Aslı BODUROĞLU
Kuzey ışıklarının peşinde 4 gün, 2 ülke ve 1600km
Kuzey ışıklarının varlığından haberdar olduğumdan beri en büyük hayallerimden biriydi bu mucizevi doğa olayını görebilmek. Ekinoksa yakın tarihlerde kuzey ışıkları daha güçlü olduğu için 15 Mart’ta 6 kişilik bir grupla kuzey ışıklarının peşinden Norveç’e gittik. Bardu-Kiruna ve Lofoten’de kaldık. 4 günde 1600 km yol, 2 ülke, pek çok kasaba ve adayı gezdik... İşte size kuzey ışıkları rehberi...
Kuzey ışıklarının varlığından haberdar olduğumdan beri en büyük hayallerimden biriydi bu mucizevi doğa olayını görebilmek. Ekinoksa yakın tarihlerde kuzey ışıkları daha güçlü olduğu için 15 Mart’ta 6 kişilik bir grupla kuzey ışıklarının peşinden Norveç’e gittik. Bardu-Kiruna ve Lofoten’de kaldık. 4 günde 1600 km yol, 2 ülke, pek çok kasaba ve adayı gezdik... İşte size kuzey ışıkları rehberi...
Eskiden Paris’e gitme hayali varken bir anda herkesin deneyim odaklı rüya destinasyonu haline geldi kutuplarda kuzey ışıklarını görebilmek. Çok fazla bilinen bir doğa olayı değilken bu yıl popülaritesi büyük ivme kazandı ve pek çok markanın reklamlarına, çekiliş ve kampanyalarına bile konu oldu.
Bardu-Kiruna ve Lofoten’de kaldık. Eğer sizin de ilginiz varsa Norveç, İsveç, Finlandiya ya da İzlanda’da bulutsuz gökyüzü, biraz şans ve iyi bir rehberle kuzey ışıklarını görebilirsiniz. Fotoğraf: Melih Reçber
15 Mart’ta İstanbul’dan Oslo’ya ve Oslo’dan Tromso uçtuk. Tromso’da rehberimiz bizi karşıladı ve yola çıktık. Destinasyonumuz Norveç’in kuzeyindeki Lofoten adalarıydı ama vahşi hayvanları doğal ortamlarında görebileceğimiz Polar Zoo’ya gitmek istediğimiz için ilk gece Bardu’ya yakın Garsnes Brygge’de ev kiraladık.Fotoğraf: Melih Reçber
İlk günümüzde sabahtan Bardu’daki Polar Zoo’ya gittik. Güzel bir deneyimdi ama bize çok zaman kaybettirdi. Vahşi hayvanlar üst üste fazla insan görmek istedikleri için yanlarına girebilmek için sıra bekleniyor. Biz kurtlara taliptik ama onların sosyal modu iyi olmadığı için vaşakların yanına girdik. Çok değişik bir deneyimdi vahşi hayvanlarla doğal ortamlarında baş başa kalmak ve yakından fotoğraflarını çekebilmek...
‘Corona’ tepemizde belirdi
Bizim orijinal planımızda üç gece Lofoten’de kalmak vardı ama Norveç’te o gün hava bulutluydu ve ‘o gece kuzey ışıklarını göremeyiz’ diye azimli rehberimiz bizi İsveç’e kadar götürdü! 6-7 saatimiz yolda geçti ama öyle nefes kesici manzaralar gördük ki hepimiz yorgunluktan bitik de olsak hiç uyumadık. İsveç sınırını geçince Kiruna’da yol kenarı bir pansiyona yerleştik ve önce Ice Hotel’e gittik lokasyonu kuzey ışıklarını görmeye uygun olduğu için. Gider gitmez tripodlarımızı kurduk ve ilk kuzey ışıklarını da orada gördük. Fotoğraf: Melih Reçber
Rehberimiz Kiruna’yı çok iyi bilmiyordu ama arabada sürekli hava durumunu ve aurora aktivitesini takip ederek bizi karanlık bir orman yoluna götürdü. Yolun aşağısından kar motosikletleri çıkınca rehberimiz “Burada bir göl olabilir” dedi ve ekipmanları toplayıp bizi neyin beklediğini bilmeden maceraları bir gece yürüyüşüne çıktık. Dizimize kadar kara bata çıka ve düşe kalka karanlıkta dik bir orman yolundan aşağı doğru yürümeye başladık, tripodlar ve fotoğraf makineleriyle oldukça zorlu bir yürüyüş sonunda donmuş bir göl çıktı karşımıza. Fotoğraf: Melih Reçber
Luossavaara isimli bu gölde hayatımın en unutulmaz gecelerinden birini yaşadım. Şehir ışıklarından uzak, tek ışık kaynağı ay ve yıldızlar ve derken kuzey ışıkları gökyüzünden dans ederek belirdi. Tarif edemeyeceğim kadar etkileyici bir yerde nefes kesici bir doğa olayına şahit olduk. Saatlerce farklı şekillerde dans ederek bize özel bir gösteri yaptı kuzey ışıkları. ‘Kuzey ışıkları avcısı’ (The Aurora Chaser) lakaplı rehberimizin bile nadir karşılaştığı bir corona görme şansımız da oldu.
