Uçurumun kenarında

İKİ Fransız gazeteci geldi, Türkiye hakkında program yapacaklarmış. Adamlara ne anlatacağım? İçim kan ağlıyor, soracaklar çünkü memleketin halini.

Notlar çıkardım, önüme koydum. Hepsini onlara söylemedim ama şimdi sizinle paylaşıyorum. Bundan sadece bir hafta önce bugün Türkiye’de yaşanan korku ve endişelerin hiçbirine sahip değildik. Bir sabah kalktık ve memleketin tozu dumanı nasıl pervasızca attırılırmış gördük. Herhalde bunun için birilerini kutlamamız beklenmiyor.

Türkiye bu kez derin bir uçurumun kenarında. İster tecrübesizlikten deyin, ister bilinçaltı birtakım düşüncelerden, sonuçta Türkiye’ye bir deli gömleği giydirildi. Bu gömleğin ne giyene yararı var, ne giydirene. Herkes zararda.

Gözaltına alınanlara bakın, hiçbiri Ay’dan gelme insanlar değil. Hepsi de Türk halkı üzerinde etkili bazı kurumlarda bulunmuşlar, yönetmişler. Adresleri belli. Yakışık alır mı topluma malolmuş insanları sabaha karşı kumarhane basar gibi evlerine dalıp yaka paça götürmek?

* * *

Yazın ortasındayız, gözler şimdiden 30 Ağustos’ta. Sorulan soru şu: İktidarın kendine göre bir ordu yaratma planı var mı? Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı’na atanması Köşk’ten veto yer mi? O zaman ordu onun yerine başkasını mı gösterir yoksa kızıp başka şey mi gösterir, bu da bu ortamda bilinemez artık.

Türk ordusu 27 Mayıs 1960’ta bozulan dengesini ancak 25 yılda telafi etti. Yeniden bu dengeleri bozan işlere girişmek Türkiye’ye ne kazandırır? Asker bu devletin kuruluş felsefesine aykırı insanları içinde barındırır mı? Bakın eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Erdil yeni hapisten çıktı. Onu siviller mi ihbar etti? Hayır. Ordu sorununu kendi içinde çözdü. Milli Güvenlik Kurulu’nda askerin sesinin kısılmasını da konuşmak lazım. Demokrasi adına önemli adımlar atıldı atılmasına ama şimdi şu soruyu da sormak lazım: Askerin yasal kurumlar içinde içini dökmesi mi daha iyidir, yoksa orduevi masalarında mı? Bütün bunları düşünmek lazımdı.

* * *

Güven toplumu zaten değildik, beter oluyoruz. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt emekli olur olmaz Şemdinli davalarının hortlayacağı kanaati var. İyi bir şey değil bunların konuşuluyor olması. Başbakan her "Ucu nereye varırsa varsın bu işin peşini bırakmayacağız" dediğinde o ucun ordu olduğunu herkes anlıyor.

Bu çılgın gidişatta basın kaynıyor, TOBB isyan etmiş de bir tek ordu mu sakin kalacak?

Uçurumun kenarından geri çekilip, bu işten en az zararla nasıl çıkarız diye düşünmek lazım. Bunun için iddianamenin süratle açıklanması ve davaların hemen yarın başlatılması gerekiyor. Süre uzadıkça gerilim artacak.

Kendimize yönelen tehlikeyi görmek bu kadar mı zor?

Türkiye köpeksiz köy gibi yönetilebilecek bir ülke değil. Vardığımız nokta biraz da güçlü bir muhalefet partisinin olmamasıyla ilgili. Tek güvencemiz Türk adaleti.
Yazarın Tüm Yazıları