Barbaros Tapan

Karanlık bir meydan okuma

20 Kasım 2022
Amerika’nın ve tüm dünyanın ismini bildiği seri katil Jeffrey Dahmer’ın hayatını konu edinen “Canavar: Jeffrey Dahmer’in Hikâyesi” adlı dizi gösterime girdi. Yapımcılığını Ryan Murphy’nin üstlendiği dizide, 1978-1991 yıllarında 17 erkeği öldüren seri katili Evan Peters canlandırdı. Ryan Murphy ve Evan Peters ile dizinin diğer oyuncuları Niecy Nash ve Richard Jenkins, Barbaros Tapan’ın sorularını yanıtladı.

Evan Peters, sizinle başlayalım. Jeffrey rolüne kendinizi nasıl hazırladınız?

- Evan Peters: Senaryo harikaydı ve dürüst olmak gerekirse ilk başta çok korkmuştum. Gerçekten yapsam mı yapmasam mı diye çok fazla düşündüm. İnanılmaz derecede karanlık, inanılmaz bir meydan okuma olacağını biliyordum. Sonrasında Dateline Stone Phillips röportajını izlememi tavsiye ettiler. O röportajda nasıl konuştuğunu izledim. Bundan büyülendim ve insan davranışının bu aşırı tarafının psikolojisine dalmak istedim. Yaptığı şeyi neden yaptığını anlamaya çalışmak için elimden geldiğince çok kitap, psikoloji raporları, itiraflar, zaman çizelgeleri okudum.

Fiziksel olarak Jeffrey’e benzemek için neler yaptınız?

- Evan Peters: Dört ay hazırlık, altı ay çekim yaptık. Çok düz bir sırtı var. Yürürken kollarını hareket ettirmiyor, ben de bunun nasıl bir his olduğunu görmek için kollarıma ağırlık koydum. Karakterin asansörlü ayakkabılarını, kot pantolonunu, gözlüklerini giydim. Sigaram sürekli elimdeydi. Tüm bu dışsal şeylerin çekim yaparken ikinci doğamız olmasını istedim. Pek çok görüntü izledim ve sesini alçaltmak için bir lehçe koçuyla da çalıştım. Konuşma şekli çok belirgindi ve bir lehçesi vardı. Konuşma kalıplarını öğrenme umuduyla bunu her gün dinledim. Bunu yapmamın sebebi aslında onun zihnine girmek içindi.

SINIRLARIMI ZORLAMAYA ÇALIŞTIM

Niecy Nash, dizide Jeffrey’nin komşusu Glenda Cleveland’ı canlandırdınız. Evan Peters’ın performansını nasıl buldunuz?

- Niecy Nash:

Yazının Devamını Oku

50’lerde aşk üçgeni

13 Kasım 2022
Michael Grandage’nin yapımcılığını üstlendiği “My Policeman” 21 Ekim’de vizyona girdi. Bethan Roberts’in aynı adlı romanından uyarlanan film, polis memuru Tom (Harry Styles) ve eşi Marion (Emma Corrin) ile bir müzede küratörlük yapan Patrick (David Dawson) arasında 50’lerin sonunda başlayan aşk üçgenini anlatıyor. “My Policeman”ın yapımcısı Michael Grandage ile oyuncuları Harry Styles, Rupert Everett, Emma Corrin, Linus Roache, Gina McKee ve David Dawson, Kelebek okurları için Barbaros Tapan’ın sorularını yanıtladı.

“My Policeman” dünya prömiyerini Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yaptı. Neler hissediyorsunuz?

- Michael Grandage: Çalışmanızı dünyaya yaydığınız an her zaman zordur. Ama daha mutlu ya da daha gururlu olamazdım çünkü filmi gerçekten seven, ciddiye alan bir yerde bulunuyorduk. Toronto Uluslararası Film Festivali dünyanın en saygın festivallerinden biriydi ve orada filmimizin prömiyerini yapmak mutlak bir zevkti. Doğru yerde olduğumuzu hissediyordum.

Yapımcı olarak sizi bu hikâyeye çeken ne oldu?