Bizim ekipteki profesyonel fotoğrafçı olabilecek kadar bilgili arkadaşlarım gölün üstünde kuzey ışıklarını yakalamaya çalışırken ben tripodumla boğuştuğum için rehberimizin yanında duruyordum, hemen yukarı bak dediğinde kuzey ışıklarının en güçlü ve etkileyicisi olan korona tam tepemizde belirdi! Fotoğraf: Melih Reçber
Nordic cennet Lofoten
O gece sabah üçü kadar inanılmaz bir kuzey ışıkları gösterisi görme şansımız oldu. Gece pansiyonumuzda kaldık, sabahında da Lofoten’e doğru yola çıktık ve yine bir 7-8 saat yol yaptık! İsveç’ten Norveç’e giderken sağlam bir tipi vardı ve uzun bir süre yoldaki tek araç bizimkiydi. Bir de lastiğimiz patladı bu maceralı dönüş yolunda! Lofoten adalarına varışımız inanılmaz bir manzara eşliğinde oldu.
Sürekli arabayı durdurup inip fotoğraf çekmek istesek de önümüzde uzun bir yol olduğu için sadece yemek molası verebildik. Bize kalsa o yedi saatlik yolculuğu üç günde ancak bitirebilirdik. Tepelerin arasında gördüğümüz donmuş şelaleyi mi, fiyordların arasında nefes kesici bir doğanın ortasında tek başına duran kırmızı barınağı mı, yoksa hiçliğin ortasındaki ‘Nordic’ kiliseyi mi çekemediğime üzüleyim bilemedim. En azından bir dahaki gidişime kadar hepsini zihnime sıkıca kazıdım! Fotoğraf: Melih Reçber
Rorbuer kırmızı balıkçı barınaklarına verilen isim, orada Rorbuer’ler kiralıyorsunuz; içleri de çok güzel ve konforluydu ve donanımlı mutfaklarında kendi yemeğinizi yapıyorsunuz. Kulübenin kapısından çıkıp kuzey ışıklarıyla karşılaşmak da surreel tabii! Fotoğraf: Melih Reçber
Lofoten, Norveç’in kuzeyindeki takım adalar. Fiyordların arasında kartpostal görünümlü küçük balıkçı kasabaları ve okyanustan yükselen dramatik sarp kayalıklarıyla bu takım adalar Norveç’in en güzel manzaralarına sahip. Benzersiz coğrafyasını görmek bence doğa severlerin mutlaka hayatta bir kez yaşaması gereken bir deneyim. Çarpıcı doğası , açık denizi, korunaklı körfezleri ve nordik kumasallarıyla el değmemiş bir Nordic cennet Lofoten. Fotoğraf: Melih Reçber
Lofoten’de küçük kasabaları ve nordic beachleri gezdik. Flakstad Beach’te donarak uzun süre fotoğraf çektik. Hayat belirtisi ise pek yok denebilir. Leknes’in merkezde bir balık restoranı bulduk, zaten toplam üç restoran vardı ve genelde saat 18’de kapıyorlardı. İki gün de aynı restoranda yedik, Johnsen’s Fiskerestaurant, ve dönüşte de marketten diğer öğünlerimizi kurtarmak için eve alışverişi yaptık. Burada yaşayanlar hiç sosyalleşmez mi akşamları, hafta sonları ne yaparsınız diye sorduğumuzda hep evlerde toplandıklarını söylediler.
