Türkiye zaten Suriye’deki gelişmeleri anbean takip ediyordu. Ancak bir hafta içinde kartondan kule gibi devrilmiş bir Suriye rejimi ve etkisi sınırlı olan bir Rusya ve İran gerçeği ile karşı karşıyayız.
Suriye’de diplomasiyle bir ilerleme sağlanamayacağı iyice anlaşıldı. Suriye’deki gerçekleri saha söyleyecek.
O nedenle hem sahayı iyi takip etmenizi hem de MGK’dan sonra yayımlanacak olan bildirinin satır aralarını iyi okumanızı öneririm.
HALEPLİ SURİYELİLER
Esed rejimi Şam ve Lazkiye arasına sıkışmışken bizim açımızdan Halep’teki gelişmeler çok önemli.
Çünkü İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya açıkladı.
Türkiye’de 2 milyon 938 bin 261 Suriyeli mültecinin yüzde 42’si yani 1 milyon 247 bin 432’si Halepli.
Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için Halep çok önemli.
Abdurrahman Mustafa çok önemli bir değerlendirmede bulundu. “Halep, muhalifler tarafından alındı. Bundan sonra nasıl bir düzen kurulacağı önemli. Gayri müslimler, farklı mezhepler, farklı etnik kökenlilerin huzur içinde yaşayacağı bir yönetim kurmamız lazım. Hatta eline kan değmemiş olan devlet memurları da görevlerinin başına dönmeli. Polisler karakollarına, memurlar devlet dairelerindeki işyerlerinin başına geçebilmeli. Halep bir sanayi ve ticaret şehri, sanayi ve ticaret tekrar başlayabilmeli. Eğer bunu başarırsak Halep bir model olur ve insanlar Halep’e dönerler” dedi.
HALEP’TE YAŞAM
1 hafta önce Halep ve Tel Rıfat rejimin kontrolündeydi. Halep operasyonuyla Suriye’de taşlar yerinden oynadı. Bilgisayar oyunlarında yaşanan hızla önce Halep sonra Tel Rıfat rejimin elinden alındı. Ama bu bir bilgisayar oyunu değil savaş. Asıl bundan sonrası önemli. Halep ve Tel Rıfat’ta herkesin huzur ve güven içinde yaşayabildiği bir düzen kurulursa Suriyeli mültecilerin akın akın şehirlerine dönmesi beklenebilir.
Halep alındıktan sonra HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani makul bir mesaj yayınladı. ‘Önceliğimiz halkın can ve mal güvenliği, hangi dinden, ırktan ve mezhepten olursa olsun halkımız sizden korkmasın’ diye özetleyebileceğimiz bir açıklama yaptı.
HALEP KÜLLERİNDEN DOĞUYOR
Halep’te kiliseler açıktı. Fırınlar, marketler açılmaya başlandı. Halep küllerinden yeniden doğmaya başladı.
Halep bizim açımızdan çok önemli. Çünkü bizdeki Suriyeli mültecilerin yüzde 50’si Halepli. Eğer Halep’te huzur ve güven iklimi oluşursa Suriyeli mültecilerin büyük bir bölümü ülkelerine dönecekler.
ESED GÖRÜŞME İSTER
Suriye Milli Ordusu, Tel Rıfat’ı, PKK-YPG’den aldıktan sonra PKK’nın değişik isimlerle kurduğu terör örgütlerinden üst üste çağrılar yapılmaya başlandı. Benzer çağrıları Kobani sürecinde görmüştük.
Bu kez de Rojova için Türkiye’ye karşı her yerde ayağa kalkma, sokaklara çıkma çağrıları yaptılar.
Terör örgütü terör örgütlüğünü yapacak. Terörist teröristliğini yaptığı gibi.
Kobani sürecini yaşadığımız için DEM Parti’nin ne yapacağını merak ettim. DEM Parti, terör örgütlerinin çağrısına mı uyacak, yoksa demokratik siyaset alanında mı kalacak diye takip ettim.
DEM PARTİ’NİN ÇAĞRISI
DEM Parti, terör örgütleriyle eşzamanlı olarak çağrı yaptı. Çağrı metni terör örgütleriyle aşağı yukarı aynıydı. İlk anda, “DEM parti kendini ateşe attı” diye düşündüm. Çünkü Kobani sürecinde çatışmaların fitilini ateşleyen açıklama HDP’nin resmi internet hesabından yapılmıştı. Kobani konusuna tekrar döneceğim. DEM Parti’nin çağrısı bir yerde ayrışıyordu. Haksızlık etmek istemem. O nedenle altını çizme gereği duydum. DEM Parti’nin çağrısında, “Demokratik zeminde sesini yükseltmeye ve tepki göstermeye çağırıyoruz” deniliyor.
