Türkiye’de bazılarının yıllardır başaramadığı bir barışı gerçekleştirdiğini kanıtladı.
*
Endonezya Cumhurbaşkanı’nın Osmanlı’ya bakışı şöyle:
*
“Benim ülkem Batılı emperyalistleri saldırısına uğradığı zaman Osmanlı, Endonezya’ya askeri alanda silah ve danışmanlık desteği verdi. Bizim için Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun devamıdır.”
“İmamoğlu’nu araçsallaştırıyor” diyorlar.
*
Özgür Özel, “İmamoğlu adayımız” deyince...
“Aday olamaz ki, diploması bile iptal edildi” diyorlar.
*
Özgür Özel, “İmamoğlu aday olamazsa yerine biri aday olur” seçeneğini dillendirince...
“Kendisine yer yapıyor” diyorlar.
*
- Bu fotoğraf... Silahsız, kansız, çatışmasız bir dönemin başlayacağını haber veren fotoğraftır.
*
- Bu fotoğraf... Dağda terör yerine düz ovada siyasetin önünün açılacağının fotoğrafıdır.
*
- Bu fotoğraf... Devletin en tepesinin “Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşma kararlılığının fotoğrafıdır.
*
- Bu fotoğraf... Dostları sevindirecek, düşmanlara tırnaklarını yedirecek fotoğraftır.
*
Kendisine uzatılan mikrofona şöyle diyor:
*
“Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. Anadolu coğrafyası çok insan gördü. Adnan Menderes burada asıldı. Artık bırak Sayın Cumhurbaşkanı. Bırakmazsan halk ayaklanacak.”
*
Üç şey söyleyeceğim:
*
- BİR: Bu memleket, normal bir memleket değil. İşte görüyorsunuz: “Baskı var, kimse özgür değil” denilen bir ortamda Menderes’in asılması üzerinden seçilmiş Cumhurbaşkanı tehdit edilebiliyor.
*
- Trump, Erdoğan için “onu seviyorum” demiş.
- Trump, Erdoğan için “akıllı adam” demiş.
- Trump, Erdoğan’ın Suriye’yi aldığını söylemiş.
Bunların hiçbir önemi yok.
İyi de nasıl oldu bu?
Şöyle oldu:
*
- Başka çevreleri bir tarafa bırakıp sadece kendi kitlesini süper memnun etti.
“Siyasetin bir oyun olduğunu anladığım günden itibaren kendimi apolitik hissetmeye başladım. Taraf olarak baktığımda her tarafın yanlışı var. Bir tek halka bakıyorum artık. İstemeden istemediğimiz kişilerin değirmenine su taşıyor olabiliriz.”
*
Buradan çıkarılması gereken yedi ders var.
Her gün gider bakardım, “acaba yeni neler gelmiş” diye.
Paraya hiç acımaz, hemen alırdım.
*
Sonra “blu-ray” teknolojisi çıktı.
Haydi bu sefer de aldığım filmlerin “blu-ray”lerini almaya başladım.
*
Klasikler, eskiler, yeniler, polisiyeler, Avrupa sineması, anısı olan filmler falan...
Evim DVD’lerle doldu taştı.