Paylaş
Güneşli bir gün vardı İstanbul’da, hava ilkbaharı müjdeler gibiydi...
Bahçemde bir ağaç tomurcuklarını açmış.
İçime müthiş bir mutluluk doldu.
Akşam Bostancı Gösteri Merkezi’nde konserim var.
İnanmazsınız heyecandan ayaklarım titriyor şu an...
Kim bilir bu kaçıncı konser ama siz yok musunuz siz, o seyirci yok mu o seyirci... Her seferinde ayaklarımı yerden kesiyor.
Şöyle bir başımı kaldırdım ve teşekkür ettim Allah’a...
Bana her seferinde bu heyecanı yaşattığı için.
Ve bu baharı müjdeleyen mart sabahında kendime iyi bir konser şansı diledim...
Teşekkür ederim, iyi ki varsınız...
8 Saniye’yi sevdim
Ömer Faruk Sorak’ın son filmi “8 Saniye” geçtiğimiz hafta vizyona girdi.
Daha önce “Aşk Tesadüfleri Sever”le çok başarılı bir işe imza attığı için Sorak’ın bu filmini de merak ediyordum.
“8 Saniye”, biraz uhrevi ve biraz da tasavvufi duygularla rüya meselesinin derinlerine inen şaşırtıcı bir film...
Ulaşmanın en önemli ayağının arayış olduğunu anlatmış. Etkileyici ve sarsıcı buldum. Hafta sonu sinema programınız varsa “8 Saniye” aklınızda bulunsun...
Teknoloji candır
Ben bir teknoloji delisiyim, yeni çıkan ne varsa görmek, almak, kullanmak istiyorum.
Sadece akıllı telefondan bahsettiğimi sanmayın.
Google Glass’tan tutun elektrikli otomobillere, 3D printer’lardan tutun ses sistemlerine kadar tüm teknolojik gelişmeler ilgimi çekiyor benim.
Şimdi de en kısa sürede kendime bir Apple Watch edinip deneyeceğim, burada anlatırım size izlenimlerimi...
Geçtiğimiz 8-14 Mart teknoloji haftasıydı.
Teknolojik alandaki her icat, her bilimsel buluş heyecan verici.
Yeter ki insanlığın yararına kullanılsın...
O bizim Elvis’imizdi
Müzik alanında Türkiye’nin en güzel isimleri, Cumhuriyet’in yetiştirdiği ilk kuşağın en kıymetli müzik insanları bir bir aramızdan ayrılıyor...
Müzeyyen Senar...
Fikret Şeneş...
Şimdi de Erol Büyükburç...
Üçünü de son bir ayda kaybettik.
Türk müziğinde yeri dolmayacak boşluklar doğdu.
Erol Büyükburç, bizim Elvis’imizdi, her zaman sahnede olduğu gibi enerjik, neşeli, kibar ve güler yüzlüydü.
Türk pop müziğinde yaptığı devrimleri, sahne kostümlerinden yorumculuğa kadar yarattığı yenilikleri saymama bile gerek yok, zaten onları biliyorsunuz.
Erol Büyükburç, Türk pop müziğinde yeri dolmayacak bir renktir...
Renkleri kaybettiğimizde belki hemen anlamayız ama bir süre sonra bir bakmışız hayatımız biraz daha silikleşmiş, biraz daha grileşmiş, biraz daha soluklaşmış.
Erol Büyükburç, Türk pop müziği paletindeki en göz alıcı renklerden biriydi.
Allah rahmet eylesin...
Hepimizin başı sağ olsun...
Lalelerin dansı başlıyor
Soğuklar bitti bitiyor, güneşin, bahar havalarının, ilkbaharın eli kulağındadır.
Ben ilkbaharda en çok İstanbul’da lalelerin dansına bayılıyorum.
1-30 Nisan İstanbul Lale Festivali artık geleneksel bir hâl aldı.
Baharın geldiğini o güzel lale bahçelerini gördükçe anlar olduk.
Hem çocuklar, hem büyükler hem de turistler için İstanbul’un simgesi olan laleler bütün şehri sardığında, benim de içime bahar kokusu yerleşiyor ve bahar hazırlıklarına başlıyorum.
Önce, gardırobu bir elden geçiriyorum, arkasından cilt, saç bakımı ve en sonunda da ev dekorasyonu...
Vee tabii ki yeni single ve sanat çalışmalarının bahar heyecanı.
Dostlarla buluşmalar.
Lale hem yenilenmenin, hem heyecanın hem de ılık havaların müjdecisi oldu benim için.
Tüm gençlere başarılar
Bu pazar tüm YGS adaylarına şans diliyorum.
Gençler benim için çok önemli, onların gelecek telaşları, meslek seçimleri, eğitim çabaları, öğrenim hazırlıkları milyonlarca aileyi ve tüm ülkeyi ilgilendirirken, ben kayıtsız kalamam...
Dilerim bu hafta milyonlarca genç, arzu ettiği geleceğe kavuşmak için harcadığı emeğin karşılığını alır.
Sevgili anneler kapılarda dua ederken benim de dualarım onlarla olacak.
İyi şanslar benim güzel ülkemin pırıl pırıl gençleri.
Paylaş