Bahar Akıncı

Antidepresan yazdım sana 11 tane

20 Şubat 2012
Bitmedi gitti, dinine yandığımın kışı.

Böyle günlerde, depresyonun karanlık sularına kapılmaya ramak kalıyor. Parasız kalıyoruz bazen, ışıksız kalıyoruz, hatta nefessiz...
Hava zaten buz.
O deli günlerde, kimse bizi sevmiyor. Kimse bizi anlamıyor.
Aslında azıcık durup sevdiğimiz şeyleri düşünsek, bulutlar dağılıyor.
İlaçsız, çikolatasız, hatta salya sümüksüz.
Ben de düşündüm, düşündüm aşağıdakileri buldum.
Depresyonsavar gibi üzerime kuşandım.

Yazının Devamını Oku

Doğan görünümlü Şahin hayat!

18 Şubat 2012
Bir körolasıca plazanın önünde, araba park etmesin diye konulan, boyu dizime dahi gelmeyen zincirli barikatın üzerinden uçarak bileğimi burktum, ey sevgili okur...

Şu anda ben, bileğim ve buz torbam size bu satırları yazmaktayız. Allahtan aşağıdaki tüm keşifleri hafta içinden yapmıştım da bir tek cümleleri sıralaması kalmıştı.
Lafı fazla uzatıp bileğimi de sinirlendirmeden diyeceğim şu... Ben nihayet 30’larımda anladım ki, hayat denen uzun görünümlü kısacık yolculuğun tadı ancak, kendisi küçük, keyfi büyük keşiflerle çıkıyor.
Üstelik o kadar maliyetsiz keşifler ki bunlar, kimi zaman yanakları kunduz bir bebekle, kimi zaman da bilmediğiniz bir sokağa dönüverince karşınıza çıkıyor. Bazen bir plakçı, bazen bir esnaf lokantası, kimi zaman bir sokak sergisi kimliğine bürünüyor.
Diyor ki, “gel”... Gel beni keşfet. Beni gör. Görmeden geçme!
Gör ki, hayatına anlık mutluluklar, damağında tat bırakayım.
İyisi mi, ben de sizi haftanın küçük keşifleri ile baş başa bırakayım...

Bugün

Yazının Devamını Oku

Kurbağadan prens çıkarmak!

13 Şubat 2012
Yarın 14 Şubat. Ama zannetmeyin ki, her şey Hristiyan icadı, iyilik timsali Aziz Valentine’in hayatımıza girmesiyle başladı.

Aslında her şey, daha çocukken hepimize birden anlatılan o kör olasıca Kurbağa Prens masalıya başladı.
Bir nev’i toplu beyin yıkama eylemi.
Şöyle ki... O güne dek dinlediğimiz tüm masallarda zavallı bir Külkedisi vardı.
Kanaatkar bir Pamuk Prenses. Saçlarını sevdiği adama merdiven eden fedakar bir Rapunzel.
Ne olduysa, bu masalla oldu.
Önce şımarık Prenses “altın” topunu kuyuya kaçırdı (beter olsun).
Sonra yağlı, pis kokulu bir kurbağa gelip dedi ki, ben o topu alırım.

Yazının Devamını Oku

Kim bilir aşkın değerini?

11 Şubat 2012
BİR zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, üzüntü, bilgi ve diğerleri... Aşk, dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş.
Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş... Çünkü, mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş.
Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş.
Aşk, “Zenginlik, beni de yanına alır mısın?” diye sormuş.
Zenginlik, “Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok” demiş.

Yazının Devamını Oku

Üşeniyorum öyleyse yarın!

6 Şubat 2012
NE kadar da tatlı tatlı üşeniriz biz. Biz, Egeliler...

Güneş mi açtı, yağmur mu yağdı, hava mı soğudu, bahar mı geldi, kış mı geçti... Hepsi şahane üşengeçlik sebeplerimiz.
Misal, buzdolabındaki sebzeliğe eğilmek yerine, terliğimizin ucuyla ittirerek kapatmaya bayılırız. Elektrik, su, doğal gaz faturalarını tarihi geçtikten ve hizmet kesildikten sonra yatırmak en sıradan alışkanlıklarımızdandır. Tüm bunları otomatik ödemeye bağlatmaya bile o kadar, ama o kadar çok üşeniriz ki, o faturalar hep baş ağrısı yapar bize.
İstanbul’da birbirine en uzak semtler Beylikdüzü ile Dragos iken örneğin; bizde Alsancak’tan Karşıyaka, “ohooo şimdi kim oralara gidecek”tir.
Ege’de üşenmek, “bize gelsene” derken, “bakkaldan da 2 ekmek, 1 yoğurt alıversene” demek.
Ege’de üşenmek, servis görevlisinin eğer siz hala masada miskin miskin oturuyorsanız, masayı toplamaya bile gerek duymaması demek.
Ege’de üşenmek, bugünün işinin yarına bırakılabilecek opsiyonu varsa yarına, hatta öbür güne bırakılması demek.
Ege’de üşenmek, toplantı tarihini yarına değil, haftaya vermek demek.

Yazının Devamını Oku

Bir sırrım var, tutamam içimde!

4 Şubat 2012
BİR Kızılderili hikâyesinde anlatılır ki...Kainatın yaratılışı tamamlanmış, sıra insana gelmişti.

