Paylaş
Ralfi’yleydik...
Alsancak’ta... İzmir’in en işlek, en gösterişli sokaklarında...
Çok uzağa gitmeden, daha evinden iki adım öteye gidene kadar neler yaşadıklarını anlamak için...
Ralfi tüm sokakları santim santim, karış karış biliyor...
Nerede ne sorun var, neresi sıkıntılı, neresi geçit vermiyor...
Köşeyi dönüyoruz, karşı kaldırımı işaret ediyor, “İşte belaya geldik!”
Onun için bela çünkü tek başına oradan geçmesi imkansız...
Eğer Ralfi’yle birlikteyseniz, onun yakınıysanız o bela sizin de oluyor...
Ralfi’nin yanında anlıyorsunuz ki yaşadığı sorun sadece onun olmuyor...
Onun en yakınındakilerin de derdi oluyor...
O zaman herkesin empati yapması gerekiyor...
Kaldırıma aracını park ederken, engelli otoparkına arabasını koyarken, kaldırımları düzenlerken, sokaklara taşları döşerken...
Hatta kafesine, restoranına, sinemasına, alışveriş merkezine, devlet dairesine, sağlık merkezine tuvalet ve giriş çıkışları yaparken...
Herkesin kendini o engele takılanların yerine koyması gerekiyor...
Çünkü o zaman sinirleniyor, öfkeleniyor ve aslında küçük ayrıntıların hayatlara nasıl engel olduğunu anlıyorsunuz...
Ralfi’yle hep gazetenin içinde birlikteydik...
İlk kez o gün sokaklarda birlikte gezdik...
Ralfi bizden daha hızlıydı. Onu yakalamak imkansız...
Onu bir tek nerelerde yakalayabildik biliyor musunuz?
Ya kırık kaldırımlarda ya rampasız ve eğimsiz geçişlerde ya yanlış park eden arabaların kapattığı yollarda...
Yoksa düzgün yolda ona yetişmek mümkün değil...
İşte bu yüzden onunlayken anladım ki aslında engel biziz!
O zaman kaldırın engelleri...
Paylaş