Aylin Anne

Ten tene temas herkesin hakkı

7 Haziran 2014
İzzet Çapa Hürriyet Sosyal profilinde ABD'deki Lifetime televizyonu 'Born in the Wild' adlı yeni bir reality show'un hazırlıklarına başlayacağını duyurmuş. Showun formatı gereği 'nudist' hamile kadınlar, ormana yerleştirilip, doktor kontrolü olmaksızın 'vahşi doğumlar' yapacaklarmış.

Showun çekim ortamı vahşi doğa olunca gerçekleşen doğum da vahşeti çağrıştırıyor ama durum öyle değil. Bu tamamen doğal bir doğum. Annenin suni sancısız, cerrahi müdahalesiz, narkozsuz bir şekilde doğum deneyimini yaşadığı bir şeyden bahsediyoruz. Sonunda bebeğini hemen emzirmeye başlaması ekstra bonusu olmuş bence.

Biz şehirli kadınların elinden alınan şeylerden biri doğal doğum deneyimi ve hemen ardından gelmesi elzem olan ten tene temas. Doğumdan sonra anne ve bebek birbirine ten tene temas etmeli ve bir süre bu şekilde beklemeli. Bunu kim diyor, uzmanlar diyor.

Sibel Deniz Toledo bir doğum psikoloğu. Kendisinden ten tene teması anlatmasını istedim. Açıklamaları şöyle:
“Bebek tüm hamilelik süresi boyunca annesi ile bağlantı halindedir. Annesinin sesi, kokusu onun için tek güven kaynağıdır. Bebek doğduğunda bu tanıdık ve güven verici limanı arar. Bebeğin doğar doğmaz en temel ihtiyacı annesi ile buluşmaktır. Annesinin teninin sıcaklığı ve kokusu bebeğe tanımadığı bu yabancı dünyada güven duygusunu verir. Annesinin kucağında bebek sakinleşir. Rahmin sıcak ve konforlu ortamından pek çok uyarana maruz kaldığı, yabancılar ve bilinmeyenlerle dolu dünyada tanıdık bir his.

Ten tene temasın faydalarını şöyle sıralayabiliriz;
1. Bebek anneden ayrılmayacağı için ayrılık anksiyetesi yaşamaz

Yazının Devamını Oku

İstanbul'da çocuk büyütülür mü?

4 Haziran 2014
Dün İstanbul’ da yağmur yağmış, her yeri su basmış. Üsküdar’ da çekilen bir fotoğrafta minibüs mü denizde gidiyor yoksa vapur karaya mı çıkmış, anlamak mümkün değil. Trafik kilitlenmiş, her zamanki gibi… Ve daha bir sürü çile… Hepsini an ben an sosyal medyadan takip ettim.

Takip ettim çünkü ben yağmur yağında hayatın bu denli felç olmadığı bir şehirde yaşıyorum. İzmir’ de… Çocuğumu burada büyütme kararı alarak ne denli iyi bir şey yaptığımı düşünüyorum.

Yağmur yağar, trafik felç…

Maç olur, trafik felç…

Sınav olur, trafik felç…

Kaza olur, trafik felç…

Sadece trafik mi? Hayır değil? Her yer beton bir kere. Anadolu yakasında, sahil dışında nefes alınacak tek yer Polonezköy. Gerçi, sahili doldurup, Polonezköy’ ü imara açtılar. Geçmiş olsun. Boğaz hattı, Sarıyer dışında Avrupa Yakası’ nda çocuklarla nefes alınacak bir yer var mı?

Okul seçimi de ayrı sorun. Bütçeyi denkleştirip iyi bir özel okula vermek istesen, yavrucağın ömrü yollarda geçecek. Henüz 5 yaşında günde 4 saat trafikte kalan çocuklar var. Yazık oluyor.

Yazının Devamını Oku

Çocukları GDO'lu besinlerden uzak tutmalı

30 Mayıs 2014
GDO bulaşanlı mama haberlerinden 2 gün sonra yeni çıkan yönetmelikle tüm gıdalarda yüzde 0.9 oranında olmak üzere GDO bulaşanına izin verildi. Bu konuyu severek takip ettiğim blog yazarı ve Çocuk Sağlığı uzmanı Güncel Anne (www.guncelanne.com) çok güzel anlatmış. Kendisinin izniyle çeşitli bilgileri aktarmak istiyorum.

GDO Nedir?

GMO ya da GDO (Genetically Modified Organisms-Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar), genetik müdahale yöntemleriyle bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi, genetik yapısına bitki, bakteri, virüs vb. herhangi bir başka canlıdan alınan gen veya genlerin aktarılmasıyla elde edilen yeni organizmalardır.

GDO'lu ürünler bebek mamalarında serbest mi?

