NEDEN Avrupa Birliği? Şart mı AB’ye üye olmamız? Bu soruyu yıllardır kendime olduğu gibi farklı kesimlerden pek çok insana sordum.
Aldığım cevapların çoğu "Çünkü Cumhuriyetimizin en büyük Batılılaşma projesi" diye başlıyordu. Hürriyet Yazı İşleri Müdürü Doğaner Gönen gibi "çevre, insan hakları ve hayvan hakları" diye farklı yanıtlar verenler de yok değildi, fakat bana en doğru gelen yanıtlardan birini yarın İstanbul’da toprağa vereceğimiz Erdal İnönü’den almıştım.
Erdal Bey’i siyasetten ayrıldıktan sonra yerleştiği Boğaziçi Üniversitesi’nin Kandilli Kampusu’nde bulunan ufacık odasında ziyarete gitmiştim. Matematiksel fiziğe katkılarından dolayı verilen Wigner Madalyası’nı henüz almamıştı, ama bir Türk fizikçisinin Nobel ödülünü alacağı umudunu taşıyordu.
Erdal Bey’e göre bilim ve bilgiye hükmedenlerin arasında yer almalıydık, AB’ye de olacaksak bunun için üye olmalıydık. Başka türlü uluslararası düzende egemenlik sağlamamız zordu. Elbette ki tek neden bu değildi, ama Erdal Bey bana başka hiç kimsenin göremediği bir açılım sunmuştu. Kendisinden aldığım yönlendirme ile pek çok yazıda bu konuya değinmeye başladım.
Erdal Bey’den dinlediklerimi özetlersem, bilim bilgiyi, bilgi teknolojiyi hazırlıyordu. Ülkelerin uluslararası alandaki gücünü bundan böyle teknolojik gelişmişlik düzeyi belirliyordu. AB sürecinin dışında kalarak tek başına bilgi ve teknoloji atılımı yapmamız ne kadar mümkündü?.
İşin bir yönü daha vardı. Baskıcı ortamlarda bilim ve teknoloji ergeç geri kalmaya mahkûmdu. Konunun demokrasi ile bağlantısının kurulduğu yer de buydu.
* * *
Türkiye’nin 21. yüzyılın parlayan ülkesi olacağı söylemiyle besleniyoruz. Ancak bilim ve teknolojiye yatırım yapmadan bu söylemin içini doldurmak mümkün değil. Dünyamızda meydana gelen çok hızlı bilimsel ve teknolojik değişim apaçık ortada. Hatta bilimsel alanda yeni bir paradigma oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu çerçevede ülke olarak kendimizi yeniden konumlandırmamız gerekir. Bu konumlandırmada güvenlik kaygılarımız, ticari çıkarlarımız elbette önde gider, ama bilim ve teknoloji bunların gerisine düşmez.
* * *
Erdal Bey’in bana net olarak aktardığı gibi, yeni küresel düzende edilgen bir konumda olmak istemiyorsak bilim ve teknoloji boyutunu atlamamalıyız. Yeni paradigmanın oluşturucuları arasında yer almalıyız.
Türkiye’nin seçimi bu yönde mi? O halde 2010 yılı için konulan Avrupa Araştırma Alanı hedeflerini gözden kaçırma lüksümüz yok. Avrupa Birliği, verdiği AR-GE fonlarıyla Türkiye’yi de bu alana katıyor. Amaç bu ortak alanda araştırmalar yapılması, bilgi ve sonuçların paylaşılarak sinerji yaratılması. Bunun için de yardım programlarında birkaç ülkenin kişi ve kuruluşlarını bir araya getiren araştırmalar yapılması teşvik ediliyor.
AB üyeliği Türkiye’nin hedefi ise, bunun en önemli nedenlerinden biri bilim ve teknolojide geri kalmamakla ilgilidir. Erdal Bey’i saygı ve sevgiyle anıyorum.