Heidi’nin ülkesine çocuklarla yolculuk
Karlı Alp dağları, turkuvaz gölleri, yemyeşil tepeleri ve masmavi gökyüzü ile masalsı bir güzelliğe sahip Heidi’nin ülkesi İsviçre. Yeşil ve mavinin boyadığı pastoral bir tabloyu andıran; doğanın başrolde olduğu ve insana kendisini rüyada gibi hissettiren bu ülkede, çocuklarla farklı aktiviteler yapılabilecek birbirinden güzel kasaba keşfedilmeyi bekliyor.
Heidi’nin çıplak ayakla koştuğu yemyeşil tepelerin, pamuk yumağını andıran bulutların ve özgürce dağlarda dolaşan ineklerin çocukluğumuzdan beri bu ülkeyle ilgili mutluluk hissetmemizde etkisi büyük. İsviçre sadece çizgi filmlerde değil, çocuklara aynı gerçeklikte ve güzellikte doğasıyla mutluluk, huzur veren bir ülke. Sessiz, sakin ve dingin bir haleti ruhiyeye sahip... Aynı zamanda Avrupa’nın ortasındaki şahsına münhasır birçok kasaba ve şehri, çocuklarla birlikte keşifler yapmak için de sürprizlerle dolu. Oğullarım Deha ve Yekta ile İsviçre’nin en batısındaki Cenevre şehrinden başlayarak start verdiğimiz rotada Bougy-Villars, Lutry, Gruyeres, Luzern, Ballenberg, Interlaken’i bir haftada gezdik. Tekne kiralayıp gölde yüzdük, trenle dağlara çıktık, William Tell’in ormanda sahnelenen tiyatrosunu izledik, outdoor aktiviteler yaptık. Bu heyecan veren yolculukta doğanın tadını doyasıya çıkardık, macera ve eğlencenin farklı alternatiflerini deneyimledik. İşte size rotamız...
Bougy-Villars (Park Aventure)
Park Aventure, Bougy-Villars’da oksijeni doyasıya içinize çekebileceğiniz ormanın içinde bir doğa ve macera parkı. Eagle Park, Signal de Bougy Park ve Zion Park olarak üç bölümden oluşuyor. Ağaçlar üzerinde treetops ağında yürüyerek, köprülerden geçerek, ağ geçitlerde terleyerek, yükseklere tırmanarak macerayı doyasıya yaşayabiliyorsunuz. Eagle Park’ta ayrıca piknik yerleri, büyük yüzme havuzu ve şarap mahsenleri bulunuyor. Signal de Bougy Park, Cenevre Gölü ve Mont Blanc panoramasında çocuklarla birlikte treetops ağında tırmanışlar yaparken, adrenalini hissediyor ve zamanı unutuyorsunuz.
Lutry
Dar sokakları ve minik dükkânlarının yanı sıra yat limanı ve üzüm festivaliyle ilgi çeken bir yer. Leman Gölü’nde vapurlar İsviçre ve Fransa kıyı köylerine seferler yapıyor. Dolayısıyla gölde süzülen birçok tekne, vapur ve yelkenli görüyorsunuz. Lutry dahil birçok kasabanın plajında yüzülebiliyor. Ayrıca kasabayı gezdiren tren ile, şarap bağları arasında tepelere tırmanırken lebi derya göl ve dağ manzarasına hayranlıkla izliyorsunuz. Tepenin tamamı bağlardan ve ailelere özel bağ evi ile mahsenlerden oluşuyor. Cafe de la Poste’da bölgenin özel şarapları eşliğinde gölün özel balığı ‘fillets de perche’in tadına bakabilirsiniz.
Gruyere (Ortaçağ Peynir Kasabası)
‘Gravyer’ diye bildiğimiz dillere destan İsviçre peynirine adını veren La Gruyere ortaçağ karakterini bugünlere kadar koruyan, çiçeklerle süslü evleri ve şatosuyla ünlü bir dağ köyü. Saane Nehri kenarında, 800 m yükseklikte kurulu, arabanın yasak olduğu Gruyere, 2014’te Batı İsviçre’nin en güzel köyü seçildi. Köyün tepe noktasındaki Gruyere Şatosu 13. yy.’da yapılmış. Yıllarca kontlara ev sahipliği yapan mekân, çeşitli sahiplerinden sonra 1938’de Fribourg Kantonu tarafından satın alınıp müzeye dönüştürülmüş. Şatonun tarihini keşfetmek isteyenler için her 30 dakikada bir multimedya gösterisi var. Peynir cennetine gelmişken İsviçre’nin meşhur yemeği föndü yemeden dönmeyin.
