Aylin Anne

Çizmeleri çıkarma; öğrenilmiş çaresizlikmi?

17 Mayıs 2014
Otoriteye itaat ile yetiştiriliyoruz. Bir o kadar da otorite simgeleriyle ciddi sorunlarımız var. Karşıdan karşıya geçmek isteyen yayalara araç sahipleri yol vermiyor. Oysa trafik kurallarında kağıt üzerinde tam tersini anlatıyor.

Deniz Bolsoy Erdem… Son yıllarda takip etmekten büyük keyif aldığım uzmanlardan bir tanesi. Deneyimli bir psikolog olmanın yanı sıra insanların düşünce şemalarına öncelikle inceleyen bilişselci akımın uygulayıcısı aynı zamanda.

Bilişselci akım düşünce ve beyni birinci sıraya koyan, davranışlarımızı düşünce sistemimizle açıklayan bir yapıya sahip. Mesleki tespitleri 140 karaktere çok rahat sığıyor.

Son günlerde Türkiye' yi çok duygulandıran bir olay oldu. Soma' daki maden faciasında kurtarılan bir işçi sedyeyle taşınırken "çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin" dedi. Hepimiz çok duygulandık.

Deniz Bolsoy Erdem bunu bir tweetle analiz etti: “çizmeleri çıkarma; öğrenilmiş çaresizlik! hiçbir şeyi kendinde hak görmemek. canınla uğraşıyorken bile otorite konumundakine öncelik vermek!”dedi. Ben de daha bu olaydan yola çıkarak çocuk yetiştirme biçimimizdeki yaklaşım, düşünce şema ve benzeri kalıplarımızı yorumlamasını istedim.


Deniz, Otorite konumundakine öncelik vermek ne kadar sağlıklı veya nereye kadar sağlıklı?
Bu soruya otoritenin ne olduğunu tanımlayarak başlayalım. En basit hali ile hiyerarşik düzende üst titre sahip olan dolayısıyla yetki ve sorumlulukları daha fazla olup asları üzerinde güç ve yaptırım sahibi olan kişi ya da kurumlardır.

Hayatımızda karşımıza çıkan ilk otorite ile kurduğumuz ilişki daha sonraki ilişkilerimizde de rol oynar. Aile çocuğun hayatındaki ilk otoritedir. Demokratik, çocuğa saygı duyan, onun yaşı ve olgunluğu ile orantılı olan kararları kendisinin almasına izin veren bir düzen çocuğun zekasının ve yaratıclığının gelişmesinde ve aynı zamanda özdisiplin geliştirmesinde rol oynar.

Yazının Devamını Oku

ACINIZ BÜYÜK ÇOCUKLAR

15 Mayıs 2014
Yas tuttan çocuğa nasıl yaklaşılmalı?

Rahmetli eniştem yıllar önce kısa bir süre maden işçiliği yapmış ve bize arada sırada maceralarını anlatırdı. Onların arasında aklımda tek kalan göçük altından nasıl kurtulduğuydu. Cebindeki çikolata parçası ve yanından akan su olduğu için uzun süre dayanabilmiş. Asıl şans hava alacak boşluğun olmasıymış.

Boşluk deyince, hani ferahlık veren boşluklara şükredilir ya, şöyle derin bir oh çekilir; bir de insanın yüreğini yerinden söken boşluklar vardır. Artık acı duymanın çok ötesine geçildiğinde yaşanır. İşte bu tür zor duygular yaşıyoruz halk olarak. Bir de kahraman babalarını kaybetmiş çocuklar var.


En az 282 can kaybının olduğu düşünüldüğünde onlarca çocuğun acısı çok büyük.


KAYIP VE YAS ÇOCUKLARA NASIL AÇIKLANABİLİR?

Yazının Devamını Oku

Anneler Günü Kutlu Olsun

11 Mayıs 2014
Birkaç yıl geriye gidiyorum. Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar geriye. Üzerimde siyah bir pantolon var ve gittikçe tombikleşen bedenime bakıyorum. Evet bir tuhaflık var ama ne?

