Kabarık etekli Sindrella saten elbisesinin altına tarlatan giyerdi.
Biz bunu bilmezdik. Belki de Prensin aynı anda 2 sevgilisi daha olduğunu bilmediğimiz gibi.
Masal “ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar” diye biterdi.
Prens, masaldan çıkıp ötekine giderdi.
Sindrella bilse, yine de sineye çekerdi.
Bilmemenin bilmekten daha güzel sayıldığı günlerdi.
Aldatmak da aldatılmak da meşrulaştırılmamıştı daha...
Önümde iki seçenek var. Ya gelecekten korkup umutsuzluğa kapılıp yerimden kıpırdamayacağım, ya da gaz pedalına sonuna kadar basıp belirsiz, ama yeni bir geleceğe doğru yol alacağım. İşte tam da böyle bir ruh halindeyken başlıktaki cümle ile karşılaştım:
“Dışındaki hava karardığında, içindeki ışığı yak!”
Bu sözün sahibi Mümin Sekman, 30 Kasım günü İstanbul’da hayranlık uyandıran kişisel gelişim konferansı ile İzmir’e geliyor. Hafta, Şebnem Ferah ile başlayıp Model konseri ile kapanıyor. İzmir’de güneş daha da açıyor. E, daha ne olsun... Haydi sokağa!
BUGÜN
Şebnem Ferah Arena’da
“Deli kızım uyan”, “Yağmurlar”, “Sil baştan”... Daha hangisini sayayım bilemedim. Şebnemim Ferahım İzmir’e gelmiş, Arena’ya teşrif etmiş gitmemek olmaz. Hem gitmeyip hem de avaz avaz bağırmamak ise hiç olmaz. Bize yakışmaz. Bilet fiyatları, 25 yaş altındaysanız ve Vodafone faturalı hattınız varsa 1 bilet size hediye. 25 yaş üzeri biz gençler (!) ise 35 TL ödeyerek girebileceğiz konsere...
www.biletix.com
Ama sonra bir şey oldu. Küçük bir mucize gerçekleşti.
2 yıldan bu yana dışarıdan seyahat yazıları yazdığım, dünyanın en ünlü iki seyahat dergisinden biri olarak kabul edilen Travel and Leisure dergisi ekibi, geçtiğimiz yıldan beri rafta bekleyen İzmir projeme kulak verdi. Şehri fotoğraflamak ve yazmak için İzmir’e geldi.
Dört gün boyunca girip çıkmadığımız kapı, ulaşmadığımız insan kalmadı.
İzmir’in modern yüzünü yansıtacak ne varsa fotoğrafladık.
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, İZDSO sanatçıları, yeni açılan mekanlar, gece kulüpleri.
Şef portreleri, güzel kadın yüzleri, İzmir’e yerleşme veya kopamama hikayeleri.
Tarihi Hava Gazı Fabrikası, Levent Marina, İsabey Bağevi, Arkas tarafından renove edilen Fransız Konsolosluğu, yeni açılan Key Hotel...
İzmir’i İzmir yapan ne varsa...
Bunda hem İzmir Kısa Film Festivali’nin, hem de ardı ardına açılan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin hem de İzmir Arena’nın katkısı büyük. Başarılı anlaşmalarla, eskinin kuş uçmaz kervan geçmez memleketime hemen her gün jazz’dan, tiyatroya, rock’tan Türk müziğine pek çok iyi topluluk geliyor. Ama asıl güzel olan ne biliyor musunuz? O salonların pek çok İzmirli ile dolup taşıyor olması... Bakalım, bu hafta size seçtiğim etkinlikler arasında neler var?
Salı
Konser - FASTRIP
İzmirli müzisyenlerden kurulu FASTRIP Grubu’nu ben de merak ediyordum.Özellikle solist Evrim Özkaynak’ın vokal performansı ve ses rengi ile ilgili olumlu şeyler çalındı kulağıma. Güzel bir jazz yorumu dinlemek için salı gecesi AASSM’de olacağım. Bilet fiyatları tam 5, öğrenci 3 TL.
Bugün
Kısalara son 2 gün
12. İzmir Kısa Film Festivali,yarın bitiyor. Hem açılışı, hem de seçkileriyle bu sene yoğun ilgi ile
2-8 Mart arası, uzun zamandır merak ettiğim, hayalini kurduğum
Torino Uluslarası Çikolata Festivali’ne gidiyorum. Üstelik öyle davetli olarak filan da değil.
Profesyonel çikolata üreticisi olarak değil, amatör çikolata yiyicisi olarak.
Ve tüm masrafları kendi delik cebimden karşılayarak...
Çünkü değer!
Bu festival, bizdeki fuarlar gibi profesyoneller için değil, dünyanın her yerinden gelen çikolata severler için.
200 yıldan bu yana düzenlenen ve yaklaşık 10 gün süren bu festivalin
Çünkü bilirim ki, Güzel Sanatlar Fakültesi yıllarımdan beri süregelen, 2007 yılında benim de naçizane jüri üyeleri arasında bulunduğum İzmir Kısa Film Festivali perdelerini açacak. Hem saatli maruf takvimi, hem de Festival Başkanı sevgili okul arkadaşım Kayhan Kırmızıgül bizi bu yıl da şaşırmayacak. Festival bu yıl 16-20 Kasım tarihleri arasında. Ve sizi temin ederim nefis filmler var. Ha bu arada öyle kısa deyip geçmeyin, kısa filmin çarpıcılığı başka hiçbir yerde yok.
