Sıra dışı bir adamın hikayesi

"En iyi insan kimdir?" sorusuna verilebilecek en doğru cevabın, kendisinden başka insanlara faydası olan insanlar olduğuna inanırım.

Haberin Devamı

Ve bazı insanların bunun için seçildiğine…

İşte bu insanlardan birini bugün tanıtacağım size.

Ferruh Kaledibi. Sakarya’da yaşayan, mali müşavirlik yapan, evinden işine gidip gelen yani sıradan hayatı olan bir adamdır… Ferruh Bey’i sıra dışı yapacak ise oğlu Ekin olacaktır. O kadar ki Sakarya’da Ferruh Bey’i tanımayan kimse olmayacaktır.

Önce Ferruh Bey’in hikâyesini anlatayım…

Ferruh Bey, 27 yaşında âşık olduğu Şehnaz’la evlenir. İlk çocukları kız olur, adını Başak koyarlar. Şehnaz Hanım, bir süre sonra 2. çocuğu olan Ekin’e hamile kalınca, kızı Başak’a hamile iken gittiği doktoruna gider. Doktoru her şeyin yolunda olduğunu sağlıklı bir bebekleri olacağını müjdeler. Şehnaz Hanım, amniyosentez testini yaptırmak ister ama doktoru gereksiz olduğuna inandır Şehnaz Hanım ve eşini.

Haberin Devamı

Hamileliğinin son ayında doktor 20 günde bir kontrole çağırınca bir şeylerin yolunda gitmediğini anlarlar ama doktorları bir açıklama yapmayınca doğumla ilgili sorun olduğunu düşünürler.

Şehnaz Hanım, doğuma hemşire arkadaşının girmesi için doktorunu ikna eder. Doğumdan dört saat sonra hemşire arkadaşı ona “Doktora söz verdim, sütün kesilir diye söylememi istemedi ama sen Down Sendromlu bir bebek dünyaya getirdin, çocuğun engelli olacak” der.

Şehnaz Hanım ve eşi Ferruh Bey, hayatlarında ilk defa duydukları bu tanım karşısında şaşırırlar. Çocuklarının hiçbir eksiği yoktu, sadece gözleri biraz çekiktir.

Hemen doktorun yanına giderler. Doktorları down sendromlu çocuk sahibi olmanın onların hayatlarına ne gibi yükler getireceğini anlatınca, apar topar bebeklerini alarak hastaneyi terk ederler.

Haberin Devamı

Sakarya’daki tüm özel hastanelere giderler ama hepsinden de “Çocuğunuz 30 yaşına kadar yaşayacak, hiçbir ihtiyacını karşılamayacak. Maalesef bir tedavisi yok” cevabını alırlar.

İstanbul’da gittikleri büyük bir devlet hastanesinin doktoru da kendilerine ümitsiz bir tablo çizip, 4 yaşındaki kızlarına “Kızım, sen abla olarak bu kardeşine bakacaksın.” deyince, aile doktor arama işine son verir. Şehnaz Hanım o anı şöyle anlatıyor “ Doktorun muayenehanesi 5. kattaydı ve aklımdan tek geçen camdan aşağıya atlayıp intihar etmekti.”

Evlerine dönüp ne yapacaklarını düşünmeye başlarlar. Aileleri dâhil herkes onlara kaderlerine teslim olmalarını tavsiye etse de mücadelelerine devam etmeye karar verirler.

Haberin Devamı

Kısacası Ferruh ve Şehnaz ikinci çocukları Ekin’in doğumuyla farklı bir dünyaya adım atarlar ve çekirdek bir aile olarak zorlu bir sürece girerler.

Ferruh Bey, Down Sendromuyla ilgili ne kadar kaynak varsa araştırmaya başlar. Konuyla ilgili bir sürü yayın vardır ama İngilizcedir. Kitapları alır onları çevirtip okumaya başlar ve Down Sendromlu çocukların, eğitimle hayatlarını tek başına sürdürebileceklerini öğrenir.

Türkiye’de bu konuda en iyi eğitimi veren kurumun Eskişehir Anadolu Üniversitesi olduğunu öğrenir öğrenmez soluğu Eskişehir’de alır. Ve çocuklarının eğitimine başlarlar.