DEM MİSYON ÜSTLENECEK Mİ
Suriye’de kartlar yeniden karılıyor. Yeni güç dengeleri ortaya çıkıyor. Türkiye’nin içinde ise MHP Lideri
1. Esed, Moskova’daydı. Son durumu istişare etmek üzere Moskova’ya gitmişti. Esed Moskova’dan dönemeyecek, sığınma talep edecek denildi. Bu bilgi doğru değildi. Esed, 30 Kasım Perşembe gecesi Şam’a döndü.
DARBE Mİ OLDU
2. Esed’e karşı darbe girişimi.
Şam’dan çok sağlıklı bilgi alınamıyor. Savaşın yarattığı kaos ortamı da üstüne gelince Esed’e yönelik darbe iddiaları alıcı buldu. Ancak kısa sürede bu haberin doğru olmadığı ortaya çıktı.
3. Son 2 aydır İdlib’e yönelik Rusya ve rejimin hava saldırıları yoğunlaşmıştı. Rusya, 5-6 kez İdlib’deki muhalifleri bombaladı. Bu saldırılarda Suriyeli muhaliflerden 30 kişi öldürüldü. Son yapılan saldırıda Kur’an kursundaki 3 çocuk hayatını kaybetti.
4. Türkiye, bu konuda hem Rusya’yı hem rejimi uyardı. Suriye muhalefetine ise yeni bir çatışma ortamı oluşturmaması yönünde telkinlerde bulundu.
ÜÇ GÜNDE HALEP’İ ALDILAR
5.
Bu olay gazetelerde küçük bir haber olarak girdi. Birçok insanın haberi ya oldu ya olmadı. Ama haberi küçük etkisi büyük bir operasyondu. Birleşik Arap Emirlikleri’nde İsrail-Moldova vatandaşı bir hahamı öldürüp, Türkiye’ye kaçan Özbek asıllı üç kişinin yakalanması olayından söz edeceğim. Büyük bir casusluk operasyonunu ya da nefes kesen bir takibi aktarma niyetinde değilim. Aslında bu olayın bir yanında müthiş bir takip ve onun sonucunda üç kişinin yakalanması olayı var. Bunu her istihbarat servisi başaramaz. Ama olayın üzerinde durulmaya bir noktasına dikkat çekmek istiyorum.
HAHAMIN ÖLDÜRÜLMESİ
Haham Kogan, 2020 yılından beri Dubai’de Koşer bir market işletiyor. Haham Kogan bir ara ortadan kayboluyor. Günler süren aramadan sonra öldürüldüğü ortaya çıkıyor. Buraya kadar ki bölüm Birleşik Arap Emirlikleri’ni ilgilendiriyor. Ama bundan sonra Türkiye’yi ilgilendiren bölüm başlıyor.
TÜRKİYE’YE KAÇIYORLAR
Haham Kogan’ı öldüren failler tespit ediliyor: Bunlar üç Özbekistan vatandaşı. Önemli olan nokta BAE hükümeti, üç Özbekistan vatandaşının Türkiye’ye kaçtığını tespit ediyor. Süratle Türk makamlarıyla irtibat kurup, yakalanmaları konusunda yardım istiyor.
MİT DEVREDE
Bunun üzerine MİT devreye giriyor. BAE ile yardımlaşarak üç Özbekistan vatandaşının kimlikleri netleştiriliyor. Ardından bunların havayoluyla mı, deniz yoluyla mı, yoksa karayoluyla mı kaçtıkları araştırılıyor. Ama o çok uzun zaman almıyor. Kısa sürede Dubai’den uçakla kaçtıkları tespit ediliyor. Hahamı öldüren 3 kişinin hangi uçakta oldukları tespit ediliyor. Ama bu bilgi çok gizli tutuluyor. Çünkü Türkiye’ye gelen uçakta üç katil var ve tespit edildiklerini anlarlarsa ne yapacakları belli olmaz. Eğer operasyon başarısız olursa hahamın katillerini yakalayalım derken, uçaktakilerin hayatı tehlikeye atılabilir.
UÇAK TAKİP EDİLİYOR
Yeni dönemin yol haritasını anlamak isteyenler açısından yararlı. Ancak bir de nereden bir açık yakalayabiliriz diye kıvrananlar var. “Cumhur İttifakı’nda bir çatlak meydana getirebilir miyiz?” diye uğraşıyorlar. Ama hep açığa düşüyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bahçeli’nin çağrısına ortağız. Tam bir uyum içindeyiz” dedi.