- Michael Grandage: Beni hikâyeye ilk çeken şey sanırım bir tür kişisel bağlantıydı... Çünkü bu filmin başında temsil edilen İngiltere’de doğdum. Son 60 yılda inanılmaz değişiklikler oldu. “My Policeman”ın şu anda devam eden bir tartışmanın parçası olmasını umuyorum, bu beni kişisel olarak filme çeken şeylerden biri.

TOM’UN MARION’A DA PATRICK’E DE OLAN AŞKI GERÇEK

Aynı soruyu filmin başrol oyuncularına da sormak istiyorum... Sizi bu senaryoda çeken şey ne oldu?

- Harry Styles:

Yazının Devamını Oku

Yine çok fazla gizem var

6 Kasım 2022
2016 yılında ekran yolculuğuna başlayan bilim kurgu dizisi “Westworld”, dördüncü sezonuyla izleyiciyle buluştu. Lisa Joy’un yönetmen koltuğunda oturduğu dizi, yapay zekanın doğuşu, robotlar ve insanlar arasındaki mücadeleyi anlatıyor. Alison Schapker’in senaryosunu kaleme aldığı “Westworld”de Jeffrey Wright, James Marsden, Luke Hemsworth, Angela Sarafyan ve Aurora Perrineau gibi ünlü oyuncular yer alıyor. Dizi ekibi yeni sezon hakkında merak edilenleri Kelebek okurları için Barbaros Tapan’a anlattı.

Jeffrey Wright, Bernand karakterine hayat veriyorsunuz... Yeni sezonda Bernand’ı neler bekliyor?

- Jeffrey Wright: Yeni sezonda yine çok fazla gizem ve bir sürü bilinmeyen var. Bernand’ın nerede olduğu, nereye gittiği ve ne bulacağı herkes için gizemini hâlâ koruyor.

Luke Hemsworth ve Angela Sarafyan, canlandırdığınız Stubbs ve Clementine karakterlerinin yıllar içinde geçirdiği değişim hakkında neler diyeceksiniz?

- Luke Hemsworth: Her sezon Stubbs’ın kendini içinde bulduğu durum hakkında giderek daha az şey bildiğini hissediyorum. Ve Bernard’ın yol boyunca Stubbs’a yardımcı olabilecek en ufak bir bilgiyi vermemesi onu üzüyor.

- Angela Sarafyan: İlk sezonda sanırım birlikte bir şeyler yaşadık, değil mi Luke? Beni vurmuştun!

- Luke Hemsworth: Evet doğru, vurmuştum. Ama sen robotsun, robotlar ölmez!

- Angela Sarafyan: Bunun için teşekkürler. Ama ikinci sezonda lobotomize (beyin cerrahisi işlemi) edildim. Ve sonra üçüncü sezon, biraz insanları pataklamam gerekti. Tüm söyleyebileceğim bu. Teşekkürler. (Gülüyor)

Yazının Devamını Oku

Etkileyici bir baba-kız hikâyesi

30 Ekim 2022
Catherine Hardwicke’nin yönetmenliğini üstlendiği “Prisoner’s Daughter” filmi, 12 yıl hapis yattıktan sonra kızı ve torununa kavuşan bir babanın hikâyesini konu ediniyor. Filmde Kate Beckinsale, Brian Cox, Christopher Convery ve Tyson Ritter gibi ünlü isimler rol aldı. Mark Bacci’nin senaryosunu kaleme aldığı film hakkında merak edilenleri yönetmen Catherine Hardwicke ve ünlü oyuncular, Barbaros Tapan’a anlattı.

Pandemi zamanında yaşadıklarımız, sizi bu hikâyeye çeken şeyler açısından herhangi bir unsura sahip miydi?

- Catherine Hardwicke: İyi bir noktaya değindin. Bence öyle oldu çünkü herkes pandemi sırasında ilişkilerine daha yakınlaştı. Ve Mark (Bacci) o kadar güzel ve samimi bir hikâye yazdı ki orada olduğunuzu hissediyorsunuz.

Catherine Hardwicke ile çalışmak nasıldı?

