Zorlama bir son dakika fetvasıydı, farkındayım. Ama siz yine de zıtlaşma uğruna niyetinizi bozmayın. İnadına tersini yapmak gibi dürtülere yenilmeyin. Kararınıza sadık kalın, onu da oylanacak metne bağlı tutun.
NEYİ OYLAMADIĞIMIZIN ÖRNEĞİ
Hayrettin Karaman’ın Yeni Şafak’taki yazısının başlığı “Neyi oyluyoruz”du.
Ama ‘Neyi oylamıyoruz’un kitabını yaz desen daha iyisi yazılamazdı.
Eminim Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da fazla gelmiştir.
Erdoğan bile endazeyi fena kaçıran bu destekten rahatsız olmuş, ‘İnsaf et hocam’ demiştir.
Aynı günün akşamı, canlı yayında koyduğu ölçülerden çıkarıyorum. Sözleri, Hayrettin Hoca’ya haza cevap gibiydi.
ERDOĞAN’IN REDDİYESİNE UYUN, FETVAYA DEĞİL
Tam da ABD seçimlerini siber saldırılarla etkilemekten aranan Rus hacker yakalandığı gün...
Tesadüfün bu kadarı demeyin. Gündem değiştirme tiyatrosunda daha fazlası var.
Levashov, 7 Nisan’da İspanya’da gözaltına alınıp 10 Nisan’da tutuklanmış.
Haberlere düşer düşmez ne oldu, onun farkında mısınız?
Bu kez PUTİN, aldığı duyumlara göre ABD’nin Şam kırsalını vurmaya hazırlandığı bombasını patlattı.
GÖZ BOYAMA ATRAKSİYONLARI
Hava kızışınca, laf kalabalığı arasında neyin kaynadığını tahmin edersiniz.
Kopacak sansasyonu tartışacakken, dehşet atışma oyunlarını seyre daldı âlem.
İlk fark eden Yıldıray Oğur. Türkiye gazetesinde, hepimizi kıskandıracak bir ustalıkla deşifre etmişti.
Çoğu tutuklu yargılanan Cumhuriyet yazarları, bu ‘adeta’ suç tanımından da sorumlu tutuluyor.
‘Adeta’ FETÖ tarafından Cumhuriyet’e el koyulmasından sonra... FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin, ‘adeta’ gazetede savunulup kollanması gibi...
İdlib'deki kimyasal katliam Trump'ın tepesini attırdı, gözü karardı, saldırıda kullanılan Şayrat üssünü 'çok pis vurun' emri verdi, Tomahawklar peş peşe kalktı, Esad'ın kolu kanadı kırıldı, hava kuvvetleri darmaduman, Şayrat düzlendi, yerle bir...
'YENİK ESAD' AYAĞI
Pentagon, 59'da 59 tam isabetle bütün füzelerin hedefi vurduğunu, bunun Esad'a yeteceğini, katilin dersini aldığını, kolay kolay atlatıp kendisine gelemeyeceğini, daha da fiske darbesi bile vurmaya gerek kalmadığını açıkladı.
Esad'ı bitirmişler, beli kırılmış da bir daha doğrultamazmış gibi...
'KAHRAMAN TRUMP' AYAĞI
Beyaz Saray zafer sarhoşu. Trump'ın 72 saat içinde misilleme yapmak gibi zor bir kararı aldığını, artık o defteri kapattıklarını, çünkü Esad'a bir kereye mahsus çok net bir mesaj verdiklerini döne döne anlattılar...
Soruldu, 'e hani Esad çizmeyi aşmıştı, Trump da Esad'a bakışını kötü değiştirmişti, artık yönetimde yeri olamazdı' diye...
Vur-kaçmış, geri çekildiler.
Esad, alelacele cezalandırılmış mı oldu yani şimdi?
Ayrıca Pentagon, bununla sınırlı kalacağını açıkladı.
Kimyasal silah kullanıldığı haberiyle deliye dönen Beyaz Saray, bu kadarlık bir karşılıkla mı yetinecekti?
KARŞILIKSIZ BIRAKMAMASI BUYSA...
Ruslar, füzelerden 23’ünün Şayrat Üssü’ne düştüğünü ama kalan 36’sının akıbetinin bilinmediğini söylüyor.
Doğruysa, ana pist bile isabet almamış, kullanılabilir halde.
Üs apar topar boşaltıldığı için kayıp ciddi görünmüyor, Esad’a birkaç MIG uçağına patladı.
Seyirci kalamayacağını, mutlaka uygun bir cevap vereceğini söylüyordu. Bu muydu en uygun, en orantılı cevabı?
Bir başlık “Kızıl Ordu Korosu Konser Vermesin” diye gürüldüyor.
7-8 Nisan’da Cemal Reşit Rey’de planlı performansları var.
Ama İdlib’deki hunhar katliamdan sonra İstanbul’a gelmeleri istenmiyor.
İzin verdiği için yerden yere vuruluyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi, iptal etmeye çağrılıyor.
İşte o film sosyal medyada dönmeye başlamış...
Tıpkı yazıda anlatıldığı gibi, bir milli maç oynanıyor ama bizim takım karşı taraftan sürekli faul görüyormuş...
Hakem de satılık, göz göre göre karşı tarafı tutmaz mı, aleyhimize kasten düdük çalıyor, nahak yere habire kart yiyormuşuz...
Ta ki canına tak eden kırmızılı bir kız çocuğu, sahaya inip hakeme kırmızı kartı çekinceye kadar...Ondan sonra kaderi değişiyormuş maçın, gelsin gollerimiz...Tribünler ayakta, milli duygular şaha kalkıyor, alkış kıyamet, stadyum yıkılıyor, coşku sel, ne varsa katıp götürüyormuş önüne...
İMALAR İMA İÇİNDE
Yok, Hollanda krizinin çıkacağını reklamcılar nereden biliyormuş...
Yok, kadın bakanımız henüz ‘kapılarına dayanıp Avrupa’yı titreten fatih’ olmamışken geleceği nasıl görmüş bu senaristler...
Yok, kehanet gibi reklamın aynıyla çıkması,
“Sahi nerede kaldı 15 Temmuz’un tiyatrosu” yazım, panikletmiş sanki köşe komşumu.
Ama aslında paniklediği yok, dili şişmiş, üstümden mesaj döşenme kaygısında.
“Akif bırak, çek elini şu Devlet Tiyatrosu’ndan” diyor.
Neymiş, ısmarlama tiyatro kötü terziye diktirilmiş elbise gibiymiş, ben bile giymezmişim.
İskender Pala gibi bir değeri de dolduruşa getirip harcamamalıymışım güya.
Ne ortada bir ısmarlama var oysa, ne de bir itekleme ya da gaza getirme...
İskender Pala 15 Temmuz gecesi dolmuş zaten dolacağı kadar, duyurmuştu oyunu yazacağını.
Yazımı araçsallaştırıyor sadece, bu vesileyle içte biriktirdiklerini döküyor.