İki çizgiyi görünce yanağımdan süzülen iki damla göz yaşı… Hatırladıkça yine yanaklarımı ıslatır.

O güne değin hiç yaşamadığım bir şeyi yaşıyordum ve 3.7 milimetrelik bir insanın kalp atışlarını duyunca dünyayla irtibatım kesiliyor. Hep olmasını istediğim ancak hiç ihtimal vermediğim annelikle tanışıyorum.

Ertesi gün okula gittiğimde karşıma çıkan her çocuk bana bir mucize gibi geliyor. İçimdeki çocuk 4 milimetre bile değil ama onlar yürüyor konuşuyor. Sahi nasıl bu kadar büyüdü bunlar? Anneleri nerede? Neler yaşadılar? Hepsini koşup bulmak ve deliler gibi konuşmak istiyorum.

“Bu mucizeyi nasıl büyüttünüz ve yaşatıyorsunuz, bana anlatın” demek istiyorum. Gözleri göremeyen, bedeninde yeti kaybı olan, engellenmeleri dağları aşmış bir kucak dolusu çocuk… Kapıda beliren her annenin boynuna sarılıyorum… Gözlerim yaşlı.

Zaten hep böyleyimdir, başka bir hayat gördüğüm anda, hemen nemlenir gözlerim. Ağlamaya değil anlamaya hazırdır.

O sırada rahmetli okul müdürüm durumu öğreniyor kendi şivesiyle “hoşçeldün Aylin Annem, artık sen de bir annesin” diyor. Aylin Anne mi? O kim? Ben miyim?

Evet benim.

Hiç beklemediği bir anda anne olan Aylin.

Yazının Devamını Oku

Türkkök projesi ne zaman hayata geçecek?

7 Mayıs 2014
Sağlık haberlerini yakında takip ediyorsanız “kök hücre” ile yakından tanışmış olabilirsiniz.

Cilt yenilemeden, çeşitli hastalıkların tedavisine varıncaya değin pek çok alanda bu hücrelerin yenileyici ve besleyici gücü kullanılıyor. Sanırım ileride yine pek çok hastalığın umudu olacak ve tedavi için kaçınılmaz olacak.

KÖK HÜCRE NEDİR?

Kök hücreleri kısaca tanımlamak gerekirse onlar “anne hücreler”… Vücuttaki bütün doku ve organları oluşturan temel hücreler de denebilir.
Kök hücre, mitoz bölünmeyle özelleşmiş hücre tiplerine farklılaşabilen ve daha fazla kök hücre üretmek için kendini yenileme yeteneğine sahip olan, bütün çok hücreli canlıların doku ve organlarını oluşturan ana hücre türleridir. (Kaynak: Vikipedia) Kemik iliği, yağ hücresi ve bebeğin kordon kanında bol miktarda kök hücreler bol miktarda bulunuyor.

ŞİMDİ BİRLİKTE DÜŞÜNELİM

Vücudumuzda tedavi amaçlı kullanılacak kök hücreler var. Her gün çok sayıda bebek dünyaya geliyor. Bir yanda ise sosyal medyada kemik iliği nakli için paylaşılan ilanlar var. Pek çok insan ilik donörü olmak için hastanelere koşuyor. Fakat yeterli olmuyor.

TÜRKKÖK PROJESİ HANGİ AŞAMADA?

Ulusal kemik iliği ve kordon kanı bankası projesi olan Türkkök çok uzun süredir hayata geçmeyi bekliyor. Türkkök projesini tetikleyen önce Gamze Akbaş’ ın kemik iliği aradığına dair haberler önce sosyal medyada sonra ulusal basında yer alması oldu. Arkadaşımız Gamze için yapılacak en iyi şey Tıp Fakültesine gidip ilik donörü olmaktı ve anne arkadaşlarımızla birlikte koşa koşa gittik. Ancak kimimize sistem yetersiz, gelmeyin dendi. Kimimize ise müjdeli haber geldi, nakil bekleyen başka hastalar için yeniden hayat verildi.

