Paylaş
Peki diğer yandan kendi uyguladığımız şiddete karşı nasıl bir duruş sergiliyor, önlemeye yönelik neler yapıyoruz?
Ben kimseye karşı şiddet uygulamıyorum ki dediğinizi duyar gibiyim. Oysa sosyal hayatımızda maalesef hem başkalarına hem de kendimize karşı yoğun bir şekilde şiddet uyguluyor ve şiddet düşünceleri içerisinde yaşıyoruz.
Hayatta onaylamadığımız bir şey varsa ve bunun değişmesini istiyorsak, önce bu değişimin bizzat bir parçası olmamız gerekiyor. Nasıl bir yandan çevreyi korumaya duyarlı olduğumu iddia edip diğer yandan yere çöp atmamalıysam; bir yandan şiddetin bitmesini isteyip diğer yandan da şiddet uygulamamam gerekir.
Kendi uyguladığım şiddeti durdurabilmemin ilk adımı ise önce onu fark etmemden geçiyor. Çoğumuz şiddetin sadece ölüm veya ağır yaralanmaya sonuçlanan eylemlerden ibaret olduğunu ve sadece dış bir güç tarafından kişiye uygulanabileceğini zannediyoruz. Dolayısı ile yaptığımız, söylediğimiz bazı şeylerin aslında bir nevi şiddet olduğunun, hatta en ağır şeklini de kendimize bizzat kendimizin uyguladığının farkında bile olmuyoruz. Oysa fiziksel ve psikolojik zararla sonuçlanan veya sonuçlanma ihtimali olan her eylem şiddetin kapsamına giriyor.
Küçümseme, alay, aşağılama, yargılama, tehdit, küfür, ısrar, toplumda küçük düşürme, hakaret ve nefret içerikli paylaşımlar yapma, isteklerini yaptırmak için cezalandırma… Her biri bir tür şiddet. Bu eylemleri şiddet olarak görmüyor hatta “hadi canım, ne ilgisi var” diyebiliyoruz. Ancak bu eylemlerden birini bile psikolojik zararla sonuçlanma ihtimali olacak şekilde uyguluyorsak demek oluyor ki biz de bir başkasına şiddet uyguluyoruz. Şiddete karşıysak bir başkasının canını fiziksel veya psikolojik olarak acıtmamaya dikkat etmeliyiz. “Bu bana yapılsa hoşuma gider mi?” diye kendimizi sorgulamak bile pek çok farkında olmadan uyguladığımız şiddetin önüne geçilmesine yardımcı olacaktır.
Hayatlarımızda en büyük şiddeti tartışmamız kendimize uyguluyoruz.
Kendimize uyguladığımız şiddetin, kendimize verdiğimiz zararın ise farkında bile değiliz. Daha vahimi bazen farkında olarak zarar vermeye devam ediyoruz. Kendinizi sürekli başkaları ile kıyaslıyor, kendinizi yargılıyor, küçümsüyor, istediğiniz gibi yaşamak yerine kendinizi kısıtlıyor, mutsuz ediyorsanız; bedensel ve ruhsal sağlığınıza özen göstermiyorsanız; sizin için iyi olmayan ilişkilere, işlere, alışkanlıklara tutunmaya devam ediyorsanız; zarar gördüğünüzü, acı çektiğinizi göre göre bir şeylere devam ediyor, değiştirmiyorsanız; kendinizi ihmal ediyor, sürekli yoruyor, eksik görüyor, sevmiyor, saygı göstermiyorsanız kendinize şiddet uyguluyorsunuz demektir.
Tüm bunları yaparak kendimize fiziksel ve psikolojik zarar veriyoruz. Canımızı acıtıyoruz, acı çekiyoruz. Göz göre göre devam ediyoruz. Başkaları bize aynı acıları yaşatsa ne hakları var diye isyan ederken kendimize acı çektirmeyi kendimize hak görüyoruz, normal karşılıyoruz. Sonra da bu acıları bir de başkalarından çıkarıyoruz. Koçluk çalışması yaptığım kişilere de sıkça söylediğim gibi kendimize uyguladığımız şiddeti fark etsek bizi bize karşı savunacak bir yasa çıkması için de talepte bulunurduk. Bizi kendi şiddetimizden korumanın tek yolu, tek yasası ise kendimizi tanımak ve sevmekten geçiyor. Bunu yapan kişi etrafındaki tüm yaşama da, canlılara da sevgiyle bakmayı, sevgiyle davranmayı başarabiliyor.
Dışarıda gördüğümüz dünya bizden bağımsız değil. Gördüğümüz negatiflikleri de pozitiflikleri de arttırmak ya da azaltmak bizim elimizde. Eğer dünyada şiddet istemiyorsak her birimizin atabileceği en önemli adım: “kendi içimizdeki şiddeti durdurmak”. Kelimelerimizdeki, eylemlerimizdeki, düşüncelerimizdeki şiddeti fark edip durdurmamız gerekiyor. Bu da önce kendimizi sevip, saymamızla sonra aynı sevgiyi çevremize, çevremizdeki canlılara yansıtmamızla mümkün oluyor. Özetle daha iyi, mutlu, huzurlu bir dünyaya giden yol kendi içimizde gerçek sevgiyi bulmamızdan geçiyor.
Paylaş