Paylaş
Hakkında anlatılanlar hep aklımdaydı. Elimde makinem, ayağımda parmak arası terliklerim kendimi adanın yollarına vurdum. Akşam güneşi batarken Ada göründüğünde, işte o an, “adalılık” ruhunun beni esir alacağını biliyordum. Feribot küçücük limana yanaşırken bile nazlı, aheste... Kaptan da Adalı olmalı.
Neden gitmeli?
Hayata kısacık da olsa dur demek için. Arnavut kaldırımlı, mübadeleden kalmış, kimi restore edilmiş, kimi terk edilmiş taş evlerle gelin gibi süslü sokakları görmek için. Salaş balıkçılarda ada mezesine doymak için. Ya da her köşe başındaki şarap butiğinde tadım yapmak için...
Neyle gezmeli?
Feribottan inince limanın kısa taş yolu sizi adanın Rum kesimindeki meydana ve popüler kafesi Polente’ye çıkarıyor. Merkezde arabasız rahat edersiniz ama plajlara ve bağlara gitmek için araba ya da motosiklet şart. Adanın tek motorcusu meydandaki “Akyüz”. İstanbul’da piyano sattıktan sonra adalı olmuş. Ofisi yok. Scooter’lar meydanın bir köşesinde duruyor. Adada tek olmanın verdiği rahatlıkla yaklaşık 20 dakika sonra geliyor.
Saatler fora!
Adada geçirdiğim 3 gün boyunca, tuhaf bir şekilde ne saat, ne de cep telefonuna ihtiyaç duymadım. Saatim güneş, dostlarımla haberleşme aracım kaldığımız otelin resepsiyonu ya da bir sokak öndeki kahvehanenin çaycısı oldu: “Abla be, sizinkiler az önce geçti, Polente Hüseyin’in ora gidiyorlarmış, şak şak’ın bitince (fotoğraf çekimimden bahsediyor) gitçekmişin sen de...” Allahım, seviyorum ben bu adayı!
Nerede kalmalı?
- Otel Kaikias: Konaklamaya doyamadığım otel. Bozcaada Kalesi’nin hemen yanında, denizindibinde.Otelin sahibi mimar çiftin estetik dokunuşlarına her alanda rastlamak mümkün. Burada televizyon yok. Sadece iyi yemek, rehavet, ruhu olan eşyalar, sanat, deniz ve Bozcaada var.
- Rengigül Pansİyon: 1876’da inşa edilmiş bir Rum konağı... Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerin karargâhı olarak kullanılmış sonra Kakmi Ailesi’ne geçmiş, 1997’de Rengigül Konukevi olmuş. İsminden de anlaşılacağı gibi güllerle bezeli nefis bir konak.
- Lİmanİ Otel: Adanın en eski otellerinden Zafer Otel, elden geçirilerek Limani Otel olmuş, çok da iyi olmuş. Bir zamanlar yel değirmenlerinin sıralandığı tepede, şimdi tüm kasabaya yukardan bakıyor otel.
Şarabını İç bağını sor
Bağcılık ve şarapçılık adalıların ruhuna işlemiş. Adanın kuşaklardır şarap üreten üç büyük üreticisine (Talay, Çamlıbağ ve Ataol Şarapçılık) üç yıl önce mimar Reşit Soley’in farklı bakış açısı ile Corvus Şarapları da eklenmiş. Her markanın hem merkezde bir tadım mağazaları, hem bağ gezileri, hem de fabrikanın içinde bir minik şarap barları var. Şehirde dünya paraya aldığımız şarapları burada 11-60 TL arasında değişen çok makul fiyatlarla satın almak mümkün. Talay Ailesi’nin ayrıca, geçtiğimiz yıl şarap bağlarının ortasına yaptığı, 4 taş odadan oluşan, zemininde gizli minik bir şarap mahzeni olan minik otelleri de var ki; ömür uzatır.
Ada’nın en orijinal dükkânı
- Herkesin dilinde şu cümle: “Bakkalın risotto’sunu dene... Bakkal’da makarna yedin mi?” Dalga geçtiklerini düşündüğüm bir sırada, Rum Mahallesi’ndeki tek kiliseye giden sokakta çıktı o meşhur “bakkal“ önüme. Bakkal, yurtdışında da sıkça görülen mini restoran, mini şarküteri, mini bar, mini kafe konseptini Bozcaada’ya taşımış İstanbullu bir çılgın girişimcinin işi. Görmeden dönmeyin.
ADA’DA Yemek değil, meze YENİR!
- Adada yemek yenmez. Ada’da “meze” yenir. Yemek, gündüz saatlerinde, İskele Meydanı’ndaki Yusuf’un Yeri’nde yenir. O da zeytinyağlı babında. Akşam için seçenek bol. “Sandal”, “Martı”, “Battı Balık” en başarılarından. Rum Mahallesi’nin meyhaneler sokağındalar, kime sorsanız gösterirler.
Koreli’nin Yeri& Vahit candır!
- Koreli; Bozcaada İskelesi’nin hemen yanındaki muhteşem balık lokantası... Ayazma Koyu’nda da şubesi var. Vahit sadece Ayazma Plajı’nda. Dünyada sonsuza kadar denizin üzerinde oturup buz gibi bira ve ev tipi patates kızartması tüketilecek tek mekan. Arada hareket kabiliyetinizi yitirmemek için bir denize girip çıkmayı unutmayın.
Paylaş