Türkiye nereye?

CALVINO benim sevdiğim bir yazar. "Ağaca Tüneyen Baron" adlı kitabında kahramanına yaşamını ağaçların üzerinde yaşayarak geçirtir ve biz okurlara dünyaya farklı bir perspektiften bakma fırsatını sunar.

Zaman zaman bizler de Calvino’nun kahramanı gibi ağaçların tepesinden bakabilseydik dünyaya ne iyi olurdu. Ama işte hepimiz olduğumuz yere sımsıkı çakılı, dünyayı hep aynı noktadan algılamakta öylesine ısrarcıyız ki...

Ne çabuk geçiyor zaman, daha dün milenyumu kutlayan biz değil miydik? Bu kadar hız bile yıkamıyorsa sabit fikirlerimizi, o zaman gerçekten bir sorun var bizde.

Kendi hesabıma uflaya puflaya ağacın dallarına çıktığımda gördüğüm şeyleri paylaşmak isterim bugün okurlarımla. Örneğin, dünyada ilkel toplumlar döneminde hákim olan anaerkilliğe dönüş sürecinde hızlanma yaşanacağını söyleyebilirim. Özetle, "kadınlar fena halde geliyor", buna Amerika’nın başkanlığı da dahil. Bugün bütün uluslararası kuruluşlarda aynı görev için eşit düzeyde bir kadın ve erkek başvurduğunda pozitif ayrımcılık gereği kadınlar seçiliyor.

Kadınların ikinci sınıf vatandaş oldukları karanlık dönemin sonu gelmekte tüm dünyada. O karanlık dönemin rövanşını seyretmeye hazır olalım ve erkekten farklı olarak aynı anda birkaç işi birden yapabilme yeteneğine sahip olan kadın beyniyle yönetilmenin dünyamızı nasıl bir yere dönüştüreceğini düşünelim.

Ağacın tepesinden bakınca, dünyanın bizim bulunduğumuz bölgesinde aynen birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonra olduğu gibi yeni bir güçler paylaşımı senaryosunun yazılmakta olduğunu da görebiliyorum. Maalesef Türkiye, ilk Irak tezkeresini reddederek kendini o paylaşımın dışında tuttu. Tarih ve siyaset bilgisi olmayanlar, Ortadoğu sınırlarının nasıl çizildiğini, Yalta’yı, Potsdam’ı bilmeyenler tezkereye hayır diyerek önleyemeyecekleri bir savaşta barışçılık yaptıklarını sanarak kullanıldılar. Ve Türkiye’yi yaktılar. Yeni paylaşımın bize neler hazırladığını düşünmenin vakti geldi geçiyor.

* * *

Bana göre sevimli bir hayvan olan ayı ile temsil edilen Rusya’nın önümüzdeki günlerde pençelerini yeniden havaya kaldırmasına tanık olacağımızı da görebiliyorum. 2010 yılında karşımızda bambaşka bir Rusya olabilir. Bugün Putin tarafından desteklenen genç Rus sermayesi, dünyanın tüm stratejik şirketlerine hissedar olarak yol alıyor.

Biz ise hálá etkili finans yorumcularımızın ağzından bile, "Efendim petrolün, doğalgazın vanası bizdeymiş de ne olmuş? Ben cebime giren paraya bakarım. Bu enerji boru hatlarının ülkemize hiçbir yararı yok" diyebilecek kadar kısır görüşlü olabiliyoruz. Bizim kamuoyu önderleri tersten laf çakıp ilginç olmaya çalışırken Ruslar, Yunanistan’la boru hattı anlaşması imzalayıp nanik yapıyor, bağlantıyı kuramıyorsun. Avrupa karşısında ülkeni en ilginç kılan noktayı bile atlıyorsun, kimin umurunda.

Her şeye rağmen Türkiye’nin bir gün mutlaka Avrupa Birliği’ne gireceğini de görebiliyorum bulunduğum yerden. Tavsiye ederim, ağacın tepesinden etrafı seyretmek fena olmuyor.
Yazarın Tüm Yazıları