Paylaş
Oscarlı Hollywood yıldızı Nicolas Cage, bu kez bağımsız bir film olan “Pig” (Domuz) ile seyirci karşısında. Domuzuyla birlikte trüf mantarı avlayan Rob rolünde yine oyunculuğuyla adından söz ettiren Cage, bu kez farklı bir meydan okuma ile karşı karşıyaydı. Oregon’daki bir domuz çiftliğinden getirilen Brandy isimli ‘rol arkadaşı’, hiç oyunculuk tecrübesi olmadığı gibi, sık sık oyuncuyu ısırdı. Cage, yönetmene “Bugüne kadar rol gereği yakıldım, araçlardan atıldım bir şey olmadı ama domuz ısırığından öleceğimi sanırım” dedi.
* Oyunculuğa yaklaşımınızı konuşmak istiyorum. Birçok unutulmaz karakter yarattınız. Tamamen doğal bir performans gibi görünen şeyin ardından nasıl bir çalışma var?
- Bunu sorduğuna sevindim. Öncelikle natüralizmden çıkıp, daha abartılı bir davranış yolunu bulma arayışında olurum. Japon tiyatro sanatı ‘Kabuki’de olduğu gibi. İnsanların en üst düzey davranışlarını ele alırsak... Mesela akıl hastalığı, alkolizm, uyuşturucu bağımlılığı veya büyük trajedilerle karşılaştıklarında yaşadıkları gerçek duyguların, tuhaf davranışların mekanizmalarını karakterde bulmak isterim. Çünkü bunun arkasında ‘gerçek’ var. Samimiyet var. Mesela sadece vahşilik uğruna vahşi değil, gerçekten vahşi olması gerekiyor. Bu karaktere sahip olan birinin gerçek duygusuna sahip olmalıyım diye düşünürüm.
* Size ilham veren sanat eserlerinden bahsetmiştiniz daha önce. Bazı karakterlerin ilhamının neler olduğunu bilmek isterim…
- Bir sanat formunda yapabileceğinizi, muhtemelen başka bir formda da yapabilirsiniz. Ve eğer film performansını bir sanat formu olarak kabul ederseniz, o zaman bu sanat eşzamanlılığı kavramı geçerlidir. Örneğin, “Wild at Heart”ı yaptığımda insanlar Elvis’i taklit ettiğimi düşünüyordu. Ama gerçek şu ki, bu karaktere Andy Warhol yaklaşımım daha fazlaydı. Çünkü Warhol’un yapacağı şey, bu inanılmaz simgeleri alıp onlardan harika kolajlar çıkarmaktı. Stanislavski, bir oyuncunun yapabileceği en kötü şeyin kopya çekmek olduğunu söylerdi. Stanislavski’nin kitabını okudum ve programını takip ettim. Ama aynı zamanda, biraz asi biri olarak, bununla formumuzu bozup bozamayacağımızı görmek istedim, çünkü bazen yeni şeyler bulmak için kuralları çiğnemek zorundasın. David Lynch’e gidip, “Bir fikrim var” dediğimde, karakterim Sailor’ın giydiği yılan derisi ceketi ikinci el bir dükkanda buldum. Sailor, bu tür bir kanun kaçağı türü olan, 50’lerin tarzı bir adam. Muhtemelen Elvis’i, bir şekilde mücadele ettiği her şeyi atlatmasına yardımcı olacak bir idol olarak kanalize edecektir. Ve David o güzel satırı yazdı, “Bu ceket inancımın, kişisel özgürlüğümün ve bireyselliğimin bir sembolü”. Hepsi Warhol’dan aldığım ilham yüzündendi. Ve bu, onun sunumunu bir film performansına nasıl getirebilirim düşüncesinden çıktı.
* Başka karakterlerde de bunu yaptınız mı?
- “Ghost Rider”daki, dönüşüm sahnesine bakarsak... Edvard Munch’un muazzam bir hayranıyım. Onun “Çığlık” tablosunun… Bunu bir film performansına nasıl dahil edeceğimi bulmaya çalışıyordum ve bunu dönüşüm sahnesi için kullandım. Bunlar sanat eşzamanlılığı fikri açısından düşündüğüm şeyin küçük örnekleri.
Filmin yapımcısı ve senaristi Vanessa Block tarafından bulunan Brandy isimli domuz, trüf avı için eğitimli değildi. Block, “Ama en sevimli domuz oydu” diyor.
* Ünlü ikizler Charlie ve Donald Kaufman’ı canlandırdığınız “Adaptation” filminde çok sevdiğim bir sahne var. Donald, “Biz sevdiğimiz şeyiz, bizi seven değil” diyor. Başka aktörlerin ilham kaynakları ve çalışmaları hakkında neler düşünüyorsunuz?
