Londra’yı ucuza gezmenin en iyi yolları

LONDRA’YA BAKIP DA ETKİLENMEMEK ELDE DEĞİL

Dünya’da her yıl on sekiz milyondan fazla insanın ziyaret ettiği ve en çok turist çeken şehirlerden biri olan Londra henüz uçaktan bakarken bile insanı etkiliyor. Şehrin dört bir yanında bulunan hava alanlarından Heathrow havaalanı en güzel seçim olmuştur hep. Çünkü raylı sistem ile çok rahat ve trafiksiz bir yolculuk mümkün. Özel şirketlerin işlettiği bu trenlerde birçok kişi ayakta iken neden boş yerlere oturmuyorlar diye düşünüp benim gibi ilk bulduğunuz koltuğa oturmayın derim. Çünkü onlar VIP adı altında fazladan ücretle satılıyormuş. Bunu anlamam için oldukça iri kıyım bir bilet görevlisinin beni uyarması gerekti. Neyse ki olayı tatlıya bağlayıp ceza yemekten kurtulabilmiştim.

Yaklaşık 40 dakikalık bir yolculuktan sonra Londra’nın neredeyse her caddesine ulaşabileceğiniz bir yeraltı metrosu sizleri bekliyor olacak. İşte yapmanız gerek en önemli şeye sıra geldi! Tatil süreniz için adeta bir joker kart gibi yanınızda  taşıyacağınız Oyster Travel Card..

Her ulaşım aracında kullanabileceğiniz bu kartı ilk aldığımda ne de olsa her yeri gezeceğim deyip en pahalısını alıp bir sürü para verdiğimizi hatırlıyorum da siz bu hataya düşmeyin. Birçok müze, park, bar, bistro ve sanat merkezi ilk 3 bölge (zone) içinde bulunuyor. O yüzden 'Travel Card' (seyahat kartı) alırken seçeneklerden ‘’7 günlük (1-3 zone )’’ olanı tüm ihtiyaçlarınıza cevap verecektir.

HEMEN HER SEMTTE TÜRK RESTORANTLARI

Benim şahsen en çok zorluk çektiğim iki şey oluyor her Londra’ya gidişimde. Öncelikle statükocu bir damak tadım var ve Türk yemeklerini çok özlüyorum. O yüzden bu konuda çözüm zamanla kendiliğinden ortaya çıktı. Çin yemekleri ve Jamaika yemeklerinin bizim damak tadımıza çok yakın olduğu kanaatine vardım, ayrıca özellikle Çin restoranlarında 5 pound gibi sınırsız yemek fırsatı sunuyor ve mutlaka her semtte bunlardan bulunmakta. Günlük geziler için ise hemen her köşede bulunan marketlerden onlarca seçeneğe sahip soğuk, sıcak sandviçlerden yanınıza alabilirsiniz. Fakat son kullanma tarihlerine dikkat edin ve aksam üzerine doğru günlük sandviçlerin yarı fiyata inmiş olanlarından alın. Ayrıca içecek ve yiyecek bir arada alınır ise çok daha ucuza gelecektir. Londra da yoğun iş hayatının etkisi ile sokakta, trende, otobüste veya aklınıza gelecek her yerden bu sandviçleri afiyetle yiyebilirsiniz. Tabii benim tavsiyem birbirinden güzel parklarda manzaranın tadını çıkartarak yemeniz olacaktır.

Tabi ki eğer sandviçlerinizi parkta yerseniz sürpriz ziyaretçileriniz olabilir. Yemeğinizi paylaşmaya çağıran zarif ve ihtişamlı kuğular ya da arsız sincaplar görürseniz hiç şaşırmayın. Onları beslemenizden büyük keyif alacaklardır.

Zorluk çektiğim ikinci şeye gelirsek o da, müthiş demleme, ince belli bardakta içilen Türk çayı. Çayın bir kültür olduğu İngiltere’de Türk çayı arayacak kadar deli miyim? Belki de deliyim. Bu konuda da imdadıma Türk restoranları yetişti. Her an her semtte bir Türk restoranı ile karşılaşmak beni hiç şaşırtmıyor artık.