- Kate Beckinsale: Sanırım Catherine’e sahip olduğumuz için çok şanslıydık çünkü Vegas’ta inanılmaz derecede sıcak bir ev yarattı. Burada Chris (Convery) ve Brian’la (Cox) da birbirimize yakınlaşabildek. Demek istediğim, Brian’dan iğreniyordum, bu yüzden benim için gerçekten zordu. (Gülüyor)

- Brian Cox: Bu ortaklaşa bir duygu. (Gülüyor)

OYNADIĞIM KARAKTERLERE 

Yazının Devamını Oku

Sohbet etmek mutluluğun büyük bir parçası

23 Ekim 2022
78 yaşındaki Altın Küre ödüllü oyuncu Jacqueline Bisset, Russell Brown’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Loren & Rose” adlı filmde başrolü üstlendi. Loren adlı genç bir yönetmene hayat ve sanata dair tavsiyeler veren tiyatro sanatçısı Rose karakterini canlandıran usta oyuncu film ve kendisi hakkında bilinmeyenleri anlattı.

Filmde çok etkileyici diyaloglar var... Siz de filmdeki karakteriniz Rose gibi çevrenizdekilerle böyle güzel konuşmalar yapar mısınız?

- Evet... Sohbet etmenin mutluluğun büyük bir parçası olduğunu düşünüyorum. Dinlemek ve konuşmak... Bu film için ikisi de çok önemli unsurlardı.

Filmlerinizdeki etkileyici cümleleri daha sonra gündelik hayatınızda kullandınız mı?

- Hayır, çok uzun bir senaryoydu. Hepsini unutmadım ama açıkçası ne söylediğimi unutmaya meyilliyim.

Rose ve Loren’nin sıkı bir dostluğu var. Dostluk kavramının sizin hayatınızdaki önemi nedir?

- Arkadaşlarımla iyi ilişkiler kurma eğilimindeyim çünkü iyi bir dinleyiciyim ve bence bu iyi bir arkadaş olmanın kilit noktası. Sürekli konuşursan, öğrenemezsin. Bu yüzden, yönetmen Russell Brown bana, bu ilişkiye benzeyen, bu tür ilişkilere rehberlik eden epeyce ilişkisi olduğunu söyledi. Ve bu harika senaryoyu, başına gelen birçok durumdan yola çıkarak yazdı.

Yazının Devamını Oku

1930’lar Amerika’sında bir polisiye hikaye

16 Ekim 2022
David O. Russell’ın 7 yıl aradan sonra çektiği ilk film olan “Amsterdam” 7 Ekim’de gösterime girdi. İzleyiciyi 1930’lu yıllara götüren film, tanık oldukları cinayetin zanlısı haline gelen, Amerika tarihindeki en önemli entrikalardan birini ortaya çıkaran üç arkadaşın öyküsünü anlatıyor. Barbaros Tapan, “Amsterdam”la ilgili merak edilenleri David O. Russell ile filmin oyuncu kadrosunda yer alan Margot Robbie, Mike Myers, Rami Malek, Michael Shannon ve Andrea Riseborough’a sordu.

En son filminizden 7 yıl sonra “Amsterdam”la izleyici karşısına çıktınız. Bu film için uzun yıllardır çalıştığınızı biliyorum, neden böyle bir öykü çekmek istediniz?

- David O. Russell: Filmde başrolü üstlenen Christian Bale ve ben, bu filmi yaklaşık 5-6 yıl önce düşünmeye başladık. Onunla orijinal bir karakter icat etmek istedik. Christian; doktor olmak istedi, iyi bir arkadaş, iyi bir sevgili... Buradan yola çıkarak filmin temelini attık.

Tam olarak neyden ilham aldınız?

- David O. Russell: New York’taki Roseland Balo Salonu’nun büyük fotoğraflarına baktık. Orada dans edenlere bakarsınız ve “Şu iki kişiye bakın, onların hikâyesini hiç duymadım” dersiniz. Ben de onların hikâyesini hiç duymadım. Onların hikâyesini anlatmaya karar verdik. Başınıza ne geleceğine dair hiçbir fikriniz yoksa tarihe geri dönmeyi hayal ettik. Bilmediğimiz bir tarih öğrendik ve film için görüştüğümüz herkes bunu yaptı. Ve karakterleri oluşturmaya başladık.

Filme başlamadan önce 5-6 farklı senaryo taslağınız olduğunuzu duydum. Senaryonun son haline nasıl karar verdiniz?