HOLLYWOOD SENARYOLARI
Hep söylüyorum bu bir devlet politikası. Erdoğan, 3 Ekim’de Bahçeli’yi evinde ziyaret etti. Oradan çıktı, MGK Toplantısı’na gitti. Bahçeli, 22 Ekim’de Öcalan’la ilgili çağrıyı yaptı. Erdoğan ile Bahçeli, 14 Kasım’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi. Bu görüşmeye ilişkin olarak Hollywood filmlerine taş çıkartacak senaryolar yazıldı. Hiçbiri doğru çıkmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha, “Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli’yle tam bir mutabakat halindeyiz, uyum ve eşgüdüm içinde hareket ediyoruz” dedi.
“GÖRÜŞÜYORLAR” CEVABI
Bahçeli, “İmralı ile DEM grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeden yapılmasını bekliyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soruldu. Erdoğan da “Görüşüyorlar” diye karşılık verdi.
Erdoğan
Kılıçdaroğlu, 22 Kasım tarihinde Ankara’daki duruşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında eski konuşmalarında yer alan hakaretleri sıraladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu hakkında 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Şimdi onu yazıyorum.
Erdoğan ayrıca Kılıçdaroğlu hakkında savunması sırasında dile getirdiği iftira ve haksız suçlamaları hakkında ceza davası açılması maksadıyla suç duyurusunda bulundu.
Erdoğan affederse onu yazıyorum, hakkında dava açarsa onu duyuruyorum. Çünkü ben haberciyim. Görevim kamuoyunu bilgilendirmek.
‘HAKARET ET’ Mİ DEDİM
‘Selvi, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu affettiğini yazdığı gün, Erdoğan, Kılıçdaroğlu hakkında tazminat davası açtı’ diye yazıyorlar. Ne yapayım? Kılıçdaroğlu’na ‘Mahkemeye git Erdoğan’a yeniden hakaret et’ mi dedim? Erdoğan’ın avukatı Doç. Dr. Hüseyin Aydın, 2016 yılı ağustos ayında Erdemli 4. Asliye Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulunup Cumhurbaşkanı’nın, Kılıçdaroğlu’yla ilgili şikâyetten vazgeçtiğini bildiriyor. Kılıçdaroğlu hakkında birleştirilen 4 ayrı dava için 4 ayrı başvuruda bulunuyor.
ALGI OPERASYONU
Algı operasyonuna soyunanlar ise ‘Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu affetti’ diye yazıyor ama ‘Hadi gördünüz mü Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu hakkında tazminat davası açtı’ diyorlar. 8 yıl önce verilen af kararı ile 8 yıl sonra açılan dava bir olur mu? Dilekçe örneğini de yayınladım. Kılıçdaroğlu hakkında açılan dava Cumhurbaşkanı’na hakaretten açılan kamu davası. Erdoğan davada şikâyetçi olarak yer almıyor.
NOSTRADAMUS
Bu vesile ile Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in bundan daha önce yaptıkları bir değerlendirmeyi aktarmak istiyorum.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, teğmenlerle ilgili soruşturma hakkında açıklama yapıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin temel özelliğinin disiplin olduğunu belirterek, teğmenlerin ısrarlı bir şekilde ve planlı olarak disipline aykırı hareket ettiklerinin tespit edildiğini anlatıyor.
ISRARLI DİSİPLİNSİZLİK
Teğmenlerin okudukları yemin metninin 2023 tarihli yönerge ile kaldırıldığını, teğmenlerin bu metni okumak için ısrarlı bir şekilde başvuruda bulunduklarını ancak kabul edilmediğini belirterek, buna rağmen organize olarak yemin metnini okuduklarını anlatıyor. “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde disiplinden taviz veremeyiz” diyor.
CUNTA FAALİYETLERİ BİTMEMİŞ
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in açıklamalarından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli bir değerlendirme yaparak şöyle konuşuyor: “Bizim dönemimizde bu tür oluşumların, cunta faaliyetlerinin bittiğini düşünüyordum. Çünkü askeri vesayetle mücadele ettik, darbelerle mücadele ettik. Artık Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bu işlerin bittiğini düşünüyordum. Demek ki bitmemiş. Bunların içeride ve dışarıda bağlantıları ortaya çıktı. Buna üzüldüm. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bu tür oluşumlara müsamaha gösteremeyiz. Oysa bu dönem üç kız birinci oldu. Bu gururu yaşadık. Törenlere katılıp kendilerine plaketlerini verdim. Kendileriyle sohbet ettim. Bu kızlar Anadolu’yu yansıtıyor dedim. Ama bu sevinci tam olarak yaşayamadan yemin olayı ortaya çıktı.”
ERDOĞAN’IN TALİMATI
Erdoğan