Paylaş
Irina Shayk ve Kylie Jenner’ın omzunda aslan, Shalom Harmow’da leopar, Naomi Campbell’da ise kurt kafası vardı.
Elbette bu hayvan kafaları gerçek değildi. Yapay malzemelerden üretilmişti.
Ancak Savaş Özbey’in dün Kelebek’te yayınlanan yazısından öğrendiğimize göre bunların yapay olması hayvanseverlerin tepkisini önlemedi.
Temel itiraz, “hayvanların lüks ürünler olarak sergilenmesi”ydi.
Gerçek hayvan kürkü ve derisinin kıyafetlerde kullanılması günümüzde artık ayıplanır hale geldi.
Ama 1966’da rastladığım bir haber, insanoğlunun zalimliğini bir kez daha yüzümüze çarpıyor.
Hayvanların nasıl da zalimce “lüks ürün” olarak kullanıldığının vahşi bir örneği var karşımızda.
Londra’da düzenlenen ilkbahar moda haftasındaki bir defilede “Avrupa yüksek sosyetesi kürkçüsü” Calman’ın tasarımları sergileniyordu.
26 OCAK 1966
AT VE ZEBRA DERİSİ
İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, Ana Kraliçe ve Prenses Margaret’in de kürkçüsü olan Calman, yeni modellerinin “ihtilal yaratacağını” savunuyor.
Calman, “Bundan böyle sosyetenin üzerinde sadece chincilla, minsk, ocelot değil aklınıza gelen diğer birçok hayvanın derilerini ve kürklerini görebileceksiniz” diyor ve ekliyor:
“Mantolar arasında at derisinden, sadece yüksek ağaçlarda yaşayıp toprağa ayak basmamış nadide bir maymun derisinden, kunduz-sincap melezi bir hayvan derisinden olmak üzere şimdiye kadar görülmemiş modeller bulunacak.”
“Zalimliğe övgü” şeklindeki haber bununla bitmiyor.
Calman, bir İngiliz koşu atının derisinden yaptığı kürke bir de zebra ilave ettiğini kıvançla anlatıyor.
İnsanlığın o zamandan bugüne ne kadar yol aldığını görmek güzel.
“Yeterli mi?” derseniz, tabii yanıt “Hayır” olur.
CAMGÖZ GARY’Yİ MANDEPSİYE BASTIRAN OMİROS REİS
1970’lerin başında “palamutun kökünü kazımakla” suçlanan bir köpek balığı Marmara’da kol geziyordu. Bu “canavarın” hikâyesi denizciler arasında kulaktan kulağa dolaşıyordu.
26 OCAK 1971
Balıkçılar ona “Camgöz Gary” adını takmıştı.
Neden “Gary” derseniz bunun bir yanıtını bulamadım.
26 Ocak 1971 tarihli Hürriyet’in manşetinde Ziya Akçapar imzalı haber işte bu Gary’nin “teslim alınışını” anlatıyordu.
Gerçi haberi görenler Ernest Hemingway’in ünlü “İhtiyar Adam ve Deniz” romanını okuduğunu düşünmüş olabilirler.
Çünkü Omiros Reis ve iki tayfası, Camgöz Gary’yi yakaladıkları altı saatlik mücadeleyi öyle bir anlatıyorlardı ki...
VİRE NE OLUYOR?
Omiros ile iki tayfası Garabuda ve Duman Aydın, Büyükada’dan denize açıldı. Neandros (bugünkü adıyla Tavşan) adası yakınlarında ağ attılar. Saatlerce bekledikleri halde tek bir palamut bile takılmadı. Birden deprem gibi bir şey oldu. Tekne alabora olmaktan zor kurtuldu. Gelin, detaylı ve belki biraz abartılı denizci hikâyesini bizzat Omiros Reis’ten dinleyelim: “Deniz yarılmış, sanki biz içine gömülüyorduk. Ne olduğumuzu anlamadan büyük bir hızla Büyükada’ya doğru sürüklenmeye başladık. ‘Vire ne oluyor?’ diye sulara eğildim. Koca bir canavar ağın içine takılmış, kurtulmak için dönüyor, bir yandan da bizi sürüklüyordu. Koca motor deniz ortasında bir ceviz kabuğu gibi yalpa vuruyordu. Biz denizi avucumuzun içi gibi biliriz. Buna rağmen bir korku düştü içimize. Bir de baktık Kartal önlerindeyiz. Canavar bir yandan bizi sürüklüyor, bir yandan da korkunç sesler çıkarıyor. Altı saat Büyükada, Kartal, Pendik üçgeni arasında döndük durduk. Sonunda canavar yoruldu ve mücadeleyi bıraktı.”
Ağırlığı iki tona yaklaşan Camgöz Gary ile Büyükada’ya ayak bastığında Omiros Reis sahilde toplananlara şöyle seslendi: “Vire, siz tanımamışsınız Kaptan Omiros ile tayfalarını. Aha koca aygır Camgöz Gary’yi de mandepsiye bastırdı işte.”
Paylaş