- David O. Russell: Bu filmi ne olursa olsun yapacaktık çünkü tarihe ve bu kalıplara hayrandık. Ve sonra dünya acayip şeyler yapmaya başladı. Biz de, “Pekala, hikâyemize bağlı kalacağız çünkü ilk biz buradaydık” dedik. (Gülüyor)

Tarih de öyleydi. Buraya ilk gelişimiz değil ve film ve bu karakterler bir ilham kaynağı olmalı.

Yazının Devamını Oku

Afganistan’dan eve dönüş

9 Ekim 2022
Afganistan’da ABD ordusunda mühendis olarak görev yapan ve bir patlama sonucu beyninde hasar oluşmasıyla ülkesine geri gönderilen Lynsey’in öyküsünü anlatan “Causeway”, Toronto Film Festivali’nde prömiyer yaptı. Lila Neugebauer’in ilk uzun metrajlı filminde Oscar ödüllü Jennifer Lawrence, Brian Tyree Henry ve Linda Emond rol aldı. Barbaros Tapan, Toronto Film Festivali’nde dörtlüyle bir araya geldi ve merak edilenleri sordu.

◊ İlk uzun metrajlı filminiz “Causeway” ile Toronto Film Festivali’nde yer aldınız. Neler söyleyeceksiniz?
- Lila Neugebauer: Son 15 yılımı tiyatro yönetmeni olarak geçirdim, bu benim ilk uzun metrajlı filmim. Kısa tutmaya çalışacağım, bu filme dahil olan herkes adına konuştuğumu biliyorum, böyle bir büyük bir festivale davet edilmekten ve böyle seçkin film yapımcılarıyla birlikte olmaktan büyük onur duyuyoruz. Kendimi çok duygulanmış hissediyorum. Bu filmi bu kadar içten bir coşkuyla kucakladığınız için teşekkür ederiz.

◊ Filmde çok derin karakterler var. Bu karakterlerle oyuncularınızın nasıl başa çıktığını merak ediyorum... Öncelikle filmin baş kahramanı olarak sizden başlayalım Jennifer Lawrence....
- Jennifer Lawrence: Karakteri senaryoda okuduğumda içimde bir şeyler hissettim. Ben de 14 yaşımdayken evden ayrıldım ve evle olan ilişkim her zaman karmaşık olmuştur. Lynsey’i de kendimle özdeştirdim. O da evini bulmaya çalışıyor. Bu durum beni duygulandırdı.

Yazının Devamını Oku

Çok karanlık ve derin bir dünyaya daldık

2 Ekim 2022
Joanna Hogg’un hem hikâyesini kaleme aldığı hem de yönetmen koltuğuna oturduğu “The Eternal Daughter”, Venedik Film Festivali’nde ilk kez izleyiciyle buluştu. Tilda Swinton’ın başrolünü üstlendiği gizemli drama filmi, boş bir otel haline gelen eski evlerine döndükleri zaman, saklı kalan sırlarla yüzleşen anne ve kızının hikâyesini konu alıyor. Joanna Hogg ve Tilda Swinton filmle ilgili merak edilenleri Venedik’te anlattı.

◊ Sizi bu hayalet hikâyesine ne yönlendirdi?
- Joanna Hogg: Doğaüstü şeylere her zaman ilgi duymuşumdur. Ve aslında, “The Souvenirs” filmimi yapmadan önce bir hayalet hikâyesi çekmek istiyordum. Yine 2008’de beyazperdeye taşımak istediğim bir anne ve kızının hikâyesini düşündüm. Hayalet öyküsüyle ikisi bir araya geldi. Şimdi ise onları birbirinden ayıramıyorum.

◊ Filmde hem anneye hem de kızına hayat veriyorsunuz... Anneler ve kızları arasındaki nesil uçurumları hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Tilda Swinton: Joanna ve ben, annemizin nesli ile bizim çağımızın kadınları arasındaki uçurum hakkında çok konuştuk. Bizim yaşımızın kızları ile annelerimiz arasındaki ilişkinin ne kadar farklı olduğunu fark ettik.
Ve bununla çok ilgilendik. Hep benim Julie’yi oynayacağımı düşündük. Ve bir diğer oyuncu hakkında konuştuk ama bir şekilde bu çok garip dürtü bizi ele geçirdi. Ve elbette, şimdi filmi gördünüz...

Yazının Devamını Oku