Paylaş
Konuştuk…
Onun keyfi yerinde.
Ben perişanım.
Hayatımda ne böyle tokat yedim, ne de böyle bir ders aldım.
Karımın, kadınımın, aşkımın olmadığı yerde dünyanın kaç bucak olduğunu hem kızım, hem de ben malesef çok acı bir tecrübeyle anladık.
Ne diyorum ben ya!
Hala anlıyoruz.
Hala!
Kadınım ortada yok ve ben her şeyin içine ettim.
Evi bok götürüyor.
Yardımcımızı idare etmeyi geçtim -ki bu şirkette adam yönetmeye benzemiyormuş- daha ben kıza ne yapacağını söylemekten acizmişim.
Kendimi "ilgili baba" olarak tanıtmıştım sizlere...
Peh! Ne büyük bir yalan!
Kendimi kandırdığım yetmemiş, size de yutturmuşum.
Nah ilgiliymişim!
Kızım bir hastalandı, hapı anında yuttum.
Daha çocuğun doktoru kim, hangi doktor ne için, nereye gidilir, ne yapılır, derece kulağa mı konulur, koltuk altına mı, ilaç mı versem, ne versem, ilaç nerede, kime sorulacak, nereden alınacak, nasıl verilecek; ateşi var, banyoya mı soksam, buza mı bassam ne yapsam derken…
Eğer annem ve ne acıdır ki, karımın annesi yetişmese, korkarım kızım hastanelik olacaktı.
Hayatımda kendimi bu kadar beceriksiz bilmezdim.
Karım varken ben becerikliydim, şimdi bir hiçim.
Kızımın saçını toplamayı geçtim, tarayamıyorum!
Banyo yaptırmak… Kabus.
Yemek yedirmek, mümkün değil.
Hasta çocukla baş etmek, hiç bir adamın tek başına altından kalkabileceği bir durum olamaz ya da ben hakikaten dümbüğün tekiyim.
Bütün bunlar olurken ceket giyip işe gitmek, toplantı yapmak, para kazanmak, saç sakalı kesmek…
Ancak Robin Williams' ın yapabileceği bir rol.
Benim değil.
Ben bunları da geçtim Ahali!
Kalbim, yatağım, hayatım...
Bütün dünyam...
Her yer çok sessiz ve boş.
Bomboş.
Ben karımı isterim.
Kadınım,
Ben seni çok özledim.
Paylaş