MODERN MİMARİYLE BİRLEŞMİŞ TARİHİ BİNALAR

Sizde benim gibi fotoğraf çekmeye tutkunsanız ve instagram gibi sosyal medya da fotoğraf paylaşmayı seviyorsanız eğer bolca hafıza kartına ihtiyacınız olacak. Çünkü 1666 büyük Londra yangınından sonra o kadar güzel bir şehir kurmuşlar ve modern zamanın mimarisini en güzel şekilde tarihi binalar ve parklar ile öyle güzel harmanlamışlar ki adeta büyüleneceksiniz.  Elli, yüz yıllık bir binanın yanında tamamen yeşilci bir binanın uyumunu görmek beni çok mutlu etmişti. Tarihi köprüler ve muhteşem parlamento binası, şehrin en kalabalık yerleşim yerlerindeki devasa parklar sizi hem büyüleyecek hem de şehir ve doğal yaşamı aynı anda size tattıracaktır.

İlk zamanlar beni en çok yoran şeylerden biri de bolca yürümekti. Buna biraz alışsanız iyi olur çünkü metronun karanlık dünyasındansa o güzel sokaklarda yürümek ve harika mimari ve sanatsal yapıları keşfetmek ayrı bir keyif.

HER ÜRÜNÜN UCUZU CAMDEN TOWN’DA

İlk gittiğimde kime ne hediye alsam derken müze yanlarında ve popüler merkezlerdeki hediyelik eşya satan yerlerden baya kazık yediğimi hatırlıyorum. Bence öncelikle tatilin tadını çıkartmalı ve alış veriş işini sonraya bırakmalısınız. Yok, efendim bunu bir daha nerede bulacağım, sakın kaçırmayayım demenize gerek yok. Eşimin de en çok sevdiği yerlerden biri olan, gördüğünüz her bir ürünün daha ucuzunu ve daha fazla çeşitlerini Camden Town ’da bulabilirsiniz.

Oraya metrodan inip gittiğinizde gözlerinizi alamayacağınız ayrı bir dünya sizi karşılıyor olacak çünkü onlarca mağaza yanında yerel sanatçılar müzik grupları ve her ülkenin yemek kültürü, değişik yemek çeşitleri başınızı döndürecek. Çok ucuza ve bolca yiyebileceğiniz bu dünya mutfaklarının tadına bakmadan alış verişe dalmak büyük bir hata olabilir uyarmadı demeyin. Çok zengin baharatlar ile yapılmış bu yemekler beni büyülediği gibi sizin de çok hoşunuza gidecektir mutlaka.

Ve tabi ki müzeler… Resim, müzik, heykel gibi sanata dair müzeler,tarih ve bilim konusunda dünyanın sayılı müzeleri İngiltere ve çoğunlukla Londra’da dır. Ve hepsi ücretsizdir. Sadece bağış kutuları mevcuttur ve buraya bağış yapmak tamamen size bırakılmıştır.

LONDRA’DAKİ GÖSTERİ BİLETLERİ HAFTALAR ÖNCESİNDEN TÜKENEBİLİYOR

Eğer Londra’ ya planlı bir gezi yapıyorsanız gitmek istediğiniz konser ya da her hangi bir gösteri için internet üzerinden biletinizi almanız size büyük tasarruf sağlayacaktır. Çünkü en küçük kültür merkezindeki en az ilgi gören gösterinin bile biletleri haftalar öncesinden tükenebiliyor.  

Kökeni İngiliz olmayan insanların sayıca İngilizlerden fazla olduğu gerçek bir metropol olan Londra’da dünyanın bir çok medeniyetine ait tarih ve sanat eserlerine ait  müzelerin, müziğin ve eğlencenin keyfini çıkartmak istiyorsanız ölmeden önce yapılacaklar listenize Londra’yı eklemenizi tavsiye ederim.

 

Size özel Londra turu için tıklayın