O günleri şöyle anlatıyor Şehnaz Hanım;

“Aile büyüklerimiz, ‘Çocuğunuzun görünür bir engeli yok, neden Eskişehir’e gidip kendinizi de çocuğunuzu da heba ediyorsunuz?’ dedi. Biz çocuğumuzun geleceğini düşünüyorduk. Gelecekte kimseye ihtiyaç duymadan temel gereksinimlerini karşılamasını istiyorduk. O dönemdeki en büyük fedakarlığı kızımız Başak yaptı. Yaşı küçüktü ama bir kere olsun ‘Kardeşimle çok ilgileniyorsunuz.’ diyerek bize sitem etmedi. Biz de her Eskişehir dönüşünde ona küçük hediyeler alır, ‘Kardeşin sana aldı.’ derdik.”

Haberin Devamı

Ekin üç yaşına geldiğinde aile Ekin’i kreşe verir. Kreşte ise iki anne, çocuklarının “bir sorun yaşamamasına rağmen” Ekin’le aynı sınıfta olmasına itiraz ederler. Öğretmen iki veliyi de okula davet eder; Ekin’in kreşe devam edeceğini, eğer isterlerse kendi çocuklarını kreşten alabileceklerini söyler.

Şehnaz Hanım; “Eğitim konusunda çok şanslıydık, anlayışlı ve idealist öğretmenler girdi hayatımıza. Ekin’i, ilkokul yaşına gelince evimizden 10 km. uzaklıkta bir köy okuluna göndermek zorundaydık. Okul tam gündü ve çocuklar öğle yemeği için evlerine gidiyorlardı. Öğretmenleri çocuklara Ekin’i o kadar güzel anlatmıştı ki, her gün biri okulda görevli olarak kalıp Ekin’e öğle yemeği için eşlik ediyordu.” diyor.

Haberin Devamı

Ekin şu anda Turizm Lise’sinde okuyor ve babasının işlettiği “Engelsiz Kafe”de çalışıyor. Ekin, yaşıtları gibi bağımsız hareket edebiliyor.

Ferruh Bey, bir anısını şöyle anlatıyor: “Biz çocuğumuza güveniyoruz da vatandaş Ekin’e ve Ekin gibi çocuklara güvenemiyor.” diyor. “Bir gün beni karakoldan aradılar: ‘Beyefendi çocuğunuz kaybolmuş, karakolda gelip teslim alır mısınız?’ dediler. ‘Mümkün değil memur bey, gönderin işyerine gelir o.’ dedim ama polis memurunu ikna edemedim. Karakola gidince işin aslını öğrendim. Ekin, trafik ışığı olmayan bir caddede karşıya geçebilmek için birinden yardım istemiş. O kişi de ‘Bu çocuk kayboldu.’ düşüncesiyle elinden tutup karakola götürmüş. Ekin ‘Ben kaybolmadım, yolu biliyorum.’ demesine rağmen ikna edememiş beyefendiyi.”

Ekin, 17 yaşında bir delikanlı. Ailesi sadece Ekin’in hayatını değil, Ekin gibi yüzlerce çocuğun hayatını güzelleştirmeye devam ediyor.

Ferruh Bey; “Ben maddi imkânları olan bir insandım, çocuğum için yapılması gerekenleri yapıyordum ama içim rahat değildi. Çünkü imkânı olmayan aileler için de bir şeyler yapmam gerektiği düşüncesi beni rahat bırakmıyordu.

Bugün geriye dönüp baktığımda eziklik duyduğum tek şey başka çocuklar için bir şeyler yapmaya çalışırken Ekin’i ihmal ettiğimdir. Ama birilerinin bir şeyler yapması gerekliydi. Bu çocuklar eğitim almalıydı, düşündüm ve rehabilitasyon merkezi kurdum. ‘Eğitimleri bitince bunların istihdam olması gerekli.’ diye düşündüm ve bunun sonucunda Engelsiz Kafe’nin hayata geçmesi için mücadele ettim. Tek isteğim, oğlum ve arkadaşlarının bağımsız olarak hayatlarını devam ettirebilmeleridir.

Aileler artık çocukları için üzülmekten vazgeçip onlar için bir şeyler yapmalılar. Çocuklarımız bizim geleceğimiz…

***Yolunuz Sakarya’ya düşerse, muhakkak şehir merkezinde bulunan Engelsiz Kafe’ye gidin. Hem güzel insanlarla tanışın hem de lezzetli yemeklerinden tadın…

Yazarın Tüm Yazıları