Paylaş
Sabah yürüyüşünüzden sonra aldığınız duşun vücudunuza verdiği canlılık, yüzünüze kondurduğu gülümseme ve sevdiklerinizle birlikte oturduğunuz kahvaltı sofrası mutluluk vermez mi sizce? Cevabınızın olumlu olduğunu düşünmek istiyorum... ‘Cemal Süreya’nın kemiklerini sızlatmayalım isterseniz... Başka türlü giriş yapmak olmazdı... Cemal Süreya’nın artık kahvaltıyla neredeyse özdeşleşerek klişe haline gelmiş cümlesine katılmayanımız yoktur sanırım... Varsa şayet saygı duyarım elbette ancak hayatla ilgili düşüncelerini yeniden gözden geçirmesini mutlaka tavsiye ederim... Yeni bir sabaha uyanmanın sevinci ve o günün ilk öğünü olmasının verdiği mutluluğun bence de göz ardı edilemez bir yanı var. Hayat kadar önemseyin derim.
4 GELENEKSEL 1 YENİ NESİL
Ankara’da bu denli yoğun kahvaltı hazırlayan yerin varlığının farkında değilmişim. Bu durum, kahvaltı yazmaya karar vermemin en önemli sebebi oldu diyebilirim. Kebapçı, dönerci, pideci de veriyor. İtalyan lokantası veya burgercide de kahvaltı bulabilir hale geldik. Eskiden sadece pastane ve börekçilerde bulabildiğimiz kahvaltıyı şimdilerde kebapçılarda da bulmak abuk değil mi sizce de? Her neyse... Çok zorlandım ama kahvaltı gibi kahvaltı yapılabilecek beş mekânı buldum. Gezdiğim bütün kahvaltıcılar kendilerine göre en iyisini yaptıklarını düşünüyorlar. Ben tercihimi doğallık, samimiyet ve sevgiden yana kullandım...
QRABİYE BUTİK PASTANE (KORU SİTESİ)
Ankara’da yiyebileceğiniz en leziz kurabiyeleri pişiren pastanelerin başında gelir dersem abarttığımı düşünmeyin lütfen. Abarttığımı düşünseniz bile Mesa Koru Sitesi, Koru Çarşısı’ndaki yerine gidip tadına baktığınızda, ‘az bile söylemişsin’ diye içerleyeceğinizi biliyorum... ODTÜ’lü Çevre Mühendisi Çiğdem Hanım’ın aldığı eğitim gereği oluşan yaşam tarzını, vizyonunu ve haliyle pişirdiği ürünlerle ilgili malzeme seçimindeki titizliğini tahmin etmeniz gerek. Çalışma arkadaşları Işın, Ayşe, Hanife, İrem ve Hatice hanımlarla birlikte harikalar yaratıyorlar. Kahvaltının yıldızlarından vişne soslu pankek Çiğdem Hanım’ın büyük amcası köy enstitüsü mezunu ve elçilik aşçısı ‘Hazım amca’dan kalma. Portakal kabuğu reçelini annesi ‘Fezile teyze’ pişirmiş. Mekik böreği, Daisy, kabaklı ve peynirli kişe bayılacaksınız.
BARAKA SANAT KIR LOKANTASI (TAŞPINAR KÖYÜ)
Seramik sanatçısı Seçkin Hanım, İncek’e giderken yolun aşağısında, TED Kolej civarındaki Taşpınar Köyü'nde eskiden harabe halde bir gecekondu ve barakayken hem hayallerini hem de sanatını konuşturarak şahane bir kır lokantası hazırlamış. İsmini de bu durumdan esinlenerek ‘Baraka Sanat Kafe’ koymuş ama ben ‘Kır Lokantası’ tabirini daha çok yakıştırdım. Bahçesinde, meyve ağaçları, çiçekler, süs havuzları, sanatsal objelerle çocukların keyif alacağı kuklalar, sek sek vs. var. Habeş ve İran tavuklarının civcivleriyle birlikte dolanırken, çirkin ördek yavrusu Osman’ın yiyecek peşinde koşturmasını keyifle izliyorsunuz. Doğal yollarla iştahınız açıldıktan sonra nefis kır kahvaltısına gömülüyorsunuz. Menemen, kızartma, sucuk göz kamaştırıyor... Tarsus’a has ‘Kuş gözü’ lahmacun şahanane.