- Tüm sanatçılar, tüm oyuncular benim kardeşlerimdir. Ve eğer birbirimizden ilham alabilirsek, iletişim canlıdır. Ayrıca, sektördeki en iyi yaratıcı güçlerden bazılarıyla ve “Adaptation”ı yazan Charlie Kaufman’la çalıştığım için kutsandığımı da belirtmek istiyorum. Bu onun zihniydi, hayal gücüydü. Ona o kadar saygı duydum ki, bir satır bile doğaçlama yapmadım. Her şey harfi harfine oldu. Ve bunun için çok minnettardı, çünkü bunu onsuz yapamazdım. Ve o sahneden bahsetmene sevindim çünkü o sahneden çok şey çıkardım. Bu sahne, kendi hayatımda bana yardım etti, hâlâ daha bana yardım ediyor. Demek istediğim, şimdi mutlu bir evliliğim var. Ama bilmem gereken zamanlar olmuştu, beni sevip sevmemesi önemli değil. Bu benim sevgim. Onu seviyorum. Yani sayfadaysa, gerçekten iyi yazılmışsa, bir oyuncu bunu alabilir ve uygulayabilir. Gerçekten hiçbir şeyi zorlamak zorunda kalmaz. Zaten orada. Zaten güzel yazılmış. Bu yüzden bunun için Charlie’ye teşekkür ederim.
GÖREVİM YÖNETMENİN VİZYONUNU KOLAYLAŞTIRMAK
* Yönetmenlerin güveninizi nasıl kazandığını sizden dinlemek istiyorum...
- İletişim kurmak, yönetmen ve aktör olarak süreci birlikte anlamak her zaman önemlidir. Bir aktör olarak görevimin yönetmenin vizyonunu kolaylaştırmak olduğunu bildiğim bir noktaya geldim. Vizyonlarını gerçekleştirmelerine yardımcı olmaya çalıştığıma dair bana güvenebileceklerini bilmeleri gerek. Ridley Scott ile “Matchstick Men”i yaptığım zaman, Ridley’e, “Bu karakterin bir Tourette unsuru olabileceğini düşünüyorum ve bir şeyler denemek istiyorum” dedim. “Pekala, onu bul ve bana getir” dedi. Güven bu. Senaryoda olmayan şeyler ekledim. Bu düzeyde bir güvene sahip olması, bana kendimi özgür hissettirdi.
“Pig” filminde Nicolas Cage’a David Knell (solda) ve Alex Wolff eşlik ediyor.
* Yeni filminiz “Pig”deki karakteriniz “Rob” için ilham kaynağınız ne oldu?
- Seyirciye, daha doğal bir performans tarzına geri dönebileceğimi hatırlatmam gerekiyordu. Temsilcilerime sordum; “Dramatik, sessiz, başka bir şey deneyebileceğim neyiniz var?”. Bana “Pig”in senaryosunu gönderdiler. Okudum ve hemen, onunla sezgisel bir düzeyde bağlantı kurdum. Yaşam deneyimim, anılarım arasında Rob’u oynamak için donelerim vardı. O adamı tanıyordum, biliyordum. Filmi çekerken henüz pandemi gerçekleşmemişti. Ama en güzel şey, insanlar karantinadan çıkarken kendi tecrit duyguları ile Rob’un ormanındaki tecridiyle iletişim kurmasıydı.
KENDİMİ ÖĞRENCİ OLARAK GÖRÜYORUM
*Anlattığınız yöntemler nedeniyle sizin çok kalifiye bir aktör olduğunuzu düşünüyorum...
-Öğrenciyim. Kendimi öğrenci olarak görüyorum. Her zaman bir şeyler öğrenmenin peşindeyim. Benim tavrım bu. Bu benim zihniyetim. Ve bu yüzden gençlerle çalışmayı seviyorum. Genç oyuncularla çalışmayı seviyorum çünkü onlardan çok ilham alıyorum ve onlara “Bunu yaparsam ne dersin?” diye sorabilirim. Bana dürüst fikirlerini verecekler ve ben de dinleyeceğim.
KAYIP VE AŞK ÜZERİNE BİR FİLM
* Ve kayıp duygusuyla da, değil mi?
- Evet, film kayıp ve aşk hakkında. Pig’in kaybı başka bir şey. Ama sadece hafifçe değinilen daha derin bir kayıp vardı. Yönetmen Michael Sarnoski ve senarist Vanessa Block’un yaptıklarının güzelliği de bu. İncelikliydi. Neler olduğunu asla fazla açıklamadılar. Ve ortaya çıkardığın, işaret ettiğin şey çok doğru. Filmi izlediğimde, bu nereye gidiyor diye şaşırdım. Gerçekten bilmiyordum...İkisi ilk kez bir filmde yapımcılık yaptılar ve buna rağmen kendilerine bu kadar güvenmeleri benim için olağanüstüydü.
* Film, her zaman erkeklere sunulmayan önemli duygusal dönüşlere sahip. Canlandırdığınız, sizin kafanızdaki erkeklik perspektifi miydi?
- Hayır. Aslında erkek ya da kadın olarak bakmadım. Ben sadece adı ‘Rob’ olan bir insan olarak baktım... Rob erkek olabilir, Rob kadın olabilir.
Paylaş