26 Ekim 2009 tarihli resmi gazetede, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na ait yönetmelikte madde 5/3'de şunlar yazar: “GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır.” NOT: Yeni yönetmelik değişikliği ile birlikte tüm gıdalarda % 0.9' a kadar izin verildiği için bu hüküm işlevini yitirdi yorumları yapılıyor.

Neden GDO lu ürünlerden çocuklar daha çok etkilenir?

Vücudumuzda zararlı ve tehlikeli maddeleri etkisizleştirmeye yarayan çeşitli enzim sistemleri vardır. Zararlı bir madde ile karşılaştığımızda bu zehirsizleştirme mekanizmaları devreye girer ve metabolizma için tehlikeli molekülü uzaklaştırmaya çalışır. İşte bu etkisizleştirici sistemler bebekler ve çocuklarda tam olgunluğa ulaşmamıştır ve istenen etkinliği gösteremeyebilirler. Dolayısıyla bir erişkinle aynı miktarda zararlı ürün alan bir çocuk, zararsızlaştırma mekanizmaları erişkin kadar etkin çalışmadığı için daha fazla zarar görür. Bir başka deyişle GDOlu ürünler genç ve hızla büyüyen organlar üzerinde daha tahrip edici etkiye sahiptir.


Yazının Devamını Oku

Bebek mamalarında GDO mu var?

28 Mayıs 2014
Son çıkan GDO’ lu mama haberini duymuşsunuzdur. Yeni doğum yapmış ve bebeğini ek gıda ile besleyen binlerce annenin kafası karışık, üstelik güven bunalımı yaşıyor.

Çünkü çok sağlıklı olarak lanse edilen bir ürünün pek de öyle olmadığı düşünülüyor.

Emzirmek anneliğin doğumdan sonraki ilk deneyimi

Bebeğim dünyaya geldikten sonra aklımdaki tek şey sütümün yeterli olup olmayacağıydı. Doğum öncesi almış olduğum çeşit çeşit biberonları anne sütüyle doldurarak kullanacağımı düşünüyordum. Ancak sütüm oldukça azdı ve doktor mama vermemi önerdi.
Doktorun söylediği herşeyi olduğu gibi kabul ederek uygulamadan önce, bazı şeylerin farkında olup kaynak taraması yapmanın gerekliliğine inanıyorum. Bu nedenle oturup mama firmalarının üretim biçimlerini araştırdım.
Mamanın anne sütünden daha üstün ve daha mükemmel olduğuna dair oluşan havadan biraz rahatsız olmuştum. Reklamda biberonla mama alan bebeğin üstünü kaplayan koruyucu tabakanın anne sütüne olan güveni nasıl zedelediğini fark ettim.
Süt belli bir sınırın altındaysa takviye yapılmalı.
Ancak; anneleri yanlış yönlendirecek o kadar fazla bilgi ve fikir var ki, yeni doğum yapmış hassas ve uykusuz annenin işin içinden çıkması her açıdan çok zor gibi gözüküyor.

Yazının Devamını Oku

Masum Köylü Gizli Vampirlere Karşı

24 Mayıs 2014

432 çocuk babasız kaldı.

Uğur Kurt başından vuruldu ve yaşamını kaybetti.

Gündem çalkalanıyor, insanlar sürekli birbirine bileniyor.

Bir grup veya isim hedef gösteriliyor.

Dün psikodrama eğitimindeydik. Çeşitli ısınma oyunlarından sonra sıra masum köylülerin arasına karışmış vampirleri bulma oyununa geldi. Liderimiz oyunun kurallarını açıkladı.

Yazının Devamını Oku

'3 yaşındayken daha politiktin'

21 Mayıs 2014
12 Eylül 1980 ... Darbe olmuş. İzmir' de hava her zamanki gibi sıcak. İşe gitmek için çok erken saatte yola çıkan babamı askerler durdurunca, "olur mu işe gitmem lazım, yevmiyemi keserler" diyor. Yevmiyenin kesilmemesi -her hanede olduğu gibi – bizim hanede de hayat mücadelesi.

Babamın derdi ekmek parası, askerin derdi vatandaşı eve göndermek. Sokağa çıkma yasağı var.

Eve gelip anneme durumu anlatıyor ve televizyonu açıyorlar. Ben de her zamanki gibi karşısına geçip dinliyorum. O güne değin televizyonda daha önce hiç görmediğim apoletli amcalar, hatta dedeler bir şeyler anlatıyorlar.
Televizyon ekranında o dönemin moda filtrelerinden var tabii. Bizimkisi turkuaz.
Açıklamaları izledikten sonra olanların ne anlama geldiğini anneme sorunca "yaşanan kavgaların bitmesini istiyorlarmış" diyor. 3 yaşındayım, inanıyorum.

