Paylaş
İtalyan asıllı efsanevi aktör Alfredo James PacIno namıdiğer Al Pacino, hafızalara kazınan unutulmaz filmleriyle adını Hollywood’a altın harflerle yazdırdı. Başarılı aktör, 1983 yapımı “Scarface” (Yaralı Yüz) filmindeki ‘Tony Montana’ karakteriyle bir ikon yarattı ve “Scarface” günümüzde hâlâ en çok izlenen filmlerden biri. 1992 yılında oynadığı “Scent of a Woman” (Kadın Kokusu) filmi ile Oscar ve Altın Küre kazandı. 2004 ve 2010 yıllarında Emmy Ödülü’nü kazanan usta sanatçı, 2007 yılında AFI (Amerikan Film Enstitüsü) Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görüldü.
Mario Puzo’nun yazdığı romandan uyarlanan, Francis Ford Coppola’nın yönettiği “The Godfather” (Baba), herkesin bildiği ve severek izlediği unutulmaz filmler arasında.
“The Godfather” serisindeki ‘Michael Corleone’ karakteri ile adını dünyaya duyuran başarılı aktör, ardından şöhret basamaklarını hızla tırmandı.
Serinin ilk filminin beyazperdeye sunulmasının üzerinden 50 yıl geçti.
Filmin 50’nci yıldönümünde Al Pacino, Barbaros Tapan’ın sorularını Kelebek okurları için yanıtladı.
◊ “The Godfather”ı tahminen kaç defa izlemişsinizdir?
- Bu soruyu cevaplamak için fazla yaşlıyım. Ama uzun süredir izlemedim. Filmin afişi evimin duvarında asılı, onu başkalarına gösteririm.
◊ Seyircilerin çoğu, filmi her izleyişlerinde yeni bir şey keşfettiklerinden bahsediyor. Peki sizin için de aynı şey geçerli mi?
- Dediğim gibi ben izlemiyorum. İzlediğimde ne kadar yeni, ne kadar genç olduğumu görüyorum. Seyircilerin güzel yorumları için çok teşekkür ederim.
◊ Filmi ilk kez yönetmen Francis Ford Coppola ile mi izlediniz?
- Evet, ilk kez Francis ile gördüm. Henüz bitmemişti bile. Ona rağmen bana filmden bir kesit izletti.
◊ Peki ilk izlediğinizde film hakkında ne düşündünüz?
- Güzel olduğunu düşündüm. Aynı zamanda kendi performansıma da baktım tabii.
COPPOLA VERDİĞİM NOTLARI HİÇ OKUMADI
◊ Francis Ford Coppola size düşüncelerinizi sordu mu?
- Evet, bana film hakkında ne hissettiğimi sordu. Ben de ofisine gidip film hakkında yazdığım notlarımı ona verdim.
◊ Notları verdiğinizde Coppola’nın tepkisi nasıldı?
- Onları okumadı. Hiçbir şey yapmadı. O zaman çok gençtim, filmi anlamaya çalışıyordum. Ama sonuçta ortaya harika bir iş çıktı. Filmi seyirci görmeden hiçbir şeyin nasıl olduğunu bilmiyorsunuz. Seyirci, size yaptığınız filmi anlatır. Sık sık söylediğim gibi, bu durum bir tablo gibidir. Bir resim yaptığımda, geri çekilinceye kadar gerçekten ne yaptığımı görmüyorum. Tuvale çok yaklaştığımda, tabloyu görmüyorum. Film de aynı. Film seyircidir. Seyirci, gerçekte orada ne olduğunu görmenizi sağlar.
İLK GÖRÜŞMEDEN SONRA 1 YIL HABER ÇIKMADI
◊ Francis Ford Coppola ile yollarınız nasıl kesişti?
- Coppola’yı önceden tanıyordum. Broadway’de bir oyun yapmıştım. Beni orada görmeye gelmiş, haberim yoktu. Bana bir senaryo gönderdi. Senaryo bir aşk hikâyesiydi ve bu aşk hikâyesinde başrol oynayabilmem için hemen San Francisco’ya gitmemi istedi. Çok iyi bir senaryoydu. Francis’le 4 ya da 5 gün takıldım. Sonra geri döndüm. Ondan bir daha haber alamadım.
◊ Sonrasında Francis Ford Coppola’dan ne zaman haber aldınız?
