Paylaş
Bunun için şu yedi şey yapılmalı:
*
- BİR: Nusayri azınlığa yönelik katliam iddialarıyla ilgili olarak Suriye yönetimi, tüm dünyayı ikna edecek hızlı ve sonuç alıcı soruşturma başlatmalı ve sorumluları cezalandırmalı.
*
- İKİ: Suriye yönetimi, “Lazkiye’de yaşananlar” konusunda dünya kamuoyunu bilgilendirmeli. Hak ihlallerinin nerelerde yapıldığını, soruşturmanın neden yapılacağını kapsamlı bir raporla açıklamalı.
*
- ÜÇ: Türkiye devletinin yöneticileri, yeni Suriye yönetimini Nusayriler konusunda uyarmalı ve Nusayri azınlığın yaşam hakkını savunmalı. Nusayri katliamının sorumlularının cezalandırılmasını talep etmeli.
*
- DÖRT: Muhalefet diline, üslubuna dikkat etmeli. Sırf hükümeti zor durumda bırakmak için mezhep kışkırtıcılığını tırmandıracak yaklaşımlardan uzak durmalı. Bu kışkırtıcılığın iç barışımızı da zedeleyeceğini düşünerek sorumlu davranmalı.
*
- BEŞ: Nusayrileri şeytanlaştıran korkunç bir dile savrulanlar da var. Onlar da kendilerine gelmeli. Bu dil hem insanlık açısından hem de bölge güvenliği açısından zehirli bir dildir. Bu dil, çatışma çıkarır.
*
- ALTI: Herkes aklını başına almalı. Gerçekler eğilip bükülmemeli. Esad artıklarının terör girişimleri de Nusayrilere yönelik katliamlar da görülmeli. Herkesin kendi gerçekleri olmamalı. Herkesin gerçekleri aynı olmalı.
*
- YEDİ: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Suriye yönetimi Dürzileri, Nusayrileri, Kürtleri yönetime katmalıdır. Hiçbir unsur kendini dışlanmış hissetmemelidir” çağrılarını, yeniden gündeme getirmeli.
AHMED ŞARA NASIL BİRİ
ABD’ye sorarsan:
Radikal İslamcı bir terörist.
*
İsrail’e sorarsan:
Süper tehlikeli bir cihatçı.
*
Bizim muhalif analizcilerimize sorarsan:
Arkasında ABD ve İsrail var.
*
İran’a sorarsan:
ABD’nin desteklediği bir Siyonist.
*
Türkiye’deki sekülerlere sorarsan:
Kravat takarak iflah olmayacak bir barbar.
*
Tekfircilere sorarsan:
Kadınlara yönetimde yer veren, Noel’i tatil ilan eden yoldan çıkmış biri.
*
IŞİD’e sorarsan:
Davaya ihanet etmiş bir kâfir.
*
Esad artıklarına sorarsan:
Hemen devrilmesi gereken biri.
*
Bana sorulursa:
İŞİ ÇOK AMA ÇOK ZOR OLAN BİR ADAM.
CİCİ SURİYELİ / KÖTÜ SURİYELİ AYRIMLARI VARMIŞ
Suriye’de Sünniler katledilirken...
Şunları söylüyorlardı:
*
Bize ne elin Araplarından. Defolup gitsinler. Onlara su bile yok. Çok seviyorsan al evinde besle. Ülkemde mülteci istemiyorum. Esad’la niye görüşülmüyor. Otobüslere doldurup gönderelim.
*
Suriye’de Nusayriler katledilince...
Şunları söylüyorlar:
*
Orada insanlık ölüyor insanlık. Açın sınırları, gelsinler. Ahmed Şara’yla görüşmeyi kesin. Nusayriler katlediliyor, buna nasıl sessiz kalırsınız. Gerekirse Lazkiye’ye gideceğiz.
İLİŞKİ BİÇİMİ: TOKSİK
Dizilere bakıyorum:
En popüler ilişki biçimi, toksik ilişki.
*
Trump’a bakıyorum:
Adam küresel ilişkilerin tümünü toksik ilişkilere çevirmiş durumda.
*
İmamoğlu / Yavaş ilişkisine bakıyorum:
Muğlak bir toksiklik görüyorum.
*
Şarkılara bakıyorum:
Hepsinin anlatısında toksik ilişkiler var.
*
Elon Musk’a bakıyorum:
Baştan sona toksik bir adam görüyorum.
*
Çevreme bakıyorum:
Herkes toksik ilişki içinde ve kimse şikâyetçi değil.
*
Zelenski’ye bakıyorum:
Toksik ilişkiden hem dertli hem de zevk alır bir hali var.
*
Bir roman yazsam ilk cümlesi şu olurdu:
*
“Dünya hızla toksik bir sarmala doğru gidiyordu ve hiç kimse buna dur demiyordu.”
ARTIK PEK KALMADI
- Artık “laik kesim” diyen pek kalmadı, “seküler kesim” deniyor.
- Artık pek kitap okuyan kalmadı, sesli kitap dinleniyor.
- Artık çikolata düşmanı pek kalmadı, “çikolata yemek sağlıklıdır” deniyor.
- Artık günlük tutan pek kalmadı, herkes mesaj yazıyor.
- Artık şiir yazan emekli pek kalmadı, çoğu video çekiyor.
- Artık sosyal medyadaki görüntülere inanan pek kalmadı, herkes teyit istiyor.
ERDOĞAN KENDİSİNİ MUHATAP ALSIN DİYE YANIP TUTUŞUYOR
Ekrem İmamoğlu’nun tüm söylemi Erdoğan üzerine kurulu.
Erdoğan dışında başka bir şeyden söz etmiyor. Erdoğan kendisini muhatap alsın istiyor. “Erdoğan ve ben” üzerine kurulu bir kampanya yürütüyor.
*
İmamoğlu açısından bu strateji, doğru bir strateji.
Ancak stratejinin başarılı olması tek bir şarta bağlı: Erdoğan’ın, İmamoğlu’nu muhatap alması şartına.
*
Peki ya Erdoğan, İmamoğlu’nu muhatap almazsa? İşte o zaman strateji fena çuvallıyor.
Eh ne yapalım, her stratejinin risk içeren bir tarafı vardır.
Paylaş