Paylaş
Hıfzı Topuz’a danıştım, ne de olsa Paris’te UNESCO’ya yıllarını verdi. “Bana biraz abartma gibi geldi. İhraç edilebilir diye bir karar yok henüz. UNESCO’nun merkezinde ‘İstanbul’u listeden atalım’ diye konuşulmuş değildir. Merkez bunlarla uğraşmaz, bunlar komisyon işidir. İstanbul’da uyulması gereken kararlara uyulmadığını zaten epeydir biliyoruz” dedi Hıfzı Bey.
UNESCO ne karar alırsa alsın İstanbul’un kültür mirası olma özelliği değişmez elbette. Ama bizde böyle bir tartışma çıktı mı turnusol kağıdı vazifesini görür, kim olduğumuzu ele verir. Bir bakıyoruz ki bir grup Türk entelektüeli İstanbul bu listeden çıkarsa sevinecek. Hele bir de bu aşağılanmaya şehrin kültür başkenti olduğu 2010’da maruz kalınırsa zil çalıp oynayacaklar.
İyi de sen ne kattın bu şehre? Yıllardır cinayet üstüne cinayet işlenirken entel kahvelerde ve barlarda dedikoduyla vakit öldürmekten başka ne yaptın?
Daha da büyük suçlu elinde parası olanlar. Bunların evinde kitap bulunmaz. Hayatında Fatih Camii’nden cenaze kaldırmamıştır. Suriçi’nin neresi olduğunu bilmez. Ama sorarsan İstanbulludur. Zeyrek sırtlarındaki köşk onları hiç ilgilendirmez ama çukurda dip dibe yaşayacağı yeni yapım bilmem ne konaklar sitesindeki daireye bir buçuk milyon doları yatırır.
İstanbul burjuvazisi ve kendini entel sananların içinde Süleymaniye’yi gören varsa bilin ki çoğu oraya yurtdışından gelen misafir istedi diye gitmiştir. Topkapı’da süslenip püslenip gidecekleri sergi resepsiyonları olmasa orayı da önemsemezler. Hiçbir zaman “Süleymaniye’de bayram sabahı” yaşamamıştır bu takım. Yahya Kemal’i de bilmezler ki hiç olmazsa şiirini okumuş olsunlar.
* * *
İstanbul en büyük yıkımını Haçlı seferleri sırasında yaşamış. Latin Krallığı kuran Avrupalılar şehri talan etmişler. Cumhuriyet döneminde bu kez de bir Menderes felaketi var.
Yol açma sevdasına Mimar Sinan’ın eserleri yok edilmiş. Vatan ve Millet caddelerinde 55 adet cami, mescit yıktırılmış. Fatih Külliyesi’nin yarısı yok edilmiş.
İşin tuhaf tarafı pek çok yabancı İstanbul’u Türklerden daha çok sevmiş. Hâlâ da böyle insanlar var ve gelip buraya yerleşiyorlar. Onların yüzünden emlak fiyatları artıyor diye şikayet ediyoruz bu sefer de. Sorarlar adama aklın neredeydi diye. Alaydın Galata’da bir bina fiyatlar ucuzken. Neden şimdi moda diye aklına geldi?
Sorun UNESCO mu, yoksa biz miyiz? İstanbul’daki bir gariplik de İstanbullunun İstanbul’a sahip çıkmayıp, sonra da yeni gelenlere kızması. İstanbul’un köşklerini yalılarını kim yıktı? Hatta kim yaktı? Eski sahipleri. Kimdi onlar? Burnundan kıl aldırmayan “eski” İstanbullular.
Bu bir kültürsüzlük meselesi midir? Elbette işin bir boyutu bu. Ama öncelikle tecessüs, yani merak duygusu denilen şeyin eksikliğidir diye düşünürüm. Cemil Meriç tecessüs olmadan entelektüel olunamayacağını yazmıştı. Buna ek olarak diyebiliriz ki tecessüs olmadan burjuva da olunmuyor, aydın da olunmuyor, kültürlü hiç olunmuyor.
Kolay değil Saadet Evi’nde mutlu yaşamak...
Paylaş