Hürriyet Seyahat Özel | Yazı: Gamze BEYAZ / Instagram: @seyyahaile | Fotoğraflar: Alamy
Tam 75 yıl önce kâbusu yaşadılar! Bu büyük değişime çok şaşıracaksınız...
Her şeye rağmen küllerinden doğmayı başarabilmiş bir Doğu Almanya şehri Dresden… İkinci Dünya Savaşı’nda tek bir mermi bile atılmayan bu şehir, savaşın bitimine iki gün kala gerçekleştirilen ağır hava bombardımanları ile harabeye dönmüş. Şimdi ise tam bir masal şehri… İşte küllerinden yeniden doğan Dresden hakkında detaylar…
13-14 Şubat 1945'te İngiliz ve Amerikan Hava Kuvvetleri'nin gerçekleştirdiği bombalama çok büyük tartışmaları beraberinde getirmişti. Tartışmanın sebebi bombalamanın sonuçları değil, nedeni 2. Dünya Savaşı'nda neredeyse hiç saldırı almayan Dresden’in savaşın Almanya için artık sonlarına yaklaşıldığında hatta Almanya neredeyse teslim olduğunda bombalanması…
Peki saldırının amacı neydi?
II. Dünya savaşının sonlarına yaklaşırken Ruslar Berlin’e doğru ilerliyordu. Müttefiklerin genel komutanlığı Rus işgalini kolaylaştırmak adına Berlin ve Dresden’e bomba atma kararı aldılar.
Saldırı sona erdiğinde görünürde muazzam bir tahribat yoktu. Fakat Dresden’e atılan bombaların arasında fosfor bombası da vardı. Saldırıdan sonra Dresden günlerce yandı ve tahrip oldu. 30 bin binadan 27 bine yakını yok oldu. 2010’da yayımlanan raporda ise insan kaybı 25 binin üzerindeydi. Böyle bir geçmişi olan şehirde adım atmak gerçekten tuhaf bir histi…
Aslında Dresden Elbe Nehri’nin içinden aktığı, sanatın, çiçeklerin ve Alman barokunun şehri… Bir şehir düşünün tamamen yok olsun. Tabiri yerindeyse dümdüz denilecek kadar korkunç bir yıkıma uğrasın. Sonrasında ise yapılan ciddi restorasyon çalışmaları ile yeniden o eşsiz mimariye bürünebilmeyi başarsın. Tarihin tozlu sayfalarında yok olmaya hiç niyeti olmayan Dresden’in hikâyesi bu…
Bu şehrin hikâyesini hiç bilmeden geziyor olsanız kendinizi muhtemelen 19. yy'dan kalma binalar arasında dolaşıyor zannederdiniz. Oysa ki, şehrin neredeyse tamamı İkinci Dünya Savaşı sonrasında, yıkılan binaların birebir aynısı olacak şekilde yeniden inşa edilmiş
Küllerinden yeniden doğmayı başaran güzeller güzeli Dresden; sarayları, her daim yemyeşil parkları, eski kiliseleri, görkemli binaları ve nostaljik vapurlarıyla başımızı döndürmeye and içmiş adeta… Berlin'den bir, Prag'dan ise iki saat süren bir yolculukla bu şehre ulaşabilir ve sadece bir günde bile şehrin görülmesi gereken tüm önemli yapılarını gezme şansı yakalayabilirsiniz.
Gururun ve acının vücut bulmuş hali
Eski dar sokaklarında ağır ağır gezinirken ister istemez bir buruk hüzün kaplıyor içimizi… Etrafa şöyle bir dikkatle baktığımızda savaşın izlerinin hâlâ var olduğunu görebiliyoruz. Bazı kiliselerin dış cephelerinde kurşun izleri gözümüze çarpıyor.
Yıkılmayan ama bombardıman sonrası yanan binalar ise kapkara haliyle vakur bir matem havasında dimdik duruyor. İnsanoğlu tarihle bir bütün. Yıkılan binaların yerine eskisinden daha süslü ve görkemli binalar da dikilebilirdi elbet. Her şeye sıfırdan başlanmış olunurdu belki ama o zaman da şehir hafızasını yitirir ve ruhunu kaybederdi.
Avrupa’daki birçok şehirde muhakkak görülmesi gereken saraylar, meydanlar ve kiliseler var. Ama hiçbirinin bir ‘Fürstenzug’u yok. Saksonya’nın gelmiş geçmiş tüm kralların resimleriyle boydan boya donatılmış olan bu duvar, adeta geçmişine sıkı sıkı tutunmaya çalışan bir şehrin ruhunu temsil ediyor. Fürstenzug, savaş sonrasında şehirde sağlam kalabilmeyi başarmış nadir yapılardan biri ve aynı zamanda dünyanın en büyük porselen sanat eseri unvanına sahip.
Nefis manzarasıyla Avrupa’nın balkonu olarak anılan ‘Brühl Terrase’, zenginlik ve gösterişin temsili Zwinger Sarayı, tamamen yıkıldıktan sonra kendi taşları ile yeniden inşa edilen Frauenkirche Kilisesi ve sanatın kalbi Tiyaro meydanı ve Semper Opera Binası Dresden’e gelindiğinde mutlaka görülmesi gereken diğer önemli yapılar