Özel Not: Sevgili Kayhan ve bu yıl başka iyi işler yapmak üzere İstanbul’a uçan sevgili Tuna Yılmaz; aferin size her şeye rağmen, bu şehirde, bu işi, bu noktaya getirdiğiniz için.
Hafta sonu Mi Casa iyi gelir
Selim Kaptan’ın yaptığı işleri seviyorum. Mekanları da, eğlence anlayışı da (bu aralar yemekleri de) hep bir çizginin üzerinde. 40’lı yaşlarla beraber gece kulübü işletmeciliğinden yavaş yavaş restoran işletmeciliğine dönüyor. İyi de yapıyor. Çünkü bu konudaki yeteneği, araştırmacılığı ve vizyonu İzmir’in 1-2 adım ötesinde. Mi Casa’nın yemekleri ayrı bir yazı konusu. Ben size bu hafta sonu Mi Casa’nın nefis mojito’larını, atmosferini ve mekanın diğer işletmecisi Mert Mısırlıoğlu’nun sıcak konukseverliğini önereceğim. Cumartesi bir akşamüzeri içkisi için bile uğrasanız, havanız değişecek.
Kim demiş İzmir’de buz pateni tutmaz diye?
Türkiye’nin en modern buz sporları salonuna kavuşan İzmirliler, buz pateninin inceliklerini öğrenmeye çalışırken eğlenceli dakikalar yaşıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kente kazandırdığı Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı içindeki Olimpik Buz Sporları Salonu, İzmirlilerin büyük ilgisini çekiyor. Buz pateni kursları için kayıtlar devam ederken, halka açık seansların düzenlendiği pazar günleri salon “buz üstünde kayma keyfini” yaşamak isteyen sporseverlerin akınına uğruyor. Her pazar eğitmenler eşliğinde halka açık 45 dakikalık seansların yapıldığı salonda, hafta içi gruplar için buz pateni kursları, cumartesi günleri ise özel dersler gerçekleştiriliyor. İzmirliler hafta içi 09.00-22.00, hafta sonu ise 10.00-23.00 saatleri arasında tesisten yararlanabiliyor.
Ben hem yeni başlamışım, hem de -C’de takılıp kalmışım. Taşınmanın C halinde.
Yani CİNNET halinde.
Hiç anahtarı sadece bana ait sabit bir evim olmadı bugüne kadar.
Kazık kadar olmamı bir tarafa bırakın, üniversite yıllarından sonra hayat
kah orada, kah burada geçti. Hayat denen “sirk”ten devşirme maceraya
pek çok ülke ve şehir sığdı.
Böylece hep sevdiği yerlere koku bırakan kediler gibi özlediğim şehirlere,
Kimse kimseyi vurmasın, toprak ana bizi beşik sallar gibi sallayıp canımızı almasın, dolar fırlamasın, Yunanistan batmasın. Çünkü bayram geliyor. Çünkü cumartesi ile birlikte 5 gün (çocukluk deyimi ile) “okul tatiiiilll”! Bu hafta cumartesi günü, “Alaçatı’da Caz Rüzgarı” ile başlıyor. Geri kalan 4 gün içinse birbirinden şahane “kare as öneri” emrinize amade. “Bayram gelmiş neyime”den fersah fersah uzak, sevdiklerinizin koynunda, çikolataların arasında, bulutların üzerinde bir bayram geçirmeniz dileği ile...
Ayşe Gencer & İmer Demirer
Alaçatı, Buğra Özçetin ve Oğulcan Şişman’ın girişimiyle nihayet sezon dışında da canlanmayı başardı. Bu hafta bayram nedeniyle hem cumartesi, hem de pazar akşamı konser var. Ayşe Gencer & İmer Demirer çifti ziyafet çekecek. Konsere giriş 2 şekilde. 4 çeşit meze, 2 çeşit deniz mahsulü, ve finalde de şevketi bostanlı levrekten oluşan yemekli giriş içki hariç 75 TL; yemek yerine bistroda bir içki eşliğinde konser izlemek isterseniz de giriş 40 TL. Yemekli giriş 19.30’da, bistrolu giriş 22.00’de başlıyor. Mekan; Alaçatı Bu’ra Lokal. Bilgi ve rezervasyon için 0536 219 16 16
Anneanneler yolumuzu gözler!
O kadar tatlılar ki... Ve artık eski Türk filmlerindeki huzurevlerine kıyasla çok daha iyi şartlarda yaşıyorlar. Ama bayramda arayanınız soranınız yoksa, ne fayda... O yüzden tanıyın tanımayın, bu bayram iki dakika, elinizde çiçek, başınızı en yakın huzurevlerinden birinin kapısından uzatıverin. Dünyalar onların olsun! İşte İzmir’in belli başlı huzurevlerinin numaraları...