YENİ Dışişleri Bakanımız bu kimliğiyle gelecek hafta başında ilk kez Brüksel’e gidiyor.
İşin diplomasi tarafı çok yazılacak, ben bu yazıda başka ayrıntılara değinmek istedim.
Örneğin Davutoğlu Avrupa Parlamentosu’na uğrarsa hangi kapıdan gireceğini bilmiyoruz ama, benim kullandığım kapıya giden yolda uzun süredir kucağında çocuğuyla dilenen Roman bir kadın yerde oturuyor.
Davutoğlu veya maiyeti kazara Brüksel’in şık alışveriş caddesi Avenue Louise’ye çıkarlarsa yandılar. Hiç tavsiye etmem, zira bu caddede birkaç aydır otomobiller yaya kaldırımlarına park ediyor, itiş kakış, insanlara yürüyecek yer kalmamış.
Avrupa Parlamentosu’nun kapısındaki dilenciden sonra Avenue Louise’de kaldırıma çıkmış araçları da görünce tepkimi tahmin edebilirsiniz. "Oldu bu iş" dedim içimden, Avrupa Birliği üyeliğine çok yakınız!
Bu arada münasebetsiz yabancı bir gazeteci geceleri İstanbul’u dolaştıktan sonra haberine "İstanbul Avrupa şehirlerinden farksız" diye de başlık atmış.
Pardon?
Dilencisi, kaldırıma park eden arabası tamam da, geceler söz konusu olduğunda İstanbul Avrupa’nın neredeyse tüm şehirlerine fark atar. Bunu görmek için gece yarısından sonra Beyoğlu’nda dolaşmak yeter. Oradaki canlılık ne Londra’da, ne Paris’te, belki sadece sıcak yaz aylarında biraz Madrid’de vardır, ama hepsi bu. Hele kuzey ülkelerinde akşam 8’den sonra sokakta insan kalmaz.
Dışişleri Bakanımız akşam yemek saatlerini de garantiye almalı. Akşam 10, bilemediniz 10.30’dan sonra müşteri kabul eden restoran bulamaz pek Brüksel’de. Geçenlerde tiyatrodan çıktık, aç kaldık.
Brüksel, Avrupa Birliği ve NATO odaklı temasların merkezi olmakla beraber bizim bu başkentten alacağımız başka bir ders var. Brüksel iki dilli bir şehir. Yerel yönetimler Flamanca konuşanlar, Fransızca konuşanlar diye ayrılmış durumda. Brüksel çevresinde Flaman yönetimine bağlanan, ama halkı Fransızca konuşan bir belediyenin başkanlığına seçilen şahsın ataması sırf Flamanca bilmiyor diye yapılmadı. Türk göçmenler Flaman bölgesindeki apartman sitelerinde oturma izni alabilmek için harıl harıl Flamanca öğreniyorlar.
Bu yaklaşım Flaman bölgesinde parklara Fransızca konuşan çocukları almamaya kadar varan bir ırkçılık düzeyine tırmanmış durumda.
Bizde de yerel yönetimlerde Kürtçe konuşulması gündemde. İlerde Belçikalılara benzemeden bu sorunları nasıl çözeceğimizi şimdiden düşünmek lazım.
* * *
Son örnekler üzerinden gidersek, inek vakası, eşcinsel hakem vakası gibi olaylarda işin suyunu çıkarmakta ustayız. Birey olmakla ilgili anayasamızın felsefesine de yansıyan ciddi sorunlarımız var.
Ancak köylüsüyle kentlisiyle bizim insanlarımızın yeni durumlara hızlı uyum sağlamak gibi bir özelliği olduğunu unutmayalım. Avrupa’nın geneline üstün olduğumuz yönümüz budur. Dışişleri Bakanımız da bizden biridir. Davutoğlu’nun AB konusundaki son çıkışları, Avrupa yolunda itilip kakılmadan ilerleyeceğimizin ilk işaretlerini vermiştir.