Luzern
Ünlü şair Alexandr Dumas, Luzern için “İsviçre güzel bir istridye, Luzern de onun içindeki incidir” demiş. Gerçekten de Rigi ve Pilatus dağlarıyla çevrili Luzern Gölü kuğuların süzüldüğü, vapurların ve küçük teknelerin işlediği romantik bir cennet. Gölün keyfini daha iyi çıkarmak için saati 50 Frank’a tekne kiralayıp gezebilirsiniz. Göl suyu dingin olduğu için tekneler de herkesin kullanabileceği basitlikte. Otomatik araba mantığıyla çalışıyor. Çocuklar için çok eğlenceli ve heyecanlı bir aktivite. Dilerseniz tekneyi durudurup gölün ortasına suya atlayarak tertemiz sularda yüzebiliyorsunuz. Şehrin en önemli simgesi ise 1333 yılında yapılmış olan Chapel Köprüsü ve bu tahta köprüye bağlı olan sekizgen su kulesi. Köprünün içinde tavanda üçgen paneller üzerine yapılmış yağlıboya resimler geçmiş tarihini ortaya koyuyor. Dar sokaklar ve tarihi binalar çok etkileyici. Gölü arkanıza alınca nehrin sağ tarafı eski şehir. Old town’ın ara sokaklarında dolaşırken birbirinden etkileyici Weinmarkt, Hischenplatz ve Kornmarkt meydanlarını es geçmeyin.
Ballenberg - İsviçre Açık Hava Müzesi
İsviçre geleneksel ve doğal yaşamının anlatıldığı, uygulamaları workshop’ların olduğu bir doğal yaşam parkı ve müzesi. Başka bir deyişle canlı bir müze. İçinde İsviçre’nin çeşitli zaman ve bölgelerini temsil eden evler bulunuyor. Peynir yapımı, ekmek yapımı gibi birçok aktiviteye katılmak mümkün. Saat yapımı, halı örmek, şapka dikimi, dantel işleme, at binme gibi geleneksel zanaatlar canlı olarak gösteriliyor. Geleneksel kostümlerin ve mobilyaların olduğu şaleler, İsviçre evleri geziliyor.
Doğal bitkilerle hazırlanan nostaljik eczaneden, İsviçre’de yetişen tüm bitkilerin arasında dolaşılabilecek tarlalardan, şarküteri dükkânlarına kadar birçok bölüm bulunuyor. Eski tip atlı karınca, oyun parkı, bir ev dolusu nostaljik oyuncak, çikolata fabrikası, at arabalarına binme, yavru domuz ve tavşanları beslemek çocukların aklını başından alıyor. En önemlisi, harika bir köy içinde ailece yürüyüş yaparak unutulmaz bir gün geçiriyorsunuz.
İnterlaken
İnterlaken isminden de anlaşılacağı gibi, iki yanı göl olan bir İsviçre kasabası. Alpler ve alt kısmında göl olan müthiş bir manzaraya sahip olan Beatenberg’de zamanınızı saatlerce bu manzaraya bakarak geçirebilirsiniz. İnterlaken merkezi de oldukça şirin bir yer. Kasaba havasında yemeyeşil doğanın arkasına saklanan dağlar manzaranın kusursuz olmasını sağlıyor. Turkuvaz rengi gölde özgürce salınan ördekler ve kazlara bakmak bile insanı dinlendiriyor. Nostaljik vapurlara binerek gölün zamanın durduğunu hissettiren manzarasının içinde kaybolmak, İnterlaken ormanlarında ata binmek çok keyifli. Bu arada çocuklar için pony’ler olduğunu ve kask de temin edildiğini belirtmeliyim.
Biz yamaç parşütü, rafting ve kano deneyimledik. Çocuklar macera ve eğlenceyi birlikte yaşadıkları için çok mutlu oldular. Yürüme haritaları ile doğanın içinde yürüyüşler yaparak kaybolduk. Kanyona iple inme, helikopter, hava dalışı gibi yetişkinler içinde birçok aktivite bulunuyor. Kışın kayakseverler için yoğun bir şekilde tercih edilen bir kayak merkezi haline dönüşüyor. Burada güzel oteller, ev yapımı çikolata mağazaları bulunuyor. Yaz aylarında ise, İsviçre efsanelerinden William Tell hikâyesi açıkhavada, geniş bir ormanlık alanda oynanıyor. 13. yüzyıldan kalma binaların olduğu, gerçek keçilerin atların salındığı ortamda, tarihi ve otantik kıyafetlerle çocuktan yaşlıya 190 performansçı rol alarak gerçek atmosfer yaratılıyor. Gösteri 6 yaş altındaki çocuklara ücretsiz.
İstanbul’dan Cenevre’ye günde birden fazla direkt uçuşlar bulunuyor. Cenevre’den arabayla yola çıkarak yarım saat sonra Bougy-Villars’ye ulaşılıyor. İsviçre seyahati için tren kullanılabilir ya da bir araba kiralanabilir. Lutry, Gruyeres, Luzern, Ballenberg, Interlaken gibi diğer rotalar da buraya birer ikişer saat mesafede. Buralara GPS ile çok kolay ulaşmak mümkün. İsviçre’yi bahar aylarında gezmeyi öneriyorum. Araba kullanırken hız sınırına dikkat edilmesi çok önemli. Aksi takdirde çok ciddi cezalar kesiliyor.