Fakat spekülasyonların önünü kesmek için gerekli bilgiyi kamuoyundan esirgiyordu.
İki cümlelik kısa, ketum ve kapalı bir açıklamaydı.
Neyse ki ikinci bir açıklama yaptı.
İlkine göre daha açıklayıcı ama hâlâ yetersiz.
ŞUNU BAŞTAN SÖYLESEYDİNİZ YA
En vurucu cümlesi şu mesela.
Atilla’nın, 2014-17 yılları arasında 7 defa Amerika’ya görevli gittiğini söylüyor.
Ve başına hiçbir şey gelmeden, gittiği gibi geri dönmüş.
Bundan bir yıl sonra, 23 Mart günü... Zarrab dosyasında adı geçen Halkbank yetkilisi Atilla, New York’a giriş yaptı. Havaalanında gümrük muhafaza yetkililerince sorgulandı. 27 Mart’ta çıkış yapmak üzere uçağa bineceği sırada FBI tarafından yakalanarak gözaltına alındı ve tutuklandı.
Biz daha birinci vakayı çözememişken, tam da yıldönümünde ikincisi patlak verdi böylece.
Gariplikler örgüsünün son düğümü de sanki burada atılı. Takvimlerdeki çakışma basit bir tesadüften mi ibaret?
ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ YER
Gelelim halli gereken başka bir düğüme...
Tuhaf yıldönümü rastlantısı yetmezmiş gibi, bir o kadar tuhaf bir tarih karmaşası da yaşanıyor.
Halkbank, “Uluslararası Bankacılık Genel Müdür Yardımcımız Mehmet Hakan Atilla, 28 Mart’ta görev için bulunduğu ABD’de gözaltına alınmıştır” diyor.
Savcılık ofisi ise bu tarihi 27 Mart olarak veriyor.
Kaçtır yazıyorum; FETÖ’yle mücadele, halka bilinç kazandırmadan kazanılacak bir mücadele değil.
Yalnız başına polisiye tedbirlerle, mahkeme salonlarındaki hesaplaşmalarla başaramazsınız.
Bu hesaplaşmayı sinema ve tiyatro salonlarına taşımadıkça kesin sonuç almanız imkânsız.
Fakat argo sözlüğüne ait kavramların, küfür edebiyatındaki karşılıklarından farklı olarak... Belli başlı toplumsal tipleri açıklamaya yarayacağı, bilimsel amaçla da kullanılacağı aklıma gelmezdi.
Hele akademik dilde, sosyolojik tahlillerde filan böyle kavramlar görmeyi hiç ummazdım.
Sosyolog Levent Ünsaldı’nın bir makalesi geçti elime.
Daha başlıkta “Çakalın sosyolojisine davet” diyerek çarpıyor okuru.
Argo lügatından yardım alarak ucuz ironiye kaçmıyor, şaka yapmıyor hayır.
Gayet ciddi, bir sosyolojik kavram olarak inceleyip işliyor ‘çakal’ı.
ÇAKAL CARLOS’LA ALAKASI YOK
Geçen hafta Paris’te davası başlayan efsane terörist Çakal Carlos’la bir münasebet arayabilirsiniz altında.
O başı bir kaldırsa Suriye’de PKK/PYD’ye hangi desteklerin verildiğini, hangi kucakların açıldığını, hangi imkânların sunulduğunu da görecek. Ama kaldıramıyor...
Hâlâ Rus komutanları Halep’te YPG flamaları altında Nevruz kutlamamış, generalleri koluna YPG arması takmamış, Menbiç’ten sonra Afrin’de de Ruslar PYD’yi korumaya almamış gibi yapıyor.
PYD’nin Nevruz Bayramı’nı Twitter’dan kutlayan ABD komutanlığının, Rakka’ya havadan YPG armalı milisler indirdiği görüntüleri de yok sayıyor hâlâ.
GİZLEMEK İÇİN DEĞİLDİR
Varsa yoksa Avrupa...
Sözcülerinin ağzından bangır bangır duyuruyor Reuters, YPG sözde savaşçı sayısını 2017 ortasına kadar 100 bine çıkaracak diye.
Ruslar ve Amerikalılar, YPG’nin IŞİD’le savaşta gösterdiği güya yararlılıkları yere göğe sığdıramıyor.
Bizim TR Diplomacy, o tarafa dönüp bakmıyor bile.
Cumhurbaşkanı Erdoğan güzel söyledi; “Türkiye itilip kakılacak bir ülke değil”.
Bize parmak sallayan AB ülkelerine yapacağımız muameleyi de açıkladı; haydut muamelesi...
Bize parmak sallayana yapacağımız buysa, bize PKK bayrağı sallayan Ruslara ne yapmayız, onlar düşünsün!...
‘KIZIM SANA SÖYLÜYORUM GELİNİM SEN ANLA’ TAKTİĞİ
Miting meydanları, ‘Avrupa Avrupa duy sesimizi, aklını başına topla, ayağını denk al!...’ sloganlarıyla inlemeye devam ediyor.
Rusların kırdığı ceviz kırkı aştı, onlara bir şey demeyecek miyiz diye telaşlanmayın.
‘Almanya sana söylüyorum, Rusya sen anla’ taktiği izliyoruz galiba.
Yoksa Almanların işlediği kabahatlerin lafı bile olmaz Ruslarınkinin yanında.
Ankara’ya ayar çekti, Türk hükümetinin yakışıksız açıklamalar yaptığını söyledi, parmak salladı, ‘aklınızı başınıza devşirin’ lafları sokuşturdu, dedi de dedi, çaktı da çaktı...
Hızını alamayıp, İran vatandaşlarına Türkiye’yi boykot etme çağrısına kadar götürdü işi.
Golü de işte orada yedi.
Osmanlıyı Haçlı’ya nasıl aşk ettiğimizi, bizzat Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu anlata anlata bitiremiyor.
“Dersinizi verdik, gelir yönetiriz de sizi” diyor.
Okkalı tokat arsızı yaptık Batı’yı. Tepemizin tasını attırırlarsa gidip kafalarına vura vura onları nasıl yöneteceğimizi de çarpıyoruz yüzlerine.
Düşman tepelemecede, ‘tepesine binme’ safhasına geçmiş bulunuyoruz yani.
Bizimle oyun olmayacağını gördüler. Lafımız ağır, şakamız yok.
Bir de filme almayı becerdik mi şu baldan tatlı öfkemizi, tadından yenmez...
YİNE ERDOĞAN FARKINDA
Başbakan Yıldırım, Avrupa’yı ‘Evet’lerle... CHP lideri Kılıçdaroğlu, ‘Hayır’larla inletmeye çağırıyor meydanları.