Avrupalı ve Nobel

NOBEL ödüllerinin dağıtıldığı gece çekilen o fotoğrafı hatırlıyor musunuz?

Frak giymiş yan yana oturan sekiz erkek. Her birinin başının üzerinde birer mutluluk halesi sanki birazdan uçacaklar. Fotoğrafın altında farklı alanlarda ödül alanların her birinin ülkesi yazıyor. Soldan sağa başlayın izlemeye: Amerika, Amerika, Amerika, Amerika, Amerika, Amerika, Türkiye, Bangladeş.

Bilim ödüllerinin hepsi Amerikalıların. Edebiyat ödülü Türkiye’ye, barış ödülü Bangladeş’e gitmiş...

Başlarının üzerinde mutluluk halesi olan adamların içinde sadece bir tek Avrupalı var. O da Türk yazarı Orhan Pamuk.

2006 yılının Nobel ödülleri fotoğrafının Avrupalıların bilinçaltında yer edeceğini düşünüyorum. Türkiye Avrupalı mıdır değil midir? Değilse Nobel’de Avrupa da yok. Türkler Avrupalı ise ancak Orhan Pamuk sayesinde Nobel’de varlar.

Yalan mı?

* * *

Amerika’nın Nobel fotoğrafındaki üstünlüğünü tescil eden o fotoğraf aynı zamanda Avrupa’nın neye yatırım yapması gerektiğini gösteriyor. Fotoğrafı içerden bir bakışla konuşturduğunuzda üç ana tema çıkıyor ortaya. Birincisi Avrupa’nın bilim ve teknoloji alanında fena halde geri kalmakta oluşu. İkincisi genç Türklerin Avrupa Birliği’ne katkı potansiyeli. Üçüncüsü ise kendi içinde derin kimlik çatışmaları yaşamakta olan bir kıtanın kendi içinde barış projesi üretemeyişi ve tam tersine çatışmayı artıran dışlayıcı bir üslup içinde kendini yitirmesi.

Avrupa bu üç ana temadan sadece birincisinin farkında. Nobel bilim ödüllerini alan Avrupalıların sayısı giderek azalıyor. Amerika ve Japonya’nın teknoloji alanındaki üstünlüğü karşısında Avrupa Birliği araştırma geliştirme bütçesini giderek artırıyor. Dünyanın bugüne dek gördüğü en büyük AR-GE bütçesi olan 53 milyar Euro’yu işte bu rekabette geri kalmamak için ayırdılar. 2007-2013 yıllarını kapsayan bu bütçeden Türkiye de pay alıyor.

İkinci konu Türkiye. Avrupa Birliği’nin bazı ülkelerinin vizyon eksikliği nedeniyle göremedikleri gerçek Türkiye’nin AB’ye muhtemel katkısı. Bu katkının "büyük pazar" olmanın çok ötesine geçeceğini Nobel fotoğrafındaki Türk yazarından daha iyi başka ne temsil edebilir?

Üçüncü konu ile ikinci konu birbiri ile irtibatlı. Avrupa Birliği yarım yüzyıl önce bir barış projesi olarak doğdu. 50 yıl sonra Avrupa’nın bugünkü yeni nüfus yapısında hem kendisi hem de dünyanın geri kalanı için barış projesi olmayı sürdürmesi Türkiye ile kuracağı ilişkiye bağlı.

* * *

AB bir yana, gelelim bize. Biz neden kendimizi sevemiyoruz? Bu sorunun cevabı AB ile ilişkilerimizi sağlıklı bir zemine çekmek için de verilmeli.

2006 yılı Nobel ödülleri fotoğrafını karşımıza koyup bu son sorunun cevabını bulacağımız bir iç yolculuğa çıkmayı öneriyorum.

Neden çok gördük kendimize o mutluluk halesini paylaşmayı?
Yazarın Tüm Yazıları