Paylaş
Evlimiz de, bekarımız da aynı noktadayız. Şişme erkekten bahsetmiyorum, kendisi yapılalı ve dünya kadınları tarafından bir işe yaramadığı anlaşılalı çok oldu.
Sevgili çekik gözlü kardeşim; artık kauçuğunu mu yaparsın, eldekinin kalbine, beynine mikroçip mi takarsın, bilemem. Orası senin uzmanlık alanın! Ama gözünü seveyim, şarap içilecek yerde “erkek adam rakı içer” diye tutturmayan, “nerdesin” diye aradığında, “dışarıdayım” diye cevaplamayan, bütün bir kışı “11 tane topçu” ile aynı evde geçirmeyen, “su versene” emir kipinden, “tatlım su verir misin?” rica kipine programlanmış; basit, sade, sıradan adamlar istiyoruz. Hadi gözünü seveyim, konuştur şu teknolojini.
Alarmlı kredi kartı: Ben bütçe nedir bilmeyenlerdenim. İki yakam; Ayvalık ile Midilli gibi yıllardır birbirine bakar durur. Arada yakınlaşmalar olsa da, kavuşmalar hala vizeli. En fazla 3 ay. Sonunda saldım çayıra yöntemine geçtim. Gittiği yere kadar.
Ama şöyle bir teknoloji olsa; sen hiç hesap etmeden kredi kartın senin o ayki bütçeni bilse, bütçeyi aştığın mağazada en yüksek seviyeden ciyak ciyak ötse, pin numarasını girmekte ısrar edersen kapıları kapatsa, polis çağırsa filan… Biliyorum bu kör olası bankaların iyice nefretini kazanacaksın ama Anjinsan’ım yap be bir iyilik.
Çamaşır asan çamaşır makinesi “çamaşırsan”: Çamaşır yıkamakla hiçbir derdim yok. Ama asmak ve toplamakla ilgili “papazız” kendisiyle. Anjinsan’ım; sen ki o minnacık kafanın içindeki kocaman beyinle önce çamaşır makinesini, sonra kurutma makinesini icat etmiş bir insansın.
Ama ben de bir Türk’üm. Biz de kurutma makinesi lüks tüketime giriyor, bebeğim. “Bisiklet” bile TÜFE sepetimize daha yeni girdi, sen hangi kurutucudan bahsediyorsun? Ekle bir aparat makinenin müsait yerine, çamaşır bitti mi şak diye açılsın; çamaşırlar (kendi kendilerine lütfen) ip gibi dizilsin. Bunu icat etmeyen Japon’a Japon demem ben, onu da bilesin.
Modelini yenileyen araba: Benim arabam yok. Yani aslında bu rica mı yerine getirsen de olur, getirmesen de. Sırf araba modelinden gözü dönmüş bir kısım erkeğin gönlü olsun diye yazıyorum. Bak Steve Jobs’a elimdeki telefonu yaptı, dünya para saydırdı ama ayda bir bağlıyorsun bilgisayara modelini yeniliyor alet.
Aslında pek bir halt olmuyor da sen öyle zannedip mutlu oluyorsun. Felsefeyi bunun üzerine kurmuştu zaten rahmetli; “kullanıcı odaklı mutluluk!” Diyorum ki; yaptığın arabaları da bağlayalım iTunes’a, beyni update olsun, konuşsun, sinyallerini, sis farlarını açıp kapasın, yapsın işte bir şeyler. Yeter ki şu erkekler çocuk gibi mutlu olsun. Sevinsin garibanlar.
Yenilenebilir ev kirası: Burada sevgili Japon biraderim, tahmin edeceğin üzere yeni geliştirmiş olduğun, son yıllarda benim ülkemde de pek moda olan “yenilenebilir akıllı ev teknolocisinden” yola çıktım. Yenilenebilir enerjili ev olabiliyorsa, “yenilenebilir kira”lı ev de pekala olabilir.
Vereceksin otomatik ödemeyi bankana, her ay kiran kendi kendini yenileyerek hop ev sahibinin hesabında. Asıl mesele akıllı ev yapmakta değil, kiracıya akıllı çözümler üretebilmekte bizim ülkede, unutma!
Kilo aldırmayan Nutella: Bu biraz İtalyan işi gibi görünse de sen aldırma. Ben senin icatlarına daha çok güveniyorum. İtalyanlar, işin estetiğinde, havasında! Kalorisiz Nutella der, 1000 Euro’ya satar. Sen öyle misin ya? Senin derdin hem fonksiyonel olacak, hem de ulaşılabilir olacak. Tam bize göre.
Türkiye’deki Nutella reklamlarında tüyü bitmemiş ecnebi bebelerini oynatıyorlar ama sen o reklamlara aldırma. Biz kadınlar pek perişanız Nutella konusunda. İçine katılan (bence) bağımlılık yapıcı maddeyi kaldırarak mı başlarsın, kalorisini mi sıfırlarsın bilemem. Ama başarırsan; Türkiye’de Tarkan’dan sonra kadınların ikinci ilahı olacağın kesin!
Paylaş