Yazının Devamını Oku

Minik Gizem devletin yüreğini titretsin

29 Nisan 2014
Minik Gizem’den acı haber geldi. Sevdiği kızla evlenemeyen bir psikopat ruhlunun kurbanı olduğu ortaya çıktı. Güzeller güzeli bu çocuğa kıyan insan insan olamaz.

Nasıl bir sevgiyse, bu minik meleği hunharca yok etti. Sevgi denemez buna… Hastalıklı bir takıntı, sağlıklı olmayan bir beyin ve kararmış bir kalp var bunun ucunda.
Daha derinlerdeyse sevmeyi bilmeyen bir toplum var. Aşk nedir, duygular nasıl ifade edilir, karşı cinsle nasıl duygusal iletişim kurulur bilmeyen bir toplum…
Erkek çocuklarının kadına saygı duymadan sadece annelerini aşırı derecede ciddiye alarak yetiştirildiği bir ülke burası. Anneleri yücelten sözler sizi yanıltmasın.
Bir kadın anne olana dek önce kendi ailesinden sonra eşinin ailesinden her türlü ayrımcılığı görür, hakareti işitir, bedeni türlü acılara maruz kalır. Bir kadın anne olsa da halen eşinin gözünde ikinci sınıf varlıktır Anne olmak sizi yanıltmasın.
Kız çocuklarının ise aşağılanabildiği kadar aşağılandığı bir ülke burası. Büyük şehirlerin ışıltısı gözünüzü yanıltmasın.
Çocuk gelinlerin, pedofillerin kanun korkusu duymadığı bir ülke burası.2013’ teki “ pedofillere ağır ceza geliyor” haberlesi sizi yanıltmasın.
Aile ve Sosyal Polisitakalr Bakanı Sayın Ayşenur İslam’ a soruyorum. Sayın bakan, çocuk katilleri, tecevüzcüleri ve istismarcıları konusunda daha ne kadar sessiz kalmayı düşünüyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Büyükanne ve dedelerle çocuk büyütmek

26 Nisan 2014
Yağmur yağıyordu ve İstanbul trafiği her zamanki gibi sıkışıktı. İlerlemeyen trafik epey bunaltmış olduğu için sorduğum bir sorunun ardından şoförle sohbet etmeye başladık.

Eğitimci olduğumu söyleyince “ya benim küçük oğlan çok yaramaz, hiç dinlemiyor, ne yapacağız” dedi. Genelde bu soru çok sık sorulur ve altından çok iyi niyetli yapılan yanlışlar çıkar. Bu hikayenin vardığı nokta ise büyükanne ile birlikte çocuk büyütmeyle ilgiliydi.

- Eşiniz çalışıyor mu?
- Hayır. O evde, çocuklara bakıyor. Çocuklar bizim hanımı hiç dinlemiyor. Bağırıyor, çağırıyor, sözünü dinletemiyor.
- Başka neler yapar?
- Korkutuyor. "Akşama babanıza şikayet ederim" diyor. Benden çok korkuyorlar ha!
- Anneanne veya babaanne size yakın mıdır?
- Evet, alt katta oturuyorlar.

Yazının Devamını Oku

23 Nisan kutlamalarını çocuklara bırakın

24 Nisan 2014
Geçtiğimiz gün çocukluk fotoğraflarıma bakıyordum. Albümün ilk birkaç sayfası okul öncesi döneme ait. Sonraki sayfanın tamamı ilkokul birinci sınıftaki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ nda çekilmiş karelerle kaplı.

Beyaz gömleğim, kırmızı fırfırlı eteğim ve tombul yanaklarıma olmayan dişlerim eşlik ediyor. Öğretmenim Emel Adak ise her zamanki güzelliğiyle bize oynadığımız ront ile ilgili komutlar veriyorken fotoğraf karelerinde yer almış. Türkmen kızı isminde bir oyun oynamıştık, daha dün gibi aklımda.

