Alaçatı çamuru

Dalyan çamurundan bile daha faydalı. Anlatayım.

Haberin Devamı

Son 5 yıldır, Alaçatı’ya “büyük göç” başlayana, yani temmuz ayı gelene, ağustos ayı geçene kadar, sadece bahar ve ilk yaz aylarımı Alaçatı’da geçirmeye çalışıyorum.
Geçtiğimiz hafta sonu da küçük valizimi tıkıştırıp Alaçatı’nın yolunu tuttum. Bizim ekip hazır. Balıkçıda yerimiz ayırtılmış (Solto Otel’e giden yokuşun tepesinde, koya hakim, son derece salaş, ama son derece lezzetli bir dükkan; Ali Baba. Üstelik kazıkçı da değil. Sörfçülerin takıldığı hiç bir yer genelde pahalı olmazmış, kulağımıza küpe olsun).
Her neyse amaç biraz sörf yapmak (board’ın tepesinde bile duramıyorum o da ayrı) biraz da farklı şehirlerden gelen eş dostla felekten bir hafta sonu çalmak.
Fakat gel gör ki heyhat, bizim milyonluk köye 1 gün ve 1 akşam boyunca yağmur yağmış.
Az buz da yağmamış hani, tüm gün sürmüş yağmur. Gayet makyajlı ve havalı Kemalpaşa Caddesi (hani şu yazın sokaktan geçenlerin tabağınızdaki yemeği yediği, ayağa kalkıp yürüdüğünüzde de sizin onların tabağını süpürdüğünüz cadde) pırıl pırıl. Yağmurun ıslaklığı ve o nefis kokusu kalmış sadece.
Ama bir sokak arkaya (örneğin; Yaya’nın arka sokağı, örneğin; eski Kır Evi’nin sokağı, ya da Sailors Otel’in önü vs.) dolaştığınız zaman manzara korkunç! Ayak bileğinize kadar çamura batıyorsunuz. Çamurdan çamura fark var üstelik, bu çamur değil, derinlemesine bir balçık.
İşte tam da misafir olduğumuz evin önü bu çamurdan, pardon balıktan iyice nasibini almış.
Tam 3 gün boyunca, o çamur deryası sertleşene kadar eve girip çıkmak tam bir işkence oldu bize. Ayakkabıların perişanlığını zaten geçtim, evin içi-dışı-arabalar-bisikletler her yer akla ziyan hale geldi.
Bir ara ben iyice balataları sıyırıp çamuru elime-yüzüme filan sürmeyi bile düşündüm. Belediye bu çamur deryasını bu kadar başı boş bırakıyorsa ortalığa vardır her halde bir hikmeti diye.
Zaten yılda topu topu 2 ay iş yapan otellerden açık kaldıkları her pazar için yıllık 800 TL tatil günü iş yeri açma parası alan bir yerel yönetim, çamuru da işe yaradığı, cilde, romatizmaya iyi geldiği için ortada bırakıyordur diye düşünüyorum.
Ha bir de orada yazlıkçı, otelci, barcı olmayıp da yaz-kış yaşayan yüzlerce insan var yahu, ayıptır.

Haberin Devamı

58 ünlü kadının sessiz çığlığı
Polisan’ın katkılarıyla hayata geçen “Her Ses Bir Nefes” fotoğraf projesinin 2. konsepti “Çığlık” İzmir Optimum Outlet’te önceki gün başladı. 3 Haziran’a kadar sürecek serginin, tasarımı ve sanat yönetmenliğini Kenan Bahadır Derre’nin üstlendiği “Her Ses Bir Nefes” adlı sosyal sorumluluk projesi, mesleklerinde başarıları ve güçlü duruşlarıyla takdir kazanmış 58 ünlü kadını iki farklı konsept için bir araya getirdi. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsiciliği’nin teknik destek verdiği projenin fotoğrafları Serhat Hayri (Studio Plus) ve Tayfun Çetinkaya (Bird Office) tarafından çekildi. “Her Ses Bir Nefes” fotoğraf sergisi tüm Türkiye’de kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekmeyi ve kamuoyunu bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Proje kapsamında; Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın Dayanışma Merkezi Ofisi ve Kadın Sığınakları’nın yenilenme çalışması ve tadilatları Polisan Boya tarafından yapılıyor.

Yazarın Tüm Yazıları