçok tarlanın sulanması, hem de özellikle baharda kullanmak üzere doğal barajlarımızın dolması, dağlarımızın karlarla kaplanması için. Umudumuz sıklıkla "ılık aralık-ocak, karlı şubat" üçlüsünde. Ve şu anki sistem hareketleri de bu durumu destekliyor, yani hem istatistiki, hem de üzerinde hava tahmini yaptığımız modellerdeki hareketler, şubat konusunda ümit vaat ediyor. Ancak bu beklentinin de sıradışı olma ihtimali söz konusu. Sıradışı geçirdiğimiz aralık ve ocak ayları gibi, şubat da sıradışı olabilir ve bu sıradışılık aksi yönde oluşabilir, yani yaşadığımız ılık günlerin tersine sert kış koşullarının da oluşma ihtimali bulunuyor!
Yazının Devamını Oku