Paylaş
Makedonya'nın bir Madam'ı eksik. Tablonun geri kalan kısmı, bizim 1991'de gördüğümüz filme çok benziyor. Hani Körfez Savaşı'nda sonra milyona yakın Iraklı mülteci sınırımıza dayanmıştı, biz de 300 binini alıp kamplara yerleştirmiştik, sonra da işitmediğimiz laf kalmamıştı... Hatta Madam Mitterrand gelip kampları teftiş edip, mönüyü filan beğenmemişti...
İşte bu filmin bir benzeri şimdi Makedonya'da oynuyor. Yalnız Madam henüz kamp teftişine gitmedi. Zannediyorum, Arnavut dramıyla pek ilgilenmediğinden.
NATO operasyonu başlayınca Sırpların zorla Kosova'dan çıkardığı 400 bin Arnavut'un 115 bini Makedonya'ya akın etti. Kendi kendine zor yeten yoksul Makedonya, mülteci akınında esas sorumlunun NATO olduğunu ileri sürerek ‘‘Bize yardım edin, yükümüzü hafifletin’’ diye çağrı yapmaya başladı.
Makedonya Başbakanı Lupco Georgievski, Batılı ülkeler mültecileri almazsa iflas edeceğiz dedi; ‘‘NATO savaşı başlattı sonra da Paskalya tatiline çıktı. Makedonya'yı mülteci sorunuyla baş başa bıraktılar. Avrupalıları tatmin edip, Kosovalılar'dan kuru bir teşekkür görmek için daha kaç mülteci almamız gerekiyor’’ diye çıkıştı.
Batı'nın mülteci almaya pek gönüllü olmadığını görünce de, aceleyle Arnavutların bir bölümünü postalamaya başladı.
İşte bütün kıyamet de bu yüzden koptu. Başta BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve diğer insani yardım kuruluşları olmak üzere, Batı basını ve kamuoyu Makedonya düşmanı kesildi.
Hangi gazeteyi açsanız, Makedonların Arnavutlara uyguladığı mezalimi ballandıra ballandıra anlatıyor. USA Today, Makedon polisinin gitmek istemeyen mültecileri coplayıp, kadınları saçlarından tutarak yerlerde sürüklediğini yazıyor.
Herkes istiyor ki, Kosova-Makedonya sınırındaki Blaçe'de günlerce kendi pislikleri arasında naylonlar üzerinde yatıp kalkan insanlar o halde yaşamaya devam etsin. Oysa o kampta üç gün içinde 50 kişi dizanteriden öldü.
Kokudan durulmaz hale gelen vadiye yeterli yardım ulaşmadığı için bu bölgedeki 45 bin kişi bir gecede tahliye edildi. Bu kişiler Makedonya içlerindeki NATO çadır kentleriyle Arnavutluk ve Türkiye'ye gönderildi. Bu arada UNHCR, ‘‘30 bin kişi kayboldu’’ diye tutturdu.
Aslında yardım kuruluşları da bu şartlarda barınmanın mümkün olmadığını kabul ediyor, ancak Makedonya'nın mültecileri göndermekte acele etmesini eleştiriyorlar. Sırplar, Kosovalıların kimliklerini yok ettiği için, bu kişilerin başka bölgelere nakledilmesinden önce kayıt tutulması gerekiyor. Böylelikle aile birleşmeleri de kolaylaşıyor.
YİNE INDEPENDENT
Bu arada bazı fırsat düşkünleri, yeri gelmişken Türkiye'ye de bulaşıyor. The Independent, ‘‘Almanya'ya gitmek isteyen mülteciler, Türkiye'ye götürüldüklerini görünce çok geçirdiler, dilleri tutuldu’’ gibi abuk subuk manşet haberler döşeniyor. Kosova'nın yanı başından ayrılmak istemeyen mültecilerin, sanki sadece Türkiye'ye gitmek istemedikleri havasını vermeye çalışıyor. Oysa o zavallı insanlar, Makedonya'daki hengame içinde yakınlarını kaybetmenin, aile parçalanmalarının acısını yaşıyor.
Aynı Independent 1991'de Kuzey Iraklıların Türkiye'ye sığınmasından sonra da, ‘‘Türk askerleri ekmek dağıtırken mültecilere dipçikle vuruyor’’ diye yazmıştı. Sonra da muhabiri Robert Fisk sınır dışı edilmişti.
Şimdi bu tür haberlerin malzemesi haline gelen Makedonya'nın tek derdi ekonomik değil. Mülteci akını Üsküp'te siyasi sıkıntıya da yol açıyor.
Amerikalı Balkan uzmanı Ronald Hatchett'e göre toprak bütünlüğünü düşünen Makedonya'nın Arnavutları istememekte kendince çok geçerli nedenleri var. İki milyonluk nüfusun yüzde 23'ünü Arnavutlar oluşturuyor. Belgrad'ın Kosova üzerindeki kontrolü yitirmesi sonucu, Arnavutların bölgede bağımsızlık ilan edip, Arnavutluk ve Makedonya'nın bir bölümünü de içeren ‘‘Büyük Arnavutluk’’u kuracaklarını düşünüyorlar.
Ayrıca Kosova sınırını denetleyen 12 bin kişilik NATO gücüne ev sahipliği yapan Makedonya, Sırpların er geç bunun hesabını soracağı korkusu içinde. Bu nedenle halk evlerin bodrumunda temel ihtiyaç maddelerini stoklamaya başlamış bile.
Paylaş