Aradan biraz zaman geçiyor. Anneme "üf, ben bu haberlerden çok sıkıldım, hani nerede Ecevit onu dedi, Demirel bunu dedi diyen spiker" sorusunu soruyorum. O soru yıllar içinde fenomenleşiyor. O an annem şaşkın bir halde, 3 yaşında bir çocuk memleketin tek sesliliğinden 1 ay geçmeden sıkılmış. Ne desin? Ortalık daha karışık. Evde konuşulanlar bile sorun yaratabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Ölümü nasıl anlatacağını bilememek, işte bütün mesele bu

17 Mayıs 2014
Çok sayıda gönüllü psikoloğa ihtiyaç var. Bugün gönüllü arkadaşlarım Soma'daki maden faciasında hayatını kaybeden ailelere taziyede bulundular. İzmir ve Manisa' nın köylerini ziyaret ettiler. Ziyaretin sonunda pek çok konuda yardıma ihtiyaç olduğunu ancak en çok uzman desteğine ihtiyaç olduğunu söylediler. Pek çok çocuk babasının öldüğünü bilmiyor. Ben buradan psikolog arkadaşlardan yardım talep ediyorum.

Ölüm haberi almak zordur. Daha zoru bir çocuğa babasını kaybettiğini anlatmak olsa gerek...

İzmir ve Manisa' nın köylerinde eşlerini, evlatlarını kaybeden ailelerin evlerine taziye ziyaretinde bulunan arkadaşlarımla telefonlaştım gün boyu.Yanlarında olmayı çok isterdiğim ama sağlık sorunları nedeniyle katılamadım.

Arkadaşım Duygu Yayman, "buradaki halka pek çok konuda yardım lazım ama acil bir şekilde psikolojik yardım lazım" dedi. Örneğin taziyede bulundukları bir evde 4 yaşındaki çocuk henüz babasının öldüğünü bilmiyormuş. "Çünkü annesi ve diğer yakınları küçük çocuğa babasını kaybettiğini nasıl söyleyeceğini aileler bilmiyorlar" dedi.

Takip ettiğim kadarıyla Türk Psikologlar Derneği' nin bu alanda bir çalışması var. Ancak organizasyonu nasıl oluşturdular, ayrıntılı bilgi sahibi değilim.

Yine PDR Derneği' nin çalışmaları söz konusu fakat nasıl yol almayı düşündüklerine dair ayrıntı elimde yok.

Milli Eğitim Bakanlığı 70 tane rehber öğretmeni bölgeye yönlendirdi ancak onların çalışma alanı ne olacak, haberlerde göremedim.

Benim Türk Psikologlar Derneği, PDR Derneği ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinden ricam çalışmaları hakkında bilgi paylaşmaları olacak. Çünkü herkes bir şeyler yapmak istiyor ancak nasıl yönleneceklerini bilmedikleri için beklemek zorunda kalıyorlar.

Bu konuda çalışması, fikri ve de girişimi olanl uzmanlar haber verebilirse, ben de yardımcı olmak için elimden geleni yapmaya çalışacağım.

Yazının Devamını Oku

10 yaşındaki çocuğu göz altına almayı istemek

17 Mayıs 2014
Polis dün gece İzmir' de Soma' daki maden faciasını protesto gösterileri sırasında 10 yaşındaki bir çocuğu göz altına almak istemiş? Şok! Nasıl yani? Bu olabilir mi?

Soma' daki maden faciasını protesto etmek istediler. Ortalık feci karıştı ve dün gece bizim şehir uyumadı. Uyandığımızda İzmir' de polis 10 yaşındaki çocuğu göz altına almak istedi başlığını gördük.

Ailecek şok! Ailecek hepimizde acayip bir şaşkınlık... Nasıl yani? Bu olabilir mi? Hukuki mi?

Hepimiz -varsa- görüntüleri izlemek istedik. Annemle babam yakın gözlüklerini taktı, ben de ekranı ayarladım. Hani bir yanlış olma ihtimali var mı, ona bakacağız. Hepimizde bir inkar çabası...

Fotoğraflara defalarca baktık.

10 yaşlarında, annemin tabiriyle hafif etine dolgun, şortlu bir çocuk. Polis kolunu bükmüş, çekiyor. Çocuk dehşet bir korkuyla büyük ihtimalle yetişkinlerine doğru yönelmeye çalışıyor. Nasıl korktuysa, şortu ıslanmış.

Ben de 10 yaşında olsaydım, polis benim de kolumu bükerek çekseydi, göz altına alınsaydım ben de altıma yapardım.

Karakolda nasihat mı dinleyecekti yoksa şamar mı yiyecek ti? Hakkında örgüt soruşturması mı başlatılacaktı? Ne olacaktı?

Yetişkinlerin birbirine öfkesini anlıyorum.

Yazının Devamını Oku