Yaratıcı, insanı yaratmadan önce bütün varlıklara seslendi.
“İnsanlar hazır oluncaya kadar onlardan bir sırrı saklamak istiyorum.
Bu sır onların mutluluğudur. Sizce bu sırrı nereye saklayayım?”
Kartal söz aldı: “Bana ver Allah’ım, onu aya götüreyim.”
Yaratıcı, “Hayır” dedi, “Bir gün gelir, oraya da giderler ve onu kolayca bulabilirler.”
Yunus balığı, “Onu okyanusların derinliklerine gömeyim, Allah’ım” diye teklif etti.
Yaratıcı, “Orada da rahatlıkla bulabilirler” dedi.

Yazının Devamını Oku

Yağmurla gelen, güneşle gider mi?

30 Ocak 2012
TEKNOLOJİ beni perişan etti. Cuma akşamı önce telefonumun şarjı patladı. Patlama kelimesini bilinçli kullandım, evet.

Şarja yeni takmıştım. Birden pattt diye tarif edemeyeceğim bir ses çıktı ve bir anda tüm ev karardı. Telefonda ve diğer alet edevatta görünürde bir şey yok. Ama bembeyaz şarj, bildiğiniz kömür!
Bu vukuatı, cumartesi günü çamaşır makinemin çamaşırları sıkmaması izledi. Ve son olarak pazar sabahı gözümün nuru dizüstü bilgisayarım asla açılmayarak; teknoloji ile olan düellomu taçlandırdı.
Şu anda, pazar pazar, sabahın kör vakti, nasıl olduysa açık bulduğum bir internet kafedeyim. Aşağıdaki yazı bloğumdan... Hem mevsime, hem ruh halime uygun diye düşünüyor ve size teknolojiyi asla karşınıza almayacağınız bir hafta diliyorum...

***

Hava kapanınca, zihin de bulutlanır. Koca yaz, kısacık sürmüştür ve rüzgar sert yüzünü kıbleye dönmüştür. Latin sonelerini, buz gibi bir martini eşliğinde döktüren Dj kabini bomboştur. Güneş Küba’ya doğru hararetli bir yolculuğa çıkmış olmalı...
Bünye, bronz tenin yer yer açılmaya başlaması ile parçalı bulutlu. En çok bu zamanda Çingenelere benziyor insanın ruh hali. Çünkü bedende açıklı koyulu lekeler, içinde bir göçebelik deliği var. Kapatamazsan kendini uzak diyarlarda bulursun, kaçıp gitme deli(li)ğini yamarsan da bu sefer aklın kaçar gider uzaklara.
Artık daha ciddi şeyler çiziktirme zamanı. Salsalar ayağa kalkıp, hicaz makamına yer verdi çünkü ilk sarı yaprak yere düşerken. Gözlerini kapat, kendini New York’ta hayal et. Zorlanırsan izlediğin Amerikan filmlerini tara hızlıca, mutlaka oralarda geçen bir sahnen vardır. Peki bu şehrin sarı yaprakları nerelerdeler?

Yazının Devamını Oku

Kanguru yarışı

28 Ocak 2012
HİKAYE bu ya, günlerden bir gün Anadolu denen bir medeniyetin, Ege Denizi denen kıyısının, ¨güzeller güzeli¨ bir kentinde bir kanguru yarışı düzenlenmiş.

Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine zıplamakmış. Bir sürü kanguru da arkadaşını izlemek için kulenin etrafına toplanmış.
Ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiç biri, yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler yükseliyormuş kulenin etrafından; “Zavallılar! hiç bir zaman başaramayacaklar!” Yarışmaya başlayan kangurular kulenin tepesine kadar zıplamayı başaramayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamış... Seyirciler iyice coşmuş: “Zavallılar! hiç bir zaman başaramayacaklar!” Sonunda bir tanesi hariç, diğer kanguruların hepsinin ümidi kırılmış ve yarışı bırakmışlar. Kalan son kanguru büyük bir gayretle mücadele ederek kulenin tepesine kadar zıplamayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Baş kanguru, kazanana yaklaşmış ve sormuş; “Bu başarının sırrı nedir dostum?’’ Ama yanıt alamamış.
O anda farkına varmışlar ki... Kuleye zıplamayı başaran kanguru sağır!
Hayallerimizi ve ümitlerinizi gerçekleştiremeyeceğinizi söyleyen, bunu neden yapamayacağımız konusunda bize bir sürü olumsuz neden sıralayan kişilere karşı sağır olmak galiba en iyisi...
Hepimize iyi haftalar!

THE GOOD’TA 28 BLACK PARTY

Cumartesi

Avrupa ve Amerika’nın en ünlü doğal enerji içeceği ¨28 BLACK¨, Türkiye’deki konsept partilerine İzmir’le devam ediyor. Çeşme 7800 ve Bodrum Maça Kızı’ndan sonra 28 BLACK PARTY, 3 ay önce Bostanlı’da açılan The Good’ta gerçekleştirilecek. İstanbul ve Avrupa’nın ünlü kulüplerinde müzik yapan Dj Ayhan Kiray, The Good’taki parti için özel olarak izmir’de olacak... Sınırlı sayıda rezervasyon için 330 6 222’yi aramanız yeterli!

Yazının Devamını Oku