SARNİİ EATERY (ÇANKAYA)
‘Eatery’ aslında İngilizce’de kafe demek ancak ‘cafe’ tabiri öylesine yaygın ki; sormadım ama diğerlerinden ayrılmak için bunu kullandıklarına adım gibi eminim. Yeni nesil kahvaltının tartışmasız Ankara’daki en iyisi olduğunu, bu tarz kahvaltıyı sevenlerin hafta sonları, bitmeden ürün kapmak için Galip Dede Sokak’taki yerine gidip sıraya girmesinden anlıyorsunuz... Bütün kruvasanlarını elleriyle lamine ediyor Elif, diğerleri gibi makineyle laminasyon yapmıyor. Sevgili Elif’in kısıtlı sayıda ürettiği ve bir sanat eseri hazırlar nitelikte tek tek hazırlayarak tezgâhına koyduğu herhangi bir şeyin tadına bakabilmek bile büyük şans. İçinde Frankfurter sosis, karamelize soğan, köz patlıcan ve parmesan olan sosisli (sanat eseri) kruvasan efsane olacak. Antep fıstıklı çöreği zaten efsane... Foccacia sandviç şahane...
KAPI ANKARA (ŞİLİ MEYDANI)
Şili Meydanı’ndaki Gülden Sokak’ta bulunan ‘Kapı’ kahvaltının en çok yakıştığı yerlerin başında geliyor diyebilirim; zira bahçesini gördüğünüzde bana hak vereceksiniz. Hele hele erik ağacının romantik duruşundan etkilenmemek ve daha da iştahlanmamak mümkün değil. Anne Dilek İnaç iki kızı Göksu ve Side ile birlikte kahvaltının A’dan Z’ye kadar her şeyiyle tek tek ilgileniyorlar. Masaya konan her ürünün en iyisi olduğundan emin olmak için ince eleyip sık dokuyorlar. Yıllardır aynı yerlerden temin ettikleri ürünleri eşsiz lezzette. Reçeller, Alaçatı’daki bir butik üreticiden geliyor ancak bu yıl acı biber reçelini Dilek anne yapmış. Zeytinler ve zeytinyağı, Milas Selimiye’den bir yerel üreticiden, peynirler Balıkesir ve İzmir’den... Muhammara’ya bayıldım.
DENİZ KOZANLI (BALGAT)
Duygu ve hatıralarla dolu bu mekâna girdiğinizde, bir aile albümüne girmiş ve dolaşıyorsunuz hissine kapılıyorsunuz. Deniz Hanım’ın en etkileyici yönünün kültürüne ve geleneğine bağlı oluşunu da canlı yaşamış oluyorsunuz. Her şey o kadar doğal ki, pencereden dışarıya bakmazsanız bir Anadolu köyünde ve evindesiniz havası hâkim. Kaneviçeli örtüler, iğne oyası ile işlenmiş desenler, sandıklar, küpler, kap kacaklar sizi de alıp geçmişinizdeki hatıralarınıza götürüyor. Deniz Hanım’ın bu hassas tarafı haliyle kahvaltısına da yansımış. Samimiyet ve doğallığı yediğiniz her şeyin lezzetinde hissediyorsunuz. Yumurtanın sarısında da var, zeytin ezmesinde, böreğinde de var. Hele bir de tereyağında pişer halde çömlek tabakta getirdiği köftesinin kokusu yetiyor, yemeden mest oluyorsunuz...
Paylaş