Dönüşte Leknes-Oslo / Oslo-İstanbul uçtuk. Bir yerimi kırmasaydım programda aslında bir gece de Oslo’da kalmak vardı! Biz dört gün de rehberimizle gezdik, The Aurora Chaser diye tanınan Kjetil Skogli. Kendisinin kuzey ışıkları maceralarını sosyal medyadan takip edebilirsiniz. Arabasız pek bir şey görmek mümkün değil, yollar çok güzel olmakla beraber zorlu hava koşullarında yola hakim olmayan birinin aracı kullanması riskli olabilir.
O nedenle kendisiyle bir tura çıkmanızı öneririm. Daha önce Norveç, Finlandiya ve İzlanda’ya gidip kuzey ışıklarını göremeden dönen çok kişi duydum, risk almayın en iyi rehberle ava çıkın derim. The Aurora Chaser’ın Tromso’dan günü birlik turları da oluyor, internet sitesinden programlarına bakabilirsiniz. Hayat boyu unutamayacağınız bir deneyim yaşamak ve doğaya hayran kalmak istiyorsanız bu kış kuzey ışıklarının peşinden gitmenizi öneririm.
Kıyafet ve ekipmanlar
Her tür termal ve su geçirmez kıyafetinizi götürmenizi öneririm. Termal içlikler, kayak pantolonu, su geçirmez mont, kar botu, ekipmanlarınızı korumak için su geçirmez sırt çantası ve el ve ayak ısıtıcılarından mutlaka edinin. Unutmayın kuzey ışıkları aşkına sabahın 3’üne kadar donmuş bir gölün üstünde dizinize kadar karda kalmanız gerekebilir.
Gökyüzünde ‘dans eden büyülü yeşil ışıklar’ olarak bildiğimiz kuzey ışıkları, kutup ışıkları ya da Aurora Borealis; kutup bölgelerinde gökyüzünde görülen, yeryüzünün manyetik alanı ile Güneş’ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkan doğal ışımalardır. Aurora sözcüğü Roma Şafak Tanrıçası’nın adından geliyor. Boreas ise Yunanca’da kuzey rüzgârına Pierre Gassendi tarafından 1621’de verilen ad. Cree (kri) halkı bu ilginç olaya Ruhların Dansı adını vermişler ve Avrupa’da orta çağlarda auroraların Tanrıdan işaretler olduğuna inanılırmış.
Melih Reçber’den Kuzey ışıklarının fotoğrafını çekmek için öneriler
Kuzey ışıklarının fotoğrafını çekmek için hem geniş açı (24mm veya daha geniş açılı) hem de hızlı (f2.8 veya daha geniş diyaframlı) bir mercek kullanmak gerekir. Fotoğrafları uzun pozlama çekeceğiniz için Tripod olmazsa olmaz. Fotoğraf çekerken titremeyi önlemek adına ya uzaktan kumandalı bir trigger ya da kameranın selftimer’ını aktif ederek fotoğraf çekmenizi öneririm.
Merceğe takılı herhangi bir filtre var ise (UV Filtre dahil) çıkartmanız gerekir. Tripod ile fotoğraf çekileceği için merceğin Image Stabilization özelliği var ise bunu kapatmak gerekir. Aşırı soğuk bir havada fotoğraf çekecekseniz mercek başlığını kullanmak merceğin yüzeyinin donmasına karşı koruyucu bir etki gösterir. Ortam çok karanlık olacağı için fotoğraf makinenizin otomatik odaklama (focus) yapması mümkün olmayacaktır. Kritik odaklama noktasına ulaşabilmek için kameranızı gökyüzünde görebildiğiniz en parlak yıldıza doğrultun, makineyi Manuel Odaklamaya ayarlayın ve LCD ekrandan görüntüye bakıp yıldıza zoom yapın. LCD Ekranda görünen yıldız parlak ve net bir nokta haline gelene kadar odak halkasını her iki yöne de çevirin. Yıldızı parlak bir nokta olarak gördüğünüz nokta kritik odak noktanızdır.
Karanlıkla çalışıyor olacağınız için kafa lambası kuzey ışıkları maceranızın olmazsa olmaz ekipmanlardan. Kuzey ışıklarını çekerken, kamerayı Manuel modda kullanıp, çekilen her fotoğraftan sonra histogram bilgisini kontrol etmek gerekiyor, ancak bu şekilde doğru exposure seviyesine ulaşmak mümkündür. Bunu uygulamak çok zor gelirse makineyi ‘’Aperture Priority’’ moduna getirip +1 exposure compensation ayarı yapılabilir.