7 yaşındayım ve hakikaten de şiirde olduğu gibi neşe dolmuştum, coşmuştum. Hareketleri yaparken kendimi süper star gibi hissediyordum. Bir de sınıfımızı süslemiştik. Hızımı alamayıp kedi merdivenlerini, bayrakları kendi odama da asmıştım.
Sonra bu bir gelenek haline geldi. Her 23 Nisan’ da kardeşimle birlikte odamızı süslemeye başladık. Yani Çocuk Bayramı bizim evde amacına ulaşmış, evin çocuklarını gerçekten çok mutlu etmişti.

Gelin görün ki şimdi hissettiklerim çok farklı. Anlatayım;

Tam 30 senedir okula gidiyorum ve 30 senedir çocuk bayramı daha doğrusu bayram kutlamalarıyla ilgili sorunlarımızın olduğunu düşündürecek çok şey yaşadım ne yazık ki… Sondan başlayayım.

ADIMINI DÜZELT! ORADA DURMA! BANA BAK! EEEH!

Çalıştığım kurumun yanında çok geniş bir alan var ve orada her sene tören kutlamaları yapılıyor. Töreni yönten öğretmenlerin elinde mikrofon olduğu için kimi nasıl azarladıklarını bangır bangır duyduk. Herkeste bir gerginlik, bir stres, kutlamanın amacının çok dışında bir tören algısıyla her şeyin “mükemmel” olması için minicik çocukları azarlayan yetişkinler… Sözüm ona Çocuk Bayramı.

Yazının Devamını Oku

Cinsel istismar herkesin sorumluluğu

12 Nisan 2014
Gündemdeki çocuk istismar haberlerine bakacak olursak ülkede yapılması gereken çok şey var.

Bunlardan biri Çocuk İzlem Merkezi sayısını arttırmak. Kısa adıyla ÇİM' ler toplam 13 ilde çalışmalarını sürdürüyor. Cinsel istismara uğramış çocukların ifadesini alıp aynı zamanda psikolojik destek sürecine başlıyorlar. 2010 yılında oluşturulan Çocuk İzlem Merkezleri’ ne Sağlık Bakanlığı yer tahsis ediyor ve genelde Çocuk hastanelerinde kuruluyor. Adalet Bakanlığı, Baro, emniyet ve jandarma, Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile ortaklaşa çalışılıyor.
Tacize uğradığından şüphelenilen veya böyle bir durumla karşılaşılan olayların tespiti için Çocuk İzlem Merkezleri görev yapıyor. Şimdi gelelim herkesin aklındaki ilk soruya.

ÇOCUK CİNSEL TACİZE UĞRAMIŞSA NE YAPMAK GEREKİR?

5395 sayılı çocuğu koruma kanunun 6. Maddesine göre ihmal ve istismara uğramış olan çocuğu sıradan vatandaş dahi olsa polise bildirmek zorunda. Böyle bir olayla karşılaştığımızda hepimiz, konuyu yargılamaya kalkışmadan, hiç vakit kaybetmeden emniyet yetkililerine bildirmek zorundayız. Aynı zamanda öğretmen, okul müdürü, rehberlik servisi bu konuyu hem Milli Eğitim yetkililerine hem de Çocuk Polisine bildirmekle 2 kez yükümlü.

Türk Ceza Kanunu' nun 278. maddesine göre bir suçu bildirmeyene 1 yıl ceza, 15 yaş altı, engelli ve çocuğun hamile olması halinde ceza yarı oranında arttırılır. Kamu görevlisi bildirmezse 6 aydan iki yıla kadar hapis cezası söz konusu.
Eğer bir taciz olayından haberiniz varsa Emniyet Çocuk Şubeyi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı hattını arayarak durumu bildiriniz.

Böyle bir durumda eğer o ilde ÇİM varsa, uzmanlar devreye girer ve çocukla ön görüşme yaparlar. Saatler sürebilen bir ön görüşmenin ardından risk oluşturuyorsa çocuk ailenin yanına değil, resmi bir kuruma gönderilerek koruma altına alınır.

Yazının Devamını Oku