- Aradan 1 yıl geçti. Ondan bir telefon aldım. New York’ta oyuncu olarak çalışıyordum. Kimse beni tanımazdı. Ondan hoşlandığımı, çok zeki ve çok yetenekli olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Beni aradı, “The Godfather’ı yapıyorum” dedi. Bu, o dönem piyasadaki en büyük kitaptı, filmi de konuşuluyordu ve büyük film olacağı belliydi. “Bunu bana neden söylüyor?” diye düşündüm. “The Godfather’ı yapıyor olamaz, bu imkansız!” dedim kendime. “Michael’ı oynamanı istiyorum” dedi. Michael rolünü düşündüm. Dışarıda bir sürü büyük film yıldızı vardı. Böyle bir rolü nasıl elde edeceğim diye düşünmeye başladım. Sonrasında kendi kendime “İstemiyorum, ben iyiyim, hayatım tamam” dedim. Yani, basit bir hayatım vardı...
BENİ FİLMDEN KOVMAK İSTEDİLER
◊ Serinin en önemli anlarından biri, restoranda Sollozzo ve McCluskey’nin öldürüldüğü sahneydi. Bu sahne canlandırdığınız Michael Corleone karakteri için de dönüm noktası oldu, değil mi?
- Evet, “The Godfather 2”deydi o sahne... Aslında o sahnenin serinin diğer filmlerinde olması planlanıyordu ama Francis öne çekti. Çünkü film yapımcıları beni kovmak istiyorlardı. Neler olduğunu, kuliste insanların ne konuştuğunu bilmiyorsun. Her neyse, sahnenin gidişatı sevildi ve bu şekilde filmde kaldım sanırım...
DEDEM CORLEONE’DE DOĞMUŞ BU TAMAMEN KADER
◊ Michael Corleone rolünü aldığınızda heyecanlandığınızı düşünüyorum.
- Heyecan vericiydi. Yıllar boyunca anlatmadığım bir şey var; ama bunu bu gece söylemek zorundayım, çünkü bir daha ne zaman söyleme fırsatı bulacağımı bilmiyorum. Rolü aldığımda bunu bir tek büyükanneme söyledim. Onu aradım ve ‘Büyükanne, ben ‘The Godfather’dayım’ dedim. Uzun bir duraklama oldu, ‘Oh’ dedi ve telefonu kapadı. Yarım saat kadar sonra geri aradı, ‘Corleone büyükbabamın
doğduğu yer’ dedi. Oynayacağım karakterin soyadı da Corleone’ydi. Bu kader değil de ne? Tamamen kaderdi.
Al Pacino, ‘Michael Corleone’ rolüyle dünya çapında tanındı.
BU HARİKA BİR FİLM OLACAK!
◊ Filmi çekerken unutamadığınız bir an var mı?
- Bir gün dışarıda cenaze sahnesi çekiyorduk. Akşam olup ışık gidince sahnenin çekimi ertelendi. Ben mutluydum, çünkü artık eve gidebilirim diye düşünmüştüm. Üzerimi değiştirip New York’a dönmek için yola çıkacaktım. O sırada Francis Ford Coppola’nın mezar taşının üzerinde oturduğunu ve gözlerini benden kaçırdığını gördüm. Hıçkırarak ağlıyordu. “Sorun ne Francis?” dedim. Gözlerinde yaşlarla bana baktı, “Bana başka tuzak kuramayacaklar” dedi. Ona bu film için başka bir şans vermeyeceklerdi ve bunu biliyordu. O an biliyordum; bu harika bir film olacak. Çünkü gözlerinde tutku vardı. İşte bu her şeyin ilacı.
HEPİMİZ AYNI ODAYI PAYLAŞTIK PAHA BİÇİLMEZDİ
◊ Diane Keaton ile oldukça cesur bir sahneniz var. O sahneyi beyazperdede izlediğinizde ne hissettiniz?
- Dürüst olacağım, kendimi beyazperdede gördüğümde, ben gibi hissetmiyorum. Oynadığım bir karakter olduğunu hissediyorum. “The Godfather”a bakıyorum; bu ben değilim! Kendimden hiçbir şey görmüyorum. İçindeki harika oyunculara bakıyorum. Al Lettieri, Sterling Hayden gibi büyük insanlar vardı. Bu insanlarla aynı odayı paylaştım. Sterling Hayden, kariyeri boyunca bir ikondu, benimle ve Al Lettieri ile aynı odadaydı. Römorklarımız yoktu. Gidecek bir karavanımız yoktu. Gökyüzündeki yıldızlara şikâyet ettiğimi hatırlıyorum. “Neden bir karavanım yok? Neden kimse bizi umursamıyor?” diye. Şimdi baktığımda; paha biçilmez, unutulmaz anılar.”
Paylaş